> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Savaşın İlkeleri Ve Hikmeti
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Savaşın İlkeleri Ve Hikmeti  (Okunma Sayısı 797 defa)
19 Mayıs 2012, 14:45:55
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 19 Mayıs 2012, 14:45:55 »



SAVAŞIN İLKELERİ, SİYASET VE HİKMETİ

1- Savaş Politikası Ve Askerî Operasyonlar

 
Rasulullah'ın kimseyle, Kureyş'le, yahu-dilerle veya diğer Arap kabileleriyle hiçbir husumeti yoktu. Onların hakiki velinimeti, onları Allah yoluna, merhamet yoluna, iyi­lik ve sadakat yoluna çağıran Muhammed'dı, Kureyş, ona muhamefet etti, onu tah­kir etti, ona ve ashabına memleketlerini ter-kedip, Medine'ye sığınmak zorunda kalınca­ya kadar son derece ağır zorluklar çıkardı. Orada bile onları barış içinde yaşamaya bı­rakmadı, müslümanlan ve dinlerini yok et­mek maksadıyla diğer Arap kabilelerinin de yardımıyla üzerlerine saldırdılar. Bu şartlar altında ölmek ya da dinlerini korumak için düzenli müdafaa savaşı başlatma seçenek­lerinden başka tercih kalmayınca, Rasulul­lah tabiî ki ikinci yolu tercih etti. Rasu­lullah'ın amacı insanları öldürmek değil, fakat onları Doğru Yol'a getirmekti. Ve onun savaş politikasının temeli, yalnızca düşmanı zayıflatmak, korkutmak ya da vazgeçirmek­ti. Böylece düşman, Rasulullah 'ın dava­sına direnmekten, muhalefet etmekten ve sal­dırmaktan vazgeçebilirdi. Rasulullah , hiç bir düşmanını öldürmeyi veya yok etmeyi as­la düşünmedi; yalnızca düşmanın askerî gü­cünü zayıflatarak veya yok ederek onu etki­siz ve güçsüz bırakmak istiyordu. Bundan "Fİine kalmayıp, yalnız Allah'ın dini ortada kalana kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, arlık zâlimlerden başkasına düşmanlık yoktur." Kur'an-ı Kerîm, Bakara Suresi (2): 193. âyet.

dolayı, Rasulullah'ın savaş politikasının esas ilkesi, askerî kuvvetini yalnızca gerekti, ğindc ve düşmanın saldırganlığını durdur­mak için zaruret hasıl olduğunda kullanmak ve yine kendisine pratik olarak savaş açmış ya da en azından böyle bir faaliyete girişme­ye teşebbüs eden insanlara veya güçlere kar­şı kullanmaktı. Diğer bütün insanlar sava­şın etkilerinden korunmalıydı, hatta düşma­nın askerî gücüyle ilgili olmayan herkes ve her şey de korunmalıydı.

İslâm, bu mücadeleye "cihad" ismini verir ve bu bütün nefsî âmillerden bağımsızdır. Ci­had yalnızca ve yalnızca Allah rızası için yu­karıda sözünü ettiğimiz amaç uğruna yapı­lır; kişisel bir şan, şeref saiki, saldırganlık ya da ulusal şeref elde etme gibi hususların ci-hadda yeri yoktur. Ebu Musa, Rasulullah'a bir adamın şöyle sorduğunu rivayet et­miştir: "Bir adam yiğitliğini göstermek için, bir diğeri de şöhret için dövüşüyor olsa, bun­lardan hangisi Allah yolundadır?" Rasulul­lah şu cevabı verdi: "Bir adam dövüşe­rek yalnız Kelimetullah'ı yüceltiyorsa Allah yolundadır!' (Mişkat). Ebu Umame Bahili ri­vayet ediyor: Bir adam Rasulullah 'a ge­lerek ganimet elde etmek için veya kendi şöh­reti için çarpışan bir adamın ne kazanacağı hakkında sordu. Peygamber: "Ona hiç­bir mükâfat yoktur!' buyurdu. Sorana bu ce­vap garip geldi. Geri dönerek aynı soruyu tekrar sordu, yine aynı cevabı aldı. Buna rağ­men tatmin olmamıştı. Aynı soruyu üç-döri kere sordu. Sonunda Rasulullah, onu tat­min etmek için şu cevabı verdi: "Allah, sırf Allah adına ve rızasına olmadıkça hiçbir ameli kabul etmez." Ubâde b. es-Samit Ra­sulullah'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Allah yolunda savaşa giden ve bir deve yu­ları elde etmeye niyet eden kişinin kazancı yalnızca o deve yuları olur. Başka bir mükâ­fat kazanmaz." Ebu Hureyre (r.a) şu hadisi rivayet etmiştir: "Bir adam Rasulullah'a gelerek: 'Ya Rasulullah, bir adam Allah yo­lunda savaşa dünyalık arzusuyla katılmak is­tiyor.' dedi. Peygamber : 'Ona hiçbir mü­kâfat verilmiyecektİr.' cevabını verdi." Muaz b. Cebel, Rasulullah'ın şöyle söylediğini rivayet etmiştir: "Savaşmak iki türlüdür. Al­lah'ın rızasını gözeten, emirine itaat eden, mallarından sadaka veren ve günah işlemek­ten korunan kimse uykudayken ve uyanık­ken sevap kazanır. Fakat böbürlenerek gös­teriş için ve şöhret kazanmak için savaşan, emirine itaatsizlik eden ve yeryüzünde günah işleyen kimse cezasız kalmayacaktır." (Miş-kât).

Savaşın bu ilkesi, bütün dünyevî arzu ve men­faatler için çarpışmayı reddeder ve savaşı tü­müyle Allah uğruna ve O'nun rızası için yap­maya tahsis eder. Çarpışmak bütün dünyevî menfaatlerden arındırılınca artık kimse sa­vaşmayı istemez. Hatta düşman tarafından zulüm ve saldırı yapılsa bile, ancak, diğer bü­tün barış ve zulmü önleme yolları işe yara­madığında silaha başvurulur. Savaş en son başvurulacak yoldur. Peygamber: "Asla savaşı dilemeyiniz, fakat Allah'a selâmet ve emniyetiçin dua ediniz. Ve düşmanla çarpış­mak zorunda kaldığınızda sebatla çarpışın ve şunu bilin ki cennet kılıçların gölgesi al­tındadır." (Riyaz us-Salihin).

Bu amaca binaen, Rasulullah hazırlıkla­ra girişti ve asker, materyal ve silah yönün­den askerî kuvvetim artıracak mümkün olan bütün kaynaklardan kuvvet topladı. Sahabe­lerini okçuluk, kılıç kullanma ve binicilik ko­nularında eğitmeye başladı. Savaş sanatı ve askerî taktikler hakkında talimatlar verdi. Rasulullah'ın bütün askerî hazırlıklarının amacı düşmana askerî hazırlıklarını ve askerî kuvvetini göstererek müslümanların dinlerini müdafaa etmek için her yolu deneyecekleri­ni hatta zor kullanacaklarını anlamalarım sağlamaktı. Rasulullah, daima savaştan kaçınmaya ve amacına kan dökmeden ulaş­maya çalıştı; fakat buna rağmen zorla savaş­mak zorunda bırakılınca da her iki taraftan da can kaybını en aza İndirmek için her gay­retini gösterdi. Ashabına barışçı bir şekilde boyun eğen veya kılıcını bırakarak savaşma­yan ya da direnç göstermeyen hiç kimseyi öl­dürmemeleri talimatını verdi. Aynı zamanda düşmanın kadın, çocuk ve yaşlılarını öl­dürmeyi yasakladı.

Rasulullah aynı amaçla, daima hücum ha­rekâtı yaptı ve-planlarını büyük bir gizlilik, sürat ve esneklikle gerçekleştirdi ve düşma­nı çarpışmak için gücünü toplayıp, organize olma fırsatı vermeden tam bir sürpriz halin­de yakaladı. Mekke, Hayber ve Tebük sefer­leri, büyük seferleri arasından buna Örnek­tir. 20 küçük gazvesinden, 15'i de kansız so­nuca ulaşmıştı. Yalnızca Benî Mustalık ve Vadi'ul Kura seferlerinde zayıf bir dirençle karşılaştı. Geri kalan 8 gazvenin üçü yahudî kabilelerine karşı yapılmıştı ve hiçbir çarpış­ma ve kan dökülmesi meydana gelmemişti. Hayber savaşında yalnız 111 kişi hayatını kay­betti (93 yahudilerden, 28 müslümanlardan) Diğer beş gazve, Rasulullah'ın hayatı bo­yunca yaptığı hakiki büyük muharebelerdir: Bedir, Uhud, Ahzab, Huneyn ve Taif savaş­larında toplam 298 can kaybı oldu (117 müs­lümanlardan ve 181 kâfirlerden). Bu büyük gazvelerin dördünde Rasulullah hücum pozisyonundaydı ve düşmanın üzerine yürü­müştü. Sadece Ahzab savaşında düşman hü­cum etti, fakat onda bile Rasulullah'ın stratejik müdafaa planı sayesinde insiyatif müslümanların elindeydi. Rasulullah, as­lında, savaşları boyunca can kaybmı en aza indirmede çok başarılıydı. Yaptığı bütün sa­vaşlarda toplam can kaybı 1.014'dü (255 müslümanlardan, 759 gayri müslimlerden). Ve alman savaş esiri sayısı toplam 6.564'dü. Bunların 2'si hariç hepsi serbest bırakıldı. Bu ikisi de işledikleri cinayetlere karşılık öldü­rüldü. Böyle küçük bir kayıpla bütün Arap Yarımadası'nın Allah'ın kanunu altına so­kulması muazzam bir başarıydı. Bu yarıma­danın tarihinde ilk defa tağutların idaresi ve insanın insana zulmü son buldu ve halk iyi­lik, fazilet ve adalet yönetimini toprakları üzerinde gördü.

Rasulullah aynı zamanda, benzer gayey­le, kısmen askerî düzenlemelerle, kısmen de Medine'nin Yahudi kabileleriyle karşılıklı sa­vunma muahedesi yaparak Medine'nin müdafaa sistemini sağlamlaştırdı. Bu tedbirler en azından çok yakın komşularla geçici bir barış güvenliği sağladı ve Kureyş'in onlardan yardım alma ümidini boşa çıkardı. Rasulul-lah çevre kabilelerle birçok çeşitli barış antlaşması da yaptı. Bunların bazıları des­tek vaat ederken bazıları da Kureyş'le müs-lümanlar arasındaki mücadelede tarafsızlık vaatettiler. Aynı zamanda, .Rasulullah, Kureyş'in Suriye'ye olan ticaret yollarını kontrolü altına alarak onun güç ve kudreti­ni zayıflatmaya çalıştı. Bunun Kureyş'in ona olan muhalefeti konusunda yavaş yavaş şevk ve direncini zayıflatarak böylece barışa mey­letmelerini sağlayacağını düşünüyordu. Bu konuda da tamamen haklıydı, çünkü beş yıl gibi bir süre zarfında Kureyş'in bütün direnci eridi gitti ve Hicret'in altıncı yılında Hudey-biye'de barış antlaşması yapıldı.

Can kaybını ve kan dökülmesini Önlemek maksadıyla, Rasulullah insanları kışkır­tan liderleri yok etmeye çalıştı. Bazı liderler insanları Rasulullah'a karşı savaşmaya kışkırtıyorlardı. Benî Amir'den Ebu Afk, şiirleriyle insanları Rasulullah'a ve islâm'a karşı kışkırtıyordu. Böyle kişilerin kışkırtma­larıyla çıkacak savaşlarda öldürülebilecek diğer yüzlerce insanın hayatını kurtarmak için bu, türden iki kişinin hayatlarına son veril­di. "Eğer antlaşma yaptıktan sonra andla-nnı bozarlar ve dininize dil uzatırlarsa, o kü­für Önderleriyle hemen savaşın. Çünkü on­ların andları yoktur; belki (böylece küfür­den) vazgeçerler." (9: 12).

Bu savaş politikasının bir başka neticesi mümkün olduğunca maddî tecavüz unsur­larının düşmanın elinden alınmasıydı. Bu, müslümanların vurucu gücünü kuvvetlendir­di ve aynı zamanda düşmanı kötürüm bırak­tı, buna bağlı olarak da onun savaş gücünü zayıflattı, ve şevkini kırdı. Müslümanlar top­lam 70 Sefer düzenlediler {5 büyük sefer ha­riç) ve bunların 20'sine Rasulullah komu­ta etti. 50'si sahabe komutanlar emrinde ya­pıldı. Bu seferlerin çoğunda çarpışma olma­dı, çünkü düşman sürpriz halinde yakalanmıştı ve direnmeye cesaret edemeyerek sığır­larını ve diğer mallarını müslümanların el­lerine bırakıp kaçtı. Bu seferlerin yalnızca 4 veya 5'inde az miktar can kaybıyla seyreden hafif çarpışmalar meydana geldi: Asıl hedef, düşmanın araçlarını ele geçirmek böylece de onun direnme gücünü zayıflatmak ve savaş­ma şevkini kırmaktı ve bu da başarıyla ger­çekleştirildi. Rasul...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Savaşın İlkeleri Ve Hikmeti
« Posted on: 25 Nisan 2024, 16:16:04 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Savaşın İlkeleri Ve Hikmeti rüya tabiri,Savaşın İlkeleri Ve Hikmeti mekke canlı, Savaşın İlkeleri Ve Hikmeti kabe canlı yayın, Savaşın İlkeleri Ve Hikmeti Üç boyutlu kuran oku Savaşın İlkeleri Ve Hikmeti kuran ı kerim, Savaşın İlkeleri Ve Hikmeti peygamber kıssaları,Savaşın İlkeleri Ve Hikmeti ilitam ders soruları, Savaşın İlkeleri Ve Hikmetiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes