๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 28 Ağustos 2012, 10:50:13



Konu Başlığı: Sâf Cahiliyye
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 28 Ağustos 2012, 10:50:13
1- Sâf Cahiliyye (Cahiliyyet-i Hassa)

Bu anlayışa göre; kâinat sisteminin tümü te­sadüfen var olmuştur ve bu yüzden var oluşu­nun hiçbir hikmeti, hedefi, gereği ve yüküm­lülüğü yoktur. Kendi kendine tesadüfen va­rolduğu gibi birgün hiçbir sonucu olmadan sona erecektir. Hiçbir Yaratıcı veya Rab yoktur, olsa da varlığı veya yokluğunun insan ha­yatıyla bir alâkası yoktur. İnsanlar da diğer hayvanlar gibi tesadüfen var olmuştur. Bizi kim yarattı veya niye yarattı, diye bir mesele­miz yoktur. Bildiğimiz tek şey insanın yeryü­zünde bulunduğu ve tatmin etmesi gereken birçok arzu ve isteklere sahip olduğudur. Bu arzularını yerine getirebilmek için insan bazı güçlere ve vasıtalara sahiptir. Cahiliye felse­fesine göre insanın hayvani arzu ve şehvetle­rini tatmin etmekten başka bir amacı, kuvvet ve yeteneklerinin de, arzularını tatmin için en iyi vasıtaları sağlamaktan başka bir faydası olmadığıdır. İnsanın, hayat nizamım kurabil­mesi için kendisi üzerinde bir bilgi kaynağı ve rehber yoktur. Bu yüzden tarihî tecrübele­re, etrafındaki şartlara, izlere bakarak insan kendi yolunu kendi çözmelidir.

Bu felsefe insanın kendisi hâriç hiç bir güç ve yönetime karşı sorumlu olmadığını savunur. Bu yüzden insan oldukça bağımsızdır, hare­ket ve davranışlarından dolayı üzerinde kuv­vet kullanabilecek, kendinden başka hiçbir güce karşı sorumlu değildir.

Hareketlerinin akıbeti ne olursa olsun hepsi bu dünyayla sınırlıdır ve ahiret yoktur. Bu yüzden neyin iyi, neyin kötü ve neyin fayda­lı, neyin zararlı olduğu bu dünyadaki sonuç­larına göre kararlaştırılacaktır.

Bütün materyalist ve bencil kimseler her asır­da bu tür bir tutumu benimsemişlerdir. Bütün krallar, güçlüler ve zenginler, çok az bir istis-nasıyla, genel olarak bu hayat anlayışını ter­cih etmişlerdir. Laiklerin (sekülaristlerin) tü­mü gelişen ve genişleyen, kültür ve medeni­yetlerini desteklemek için bu tür bir görüşü vaaz etmişlerdir. Günümüz Batı ülkeleri de aynı görüşe sahiptir. Bütün insanların mater­yalist olmamasına veya Kıyamet Gününü ve Allah'ı inkâr etmemelerine rağmen kültür ve medeniyetin bütününde ortaya çıkan ruh ma­teryalist ahlakı yansıtan, Allah'ı ve Kıyamet gününü inkâr ruhudur.

Daha önce de belirtildiği gibi, ister kitaplarda yazılı kalsın, ister insanların zihninde muha­faza edilsin, temelinde maddeci bir ahlâk sis­teminin meydana gelmesi bu sistemin miza­cıdır. Böyle bir toplumun, düşünce tarzı, ilmi, edebiyatı aynı kafa yapısı ve irtidat ruhuyla bozulur, tüm eğitim-öğretim sistemlerine, fertlerin karakter ve kişiliklerine maddecilik işler. Beşerî ilişkilerin tümü aynı model üze­rinde olur; kanun ve kurallar buna göre yapıl­maktadır. Böyle bir toplumda bencil, basit ve âdi İnsanlar yetişmektedir. Bunlar sahtekâr, yalancı, dolandırıcı, katı yürekli, acımasız, kötü niyetli ve şeytan sıfatlı olmaktadırlar. Bütün toplumun yönetimi bunların elinde, devlet, hükümet ve liderlik de onların tasar­rufunda olmaktadır. Bu ahlâk ve namus kav­ramından yoksun insanların siyaseti Makyavel'in gösterdiği usûllere göre yürütülür. Bun­ların anayasa ve hukuk kitaplarında kuvvetin adı "hak"; güçsüzlüğün, çaresizliğin adı "haksızlıktır.

Kur'ân'da belirtildiği üzere bu cahiliyye sis­teminin başka bir özelliği de şudur: Şuayb Peygamber, halkını Allah'a itaata ve kulluğa çağırmış, ticaretlerinde yaptıkları hile ve kötü davranışlarından ötürü onları uyarmıştı. Onlar da şöyle cevaplamışlardı: 'Ey Şuayb! Ba­balarımızın taptığını bırakmamızı emreden veya mallarımızı istediğimiz gibi kullanma­mızı meneden senin namazın mıdır?" (11: 87).

Bu görüş İslâm'a karşı cahiliyyenin zihniyeti­ni açıkça sergilemektedir. İslâm, tek Allah'a itaat edilmesini isterken bu itaatin sadece dinî inanç ve ibadetlerle sınırlı olmadığını, aksine medeniyet, kültür, siyaset, iktisat ve günlük hayatın her yönünü de etkilediğini belirtmek­tedir. Buna karşı cahiliyye, atalardan gelen örf ve âdetlere önem vermekte, başka herhan­gi bir şeye dikkat edilmemesini istemektedir. Cahiliyye, dinin sadece ibadet ve âyinlerden ibaret olduğunu da ileri sürmektedir. Yani din ile dünya işlerinin ayrı olduğu iddiası bundan 3.500 yıl öncesine kadar dayanmak­tadır. Hz. Şuayb'ın çağrısını dinlemeyen kâfirler de ticaret gibi görünürde din lie hiç­bir alâkası olmayan bîr işe Allah'ın karışma­sından hiç hoşlanmamışlar ve atalardan gelen geleneği sürdürmek istemişlerdi.