> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Savaşın Luzumu Ve Hikmeti
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Savaşın Luzumu Ve Hikmeti  (Okunma Sayısı 720 defa)
19 Mayıs 2012, 14:23:22
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 19 Mayıs 2012, 14:23:22 »



B- Savaşın Lüzumu Ve Hikmeti

Çeşitli düşman türlerine karşı tüm bu savaş hazırlıklarının amacı ve hikmetini açıklamak şimdi kabil olabilir. Açıkçası, düşmanı cay­dırıcı bu savaş hazırlıkları ne sadece düşmanı yök etmiş olmak için yapılır, ne de çok kud­retli bir devlet kurmak için yapılır; fakat bu iş büyük bir hikmete dayanır. Savaşın bu ge­rekliliği ve hikmeti Kur'an-ı Kerim'de şu söz­lerle ortaya konur: "Siz, insanlar için çıka­rılmış en hayırlı bir ümmet oldunuz. İyiliği emreder, kötülükten men edersiniz ve Allah'a İnanırsınız. Eğer kitap ehli, inanmış olsay­dı, elbette kendileri için iyi olurdu. Onlardan inananlar da var, ama çokları yoldan Çıkmış­lardır!' (3: 110). Bu sözlerle, müslümanların, İsrailoğullarının yetersizlikleri nedeniyle az-ledildikleri bir dünyaya önderlik etmek üze­re tayin edildikleri hatırlatılmaktadır. Müs­lümanlar bu göreve tayin edilmişlerdir, çün­kü önderlik için çok lüzumlu ahlâkî değer­lere sahiptirler. Bunlar iffeti kurma, kötülü­ğe son verme, Allah'tan başka ilâh olmadı­ğına iman ve bu imanın gereklerini yerine ge­tirmedir. Bundan dolayı müslümanlar ken­dilerine emniyet edilen işin sorumlulukları­nı anlamalı ve kendilerinden öncekilerin düş­tükleri hatalardan kaçınmalıdırlar.

"Bu durum şeref verici bir mahiyette olma­sına rağmen, beraberinde çok ağır sorumluluklar da taşır. Müslüman toplumun dünya­nın önünde yaşayan bîr merhamet, hak ve adalet timsali olmalarını gerektirir ve eğer bu sisteme herhangi bir tehlike sirayet ederse, onu her çeşit istila, kokuşma, iç ve dış hü­cumlara karşı koruyup gözetmeye kifayet edecek kadar kudretli olmaları şarttır." (Ebû'l Âlâ Mevdûdi, The Meaning of the Qur'an, Cilt II, sf. 54 ve Cilt I, sf. 120-121). Bu husustan Bakara Suresi'nde bahsedil­mektedir: "Böylece sizi orta bir ümmet yap­tık ki, insanlara şahit olasınız, Peygamber de size şahit olsun. Biz, Peygamber'e uyanı, ök­çesi üzerinde geriye dönenden ayıralım diye, eskiden yöneldiğin Kabe'yi kıble yaptık. Bu, Allah'ın yol gösterdiği kimselerden başkası­na elbette ağır gelir. Allah sizin imanınızı zayi edecek değildir. Şüphesiz Allah, insanlara şefkatli, merhametlidir." (2: 143).

Bu, Allah tarafından yaratılan İslâm toplu­munun gelişimi için gerekli bir iyilik, fazilet ve adalet sistemidir. Bu sistemi tüm dünya üzerine yaymak ve daha sonra bu sistemi sa­hip olduğu bütün gücüyle korumak müslü-manm zorunlu görevidir. Diğer bir deyimle, müslüman tüm İnsanlığa; kötülük, adaletsiz­lik ve kokuşmuşluğa karşı iyilik, fazilet ve adaletin hüküm sürdüğü bir sistemi getirmek için çok çalışmalıdır. Böylece, İslâm, dar ulu­sal, ırkçı, mezhepçi ya da dil ile ilgili sınırla­malardan kurtulmuş bir kollektif faziletin yüksek standardını insanlığa sunar.

