Konu Başlığı: Temel İnsan Hakları Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 06 Haziran 2012, 17:05:49 Temel İnsan Hakları Islâmî bir devletin bütün vatandaşları, aşağıdaki dokunulmaz haklara sahip olmayı ister: Fikir ve İnanç Özgürlüğü: "Dinde zorlama yoktur..." (2: 256). Yunus Suresi'nde şöyle buyrulur: "... O halde sen mi insanları mü'min olmaları için zorlayacaksın?" (10: 99). Özel Mülkiyet Hakkı: "Aranızda birbirinizin mallarını (hırsızlık, kumar ve gasp gibi) haksız sebeplerle yemeyin. Bildiğiniz halde günaha girerek insanların mallarından bir kısmını yemek için onu hâkimlere (rüşvet olarak) aktarmayın." (2: 188). Aynı Fikirde Olmama Hakkı: Kur'an'da okuyoruz: "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin. Sonra bir şey hakkında çekiştiniz mi, hemen onu Allah'a ve Rasulüne arzediniz; eğer Allah'a ve ahıret gününe inanıyorsanız." (4: 59). Mahremlik Hakkı: Nur Suresi'nde şöyle bu-yurulur: "Ey inananlar! Kendi ev ve odalarınızdan başka evlere izin almadan ve sahiplerine selâm vermeden, girmeyin." (24: 27). Toplanma Özgürlüğü: ÂI-i îmrân Suresi'nde: "içinizden, insanları hayra çağıracak, iyiliği emredecek, kötülükten alıkoyacak bir top luluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir." (3: 104). Kişisel Sorumluluğa Saygı: En'âm Suresi'nde şöyle buyurulur: "Herkesin kazanacağı ancak kendine aittir. Kimse, başkasının yükünü çekemez." (6: 164). Fatır Suresi'nde ise: "Günahkâr bir kimse, başkasının günahını çekmez. Günah yükü ağır gelen bir kimse, günahlardan bir kısmının taşınmasına çağır-sa da yükünden bir şey taşınmaz, isterse bir yakını olsun." (35: 18). Maişet Hakkı: Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Onların mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardır." (51: 19). Devletin Vatandaşlarına Karşı Haklan: Devletin, insanlar üzerinde eşit olarak muayyen, hakları vardır. Sadakat: Nisa Suresi'nde şunları okuruz: "Ey inananlar! Allah'a itaat edin. Peygam-ber'e ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin." (4: 59). Kanuna İtaat: Bunu, A'râf Suresi'nde bulabiliriz: "Yeryüzünü, ıslahından sonra bozmayın. İnanırsanız, bilin ki şu söylediklerim sizin için hayırlıdır!' (7: 85). Ve Mâide Sure-si'nde, yeryüzünde karışıklık ve fesat çıkaranlar için, ceza emrolumır: "Allah'a ve Pey-gamberi'ne karşı savaşa kalkışanlarla yeryüzünde fesada çalışanların cezası, ancak Öldürülmeleri, asılmaları yahut sağ elleriyle sol ayaklarının çapraz olarak kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürgün edilmeleridir." (5; 33). İyilik ve Erdemde Yardımlaşma: "İyilik etmek ve fenalıktan sakınmak hususunda bir-birinizle yardımlasın, günah işlemek ve aşırı gitmekte yardımlaşmaytn. Allah'tan korkun, -^linkü Allah'ın azabı çok şiddetlidir?' (5: 2). Savunmaya İştirak: Nisa Suresi'nde şunları okuruz: "Ey inananlar! Size ne oldu ki; Size 'Allah yolunda topluca savaşa çıkın' dendiği zaman, yere çöküp kaldınız? Yoksa ahi-retten vazgeçip dünya hayatına mı razı oldunuz? Fakat ahiretin yanında dünya hayatının zevk ve faydası pek az bîr şeydir. Eğer emrolunduğunuz bu savaşa çıkmazsanız, Allah sizi, çok acıklı bir azaba uğratır ve yerinize başka bir kavim getirir. Siz de savaşa çıkmadığınızdan dolayı O'na zerrece zarar veremezsiniz,Allah her şeye kadirdir?' (9: 38-39). Savaş Psikolojisi: Kur'an-ı Kerim, çeşitli içeriklerde, savaş meselelerinden ve onların, insanlığın yararına olan etkin çözümlerinden bahseder. Maneviyat: Müminlere şöyle anlatılır: "Allah'ın izniyle, nice az bir topluluk, daha çok bir topluluğa üstün gelmiştir. Allah, sabredenlerle beraberdir." (2: 249). Bu sözler, zor durumlarda, güven telkin eder. Enfâl Suresi'nde: "Ey Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et. İçinizden sabır ve sebat edecek yirmi kişi bulunursa, onlar iki yüz kişiye galebe ederler. Eğer sizden yüz kişi olursa, kâfirlerden bin kişiye galebe çalarlar. Çünkü onlar, gerçeği ve neticeyi anlayamıyan bir kavimdirler." (8: 65). Daha ileri giderek, şeytanın planlarının zayıf ve inananlara karşı başarısız olduğunu söyler: "İnananlar, Allah yolunda savaşır; küfredenler de tâğût yolunda harbederler. O halde siz şeytanın dostları ile savaşın. Muhakkak ki şeytanın hilesi zayıftır." (4: 76). Kur'an-ı Kerim, inananların ruhlarını daha da yükseltir: "Kim Allah yolunda savaşır da öldürülürse, yahut düşmanına üstün gelirse, ona pek büyük bir mükâfat vereceğiz." (4: 74). Yine: "Allah yolunda savaşıp düşmanları öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını, Allah, Cennet kendilerinin olmak karşılığında satın almıştır. Onlara vaat olunan cennet haktır ki, Tevrat'da, İncil'de ve Kur'an'da sabittir. Allah'tan ziyade ahdine vefa eden kimdir? O halde, yaptığınız bu hayırlı alışverişten dolayı sevinin. İşte bu, çok büyük bir saadettir." (9: 111). Saff Suresi'nde: "Biliniz ki, Allah, kendi yolunda, birbirine kenetlenmiş bir duvar gibi saf bağlıyarak çarpışanları sever!' (61: 4). Şehitler ölü değil, diridirler: "Allah yolunda öldürülenlere: 'Onlar ölülerdir,' demeyin. Hakikatte onlar diridirler. Fakat siz anlayıp bilemezsiniz." (2: 154). Kur'an-ı Kerim'in bu ayetleri, bilim adamlarına, çeşitli faktörlerin, başarılı bir ordunun maveniyatım kurma ve güçlendirmede oynadıkları rolü, incelemek için geniş bir araştırma sahası temin eder. Kur'an-ı Kerim, bu konuda, bilim adamlarınca dikkatlice incelenmesi gereken diğer bir faktörden bahseder: "O vakit Allah sana, onları rüyanda az gösteriyordu. Eğer sana, o düşmanları çok gösterseydi yılacak ve savaş hususunda ihtilâfa düşecektiniz. Fakat Allah bundan sizi kurtardı." (8: 43). Aynı surede şunları da okuyoruz: "O vakit Rabbin meleklere şöyle vahyediyordu: 'Şüphesiz ki 6en sizinle beraberim, inananları destekleyin. Kâfirlerin kalplerine korku salacağım, artık boyunlarım vurun, parmaklarını doğrayın! Bu onlara, Allah'a ve Rasulüne karşı koyma-lanndandır." (8: 12-13). İnananlara, meleklerin yardımı vaadedİldi: "Ö vakit (Bedirde) müminlere şöyle diyordun: 'Rabbinizin üç bin melek indirmekle yardım etmesi size yetmeyecek mi? Evet, eğer siz sabrederseniz ve Peygamber'e itaatsizlikten sakınırsanız, onlar da hemen üzerinize gelecek olurlarsa, Rabbiniz size nişanlı beş bin melekle yardım edecektir. Bu yardımı Allah size, sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Yoksa zafer, ancak Azîz ve Hakîm olan Allah'tandır.' " (3: 124-126). Savaş Hazırlıkları: Kur'an-ı Kerim, savaş hazırlıklarının, sadece ülkenin savunması için değil, aynı zamanda düşmanın, savaşı düşünmemesi amacıyla caydırıcı olarak da gerektiğine işaret eder: "Müminlerden özür sahibi olmaksızın cihaddan geri kalanlarla, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlar bir olmazlar. Allah, mallarıyla ve canlarıyla savaşanları, derece bakımından, oturanlardan üstün kılmıştır." (4: 95). Nisa Sure-si'nde şunları okuyoruz: "İnananlar, hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlara, Allah katında daha büyük dereceler vardır. İşte bunlar, dünya ve ahiret saadetine kavuşanlardır." (9: 20). Enfâl Su-resi'nde: "İnkâr edenler asla öne geçtiklerini sanmasınlar. Çünkü onlar sîzi aciz bırakamayacaklardır. Siz de düşmanlara karşı gücünüzün yettiği kadar her türlü kuvvet ve cihad için, bağlanıp beslenen atlar hazırlayın ki, bununla Allah düşmanını, kendi düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmeyip de Allah'ın bildiği diğer düşmanları korku-tasmız. Allah yolunda ne harcarsanız, onun sevabı eksiksiz size ödenir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız." (8: 59-60). Savaştan geri dönenler için ciddi bir kınama vardır: "Ey inananlar! Toplu olarak kâfirlerle karşılaştığınız zaman, onlara arkalarınızı çevirmeyin, kaçmayın. Kim böyle bir günde kâfirlere arka çevirip kaçarsa —ancak tekrar düşmana atılmak için kendini kaçar gibi göstererek aldatmak veya başka birliğe katılıp savaşmak için müstesna— muhakkak ki o, Allah'ın gazabına uğramıştır. Onun yeri cehennemdir ve o ne kötü dönüş yeridir." (8: 15-16). Kur'an-ı Kerim, diğer taraftan, düşmanlara karşı dayanıklılık üzerinde durur: "Ey inananlar! Bir düşman topluluğu ile karşılaştığınız zaman, dayanın ve Allah'ı çok anın ki, kurtulabilesiniz. Allah'a ve O'nun Rasulü-ne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra içinize korku düşer ve başarısızlığa uğrarsınız. Bİr de sabırlı olun. Çünkü Allah, sabredenlerle beraberdir." (8: 45-46). Aynı kesin tavır, m'üslümanlarla antlaşmalarını tekrar tekrar bozanlara karşı da tavsiye edilir: "Allah katında, yeryüzünde yaşayanların en kötüsü, muhakkak ki inkâr edenlerdir. Artık onlar iman etmezler. Onlar kendileriyle muahede (antlaşma) yaptığın kimselerdir ki sonra her defasında sözleşmelerini bozuyorlar. Onun için, o ahdlerini bozanları harpte yakalarsan kendilerine yapacağın ağır muamele ile arkalarındakileri dağıt. Olur ki düşünürler de ibret alıp ahdi bozmaktan sakınırlar." (8: 55-57). Bununla beraber, Kur'an-ı Kerim, eğer düşman barışa meylederse barışı tavsiye eder: "Eğer düşmanlar barışa yanaşırlarsa, sen de ona yanaş ve Allah'a güven. Allah onların sözlerini işiticidir, bilicidir. Eğer sana hile yapmak isterlerse, muhakkak Allah sana kâfidir. O'dur ki, seni yardımıyla ve müminlerle teyid etti." (8: 61-62). Fakat, eğer düşman tarafından bir hainlik ihtimali varsa, müslümanların, onlarla olan antlaşmalarını bozmalarına izin verilir: "Eğer seninle muahede yapan bir kavimden de sözleşmeye aykırı bir hainlik alâmeti duyarsan, savaş açmadan önce ahidlerini reddettiğini doğruca kendilerine ilân et. Çünkü Allah, hainleri sevmez." (8: 58). Bunlar, savaşın idaresi hususunda birkaç talimattır ve muhtemelen, bilim adamlarının yeni faydalı ve işe yarar bilgi alanları bulmak için, bu konuda çok geniş araştırmalara girişmelerine yol açmıştır. |