๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 10 Haziran 2012, 11:20:22



Konu Başlığı: Sonuç
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 10 Haziran 2012, 11:20:22
Sonuç

Salâtın fazileti hususunda bütün mezhepler arasında ittifak vardır. Rasulullah 'a salât göndermek çok hayırlı ve mübarek bir ha­reket olup, bunu çok yapanın mevkiini yü­celtir. Allah'ın nazarında, onun hayır dere­cesi yükselir. Kalbi, bütün kir ve dünyevî kö­tülüklerden arınır ve Cennet'e nail olur. Hü­küm Günü'nde Rasulullah'ın şefaatine mazhar olacaktır. Bu davranış, sünnet-i mü-ekkededir ve herkes tarafından kabul gör­müştür. Rasulullah'ın devrinden beri, na­mazda son kadede okunmaktadır. îmam Sa­fi, İmam Ahmed ve çok sayıda âlim ve fa-kih bunu farz kabul etmekte ve salâtın okun­madığı namazı eksik ve fasid kabul etmek­tedir.

Eğer bir mecliste, Rasulullah'ın adı anılırsa, ona salât getirilmesi tavsiye edilir ve is­tenen bir harekettir. Ancak âlim ve fakihler bunun farziyeti üzerinde ihtilaf etmektedir­ler. Çoğunluğu, herhangi bir mecliste veya konuşmada Muhammed'ın adı zikredil-diğinde, müminler olarak ona salât gönder­menin övülmeye değer ve saygılı bir davra­nış olduğu görüşündedir. Bu hareket, faille­rinin Allah nazanndaki mevkiini yüceltir ve onlara büyük bir hayır getirir. Fakat bu mec­buri değildir. Bu durumda salât etmeyen bir cezaya maruz kalmaz. Çünkü, Rasulullah'ın adının bir mecliste veya konuşmada her zikredilişinde ona salât dua etmemek ne bir suç, ne de günahtır.

Gerçi, yukarıdaki durumda salât'ı ihmal eden kişiler Rasulullah'a salât dua etme­nin getireceği büyük iyilik, ruhî haz ve yük­sek mevkiînden mahrum olurlar. Ama bun­dan ötürü bir ceza görmezler. Bu konuda sa­lâtın faziletine ve bundan kaçınmanın talihsizliğine işaret eden Rasulullah'ın çok sa­yıda hadisi vardır. Bazı hadislere göre, bu insanlar, büyük bir hayırdan mahrum kalacak­lardır. Bir kısmı da bunların karakter olarak zavallılığını vurgulamaktadır. Diğer bazı ha­dislere göre de, bu salâttan sakınan insanlar Allah'ın rahmetinden mahrum, kendilerini (ahlaken ve ruhen) tahrip etmiş kimselerdir. Bazı hadisler, böyle insanları cimri olarak ni­telemektedir. Şüphesiz, bütün bu hadislerde en kötü insanın velinimetini tanımayan in­san olduğunu göstermektedir. Velinimetine şükrünü elinden geldiğince, en iyi ve saygılı şekilde yerine getirmek, her insanın uyacağı basit ahlâk kuralıdır.

Kim, Muhammed'dan daha büyük bir ve­linimet olabilir? İnsanlığı, cehalet ve şer ka­ranlığından aydınlığa, bilgi, iman ve mutlu­luğa ulaştıran Muhammed'dan? Onun efendiliğini tanımayan ve ona saygılı davran­mayan şüphesiz zavallı bir cimri olup, iyi ve mükemmel bir karakterden mahrumdur. O cezalandırılmayacak; fakat bütün bu fazilet­ten kendi ahmaklığından ötürü yoksun ka­lacaktır. Bu yüzden, böyle bir insan Rasu­lullah'a salât göndermemekle büyük bir hayır kaybına uğramakla beraber: Hesap Günü'nde bu davranışından dolayı ne yü­kümlü olacak, ne de bir cezaya uğrayacak­tır.

Bu hususta ele alınacak başka bir nokta da Rasulullah'a salât dua etmekten imtina eden cimrilerin kimliğiyle ilgilidir. Mutlaka bu, gerçek bir müslümanın tarifi değildir. Her müslüman Rasulullah'a, adı her anıl­dığında —bazan kaçırılmakla beraber— sık sık salât dua eder. Cimri olan insan, salât­tan kaçınmayı alışkanlık haline getiren, Ra­sulullah'a saygı veya onun hayat tarzını benimsemeyen kişidir. Böyle bir kimse için müslümanlık, sadece soydan gelen, nüfus ka­ğıdında yazılı bir kimliktir. Bununla beraber ele aldığımız muhtelif hadislerin ışığında, Rasulullah'ın isminin her zikredilişinde ona salât getirmeyen herkesin melun, aşağı­lık, iyilikten yoksun olduğunu ve Hesap Günü'nde cezalandırılacaklarını söylemek de doğru olmaz. Bu aşırı bir görüş olup, her­hangi bir hadis ve yerleşmiş islâm geleneğiyle de bağdaşmamaktadır. Alimlerimizin çoğun­luğu, salâtı tavsiye etmiş, övülen ve müste-hap bir hareket olarak görmüştür. Bu fikir­leri de, kuvvetli hadislere ve yerleşmiş îslâm geleneğine dayanmaktadır. Bu durumda, sa­lâtı farz kabul eden âlimler küçük bir azın­lığı teşkil eder. Bunların görüşleri ise zayıf, güvenilir, olmayan hatta uydurma hadislere dayanmaktadır.

Ancak, bütün âlim, fakih ve düşünürlerimi­zin sık sık Rasulullah'ın adını duymaları halinde salât getirmeleri de yerleşmiş bir ge­lenektir. O kadar ki, bütün hadis kitapları­mız salâtla doludur. Rasulullah'ın adı ne zamar karşımıza çıksa, "sallallahu aleyhi ve-sellem (Allah'ın salât ve selâmı onun üzeri­ne olsun)" ibaresi hemen ardından yazılmış­tır.

Özel" olarak, îslâmî hareket tarzı, salât ve se­lâmın bir arada okunmasını gerektirir. Yal­nız salât getirmekte bir günah olmamakla beraber, her şeye rağmen, selâmla tamamla­mak tavsiye edilmiş ve övülmüştür.