Konu Başlığı: Sıfır Faiz Oranı Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 16 Haziran 2012, 19:12:23 SIFIR FAİZ ORANI İktisadî zaruretler eninde sonunda faiz oranlarının sıfıra doğru çekilmesini mecbur kılar. Para otoritelerinin, kısıtlayıcı ve geleneksel uygulamalarından vazgeçilip toplumun faydasına geniş fikirli politikalar getirilmediği müddetçe kapitalist ekonomi, uzun dönemde, bütün ekonomik sistemin çökmesine ve parçalanmasına yol açan kaos ve karışıklık durumuna varır. Nüfusun çoğalması, mallara talebin artması, İşsizlik, düşük istihdam, sanayileşmiş ülkelerdeki denge ve azgelişmiş ülkelerdeki üretim eksikliği gibi şimdiki ekonomik eğilimler üzerinde yapılacak bir araştırma, bizi Batılı klasik iktisatçıların ileri sürdüğü tedbirlerin verimliliği hakkında şüpheye düşürür. Bütün çabalarına rağmen Batı dünyası, sistemin mevcut yapısı içinde problemlerini çözmede şimdiye kadar başarılı olamamıştır. Hayat standardının yükselmesinden ve nüfusun çoğalmasından kaynaklanan mal talepleri hızla artmaktadır. İşsizlik ve fiyatlar devamlı olarak yükselirken özellikle az gelişmiş ülkelerde sermayenin büyümesi oldukça yavaş olmakta, bunun sonucu olarak da, gerek ekonomi içinden ve gerekse dışından çok çeşitli yıkıcı faaliyetler kuvvet kazanmaktadır. Öyle görünüyor ki; büyük bir ihtimalle bu problemler kuvvet kazanacak, ekonomideki karşıt güçler arasında denge sağlayıcı bazı etkili tedbirler alınmadığı takdirde de bir kaç nesil sonra patlamaya varacaktır. 1- Nüfusun Büyümesi :Nüfus (ve hayat standardı) arttığı sürece, tüketim ve üretim maddelerine olan talep de artacaktır. Dünyanın en fazla sanayileşmiş ülkelerinde de olsa yol, demiryolu, köprü, su, elektrik ve diğer bayındırlık hizmetlerine olan talepler yine artmaya devam edecektir. Faydalı ve öncelikli hizmetlere olan talepler-deki bu büyük artış, uygulamadaki faiz oranlarıyla asla karşılanamaz. Bundan dolayı muhtemeldir ki, toplumsal faydası büyük, ancak marjinal verimliliğinin düşük olması, çok kârlı olmayan çeşitli hizmetleri elde etmek için ortaya çıkan sosyal baskı, geleneksel kurumsal engelleri kıracak ve faiz oranlarını sıfıra yaklaşan bir düzeye inmeye zorlayacaktır. Bu da, yatırımların artan talebi karşılayabilmesi için yeterli yükseklikte bulunacağı bir düzey olacaktır. 2- Azgelişmiş Ülkeler: Medenî isteklerin bütün sınıf ve milletlere yayılması İle mala olan talepler daha da artacaktır. Afrika, Asya ve Güney Amerika'nın geri kalmış ve az gelişmiş ülkeleri tedricen gelişecek ve sanayileşecektir. Batıdaki durum da böyle olmuştur. Bu durum halkın yararına olan hizmetlere ve diğer öncelikli projelere daha fazla talep getirecektir. Bu ülkelerin gelişme programlan ve diğer yatırımlarının gerçekleşmesi, faiz oranlarının, yatırımları kârlı hâle getirecek düzeyde aşağıya çekilmesine bağlıdır. Zaman göstermektedir ki, öncelikli ve faydalı projelere olan halkın talep gücü, faiz oranlarını yüksek tutan geleneksel ve sıkı para uygulamalarının gücünden daha büyüktür. Bu sıkı uygulamalar en nihayet sosyal hizmetlere olan baskıyı doğurur. Böylece faizler sosyal refahın endüşük seviyeye indiği bir orana kadar düşer. Sosyal bakımdan faydalı, fakat uygulamadaki faiz oranlarının tesiri sebebiyle marjinal verimliliği düşük, hali hazırda ele alınamayan sayısız teşebbüsler vardır. Deniz suyunu arıtma tesisleri, sulama kanalları,termik santraller, nükleer patlamayı kontrol için kurulan tesisler ve benzeri diğer faydalı yeni teşebbüsler bu sayılanlar arasındadır. Geleneksel uygulamalar insanlığın gelişmesini ne kadar durdurabilir? Bunu ifade etmek gerçekten güçtür. Fakat hâli hazır uygulamaların ebediyyen sürüp gideceği de iddia da edilemez. Sosyal baskı, faiz oranlarında düşmeyi sağlayacak uygulanabilir ihtimaller haline geldiği zaman, bu projeler meyve vermeğe başlayacaktır. 3- İşsizlik Problemi:Problem, sanayileşmiş ülkelerde şimdiki haliyle çok ciddî görünmemektedir. Otomasyon ve işgücünü azaltıcı makina kullanımının artmasıyla milyonlarca işçi, işsiz kaldığı zaman, problem çok vahim olacaktır. Aslında işsizlik problemi dünyanın çoğu ülkesinde Önemli boyutlara ulaşmıştır. Bir veya iki nesil sonra, Batılı ülkelerde de en hayatî problemlerden biri hâlini alma istidadındadir. Diğer taraftan Batı tipi sanayileşme, Asya ve Afrika'daki ülkelere de yayıldığından, onları da bir kaç nesil sonra aynı tehlike beklemektedir. Sonuç olarak, kapitalist toplum, içinde yaşadığımız ekonomik sistemin Önemli eksiklikleri yüzünden tehlikeli bir durumla karşı karşıyadır. Düşük istihdam problemini çözmenin en etkili yolu, ülkenin işsiz İnsanlarına yeterli iş imkânı sunabilmek için daha fazla yeni teşebbüsleri daha fazla teşvik ederek, yatırımları canlandırmaktır. Bu da, faiz oranlarım marjinal verimliliği düşük yeni projeleri mümkün kılabilecek sıfıra yaklaşan bir orana kadar indirebilmekle mümkün olabilir. Dolayısıyla bu durumdan başka bir çıkış yolu bulamayan para otoriteleri, büyük bir ihtimalle toplum menfaatini düşünerek faiz oranlarını düşürmeye zorlanacaklardır. Keynes, ısrarla şu görüşü desteklemektedir: Tam istihdamı sağlamak için, faiz oranlarında sıfıra yaklaşan bir oran bile olsa önemli bir indirim gereklidir. Şüphesiz istihdam probleminin çok belirgin olduğu zamanlar, sanayiciler ağır kayıplara katlanırlar. Talep eksikliği yüzünden büyük stoklar satılmadan durur, milyonlarca insan yiyecek ve giyeceksiz bir vaziyette iken, kârlı teşebbüsler de âdeta yok olur. İşte bu şartlar altında yatınmları ve tüketim talebini canlandırmanın tek etkili yolu, faiz oranlarında önemli bir indirim yapmaktır. Keynes şunu da tartışmaktadır: Eğer tam istihdam, ortalama günlük oranın çok altında bir faiz oranını gerektirirse, o zaman, kesinlikle geleneksel faiz oranını kaldırır ve ekonominin bu oran olmaksızın kendi kendine rayına oturmasına imkân tanır. Öyle görünüyor ki faiz oranlan, istihdam düzeyini sınırlamakta kendine has bir rol oynamaktadır. Çünkü sermayenin marjinal verimliliğini düşürmektedir. Sıfır Faiz Oranı İhtimalleri:Yukandaki tartışmalarımıza dayanarak, faiz oranlarının çok uzun olmayan bir zamanda sıfıra düşeceğini ve halkm genel menfaati için, toplumun, sosyal olmayan bu kurumdan vazgeçeceğini söyleyebiliriz. Bu durumda, Önce Keynes'in görüşlerini, daha sonra da İslâmın sıfır faiz oranı ile ilgili yaklaşımını tartışacağız. Keynes hararetli bir şekilde, toplumun genel menfaatini etkileyen bazı ekonomik değişkenlerin, doğrudan doğruya devlet tarafından kontrol edilmesini savunmaktadır. Keynes'e göre, tam İstihdamı sağlamak için. toplumun genel menfaatlerindeki sermaye mallarının marjinal etkililiğini hesaplamak durumunda olan devlet, yatınmları doğrudan organize etme ile faiz oranlan ve tüketim arzusunu kontrolde daha büyük sorumluluk almalıdır. Kapitalist ekonomide tam istihdamı sağlamanın tek etkili yolu budur. Keynes, tam istihdamın sağlanması için, yatmmlarda, sınırlı merkezi kontrol yapılmasını tavsiye etmektedir. a- Sosyal FaydarKeynes, sosyal bakımdan faydalı olan yatınm politikasının, nadiren, en kârlı olanla kesiştiğini düşünmektedir. Halk, bir an önce netice almak ve çabucak para kazanmak arzusundadır. Kısa zamanda milyonlara sahip olmak isterler ve çoğunlukla kendi şahsî çıkarları için toplumun veya milletin menfaatlerini feda etmeye hazırdırlar. Bu sebeple toplumu, sadece kendini düşünüp, başkalarını umursamayan vurgunculardan korumak için devlet, kesinlikle yatınmlan doğrudan organize etmede daha büyük sorumluluk almalıdır. b- Tam istihdam:Keynes, tam istihdamın, yüksek faiz oranı ve düşük tüketim arzusu ile sağlanamayacağına ve devamının da mümkün olamayacağına inanmaktadır. Bunun da ancak faiz oranlanndaki büyük bir düşüş ile temin edilebileceğini düşünen Keynes, "uzun tecrübelerimiz göstermiştir ki faizler, tabii halinde yatırımlara yeterli bir teşvik vermek için çok defa aşın biçimde yükselir" demektedir. O, tüketim talebi ile yatırım saikleri arasında bir denge kurabilmenin tek çaresinin devlet kontrolü ile olabileceğini düşünmektedir. Devlet, gerek vergi programı ile, gerek faiz oranlarını sabit tutarak ve gerekse diğer tedbirlerle gelir dağılımını yeniden düzenleyerek tüketim talebini yönlendirici bir faaliyet içinde olmalıdır. Keynes, bu programın finansörü; müteşebbisin zeka, karar ve uygulama maharetinin makul bir mükâfat zamanında toplumun hizmetine yönelteceğine inanmaktadır. Ayrıca faiz ve yatırım oranlarının toplum menfaati bakımından, hususiyetle kontrol edilmediği ve "Iais-sez faire" (bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler) ilkesine bırakıldığı müddetçe toplumdaki istihdam seviyesinin düşmeye zorlanacağını vurgulamaktadır. Tam istihdama uygun olan makul bir yatırım oranını koruyabilmek için, çok düşük bir faiz oram gereklidir. Fakat bu da gerek kurumsal ve gerek psikolojik faktörlerin faiz oranında uygulanabilir bir düşmeye karşı, sıfırın çok üstünde bir barem koymaları sebebiyle mümkün değildir. Bu bakımdan devlet bizzat faiz ve yatırım oranlarım kontrol etmelidir. Keynes demektedir ki bu metodlarla devlet, sadece tam istihdam hedefini gerçekleştirmiş olmakla kalmayacak, aynı zamanda toplumu da tam bir çökmeden kurtarmış olacaktır. Kendi ifadesiyle şunları söylemektedir. "Bunu, ekonomik formların tamamıyla çökmesinden kaçınmanın uygulanabilir tek yolu olması ve şahsî teşebbüsü başarılı kılacak şartları hazırlaması sebebiyle savunuyorum. Dünya artık, günümüzdeki kapitalist bireycilikle ilişkisi olan -ki benim görüşüme göre kaçınılmaz olarak ilişkilidir- işsizliğe daha fazla müsamaha göstermeyecektir. Çözüm, bir taraftan verimlilik ve özgürlük korunurken, diğer taraftan hastalığı tedavi etmek için problemin doğru bir analizinin yapılmasıyla mümkün olabilir." Keynes, faiz oranım aşağıya çekmek için, uzun bir çabaya hatta gelenek ve ahlâkî kuralların gücünü yardıma çağırmaya hazırdır. O, halihazırdaki yatırım hacminin, kapitalist bir toplumda ticarî dönüşümlerin sistematik olaylarına sahip özel kişilere emin olarak bırakılamayacağım düşünmektedir. Toplum, çöküntülerin takip ettiği ve sermayenin marjinal verimliği ile istihdam düzeyinde geniş değişikliklere götüren krizlerin kötü sonuçlarından korunma ihtiyacındadır. Keynes, bu nedenle kriz sonrası dönemlerin zararlı etkilerinden korunmak için, yatırımların ve faiz oranlarının devlet tarafından kontrol edilmesini bir emniyet tedbiri olarak teklif etmekte ve bu vasıtayla bu tür şartların bir ekonomideki canlılığı veya kısmî canlılığı sürekli kılabileceğini düşünmektedir. Keynes, kapitalizmin karşı çıkılabilinen bir çok özelliğinden kurtulabilmenin en etkili yolunun devlet kontrolü olduğu görüşündedir. Çünkü az bir düşünme, öylesine büyük sosyal değişikliklerin, sermayenin piyasadaki dönüşümünün tedricen kaybolması neticesinde meydana geldiğini gösterecektir. Bir kişi, ileride başka bir zamanda harcamak düşüncesiyle kazandığı gelirini tasarrufta hâlâ serbest olabilir, ancak onun tasarrufu büyümeyecek, bu sebeple de irat sahibi yok olacaktır. Fakat bununla beraber beklenen gelirin tahmininde-ki görüşler farklı olmakla birlikte teşebbüs ve hünere de belli bir önem verilir. Keynes, genel refahın sağlanması için faiz ve yatırımların devlet tarafından kontrol edilmesinin güçlü bir taraftandır. Keynes'e göre, böyle bir politika makul, uygulanabilir!, halkın yararınadır diye insanların beğenisini kazanırsa bu politika sıfır, hatta daha aşağıdaki bir faiz oranını muhafaza etmede kolaylıkla başarılı bir şekilde kendini gösterir. Şayet halk, devletin, kendi refahları için doğru karar aldığına ve bu karann devam edeceğine kuvvetli bir şekilde ikna edilmesi gerekmektedir. Keynes şöyle devam eder: Halkın fikri, faiz oranlarındaki mutedil bir düşüşe çabuk alıştırılabilir. Hatta faiz oranlarındaki geleneksel bir düşüş beklentisi buna uygun olarak ayarlanabilir, ki bu bir bakıma daha sonraki bir düşüşe de zemin hazırlamadır. Birleşik Krallıkta, (İngiltere) Gold Standard'tan aynlmadan sonraki uzun dönem faiz oranlanndaki gerile-yiş buna çok yerinde bir Örnektir. Bu dönem zarfındaki esas hareketler, bir dizi devamsız sıçramalardan etkilenmişti. Başarılı indirimlerin herbirine alışmış olan halkın likidite fonksiyonu, düşüncelerde veya otoritelerin politikalarındaki bazı yeni manevralara cevap verebilmeye hazır hale gelmişti. Kısaca Keynes'in düşüncesi şudur: Eğer devlet, hayat standardında makul bir sermaye büyümesini temin için, dengeleyici bir faktör olarak ekonomiye katılırsa, o zaman buna müsait olan bir toplum, sermayenin marjinal verimliliğini bir nesil boyunca dengeye (aşa-ğı-yukarı sıfıra) çekebilmelidir. |