Bununla beraber, Kur'an-ı Kerîm savaşın hik­metlerini iyice açıklayarak, müslümanlara bu uğraşıda karşılaşacakları birçok tehlike tara­fından caydmlmamalarını, fakat kendileri­ne anlaşılır bir şekilde izah edilen bu yolda çok çalışmalarını söylemektedir: "Allah uğ­runda, O'na yaraşır şekilde cihad edin. O, sizi seçti ve dinde size bir güçlük yükleme-di. (Sizin dininizi de) babanız İbrahim'in dini (gibi geniş kapsamlı yaptı, daraltmadı.) O (Allah) bu (Kur'an)dan önce(ki kitaplarda) da, bu (Kur'an)da da size 'müslümanlar' adı­nı verdi ki, Peygamber size şahid olsun, siz de insanlara şahid olasınız. Haydi namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın; sahibiniz O'dur. Ne güzel sahip ve ne güzel yardımcı­dır (O)!" (22: 78). Bu ayet, onlar için seçi­len Allah Yolu'nun İbrahim ve ondan ön­ceki peygamberlerle aynı yol olduğunu vur­gulamakta ve tüm insanları ve toplumları İb­rahim ile aynı yolu takip etmeye davet et­mektedir. Aynı zamanda müslümanlara bu itikadın sarsılmaz şekilde takibi ve buna karşı çıkanlara karşı çok çalışmalarını emretmek­tedir.

Aynı ilke, aynı surede başka ifadelerle de an­latılmaktadır. "Onlar (o kimselerdir) ki ken­dilerine yeryüzünde iktidar verdiğimiz tak­dirde (zorbaların yoluna sapmazlar, bilâkis) namazı kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği emre­derler, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar. Bütün işlerin sonu Allah'a aittir (her şey so­nunda O'na varacaktır.)" (22: 41). Bu sebep­ledir ki müslümanlar bütün insanlığın fay­dası İçin bir adalet sistemi kurmaya çalışır­lar, çünkü bu sosyal refahın ve herkesin saa­detinin temelidir. Şayet gerekirse kuvvet kul­lanarak, kötülüğü durdurabilecek, bir kim­se yoksa, kötülüğün gücü yayılacaktır ve ya­vaş yavaş toplumdaki tüm iyilik ve fazileti yenecektir. İnsanlar iyiyi emretmeyi ve kö­tüyü yasaklamayı durdurursa, kötülük kuv­vetlenecek ve insanlığı yok edecektir. Bu olay şu sözlerle anlatılmaktadır: "Sizden önceki nesillerden akıllı kimselerin, (insanları) yer­yüzünde bozgunculuk yapmaktan men etme­leri gerekmez miydi? Fakat onlar arasından, ancak kendilerini kurtardığımız pek az kişi böyle yaptı. Zulmedenler İse kendilerine ve­rilen refahın peşine düşüp sunardılar ve suç işleyen (insan)lar olup çıktılar. Halkı ıslah edici kimseler olsaydı, Rabbia o şehirleri haksız yere helak edecek değildi." (11: 116-117).

Başka bir yerde Benî İsrail'in helak edilme­si şu sözlerle anlatılmaktadır: "îsrailoğulla-rından inkâr edenlere, Davud ve Meryem oğ­lu İsa diliyle lanet edilmiştir. Çünkü (onlar) isyan etmişlerdi ve saldırıyorlardı. Yaptıkla­rı kötülükten vazgeçmiyorlardı. Ne kötü şey yapıyorlardı!" (5: 78-79). Rasulullah, bu­nu şu sözlerle açıklamaktadır: Bir toplulu­ğun arasında bir adam onların gözü önün­de itaatsizlik yapar, buna rağmen onlar onun davranışlarını düzeltebilecekken böyle yap­mazlarsa, Allah onları ölmeden evvel ağır bir cezayla yakalayacaktır." (Mişkât).

Müslümanların toplumda daima iyiliği teş­vik edip kötülüğü yermeleri İslâm inancının önemli bir parçasıdır.Çünkü kendi içinde iyi bir şey olmasına ilâve olarak insanlık kültür ve medeniyetini korumak en hayırlı yoldur. Kur'an-ı kerim bu esası şöyle hatırlatır: "İçi­nizden hayra çağıran, iyiğili buyurup kötü­lükten men eden bir topluluk olsun; işte on­lar kurtuluşa erenlerdir!' (3: 104). Müslü­manlar, daha önceki nesilleri yok eden ve ay­nı şekilde davranırlarsa onları da yok ede­cek olan kötülük, kötülüğün men edilmesi ve kötülüğün takipçileri hakkında uyarılmış­lardır: "İnkâr edenler, birbirlerinin velisidir-ler. (Ne siz onlara vâris olabilirsiniz, ne de onlar size vâris olabilirler). Eğer bunu yap­mazsanız, (Allah'ın bu emirlerini tutup, bir-birlerinizi desteklemezseniz) yeryüzünde fit­ne ve büyük bir kargaşalık olur." (8: 73).

Toplumda kötülük gördükleri zaman, müs-lümanlara bâtıl kuvvetlere karşı inançlarını ve kendilerini korumak için ve ikinci olarak kötülüğü yok edip, iyilik ve fazileti hâkim kılmak için çarpışmaları ve savaş açmaları emredilmektedir. Bu emir şu sözlerle anlatı­lır: "Kendilerine Kitap verilenlerden Allah'a ve Ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Ra-sûlü'nün haram kıldığını haram saymayan ve hak dinini din edinmeyen kimselerin.kü-Çül(üp boyun eğ)erek elleriyle cizye verecek­leri zamana kadar savaşın." (9: 29).

Yeryüzünde zulüm ve zorbalık yok olunca­ya ve Allah'ın şeriatı yerleşinceye kadar sa­vaşa devam etmek müslümanların vazifesi­dir. Kötülüğün bir başka çeşidi de münker-dir ve Kur'an-ı Kerim bunun için 'fitne' ke­limesini kullanır:" Onlarla savaşın ki fitne or­tadan kalksın, din yalnız Allah'ın dini olsun (Yalnız O'na tapılsın)..." (2: 193). Buradaki 'fitne' kelimesi, "toplumun durumunun Al­lah'ın kanununun uygulanması bakımından emniyetli ve özgür olmaması" mânasında-dır. İşte bu nedenledir ki müslümanlara Al­lah'ın Yolu için barış ve hürriyeti toplumda yerleştirmek ve onun durumunu değiştirmek üzere cihada devam etmeleri buyrulmuştur. Bu savaşta İslam'ın ve müminlerin amacı, in­sanların gerçek olduğuna inandığı şeyleri gerçekleştiremediği ve barışı ve düzeni kurup insanların serbestçe Allah'ın kulları olarak İlâhî Kanun'la uyum içinde yaşayamadığı fit­ne olayını sona erdirmektir. (Ebû'l Alâ Mev-dûdi, The Meaning of the Qur'an, Cilt I, sf. 147).



[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Savaşın Luzumu Ve Hikmeti
« Posted on: 27 Nisan 2024, 01:06:54 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Savaşın Luzumu Ve Hikmeti rüya tabiri,Savaşın Luzumu Ve Hikmeti mekke canlı, Savaşın Luzumu Ve Hikmeti kabe canlı yayın, Savaşın Luzumu Ve Hikmeti Üç boyutlu kuran oku Savaşın Luzumu Ve Hikmeti kuran ı kerim, Savaşın Luzumu Ve Hikmeti peygamber kıssaları,Savaşın Luzumu Ve Hikmeti ilitam ders soruları, Savaşın Luzumu Ve Hikmetiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes