> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Tecrübe Kaynakları
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tecrübe Kaynakları  (Okunma Sayısı 523 defa)
23 Temmuz 2012, 12:55:16
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 23 Temmuz 2012, 12:55:16 »



Tecrübe Kaynakları

İslâm ilk defa insanlıkla yüzyüze geldiği za­man, hâkim düzenin meydan okuyuşuna kar­şı, sahip olduğu tek güç insan fıtratıydı. İnsan fıtratı İlâhî rehberlikten habersiz geçen yüz­yılların enkazı altında kalmasına rağmen İslâm'ın yanında yer aldı. însan fıtratı kendini Özgürleştirmeye muktedirdi ve enkazı temiz­leyebilmesi için İslâm'a olumlu cevap verme­si yeterliydi.

Bu, müstesna insan neslinin, soylu rehberleri­nin zirvede oldukları önemli bir devirdi. Söy­lediğimiz gibi, Allah'ın emrettiği ve hoşnut olduğu bir durumdu. Öyle ki, bu emsalsiz ör­neğin normal hayat şartlarında gerçekleştiril­mesi mümkündü, bu yol izlenerek gelecekte de insan kapasitesinin sınırlan içinde tekrar­lanabilirdi.

Bu, çevrenin tabiî bir sonucu değildi; daha çok, takip edeceği yolu, liderini, ileri doğru harekete geçirici itici gücünü bulmuş insan potansiyelinin kullanılmasıyla elde edilmiş bir neticeydi.

Ne var ki, bir bütün olarak insanlık bu müm­taz şahsiyetlerin ulaştıkları zirvede uzun süre kalacak teçhizata henüz sahip değildi. İslâm, yeryüzünde şaşırtıcı bir biçimde, tarihte eşi olmayan bir hızla yayılmış, insanlar büyük kitleler halinde Allah'ın dinine girmişlerdi. Ancak, bu müslüman kitleler, seçkin insanla­rın aldıkları derin, eşsiz ve kademeli eğitimi görememişlerdi. O zaman, İslâm'a bağlılık yemini eden kitlelerde halâ yaşayan, cahiliy-ye devri kalıntılarının etkisiyle, bütün müslümanlar yüksek zirvelerden aşağılara doğru düşmeye başladılar. Yalnızca, insan fıtratının kaynaklarını harekete geçiren ve dosdoğru yolda kurtuluşa erdiren, eşsiz, şümullü ve tedricî bir eğitimden geçmiş o seçkin toplulu­ğun yaptığı gibi büyük bir hamle toplumu yü­celtebilirdi.

Sonuçta İslâm toplumu bin yıldan daha uzun bir süre zirvede olmasa da dünyadaki diğer toplumlardan daha üstün durumda kaldı. Ger­çekten de, diğer toplumlar İslâm'dan istifade ettiler.

İnsanlık tarihindeki bu emsalsiz ilerleme, sonra bin yıl yükseklerde bir hayat kuşkusuz beyhude bir çaba ya da diğer insanları bozgu­na uğratmak amacıyla değildi. Bu, arkalarında, ilk karşılaştıklarından çok farklı bir dünya bırakma çabasjydı.

Etkileyip, değiştirmemek hayat ve insan ile ilgili âdetullah'a uygun değildir. İnsanlık, uzun zaman süreci içerisinde bir bütündür, hem de tecrübe birikimini kullanan, bilgi kay­naklarını biraraya toplayan canlı bir organiz­madır. Cahiliye örtüleriyle örtülmesine, kör­lük ve karanlık hâkim olmasına rağmen bu kaynaklar insanlar arasında her zaman ve her yerde kullanılmaya devam edilmiştir.

İlk vahiy yıllarında, İslâm'ın çağrısı, muhatap olarak yalnızca insanın içinde bulunduğu du­rumla çelişen bir insan potansiyeli bulmuştu. Yalnız, önceki vahiylerin sahip olduğu önem­siz potansiyel bunun haricindedir. Ki, bunlar, İslâm gibi tüm insanlıktan çok belirli kavim­lere gönderilmişti. Bugün ise insanlığın hiz­metinde bu potansiyelden başka, İslâm'a ina­nan, onun yönetiminde yaşamış ve İslâm'dan etkilenmiş ilk İslâmî hareketten kazanılmış kaynaklar vardır. Ayrıca, çorak topraklarda elde edilmiş acı insanlık tecrübelerine de sa­hibiz.

Başlangıçta, İslâm vasıta olarak sadece insan potansiyeline güvenerek karşısına çıkan ilke­leri, fikirleri, değerleri, ölçüleri, sistemleri ve kurumlan bâtıl ilan edip, sonuna kadar onlar­la savaştı. Sonra, İslâm, bir İnsan topluluğun­da, bir zaman diliminde kendi ilkelerini, fikir­lerini, değerlerini, ölçülerini, sistemlerini ve kurumlarını oluşturdu. Bunlar daha sonraları geniş bir İslâm dünyasında uzun zamanlar bo­yunca uygulandılar. Sonuçta bunlar 1400 yıl­dır neredeyse bütün insanlıkça tanındı. Uygu-lanmasa, denenmese de bütün insanlık için bir gaye, bir ümit oldular.

Bundan dolayı, İslâm, insanlığa ilk beyan edildiği günkü kadar garip görünmedi. Önce­den olduğu gibi, onu duygularına ve âdetlerine aykırı bulmadılar. Şurası bir gerçek ki, insanlık İslâm'ı o eşsiz devirde seçkin ilk müslüman neslin uyguladığı gibi uygulaya­madı. Modern çağı da içine alan kimi zaman­larda İslâm'ın bir bölümü uygulanırken özü anlaşılmadı ve öze uygun hareket edilmedi. Diğer bir gerçek de, ilk müslümanların bir adımda ulaştıkları zirveye İnsanlığın halâ dü­şe kalka tırmanmaya çalışmasıdır.

Bütün bunlara rağmen, insanlık zihnen, İlâhî olarak belirlenmiş yolun gerçek yapısını anla­maya ve izlemeye, ilk vahiy yıUarındakinden daha yatkındır.

Sarih örnekler bu noktayı açıklığa kavuştura­caktır. Bu hususta, ayrıntılara girmeksizin bir kaç örnek vereceğiz. Bunun iki sebebi var; bi­rincisi, bu tartışma İslâm inancı geniş başlığı altında toplanan unsurların kısaca gösterilme­sine yöneliktir. İkincisi, ilk îslâmî hareketin tüm insanlık hayatı ve diğer yeryüzü dinleri üzerindeki etkileri o kadar çok, o kadar önemli ve yoğun ki, bir yazarın sadece bir eserinde bunları anlatması imkânsızdır. Bu et­kiler o ilk devirden bu yana insan hayatının içine nüfuz etti ve gözleyici, kendini tümüyle göstermeyen bir biçimde bütün insanlığı ge­niş ölçüde etkiledi.

Kısaca şunu söylemek mümkündür: Yeryü­zünde varolan İslâm dini İsimli bu evrensel vakıa, insan hayatında ilgilenmediği tek bir nokta bırakmadı. Etkisinin yoğunluk derece­leri farklı olmasına rağmen gerçekliği inkâr edilemez. Tarihteki büyük olaylardan her biri, doğrudan veya dolaylı olarak bu önemli olay­dan -daha kesin söylemek gerekirse- bu geniş evrensel olgudan türemiştir.

Avrupa'da Luther ve J. Calven'in Öncülüğün­deki dinî reform hareketi, Avrupa'nın bugün dahi beslendiği rönesans, feodalizmin yıkılışı ve asilzadelerin yönetiminden kurtuluş, İngil­tere'de Magna Carta'yı ve Fransız devrimini ortaya çıkaran insan hakları ve eşitlik hareke­ti, Avrupa'nın ilmî şöhretinin kaynağı tecrübî metod... Genellikle tarihin en büyük gelişme­leri arasında kabul edilen bütün bunlar büyük îslâmî hareket ve esas olarak derin bir şekilde bu hareketten etkilenmiş olaylardan hâsıl ol­muştur.

Dr. Ahmed Emin The Dawn of islam (İslâm'ın Doğuşu) isimli kitabında şöyle ya­zar: İslâm'ın etkileriyle hıristiyanlar arasında meydana gelen hareketlerden biri milâdî. 8. yüzyılda (H. 2-3. yüzyıl) Septimania'da ortaya çıktı. Bu hareket, "insan, günahlarının affı için yalnızca Allah'a yalvarmahdir" diyerek, papazlar önünde günah çıkarma olayına karşı çıktı. İslâm'da ne papazlar, ne keşişler ne de hahamlar vardır, tabiî olarak İslâm günah çıkarma olayını kabul etmez.

Benzer şekilde, dinî tasvirleri ve heykelleri tahrip eden bir hareket (Ikonoklast) ortaya çıktı. Milâdî 8 ve 9. yüzyıllarda (H. 3 ve 4. yüzyıllar) resim ve heykellerin takdisini inkâr eden bir hıristiyan mezhebi kuruldu. Roma imparatoru III. Leo milâdî 726 yılında resim­lere ve heykellere tapınmayı yasaklayan, 730 yılında da böyle bir tapınmayı putperestlik sa­yarak geçersiz kılan bir emir yayınladı. Aynı biçimde V. Constantine ve IV. Leo.da hey­kellere tapmaya karşıydılar, ama, Papa II. ve III. Gregory, Germanius, Constantinople Pat­riği ve İmparatoriçe irene bu tapınmanın ya­nında yer alıp, bunu desteklediler. İki grup arasında ayrıntılarına burada giremeyeceği­miz sert mücadeleler oldu. Yalnızca şu nokta­ya dikkat çekmek isteriz ki, bazı tarihçiler re­sim ve heykelleri tahrip çağrısının İslâm'dan etkilendiğini kabul ederler. Resimleri ve haç­ları yakan Turenne başpiskoposu Claudius (bu göreve M. 828/H. 213'de tayin edilmiş-ti)un da müslüman Endülüs'te doğduğu ve ye­tiştiği söylenir.

Teslis İnancını az çok monoteistik (tek tanrı­cı) biçimde yorumlayan ve İsa'nın ilâhlığını reddeden bir hıristiyan grup dahi vardı.

Barbar haçlı orduları milâdî XI. yüzyılda müslüman doğudan geri dönerlerken beraber­lerinde müslüman toplumların hayat biçimle­rini de getirdiler. Bünyesindeki bütün sapma­lara rağmen bu toplumdaki en Önemli Özellik -Barbar haçlıların ülkelerinin aksine- yöne­tenle yönetilenin boyun eğdiği yasaların birli­ği ve bu yasaların bir aristokratın arzusundan veya feodal beylerin saçma isteklerinden or­taya çıkmamasıydı. Dahası bu toplumun, meslek ve ikâmet yeri seçiminde şahsî ser­bestlik, özel mülkiyet ve servette tasarruf hakkı, tevarüs edilen sınıf sisteminin yokluğu, kişinin herhangi bir zamanda kendi emeği ve gücüyle toplumda daha yüksek mevkilere yükselebilme imkânı gibi Özellikleri vardı. Feodal düzen altında yaşayan bir Avrupalı daha önce böylesine çarpıcı özelliklere şahit olmamıştı. Zira, o, kanun olarak yalnızca efendisinin arzularının esiri, toprağa bağımlı bir köle idi ve bağlı bulunduğu sınıf, soyuna göre belirleniyordu. Böylece -Avrupa toplu­munun hayatındaki diğer ekonomik tesirlerin beraberinde- sesler yükseldi. Bunlar Avru­pa'yı müslüman toplumlar düzeyine çıkarma-sa da, feodal sistemi tedricî olarak yıkan, di­ğer zaruretlerden olmasa da kişiyi toprağa kö­lelikten kurtaran olaylardı.

Endülüs üniversitelerinden; uluslararası hâle gelmiş, doğu İslâm medeniyetinin etkisinden, İslâm mirasının Avrupa dillerine çevirilerin­den 14. yüzyıldaki Avrupa rönesans hareketi­ne ve sonraki dönemlere gelindi. Yine, ilmî harekete, özellikle tecrübî metodla ulaşıldı."

Brifault da The Making of Humanity (İnsanlı­ğın Anlaşılması) adlı kitabında şöyle belirt­mektedir: "İlim, Arap medeniyetinin modern dünyaya en önemli kalkışıydı, ancak onun so­nuçlarının elde edilmesi yavaş oldu. (Batılı yazarların, İslâm medeniyetini Arap medeni­yeti olarak adlandırmalarına dikkat edilmeli. Bu hareket, İslâm ismi onlara hoş gelmedi­ğinden dolayı kasıtlı olarak yapılır. Buna rağ­men İslâm o kadar geniş ki... Bir de İslâm toplumunda ırkî düşmanlıkları yeniden can­landırmak isterler). Arap medeniyetinin İs­panya'da meydana getirdiği özellikler, bu me­deniyet karanlık bulutların ardında kaldığı yüzyıllar boyunca ürünlerini ortaya koyama­dı. Avrupayı canlandıran yalnızca ili...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tecrübe Kaynakları
« Posted on: 26 Nisan 2024, 15:58:47 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tecrübe Kaynakları rüya tabiri,Tecrübe Kaynakları mekke canlı, Tecrübe Kaynakları kabe canlı yayın, Tecrübe Kaynakları Üç boyutlu kuran oku Tecrübe Kaynakları kuran ı kerim, Tecrübe Kaynakları peygamber kıssaları,Tecrübe Kaynakları ilitam ders soruları, Tecrübe Kaynaklarıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes