Konu Başlığı: Sahabe Arasındaki Görüş Farklılıkları Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 13 Ağustos 2012, 15:36:58 Sahabe Arasındaki Görüş Farklılıklarının Sebepleri 1- Herhangi bir sahâbî, Rasûlullah'dan bir mesele hakkında bir hüküm ya da fetva işitmiş, diğeri ise onu işitmemiş olur. Sonunda o konuda (biri hadisle hükmederken diğeri) kendi reyi ile içtihad eder. Bu durumda şu sonuçlar ortaya çıkabilir: a- İçtihad eden sahâbînin görüşü, hadise uygun düşebilir. Buna Nesei ve daha başkalarının rivayet ettiği şu olay örnek gösterilebilir: İbni Mes'ud'a, kocası ölen ve mehri belirlenmeyen bir kadının durumunu sorarlar. İbni Mes'ud, "Ben bu konuda Rasûlullah'in bir hükümde bulunduğunu görmedim." der. Bir ay boyunca ona gidip gelirler ve bir cevap vermesi için ısrar ederler. Sonunda reyi ile içtihad eder ve kadına ne az, ne çok emsal me-hir gerekeceğine, iddet bekleyeceğine ve mirasçı olacağına hükmeder. Ma'kıl b. Yesâr kalkar ve Rasûlullah'ın kendilerinden bir kadın hakkında aynı şekilde hükmettiğine şahitlik eder. İbni Mes'ud buna öylesine çok sevinir kî, müslüman olduktan sonra hiç bir şeye bu kadar sevinmemiştir. b- Aralarında tartışma olur, bunun sonunda zann-ı gâlîp doğuracak şekilde bir hadisin varlığı ortaya çıkar ve sahâbî içtihadından vazgeçerek, hadisin gereğine döner. Hadis imamlarının rivayet ettikleri şu olay buna örnek teşkil eder: Ebu Hureyre, önceleri cünüp olarak sabahlayan kimsenin orucunun sahih olmayacağı görüşünde idi. Sonunda Rasûlullah'in hanımlarından biri, ona bu görüşün aksini haber verince kendi görüşünden vazgeçti. c- Hadis sahâbîye ulaşır; ancak onu zann-ı galip doğuracak şekilde görmez. Buna örnek olarak da şunu gösterebiliriz: Fâtima binti Kays, Hz. Ömer'in yanında şahitlik ederek, kendisinin üç talâk ile boşandığını, Rasûlullah'in kendisine ne nafaka ne de oturacak ev verdiğini söyler. Hz. Ömer onun şahitliğini reddederek, "Doğru mu, yalan mı söylediğini bilmediğimiz bir kadının sözüne bakarak ALLAH'ın kitabını terkedemem. Ona nafaka ve ev verilir." demiştir. Hz. Aişe de Fâtıma'ya -"ne nafaka ne de oturacak ev verdi" sözünü kastederek", "ALLAH'tan korkmaz mısın?" demiştir. Bir başka misal: Buharı ve. Müslim'de yer aldığına göre, Hz. Ömer'e göre, cünüp olup da su bulamayan kişi İçin teyemmüm yeterli değildi. Onu Ammâr, bir rivayette bulunarak, kendisinin Rasûlullah ile birlikte bir seferde bulunduğunu, bu sırada kendisinin cünüp olduğunu ve su bulamadığım, bunun üzerine toprağa iyice belendiğini ve gelip durumu Rasûlullah'a bildirdiğini, Rasûlullah'ın: "Sana sadece şöyle yapman yeterliydi." deyip, ellerini yere vurduğunu ve onlarla yüzünü ve ellerini meshettiğini söyledi. Ömer bunu kabul etmedi ve onu gördüğü gizli bir illetten dolayı hüccet olabilecek özellikte bulmadı. Sonra ikinci tabakada hadis daha başka yollarla şöhret kazandı ve sıhhati zedeleyici görülen gizli illet ortadan kalktı. Bunun sonucunda da âlimler, hadisi hüccet olarak kullandılar. d- Hadisin sahâbîye hiç ulaşmaması. Buna, Müslim'in rivayet ettiği şu hâdise misal teşkil etmektedir. İbni Ömer, kadınlara yıkanırken saç Örgülerini çözmelerini emrederdi. Hz. Aişe, bunu işitince şöyle dedi: "Doğrusu hayret şu İbn Ömer'e! Başlarını tıraş etmelerini em-retmiyormuş bari! Ben Rasûlullah ile bir kaptan (su alarak) yıkanırdım; başıma üç defa su dökmeden öte başka bir şey yapmazdım." Başka bir misal de şudur: Zührî'nin anlattığına göre, Hİnd, Rasûlullah'in özür kanı gören kadın hakkındaki ruhsatını duymamış, bu yüzden namaz kılamadığı için ağlarmış. 2- İhtilâf sebeplerinden biri de şudur: Ashab, Rasûlullah'ı bir iş yaparken görürler, bazıları onu ibadet diye yorumlarken, diğer bir kısmı mübahlığa hamleder. Kütübü Sitte-'de yer aldığı üzere Rasûlullah, hacıların Minâ'dan ayrılmaları sırasında Ebtah'da (Mu-hassab) bir süre durmuştu. Ebu Hureyre ve İbni Ömer, bu duruşun bir tür ibadet şekli olduğu görüşüne kapılarak, orada durmayı haccın sünnetlerinden saydılar. Hz. Aişe ve İbni Abbas ise bunun kasıtlı olmadığını, Rasûlullah'in orada tesadüfen durduğunu kabul ettiler; dolayısıyla orada durmayı haccın sünnetlerinden saymadılar. Başka bir misal: Çoğunluk ulemânın görüşüne göre hacda tavaf sırasında remel yapmak sünnettir. İbni Abbas'a göre ise, Rasûlullah bunu, müşriklerin, "Yesrib humması, müslü-manları çökertmiş." sözleri üzerine ibadet kastı olmaksızın yapmıştır, sünnet değildir. 3- Yanlış anlama (vehim) ihtilâfı. Buna misal olarak şunu verebiliriz. Rasûlullah haccetmiş, insanlar da onu görmüşlerdi. Bazıları onun temetu' haca, bazıları kıran haca, bazıları da ifrâd haccı yaptığını sandılar ve böylece aralarında ihtilâf meydana geldi. Başka bir misal: Ebu Davud'un rivayetinde Saîd b. Cübeyr şöyle anlatır: Ben, Abdullah b. Abbas'a, "Ey Ebu'I-Abbâs! Rasûlullah 'ûı ihramı (hacca niyeti) hakkındaki ashabın ihtilafından dolayı hayrete düştüm." dedim. O, "Ben, bu konuyu herkesten iyi bilenim" dedi ve şöyle anlattı: Rasûlullah sadece tek bir hac yapmıştı. İhtilâfa işte bundan düşmüşlerdir. Şöyle ki: Rasûlullah hac için yola çıktı. Zülhuleyfe mescidinde iki rekat namaz kılıp hemen orada ihrama girdi ve hac için tel-biye getirdi. Bunu orada bulunanlar işitip bel1 lediler. Sonra Rasûlullah devesine bindi, devesi ayağa kalkınca, telbiye getirdi; bir kısım kimseler de bu telbiyeye yetişebildiler. Çünkü halk, şuradan buradan gruplar hâlinde geliyordu. Rasûlullah devesini kaldırınca tebiyede bulunduğunu işitip: 'Rasûlullah sadece devesini kaldırınca telbiyede bulundu.1 dediler. Sonra Rasûlullah yoluna devam etti. Beydâ tepesinin zirvesine çıkınca yine telbiyede bulundu. Bazı kimseler de Rasûlullah'a orada yetiştiler ve: 'Rasûlullah sırf Beydâ tepesine çıkınca telbiyede bulundu' dediler. ALLAH'a yemin ederim ki, Rasûlullah (Zülhuleyfe'de) namaz kıldığı yerde hacca niyet etti. Hem devesine binince, hem de Beydâ tepesine çıkınca telbiyede bulundu." 4- Unutma ve yanılmadan kaynaklanan ihtilâflar: Rivayete göre İbni Ömer, Rasûlullah'in Receb ayında bir umre yapmış olduğunu söylemişti. Hz. Aişe, bunu işitti ve onun yanılmış olduğunu söyledi. 5- Tanı anlamamaktan (zabt hatasından) kaynaklanan ihtilâflar: Rivayet olunduğuna göre İbni Ömer, Rasûlullah'in "Üzerine ailesi ağladığı için ölü azap görür." buyurduğunu söylerdi Hz. Aişe, bunu duyunca, onun hadisi yanlış zabdettiğini söyledikten sonra işin doğrusunu şöyle izah etti: Rasûlullah geçerken, Ölen yahudi bir kadının ailesinin ağlamakta olduğunu gördü. Bunun üzerine: "Onlar, ona ağlıyorlar; o ise kabrinde azap görüyor." buyurdu. İbni Ömer, hadisi tam zabtedemediğinden, ağlamayı, azabın sebebi anlamış, hükmü de her ölü hakkında genel sanmıştı. 6- Hükmün illetini anlamadan kaynaklanan ihtilâflar: Buna, cenaze için ayağa kalkma meselesini örnek verebiliriz. Bazı sahâbî âlimler, cenaze için ayağa kalkmanın illetinin meleklere saygı olduğunu, dolayısıyla mümin-kâfir her ölüyü kapsayacağım söylemişlerdir. Diğer bir kısım ise, ölümün dehşetinden dolayı ayağa kalkılır, bu itibarla mümin olsun kâfir olsun her cenaze için kalkılır, demişlerdir. Diğer bir kısım ise,"Birgün Rasûlullah'in yanından bir yahudi cenazesi geçmişti. Rasûlulİah, cenazenin, başından yüksek bir seviyeden geçmesini istemediğinden ayağa kalkmıştır." şeklinde bir izah getirerek, ayağa kalkma işinin sadece kâfir cenazesine mahsus olduğunu söylemişlerdir. 7- Farklı hadislerin arasını bulma konusunda ortaya çıkan ihtilâflar: Bir misal: Rasûlullah Hayber gününde mut'a nikâhına izin vermiş, sonra Huneyn savaşı sırasında bu konudaki izini yenilemiş, daha sonra da yasaklamıştı. İbni Abbâs: "İzin, zarurete binaen verilmişti; yasak da zaruretin sona ermesindendir. Dolayısıyla hüküm eski hâli üzere bakîdir." demiştir. Çoğunluk sahabe âlimleri ise, iznin ibâha için olduğunu, yasağın ise ibâha hükmünü neshettiğini söylemişlerdir. Başka bir misal: Rasûlullah, hacet sırasında kıbleye yönelinmesini yasaklamıştı. Bir kısım sahâbî, bu hükmün genel olduğu ve mensûh olmadığı görüşünü kabul etmişlerdir. Câbir, Rasûlullah'ı, vefatından bir yıl önce kıbleye yönelmiş halde su dökerken görmüş ve bunun daha önceki yasak hükmünü neshettiği görüşüne varmıştır. İbni Ömer ise, önünü Şam'a, arkasını kıble tarafına dönük olarak hacette bulunduğunu gördüğünü söyleyerek, çoğunluk sahabenin görüşünü reddetmiştir. Bir kısım sahâbî de bir iki rivayet arasını telif etmiştir. Bu mânada Şa'bî ve daha başkaları, yasağın açık araziye mahsus olduğunu, kapalı mekânlarda ise, önü veya arkayı dönmenin bir sakıncası olmadığını söylemiştir. Bir başka grup ise, sözlü yasak hükmünün genel (âmm) olduğunu, fiilin ise, bizzat Rasûlullah'ın kendisine mahsus olma ihtimalinin bulunduğunu söylemiş, dolayısıyla bu fiilin, yasak hükmünü nesh ya da tahsis edemeyeceği görüşünü benimsemişlerdir. |