10- Sosyal Güvenlik Sistemi
İslâm Devleti Anayasası'nın diğer bir ayırt edici özelliği de sınıf, inanç ve rengine bakmaksızın tüm yurttaşlarına geçim garantisi vererek sosyal güvenliklerini sağlamasıdır. Ülkede hiç kimse muhtaç ve düşkün olarak terkedilmez, devlet tarafından bakımları üstlenilir. Bu, devletin ahlâkî olduğu kadar hukukî bir sorumluluğudur. Kur'an bu sorumluluğu şu sözlerle belirtir:
a- "Onların mallarında dilenip isteyen ve (iffetinden dolayı istemeyen) yoksullar için bir hak vardır." (51: 19).
b- "Onların mallarından bir miktar sadaka (zekât) al kî, bununla onları temizlemiş-arındırmış olursun ve onlara dua et." (9: 103). Rasulullah aynı prensibi şu sözleriyle açıklamaktadır;
a- "Allah, müslümanlar üzerine zekâtı zorunlu kıldı. O, aralarındaki zenginlerden toplanmalı ve aralarındaki ihtiyaç sahiplerine dağıtılmalıdır."
b- "Devlet, velisi olmayan kimsenin velisi-dir."
c- "Her kim borçlu olarak ölür ve arkasında bunu ödemek için mal bırakmaz ise ödeme sorumluluğu benimdir (yani ulu'l-emrin). Ancak mal bırakmışsa sorumluluk mirasçılarındır."
d- "Biri arkasında mirasçı bırakmazsi, mirasçısı benim; hem sorumluluklarını (borçlarını) yerine getirmek, hem de varlığını miras almak için" (Mişkât).
Bunlar tüm yoksul ve düşkünlerin ihtiyaçlarını karşılamak için sosyal güvenlik sistemini kurmanın İslâm Devleti'nin anayasal bir sorumluluğu olduğu; bunu tamamen yerine getiremez ise yetki sahibi kişilerin Allah'ın kanununu ihlâl etmiş olacakları ve bu yüzden muhakeme edilecekleri; ayrıca Hesap Günü'nde kötü bir akibetle karşılaşacakları anlamını taşır.[
Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın