> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Tarihî Geçmişiyle Avrupada Din
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tarihî Geçmişiyle Avrupada Din  (Okunma Sayısı 1019 defa)
29 Ağustos 2012, 08:22:10
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 29 Ağustos 2012, 08:22:10 »



Tarihî Geçmişiyle Avrupa'da Din

İslâm din ve devlet işleri arasındaki ayırımı bütünüyle kaldırmıştır. Bununla birlikte bazı­ları, dinin Allah ile kul arasındaki ilişkinin is­mi olduğu; siyasî, iktisadî vb. dünyevî işlerle alâkası olmadığını zannetmektedir. Siyasî, iktisadî vb. meselelerin dünyevî meseleler kabul edilmesi, dolayısıyla bunların din ile bir ilgilerinin olamayacağı, dinin de bunlar üzerinde bir etkisinin olmadığı iddiasmdadı-lar. Aslında bu görüş, muharref Hıristiyanlı­ğın din anlayışıdır. Son üç veya dört yüzyıl boyunca da yavaş yavaş müslümanların sis­temlerine sokulmuştur.

Romalıların Etkisi Altındaki Hıristiyanlık: Hristiyanlığın Roma emperyalizmi ve hima­yesi altında olgunluğa eriştiğinde şüphe yok­tur. O döneme gelindiğinde, Yahudilik çök­müş, manasız ve cansız gösteri ve törenler bütünü haline gelmişti. Roma İmparatorlu-ğu'nun bugün Avrupa'da merî'yettekİ huku­kun kaynağını oluşturan meşhur kanunları vardı. Roma toplumunun belirli bir düzeni, toplumal bir takım esasları mevcuttu. Hıristi­yanlık, sağlam temeller üzerine kurulmuş, köklü sosyal sistemleri olan Roma devletin­de, ne kendinde yeni kanun düzenleme ve sistemler sunabilecek, devleti kendi etki ve rehberliği altına sokacak kuvveti bulabildi ne de buna gerek duydu. Kendilerine İsa aleyhisselâmın Peygamber olarak gönderildi­ği, Arz-ı Mukaddes'in tamamı sadece bir Ro­ma sömürgesi olduğu için, bu şartların zorla­ması altında Hıristiyanlık ruhu arındırma ve vicdanı temizleme yoluna koyuldu ve Yahudİlikte bulunan donuk ayinleri, boş görüntü­leri eleştirmeye, İsrailoğullarının vicdanına ruh ve hayat üflemeye önem verdi.

Şüphesiz Hıristiyanlık bazı dönemlerde, ruhu arındırmak, maddeden uzak kalmak, sabır ve tahammül konularında gerçekten yüksek bir noktaya ulaşmıştır. İnsanların manivî hayabu açıdan üzerine düşen görevi yerine getirmiş­tir. Bunu da elbette ki, kanunlardan soyutlan­mış ruhî öğretilerin ruhu yükseltebileceği, vicdanı yüceltebileceği, kalp ve vicdanı arıta­bileceği, insanın nefsinden gelen istekleri ön­leyebileceği, arzularını nasıl yenebileceğini öyle bir gösterdi ki, âhiret düşüncesi, dünyevî ihtiyaçlara galip geldi ve bu alandaki muhay­yilesinin kutsal ihtiyaçları onun esas hedefi oldu. Bu amaca erişebilmesi için Hıristiyan­lık toplumu ve işlerini, zamanının yönetimine teslim etti. Devlet de algılanan âlemde yeryü­zü kanunlarıyla toplumu düzene koyuyordu. Bu arada Hıristiyanlığın kendisi ruh ve vic­dan dünyası ile uğraşmakta, ona önem ver­mekte İdi. Bu durum ise, Kilisenin çizdiği şe­kil, onun içinde geliştiği özel şartlar ve bu dönem içerisinde İsrailoğullarının özellikle ihtiyaç duydukları şeyler ile mantıkî bir uyum gösteriyordu.

Hıristiyanlık bu haliyle denizi aşıp Avrupa'ya geçtiğinde, Romalıların putperest-maddeci Grek medeniyetinin mirasçıları olduğunu gördü. Nitekim Avrupanın çeşitli bölgelerin­de henüz barbar olan, çok büyük kalabalıklar hâlinde danacık bir toprak parçası için boğu­şan, katı, korkunç ve cimri karakterdeki ka­vimlerle de karşılaşmıştı. Bu bölgelerde yaşa­yanlar, bir an bile rahatın tadını alamıyor, si­lahı elinden bırakamıyor, içinde yaşadığı ger­çekten sıyrılıp göklerin melekûtuna yüksel­mek, Hıristiyanlığın nazariyelerine bağlan­mak ve yeryüzünün realitesinden kopmak için İmkân bulamıyordu.

Bu insanlar bu dini, hayatlarına elverişli bul­mayınca, dini, Allah ile kul arasındaki ilişki olarak gördüler. Bununla birlikte Kilisede birkaç saatlerini kutsal bir atmosferde geçirip rahatlanarak, yeniden sosyal hayatlarının bar­barlığına dönmekte bir mahzur görmediler.

Barbarlık dönemlerindeki gibi kılıç yine ka­nundu. Medenileştikleri zaman da toprak ka­nunlarının geçerli olduğunu ilan ettiler ve Hı­ristiyanlık gönülde ve zihinde kaldı, kilisenin dışına çıkamadı. Hıristiyanlık hiç bir zaman dünya hayatını, yüce manevî Hakikatlere bağlayarak, insan hayatının tüm alanlarını kaplayabilecek bir nizamı tesis edemedi. İşte bu noktada Avrupa insanının din ve dünyası arasında bir bölünme meydana geldi. Bu da bizi Avrupanın kısa bir süre için de olsa ger­çekten Hıristiyan olmadığı sonucuna götürür. Avrupa'ya girişinden günümüze kadar Hıris­tiyanlık insanların hayatlarına ve günlük ya­şantılarına şekil vermede bir kenarda kalmış, herhangi bir etkide bulunamamıştır.

Şu da bir gerçektir ki, eğer Kilise sosyal, siyasî ve İktisadî hayattan soyutlanmış ise, papazlar, kardinaller, papalar ve bunun gibi "meslek" sahibi din adamları, menfaatlerini koruyamayacak, etkilerini sürduremiyecek-lerdi. Bu yüzden güçlerini kralların ve asille­rin karşısında kullanarak halkın desteğini sağlamaktan başka seçenekleri yoktu. Bunun sonucu öyle zamanlar oldu ki, Kilisenin mal varlığı, ordusu ve otoritesi, krallarınkinden aşağı kalmıyordu Bunun tabiî sonucu olarak Kilise ile diğer güçler, Papalar ile Krallar ara­sında çatışma başladı. Halk çoğunlukla Kilise tarfında yer aldı. Daha sonra bu iki otorite arasında, beklendiği gibi, bir anlaşma oldu. Çünkü halkı kendilerine râm etmek ve büyük çoğunluğu elleri altında bulundurmak nokta­sında çıkarları birleşiyordu. Bu çıkarlar ger­çek hiviyetleriyle maddî ve iktisadî menfaat­ler, çatışma da aslında otorite sağlamak ko­nusunda olduğu sürece bu böyle oldu.

İşte Avrupa hayatında dinin durumu bu idi. Bundan dolayı denildi ki: "Din, milyonlarca kişiyi zorbalara ve din adamlarına boyun eğ­meye sürükler." Çünkü Avrupalıların yanın­da dinin tek amacı buydu.

Kilise dünyada da, âhirette de insanlara hâkim kutsal bir otorite olarak "endülüjans"ları (bağışlanma belgeleri) büyük bedel­ler karşılığında satmakta ve "aforoz" kararları çıkartmakta uzun süre devam etti. İnsanların duygu ve düşünceleri üzerinde de aynı şekil­de tahakkümüne devam ediyordu. Bunların arkasından bir de "Engizisyon Mahkemeleri" geliyordu. Bu mahkemeler her başkaldiranı veya sapıklık ve İnkarcılıkla itham edileni öl­dürüyor veya yakıyordu. Bu durum Rönesans devrine kadar böylece sürdü. Karanlık çağlar­dan sonra, Kilise artık zihin ve duyguların yavaş yavaş açılmakta olduğunu gördü. Fakat yeni düşünce akımları ve gelişmekte olan ilim karşısında otoritesini kaybetmesi pek ko­lay olmadı. Bu nedenle cesur ağızları tıkama­ya, bilgisizlik ve hurafelerden kurtulmuş, es­ki ve çürümüş teorilere ters düşan hür fikirle­ri etkisiz hâle getirmeye çalıştı. Artık bu ta­rihten itibaren Kilise ile fikir hürriyeti arasın­da korkunç bir düşmanlık başgösterdi. Kilise göklerin melekûtu ile yetinmek istemeyip yalnızca âhiret konusunda otorite sahibi ol­mayı kabul etmeyince, almış olduğu kararlara aldırış etmeksizin yapılan serbest araştırmalar üzerine kurulmuş ilim nazariyeleri bilgisiz­likten kaynaklanan ve din ile hiç ilgisi olma­yan yer, gök ve maddeye ilişkin nazariyeler arasında bir çatışma başladı. İlim ve düşünce adamlarından, Kiliseden tiksinen ve aynı za­manda onu hakir gören, içinde dine ve dîn adamlarına düşmanlık ve kin besleyen bir ne-sİl yetişti.

İşte Avrupalıların hayatında ilim ile din, Kili­se ile düşünce arasındaki kesin ilişkiler bura­dan başlar.

Bundan sonra hayat tekrar yoluna devam etti. Modern ilim semerelerini vermeye başladı. Ondan sanayide büyük bir üretim doğdu, ser-maya büyüdükçü büyüdü. Çalışma alanında birbirinden ayrı iki kitle oluşuverdi: Sermaye sehipleri kitlesi ve çalışanlar kitlesi. Bu her iki kampın arasındaki menfaatler giderek bir­birinden ayrılmaya başladı, gerçek otorite de devletin elinden sermaye sahiplerinin eline geçti. Kilise için gerçek otoriteye katılmak kaçınılmaz olduğundan, sermaye sahipleri sı­nıfına katıldı.

Avrupa'daki bütün din adamlarının aynı safta yer aldıklarını söylemek haksızlık olur. Onlar arasında kuvvet merkezinin nerede olduğunu tesbit edip ona katılan ve çalışan sınıf için di­ni uyuşturucu olarak kullanan faydacılar ola­bilir. Bunlar, bu sınıfı, yapmakta haklı olduk­ları, bir ihtilâlden alıkoyuyor, dünyada adaleti istemekten men ediyor, bunun yerine ona âhireti vadediyorlardı. Fakat Kilisenin ortaya koyduğu şekildeki Hıristiyanlık akidesini anladığı kadarıyla, insanları ona da­vet edenlerin de bulunması kaçınılmazdır. Böyle bir Hıristiyanlığın özünde zühd, görünen hayatı küçümsemek, Rabbin melekûtundan ve gök âleminden gözü ayır­mamak ve göklerin melekûtu ile yeryüzünün melekûtu arasında tam bir ayrılık yatmakta­dır.

İşçiler hakları için savaşmaya hazırlandıkla­rında, Kilise kendilerini desteklemeyip bila­kis onları kullanınca, Klişeye karşı ayaklan­dılar ve Dini insanların afyonu olarak ilan et­tiler. Materyalizmin liderleri bu görüşlerinde samimi olsun veya olmasın şu bir gerçekti ki, Kilise çalışanların değil, diğer zıt grup olan kapitalistlerin şafuldaydı. İşte komünizm ile din arasındaki apaçık düşmanlık, buradan kaynaklanıyordu. (Seyyid Kutub, islam and SocialJustice).


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tarihî Geçmişiyle Avrupada Din
« Posted on: 20 Nisan 2024, 16:32:11 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tarihî Geçmişiyle Avrupada Din rüya tabiri,Tarihî Geçmişiyle Avrupada Din mekke canlı, Tarihî Geçmişiyle Avrupada Din kabe canlı yayın, Tarihî Geçmişiyle Avrupada Din Üç boyutlu kuran oku Tarihî Geçmişiyle Avrupada Din kuran ı kerim, Tarihî Geçmişiyle Avrupada Din peygamber kıssaları,Tarihî Geçmişiyle Avrupada Din ilitam ders soruları, Tarihî Geçmişiyle Avrupada Dinönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes