๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 14 Ağustos 2012, 12:21:27



Konu Başlığı: Sahabe Tabiîn Ve Fukahanın İhtilâf Sebepleri
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 14 Ağustos 2012, 12:21:27
Sahabe, Tabiîn Ve Fukahanın İhtilâf Sebepleri

Rasûlullah döneminde, fıkıh tedvin edil­miş değildi. O zamanlar şer'i hükümler üze­rinde günümüz fakihlerinin durdukları gibi durulmazdı. Bilindiği gibi fakihler, herşeyin rükünlerini, şartlarını, mendup ve müstehap-larını en ince ayrıntısına varıncaya kadar de­lilleriyle birlikte, benzerlerinden ayırıcı şekil­de ortaya koyarlar; bazı şekiller farzederler ve bu farazi meseleler üzerinde uzun uzun durur­lar, mümkünse farklı noktalarını belirlerler, tanımlamalara giderler, hasrı mümkün olanla­rı belirlemeye çalışarak benzeri tekellüflere girerler.

Rasûlullah döneminde durum böyle değil­di. Mesela, o abdest alırken saabe onun nasıl abdest aldığını görür ve bu rükündür, şu müstehaptır... gibi açıklamalara girmeksizin gör­dükleri gibi amel ederlerdi. Aynı şekilde, Rasûlullah namaz kılar, onlar onun nasıl namaz kıldığını görürler, kendileri de aynen onun gibi kılarlardı. O, haccetmişti, insanlar onun nasıl haaccettiklerini görmüşler ve ay­nen onun yaptığı gibi yapmışlardı. Bu, Rasûlullah'ın genelde takip ettiği yol oluyordu; o, mesela abdestin farzı altıdır veya dörttür gibi bir açıklamada bulunmamıştı; in­sanların abdest uzuvlarını peşipeşine yıkama­yacağını farzederek, şöyle olursa sahih, böyle olursa fasid olur gibi -bazı istisnalar hariç- bir davranışa girmemişti.

Sahabe, bu gibi konularda Rasûlullah'a za­ten çok az soru sorarlardı. İbn Abbas, konu ile ilgili olarak şöyle demiştir: "Rasûlullah'ın ashabından daha hayırlısını görmedim; vefat edinceye kadar ona sadece onüç mesele sormuşlardır; sorduklarının hepsi de Kur'ân'da yer almaktadır. 'Sana haram ayı ve o ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: O ayda savaş büyük günahtır.' (2: 217); 'Sana aybaşı hâlini soruyorlar...1 (2: 222) âyetleri gibi." İbn Abbas devamla şöyle demiştir: "Onlar sa­dece kendilerine bir faydası dokunacak şeyle­ri sorarlardı." İbni Ömer de: "Olmayan şeyi sorma; çünkü ben (babam) Ömer'in, olmayan şeyler hakkında soru soranlara lanette bulun­duğunu duydum." demiştir. el-Kasım (Ö. 102/720) ise "Sizler, bizim sormadığımız şey­leri soruyor; bizim kurcalamadığımız konula­rı eşeliyorsunuz; ne olduklarını bilmediğim şeyler soruyorsunuz. Eğer biz onları bilsey­dik, onları gizlememiz bize helâl olmazdı." demiştir (Dârimî).