๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 19 Haziran 2012, 21:00:57



Konu Başlığı: Sünnet
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 19 Haziran 2012, 21:00:57
Sünnet

Peygamber çeşitli vesilelerle emeğin öne­mini belirtmiştir. Sık sık işçi ve zenaatkarların işlerindeki gayretlerini takdir etmiştir. Bir de­fasında; "Allah, geçimi için çalışıp çabalayan kimseleri sever." buyurmuştur. (Nakleden; Yusufu'd-Din, a.g.e., c. I, sh. 214).

Gerçekten, işinde Allah'ın rızasını gözeterek çalışan bir kimse, kendi çocuğunu beslediği için ücret alan Musa'nın anası gibidir. Bir insan kendisi ve ailesi için çalışsa, dürüst ya­şayışının mükafatını Allah'tan alır. Diğer bir ifadeyle, İnsan, çalışmasındaki dürüstlüğün­den dolayı hesaba çekilecektir. Peygamber kişinin çalışmasını, üretimde bulunmasını ve ailesini geçindirmesini Allah yolunda cihad ve gündüzleri oruç, geceleri namazla geçirme ile bir tutmuştur. (Buhari).

Hemen bütün peygamberler geçimlerini temin etmek için çalışmak zorunda idiler. Rasulullah bizzat çok çalıştı ve çalışanları sevdi. Allah'ın Rasulü Muhammed'ın koyun otlat­ması ve başkalarına maişetlerini temin için bir meslek edinmeyi tavsiye etmesi, İslam'da ça­lışmanın büyük öneminin açık bir göstergesi­dir. Ahzab savaşında saldırgan ordulardan Medine'yi korumak için bir hendek kazıldı­ğında, Peygamber'ın diğer müslümanlarla birlikte sıradan bir işçi gibi çalıştığı ve toprak attığı, taş kaldırdığı görülmüştü.

Mıkdam'dan rivayet olunduğuna göre Rasu­lullah; "Hiç bir kimse kendi elinin emeğini yemekten hayırlı, asla bir lokma yememiştir. Allah'ın Peygamberi olan Davud aleyhisselam da kendi elinin emeğini yerdi." buyurmuştur.

Ebu Hureyre'nin de Rasulullah'ın şöyle bu­yurduğuna dair rivayeti vardır: "Hayatım yed-i kudretinde olan Cenab-ı Hakk'a yemin ede­rim ki, sizden birinizin urganını alarak arkası­na (dağdan) odun topla(yıp yükleyerek satıp geçin)mesi, bir kimseye gelip de ondan sada­ka istemesinden elbette daha hayırlıdır. (Kim bilir) o da ya verir, (minneti altına girersin!) yahut da vermez, (zilletini çekersin!). "(Buhari).

Ebu Hureyre bir başka rivayetinde şöyle nakletmiştir: "Bir defasında Ensar, Peygamber' den hurma ağaçlarını Muhacirlerle kendi aralarında paylaştırmasını istediler. Peygam­ber buna izin vermedi. Fakat Ensar, Muha­cirine bahçelerde çalışmak ve mahsulü kendi­leriyle paylaşmak istediklerini söylediğinde, onlar bu teklifi kabul ettiler. Peygamber bu anlaşmadan çok memnun oldu." Abdurrahman b. Avf şöyle dedi: Biz Medine'ye geldiği­mizde Peygamber Ensar ve muhacirin ara­sında bir kardeşlik münasebeti tesis etti. Sa'd b. Rebi ile de ben kardeş oldum. Sa'd, bütün Ensarın en zengini idi, bana zeytinliğinin ya­rısını ve iki hanımından birini vermek istedi. Bunu kabul etmekten içtinap ettim, yalnız ba­na çarşının yerini söylemesini istedim. O, ba­na Kaynuka (kabilesinin) çarşısını söyledi. Ertesi sabah oraya gittim ve satmak üzere keş ve yağ götürdüm. Sonra hergün bu şekilde iş yapmak için oraya gittim." (Buharı).

Rasulullah daima çalışma üzerinde ısrar eder ve hiçbir zaman sadaka ile geçinenleri tasvip etmezdi. Bir defasında Ensar'dan işsiz bir kişi Peygamber'e sadaka hakkında sor­du. Adam vücudunu örtmek için bir örtüsü ve su içmek için bir kasesi bulunduğunu söyledi. Ondan bunlan getirmesini isteyen Peygamber bu iki parça eşya gelince onları eline aldı ve halk arasında' satışa çıkardı. Orada bulu­nanlardan biri bir dirhem teklif etti. Peygam­ber fiyatı artırmasını istedi. Bir başkası iki dirhem vererek bunlan satın aldı. Peygamber iki dirhemi adama vererek bir dirhemiyle bir balta almasını tenbihledi. Balta satın alıp gelen adama Peygamber; Ormana git, odun kes ve bana onbeş günden Önce görünme." dedi. Onbeş gün sonra o kişi geri geldiğinde Peygamber s.a.v. halini hatırım sordu. Adam bu süre içinde 12 dirhem kazandığını, bir kaç el­bise ve biraz hububat aldığını söyledi. Peygamber buna işaret ederek; "Bu, dilenmek­ten ve Hesap gününde rezil olmaktan daha iyidir." buyurdu. (Tİrmİzi ve Ebu Davud). Bu hadis bütün açıklığıyla Peygamber ve as­habının çalışmanın önemine nasıl müdrik ol­duklarını ve çalışarak geçimlerini kazanmayı ne kadar sevdiklerini göstermektedir.

Buhari'nin bu hususlarda rivayet ettiği bir ha­diste Hz. Aİşe diyor ki: "Rasulullah'ın as­habı kendi işlerinin İşçileri idi. Bizzat çalışır­lar, terlerler, namaza giderlerdi.."

Hz. Ömer'in hilafeti döneminde bir gün güçlü kuvvetli genç bir adam mescide girerek "cihadda bana yardımcı olabilecek kimse var mı?" diye sordu. Hz. Ömer, onu çağırdı ve elini tutarak oradakilere bu genci toprağında çalıştıracak olup-olmadığım sordu. Ensardan biri onu çalıştırabileceğini söyledi. Vereceği ücreti öğrendikten sonra Hz. Ömer bu genç adama Ensari ile gitmesini söyledi. Bir kaç ay sonra Hz. Ömer adamın iyi çalışıp çalışmadı­ğım öğrenmeye geldiğinde Ensari'ye, çalıştır­dığına kazandığından ne kadarını verdiğini sordu. Adam, bir keseyi dirhemlerle doldu­runcaya kadar çalışmıştı. Hz. Ömer, ona kese­yi almasını ve cihad için evine gitmesini söy­ledi. (Kanz u'l-A'mal).

Hz. Ömer, maişeti temin için çalışmaya ve ti­carete cihaddan daha fazla önem verirdi. Dai­ma müslümanlara çalışkan olmalarım ve baş­kalarına yük olmamalarını tavsiye ederdi.

Rasulullah'ın ashabı İslam'ın bu prensibine sıkı sıkıya sarıldı. Geçimlerini sağlamak için çalıştılar. Abdullah b. Mesud, ne dünyası ne de ahireti için bir gayret içinde olmayan aylak bir insanı görmekten hoşlanmazdı. İmam-ı Serahsi, İslam'da çalışmanın önemini şu keli­melerle ifade etmektedir: "Geçim yolu ara­mak,   her müslüman  üzerine  farzdır."