> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Sûfîler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sûfîler  (Okunma Sayısı 1282 defa)
30 Ağustos 2012, 19:18:55
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 30 Ağustos 2012, 19:18:55 »



Sûfîler {Mutasavvıflar)

İrfan ehlinin Önde gelenlerinden Molla Cami Akaidnâme'sinde şöyle demektedir:

O sonuncusudur nebi ve rasûllerin diğerleri her bir cüz iken, o bütünüdür rasûllerin

Ondan sonra yoktur başka gelecek rasûl Kimse yükselemez ondan sonra makam-ı rasûle

Hadis-i Rasûl'e göre kıyamete yakın Arz'a gelecek Mesih-i İsa; ona bakın O da tâbi olacak Muhammed'İn şeriatına Takip edecek kökü, çünkü Mesih aittir nübüvvet ağacına, Muhammed'İn şeriatının hak olduğunu söyleyecek ve herkese aynı hak inancı vazedecek.

Şerhü't-Tearufda hâtmü'n-nübüvvet çok ber­rak bir şekilde açıklanmıştır. Şerhü't-Tearuf tasavvuf ile ilgili en iyi kitaplardan biridir ve Keşfü'z-Zünun'ua müellifi Hacı Halife "et~ Tearruf adlı kitap olmasaydı, insanlar tasav­vufu anlayamazlardı" demektedir. "Yüce Al­lah nebiler silsilesini Muhammed ile sona erdirmiştir. Bundan dolayı Allah Teâlâ: 'O Rasûlullah ve hâteme'n-nebiyyîn'dir.' (33: 40) buyurmuştur. Bu kelime nasb (fetha) ile okunursa 'rasûl ve nebilerin mührüdür' yani sonuncusudur anlamına gelir. Kesre ile oku­nursa 'mührü basan ve (bîr işi) kapatan' yani sonlandıran anlamına gelir. Hz. Muhammed bir keresinde Hz. Ali'ye şöyle buyurmuş­tur: 'Senin bana nisbetin Harun'un Musa'ya nis'oetİ gibidir; şurası müstesna ki benden sonra peygamber gelmeyecektir!' Bir diğer zamanda ise Rasûlullah 'Ben Âkib'im (benden sonra peygamber gelmeyecek)' bu­yurmuştur." (Şerhü't-Tearuf, s. 14).

Mevlana Nizamî Gencevî, Mahzenü'l-Esrar'ında şöyle demektedir:

Sen ilmi ileriye taşıyacak nebi,

Muhammedi'sin Sen nübüvvet mührü eline verilmiş Muhammed'sin

Abdülkadir Geylânî Gunyetu't-Tâlibîn adlı eserinde şöyle buyurmaktadır: "(Gulat) Şİa Hz. Ali'nin de peygamber olduğunu iddia ediyor... Allah'ın, meleklerin ve bütün mahlu-katın lâneü kıyamet gününde bu şiilerin üstü­ne olsun ve toprak ve bahçeleri talan olsun, çöle dönsün, arzda yaşayacakları bir yer bu-lamasınlar! Çünkü aşırı fikirlerini abartarak ve küfürlerinde İnat ederek İslâm'a karşı çık­mışlar ve iman yolundan sapmışlardır. Al­lah'ı, Rasûlünü ve vahyi reddetmişlerdir. Bu fikre sahip olan kimselerin şerrinden Allah'a sığınırım!" (İkfarü'l-Mülhidîn, s. 42).

Şeyh Abdülgani Nablûsî Şerhü'l-Fera'id adlı eserinde gulat Şia'nın kâfir olduğunu beyan ederek şöyle demektedir: "Onların mezheple­rini tahrif ettikleri ve imanlarını bozdukları çok açıktır. Onların mezhebi, Hz. Muhammed'den sonra yeni bir peygamber gelece­ği gibi yanlış ve sapık bir fikri benimsemek­tedir. Bu Kur'ânî hakikatleri inkâra kadar varmaktadır. Kur'ân nassı açıktır, o nebilerin ve rasûllerin sonuncusudur (33: 40). Ayrıca şu hadis de göz önünde bulundurulmalıdır: 'Ben Âkib'im ve benden sonra peygamber ol­mayacaktır!' Yine bütün İslâm ümmeti bu âyet ve hadisin zahirî anlamıyla anlaşılması gerektiği konusunda icma halindedir. Bu fik­re karşı çıkan her kimseyi bu delillere daya­narak M/zr sayabiliriz." (a.g.e., s. 42).

Büyük tasavvuf ve sülük âlimleri gulat Şia'yı kâfir saymaktadırlar. Çünkü bu Şiiler teşriî olmasa da Hz. Ali'yi peygamber saymaktadır­lar. Bu da bir kimsenin her hangi bir çeşit nü­büvvet iddiasını kabul etmenin Kur'ân ve ha­dis hakikatlerini İnkâr etmeye eşdeğer oldu­ğunu göstermektedir.

Şeyh İmadüddin el-Umevî, Hayatü'l-kulûb fi Keyfiyet-i vusul ilel-mahbub adlı eserinde sufilerin genel inançlarını özetlemeye çalış­mıştır: "İcma ettikleri inanç esaslarını ve uy­maları gereken kural ve düzenlemeler konu­sunda benimsedikleri mezhebi bildirir dör­düncü bölümdür. Ebu'l-Hasan Eş'ari ve tale-belerince savunulan (ana) fikir Hz. Muham­med'in, mahlukatın ilki ve peygamberlerin sonuncusu olduğudur." (Hayatü'l-kulûb, c. II, s. 2 derkenar).

Bunu kısaca tanımladıktan sonra, yazar konu­yu ayrıntısıyla ele alarak şöyle demiştir: "Hz. Muhammed peygamberlerin en kâmil ola­nıdır ve onunla birlikte Allah Teâlâ nübüvve­ti ebediyyen sona erdirmiştir, (a.g.e., c. II, s. 4).

Takiyüddin Abdülmâlik Nüzhetü'n-Nâzirın adlı eserinde Hz. Muhammed'in fazilet ve kemalâtından bahsederken hâtmü'n-nübüvveti onun en kâmil özelliklerinden biri olarak nitelemektedir. Bu görüşünü destekle­mek için de çok sayıda hadis nakletmİştir. Bu hadislerin tamamı bir önceki kısımda aktarıl­mıştı. (Nüzhetü'n-Nâzirîn, c. I, s. 15).söylemiştir: "Hz. Rasûl bize rüyaların pey­gamberlik cüzlerinden bir cüz olduğunu bil­dirmiştir- Nübüvvetten insanlara bu cüzden başka bir şey kalmamıştır. Bu nedenle nü­büvvet kelimesi artık hiçbir şeye atfedilemez; şeriat getirmemiş kimselerden başkasına da atfedilemez. Bundan dolayı nübüvvet keli­mesinin Hz. Muhammed'den sonra gelen İnsanlara izafe edilmesi yasaklanmıştır." (el-Fütuhatü'l-Mekkîyye, c. II, s. 495).

Fütuhatü'l-Mekkîyye'mn başka bir yerinde şunu görmekteyiz: "Bir insan nübüvvetten bir cüz olan mübeşşimt'& (rüyayı sadıka) nail ol­sa, bu kimseye hakikatte peygamberlik izafe edilemez; nübüvvet ancak nübüvvetin bütün cüzlerini haiz kimselere izafe edilebilir ve an­cak o kimseye nebi denebilir. Bize yasakla­nan ve ebediyete kadar sona ermiş olan nü­büvvetin bu özellikleri vardır. Bunlardan biri­si de Cebrail vasıtasıyla gelen vahiy yoluyla ikame edilen şeriat'tır. Bu özellik yalnızca peygamberlere hastır." (a.g.e,, c. II, s. 568).

Arabî, bu kavram hakkındaki görüşlerini İslâm ümmetinin tamamının ve bütün sofilerin ifade ettiğine yakın sözlerle beyan etmiş ve peygamberlik makamının Hz. Mu­hammed'den sonra hiç kimseye izafe edi­lemeyeceğini; şeriat ıstılahı olan peygamber­liğin kıyamet gününe kadar mutlak olarak ve tamamen ortadan kalktığını söylemiştir. An­cak peygamberliğin kemâlatı bu ümmet için­de, önceki ümmetlere nazaran çok daha sık ve güzel şekilde zuhur edecektir. Bu gerçek zahir ve batın âlimlerince inkâr edilemez. Bu husus önceki kısımda, Hz. Peygamber'in hadislerinden ve ashab ve tâbiûnun kaville­rinden alıntılar yapılarak açıklığa kavuşturul­muştu.

Yukarıda nakledilen metinlerden ve Arabi'nin eserinden çıkardığımız sonuç şudur: "Şeyh, gayritesriî peygamberlik devam edecektir anlamında bir şey söylememiştir, bilakis o kemalât, mübesşirât ve velayet halen devam etmektedir ve bunlar gayritesriî nübüvvetin cüzleridir, demek istemektedir.

Bu satırlarda şeyh gayritesriî olan nebilerin rasûl olmadığını açıklamaktadır. Risalet an­cak nebilere şeriat geldiği zaman kemalâtma kavuşmuş olmaktadır. Bu satırlar hadiste ta­nımlanan şeyin aynısını tekrarlamış olmakta­dır: Sâdık rüya nübüvvetin bir parçasıdır. An­cak hiç kimse sâdık rüyanın nübüvvet oldu­ğunu iddia edemez.

Arabî, tesrî'm nübüvvet'in bir cüzü olduğunu söylemekte ve gayritesriî nübüvvetin de mümkün olduğunu bildirmektedir. Bu nübüv­vetin sona erdiği anlamına gelir: Sadece bazı cüzleri mevcut olacaktır ve böyle bir şey İslâm hukukuna ve akaidine göre ya da genel anlamda nübüvvet olarak kabul edilemez. Arabî, nübüvvetin aslî cüzlerinden olan teşri olmadığı müddetçe kimseye nübüvvet affedi­lemeyeceğini açıkça söylemiştir,

Böylece, Müslümanları, Muhiddin-i Arabî'-nin peygamberliğin devam ettiğine inandığı­na ikna etmeye çalışan Mirzâîlerin oyun ve aldatmacaları da açığa çıkarılmış olmaktadır. Buradan Muhiddİn-i Arabi'nin gayritesriî peygamberliği peygamberlik saymadığı, onun yalnızca nübüvvetin bir cüzü olduğunu ifade ettiği kolayca anlaşılacaktır.

Kısaca, Şeyh'in devam ettiğine inandığı şey nübüvvet değildir ve Şeyh nübüvvetin devam ettiğine inanmamaktadır. Bu, ümmetin icmaı ile oluşturulan bir inançtır ve buna sahip çık­mak farzdır.

Şeyh'in gerçek niyeti anlaşılamasa dahi, Kur'ân ve hadis gibi açık nasslar ve İslâm ümmetinin icmaı Muhiddin-i Arabi'nin muğ­lak bîr ifadesi uğruna silinip atılamaz.

Şeyh Abdülgani en-Nablûsî, Muhiddin-i Arabî'nin Fusûsü'l-Hİkemlnden bir pasajı şöyle açıklamaktadır: Risalet ve nübüvvet Hz. Muhammed'in nübüvvete nail oluşun­dan sonra sona ermiştir, çünkü kıyamet günü­ne kadar nübüvvet niteliklerine sahip hiç kimse kalmamıştır." (Şerh-ü Fusûsü'i-Hikem, s. 81).

Müceddid-i Elf-i Sâni İmam Rabbani Mektu-bat'mda şöyle demektedir: "Bu bidat fırka (gulat Şia) ehl-i Kıble olduklarını iddia ettik­lerinden, onların dinin aslî akidelerini ve yay­gın şekilde bilinen ve uyulan şeriat kural ve kavramlarını inkâr ettiklerini anlayana kadar bunları kâfir ilân etmekten sakınırız." (Mek-tubat, c. III, s. 38; c. VIII, s. 90).

Böylece açığa çıkmaktadır ki, her kim müte-vatir olan İslâmî amel ve inanç esaslarını inkâr ederse kendini küfür bataklığına atmış olur. Hâtmü'n-nübüvvet de mütevatir bir fi­kirdir ve Ümmetin her devrinde ve herkes ta­rafından kabul görmüştür. Bundan dolayı Müceddid'in gözünde bu gerçeği inkâr eden bir kimse kâfirdir. Bu konu Fütuhatla. Muhiddin-i Arabî tarafından da ele alınmıştır: "Dinin esaslarında tevil'e kaçmak küfürdür" (Fütuhat't&(c. II, s. 257).

Bunlar sufilerin görüşleridir. Böylece, ümmet bütün ilim dallarındaki âlimler ve bütün mut­taki ileri gelenlerin nübüvvetin Hz. Muhammed ile sona erdiğini düşündüğü ve bunu imanlarının bir parçası olarak telakki ettiği müşahade edilmiş olmaktadır.

Ümmetin bütün âlimlerinin görüşleri burada ele alınmış; tevile, tahsise ve sınıflandırmada ayrıntılara girilmeksizin şeriata göre nübüv­vetin Hz. Muhammed ile birlikte sona er­diği ve devam etmediği sarahaten ispatlanmış oldu.

Şimdi ise önceki nebilerin ve ümmetlerin gö­rüşleri ele alınacaktır. Gören gözlere ve işiten kulaklara hitapla: "...Allah'ın nûr vermediği kimsenin nuru olmaz." (24: 40).


 

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sûfîler
« Posted on: 29 Mart 2024, 00:51:41 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sûfîler rüya tabiri,Sûfîler mekke canlı, Sûfîler kabe canlı yayın, Sûfîler Üç boyutlu kuran oku Sûfîler kuran ı kerim, Sûfîler peygamber kıssaları,Sûfîler ilitam ders soruları, Sûfîlerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes