Konu Başlığı: Tahsisatların Ödenmesi Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 21 Haziran 2012, 17:26:32 Tahsisatların Ödenmesi Hz. Ömer'in halifeliği zamanında kamuyu himaye tam manasıyla tesis ve muhafaza edilmişti, insanlara tahsisat ve maaş dağıtımı için değişik birimler oluşturulmuş ve bu amacı temin için bir takım kayıtlar tutulmuştu. Askerî Hizmet Birimi: Bu servisin görevi Cihada katılan kişiler ve aileleri arasında tahsisat ve maaş dağıtımını düzenlemekti. Düzenli askerlere olduğu gibi gönüllülere de maaş almadıklarından ailelerinin geçimim temin için ganimetten pay verilirdi. İmam Ebu Yusuf, bu birimin oluşturulmasını şu sözlerle anlatmaktadır: "Halife Ömer zamanında, Allah fethedilen yerleri genişlettiğinde ve Acemler ve Rumlar mağlup edildiğinde Hz. Ömer ashabdan müşekkil istişare Meclisi'ni topladı. Ve "serveti Beytü'l Mal'de toplamaya karar verdim. Çünkü bu, insanlar yıllık ücret ödemekte fayda sağlayacaktır. Görüşlerinizi bilmek İstiyorum" dedi. Ashab; "Düşündüğün gibi yap, münasiptir. Çünkü Yedullah seninledir" diye cevapladılar. Sonra, Ömer değişik grup insanlar için ücretler belirledi. Gerekli girişlerin yapılması için kayıtlar tutulmasını istedi. Daha sonra kimin isminin önce yazılmasını sorunca Abdurrahman b. Avf "kendi isminle başla" dedi. Ömer: "Vallahi bunu yapamam. Ama Rasulullah'in ailesi Beni Haşim İle başlayacağım" dedi. (Kİtabü'l Haraç). Askerlere aileleri için de maaş ödeniyordu. Dağıtılan miktar, her askerin bakmakla yükümlü olduğu fert sayısına göre tesbit ediliyordu. Her yeni doğan çocuk için fazladan bir pay ekleniyordu. Adalet ve İdare Birimi: Bu servis İslami devletteki adalet mensupları ve diğer yönetici görevlerde olanların maaşları ile ilgilidir. Bütün hakim ve idarecilerin ve bunların personellerinin isimleri bu birim tarafından muhafaza edilir, yıllık ücretleri iki esas dikkate alınarak ödenirdi: Birincisi, rüşvet almaya özenmelerini önlemek İçin verilen ücretler ihtiyaçlarını karşılamaya yeterli olmalıydı. İkincisi, ücretleri izafi olarak eşit olmayı ve eğer bir farklılık varsa makul sınırlarda tutulmalıydı. İmam Ebu Yusuf bu bölümleri anlatırken şöyle yazmaktadır: "Ey Harun! Halifeliğinin sınırları içerisinde posta servisinin ve haberleşme işinin emanet edildiği kişilerin âdil ve namuslu olmaları ve bunların ücretinin beytü'l mal'de ödeneceği konusunda emirler yolla. Ve Müslümanların hizmetine kimi tayin edersen, onun ücretini de bevtü'l mal'den belirle. Valilerin ve kadıların ücretini toplanan zekattan verme. Bundan Kur'an-ı Kerim'de açıklığa kavuşturulmuş olduğu gibi (9:60) sadece zekat toplayan memurlara ver." (Kitabü'l Haraç). Sadaka, zekat ve öşürü İmamm kendisinin toplaması ve her yerde insanların arasındaki anlaşmazlıkları bizzat yatıştırması mümkün olmadığı için, İmamın bu işleri kendi adına yapacak hakim ve tahsildarlar tayin etmesi İrham'm görevlerindendir. Onlara beytü'l mal'den ücret ödemesi de gereklidir. (Kitabü'l Haraç). Ebu Ubeyde de tahsildarların, memurların, koruma görevlilerinin ücretlerinin gayretlerine ve işlerinin çeşidine göre Beytü'l Mal'den Ödeme yapılması gerektiğini söylemektedir. (Kitabü'l Emval, sh. 606). Eğitim ve Tebliğ Birimi: İslamî öğretinin esaslarnı anlatma ve mesajını yayma işi ile uğraşan herkese Beytü'l Mal'den yıllık maaş verilirdi. Bu hizmet yalnızca Allah adına ve Allah Rızası için yapılıyor ise bu kişilerin ailesinin geçimini temin etmek İslamî devletin görevi olarak kabul edilmiştir. Ömer ve Osman'ın halifelikleri zamanında bu birim için özel düzenlemeler yapıldı. Öğretmen ve vaizlere maaş dağıtıldı. İbni Cevzi'ye göre Ömer ve Osman müezzin, imam ve öğretmenler için yıllık maaş bağladılar. Sosyal Güvenlik Birimi: Bu servis muhtaçlara ve fakirlere verilen tahsisatın kayıtlarını tutuyordu. Amacı, halifelik sınırlan dahilinde hayatını sürdürme vasıtalarından mahrum hiç kimsenin kalmamasını sağlamaktır. Yaşlı, sakat, yetim, dul veya herhangi bir sebeple maişetlerini temin edemeyen kimselere Beytü'l Mal'den yıllık tahsisat ayrılırdı. Bu birim Kur'an-ı Kerim'deki sadaka ve zekat ile ilgili ayetler ve Peygamber'ın sadakanın zenginden toplanması, toplumun fakir ve muhtaçlarına harcanmasını açıkça söyleyen hadisi temel alınarak oluşturulmuştur. ibni Cerir bir defasında Peygamber'e bazı kimselerin geldiğini rivayet etmiştir. Bu kişiler yalın ayak ve çıplaktılar, kılıçlan yanlarından sarkıyordu. Bunların çoğu Mudar kabilesindendiler. Yüzleri sefalet ve açlıklarını yansıtıyordu. Onların bu durumunu görünce Peygamber'in yüzü şefkat ve merhametten değişti ve odasma gitti. Daha sonra dışarı çıkarak "Allah'ın zengin veya fakir, büyük veya küçük bütün kullarının bir insandan, Adem'den geldiğini, böylece hepsinin Adem'in oğullan olduğunu" belirten Nisa ve Haşr surelerinden bazı ayetler okudu. Bu ayetlerde, insanların Allah'tan korkmaları ve Ahiret günü için Allah'ın yanına ne götürdüğünü düşünmeleri de İsteniyordu. (Müslim). Hz. Ömer bir defasında fakirlerin tahsisatını belirlemek için iştahlı bazı kimseleri çağırdı ve on-lan iki gün alıkoydu. Her insan için yiyecek tahsisatını buna göre belirledi. (Fütuhü'l Buldan, sh. 442). Ebu Ubeyde şöyle rivayet etmiştir: "Bir keresinde Hz. Ömer bir elinde müdy (takriben 19 sa') ve diğer elinde kist (takriben yarım sa') varken Müslümanlara kişi başına her ay için iki müdy buğday ve iki kist zeytin yağı ve iki kist sirke tahsis ettiğini söylüyordu. Sonra bir adam kalkarak, kölelere de aynı miktarın mı verileceğini sordu. Ömer, evet, kölelere de diye cevapladı. Daha sonra Hz. Ömer minberden halka nitab etti. Allah'a hamd ettikten, Rasulüne salavat getirdikten sonra elinde belli Ölçekleri tutaraktan halka kendileri için aylık tahsisat belirlediğini söylemiştir." (Kitabü'l Emval, sh:46 Fütuhü'l Buldan, sh, 146). Her tahsis grubu için ayn kayıtlar vardı. Gönüllülere ve mücahidlere maaş ve tahsisat fey olarak elde edilenlerden verilirken, yoksullar ve muhtaçlara yapılan yardım zekat, öşür ve diğer sadakalardan verilirdi. Muhtaçların, fakirlerin, miskinlerin, yetimlerin, dulların, yolda kalanla-nn ve fakir borçlulann ihtiyaçlarım beytü'l mal'den karşılamak, onlara aylık, altı aylık ve yıllık maaş ve tahsisatlar şeklinde yardım etmek halifenin vazifesidir. Bütün İnsanları Himaye: İslamî devlet sınıf, inanç ve renk aynmı yapmaksızın bütün halkın temel ihtiyaçlannı karşılamaktan sorumludur. Hilafet zamanında temel ihtiyaçlarını karşılamaları için fakir ve muhtaç gayri Müslimlere beytü-l mal'den yardım edilirdi. Hz. Ömer, halifeliği sırasında İslam devleti sınırlan dahilinde yaşayan hasta, yaşlı, dul ve yetim Yahudi ve Hrıstiyanlara hiçbir ayırım yapmaksızın tahsisat ayırmıştır. Eğer İslamî devletin tebasmdan olan bir gayri Müslim, İslam ordusuna zorlama olmaksızın kendi ihtiyarıyla katılır ve İslam için savaşırsa bu kişinin cizyeden muaf tutulacağına ve kendisine diğer mücahidlere verildiği gibi ganimetten makul bir hisse verileceğine, eğer halife uygun görürse her mücahid gibi maaş bağlanacağına açık işaretler vardır. Bu, İslamî devletin gayri müslim vatandaşlarıyla yaptığı mukavelede açıkça belirtilmiştir. Mesela, Zencan'ın fethinde yapılan mukavelede; "Aranızda (zımmiler) kimden savaş için yardım istesek yardımının mükafatı cizyeden muaf tutulması marktır." hükmü yer almaktadır (Taberi, c. IV, s. 254). Azerbaycan'ın fethinde yapılan mukavelede; "(zımmiler arasında) her kim İslam ordusuyla birlikte savaşırsa bu yıl için cizyeden muaf tutulacağı" yazılmıştır. (Taberi, c. IV, sh. 254). Be-lazuri, Ubeydullah b. Zeyd'in Buhara'dan geniş bîr topluluğu İslamın koruması altına gelmeye davet ettiğinden ve karşılığında ihtiyaçlarım gidermek için bir tahsisat belirleyeceğini söylediğinden söz etmektedir. Bu kişiler bunu severek kabul ettiler ve Basra'ya yerleştiler. (Fütuhû'l Buldan, sh. 269). Hz. Bekr'in halifeliği sırasında Hâlid b. VeKd, Hire halkıyla aşagıuaKi mukaveleyi yapmışın, oiz zımmileriri içinden herhangi bir kimse yaşlılıktan dolayı malûl hale gelirse veya herhangi bir tabii afetin kurbanı olursa veya bir zengin, halkı kendisine yardım vere-cekkadar fakir düşerse, bütün bu hallerde bu kişilerin cizyeden muaf tutulacağına, kendilerinin ve ailelerinin İslamî Devlette kaldıkları sürece Beytü'l Mal'den destekleneceğine söz veriyorum." (Kitabü'l Haraç). Bunlar İslam ordusuna katılan zımmilere verilen maaş ve tahsisatlardı. İslami devlet ayrıca bütün fakir, muhtaç ve miskinlere de sınıf, renk ve inanç ayrımı gözetmeksizin tahsisat vererek hiç kimseyi temel ihtiyaçlarından mahrum bırakmamıştır. Hz. Ömer'in halifeliği zamanında vuku bulan şu olay bu gerçeğe yeterince ışık tutmaktadır: "Hz. Ömer yolda giderken, bir kapının önünde durup dilenmekte olan, ihtiyar ve iki gözü âmâ bir dilenci gördü. Ömer, ihtiyar dilencinin arkasından iki eli İle omuzlarına dokunarak; 'Sen ehl-i kitabın hangi smıfındansın?' diye sorunca, ihtiyar; 'Yahudiyim' dedi. Ömer: 'Gördüğüm bu hale seni mecbur eden şey nedir?' diye tekrar kendisinden sorunca, o dilenci yahudi; 'İhtiyaç ve vermekle mükellef olduğum cizye beni bu hale giriftar etti' diye durumunu arzetti. Bunun üzerine Halife Ömer kendisini alıp evine götürdü. Ona bazı şeyler ihsan ettikten sonra, Beytü'l Mal memuruna; 'Buna ve bunun gibi olan kimselere, insaf ve merhamet nazarı ile bakınız1 diye emrettikten sonra şöyle devam etti: 'Biz bu adama insafla mukabele etmiyoruz. Zira sadece kendi yiyeceğimizi yiyoruz. Bu gibi kişileri ancak cizye toplanmasında düşünüyoruz. Halbuki "Muhakkak ki sadakalar, fakirler ve miskinler içindir." (9: 60) ayeti kelimesindeki (fukara) gerçi ehli İslam olan fakirler demektir. Ancak bu adam da ehli kitap miskinlerindendir buyurarak o dilenciden bu durumu ona benzeyenlerden cizye'yi kaldırmıştır. Ömer'den bizzat müşahade ettiğim gibi bu dilenciyi de gözümle gördüm. (Kitabü'l Haraç). Hz. Ömer bu insanlar konusunda çok hassastı. Bir defasında HuzeyfeveOsmanb.Hariif, Dicle topraklarından haraç toplayarak geldiklerinde Hz. Ömer onlara zımmilerden ödeyebileceklerinden daha fazla alıp almadıklarını sordu. Huzeyfe, aldığının, onlarda kalandan çok daha az olduğunu, Osman ise bu miktarın iki mislini onlara bıraktığını söyledi. Bunun üzerine Hz. Ömer meselenin önemini şu sözleriyle dile getirdi: "Şunu bilin! Vallahi, eğer sağ kalırsam, Irak'ın dullarını o halde bırakacağım ki, benden sonra hiçbir zengine muhtaç olmayacaklar." (Kitabü'l Haraç). Tahsisat sistemi kamuyu himayenin en iyi ve en verimli yoldan yapılması için değişik başlıklar altında tesis edilmiş ve düzenlenmişti. |