> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Rubûbiyetin Delilleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Rubûbiyetin Delilleri  (Okunma Sayısı 595 defa)
20 Ağustos 2012, 19:23:23
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 20 Ağustos 2012, 19:23:23 »



Rubûbiyetin Delilleri

Kâinata yön veren ilâhî sıfatlar arasında, Kur'ân'ın Allah'ın birliğini göstermek için delil olarak en çok kullandığı rubûbiyettir. Kâinatın işleyişi kendini öyle bir şekilde dü­zenlemelidir ki, ondaki her unsur her durum ve şart altında hayata katkıda bulunur. Kur'ân, bu gerçek karşısında insanda insiyakı olarak şu düşüncenin hasıl olması gerektiğini belirtmektedir: Bütün kâinata hayat bahşe­den, onu sürekli gözeten bir varlık vardır. Bu varlık kaçınılmaz olarak bazı özel sıfatlara sahiptir. Bu sıfatları sayesinde, mükemmel varlık makinesi sürekli olarak işlemektedir.

Kur'ân şöyle sormaktadır: İnsanın içgüdüsü onu, bütün bu varlık mekanizmasının kendi kendine meydana geldiğine ve bir amacının olmadığına inanmaya sevkedebilir mi? Başlı başına Allah'ın elinin delili olan bu varlık makinesinin, O'na yönelik bir gayesinin ol­maması mümkün müdür? Kendi iradesi ve zekâsı olmayan bu hayat düzeneği varlığını kör ve sağır bir tabiata, cansız bir maddeye veya küçücük bir elektrona borçlu olabilir mi?

Öyle inanılırsa sonuç bu olur. Her yerde Al­lah'ın fiili varken, bu fiilin arkasında bir âmilin olmadığına; her yerde lütuf olduğu halde, bu lütfü tevzi eden bir varlığın olmadı­ğına. Kısacası, herşey olduğu halde hiçbir şe­yin olmadığına... İnsanın tabiatı, bir fail ol­madan bir fiilin asla olamayacağına, bir ida­reci olmadan bir düzenin, bir planlayıcı ol­madan bir planın, bir inşaatçı olmadan bir ya-binanin ve bir çizimci olmadan bir motifin olamayacağına inanmaya yatkındır. İçindeki ses ona bütün bunların gerçekleşemeyeceği­ni söyler. İnsanın fıtratı bu gerçeği doğrula­yacak şekilde yaratılmıştır. Onda inkâra veya şüpheye yer yoktur.

Kur'ân, kâinatın işleyişi üzerinde düşündüğü halde, kaadir olan Allah'ın varlığını inkâr et­mesinin insanın tabiatına aykırı olduğuna İşa­ret etmektedir. Kur'ân, insanın umusamazlığın ve haddini bilmezliğin etkisi altında her-şeyi inkâr edebileceğini, ancak kendi fıtratını inkâr etmesinin mümkün olmadığını belirt­mektedir. İnsan, çevresine bakıp, rubûbiyetin her tarafta işleyiş hâlinde olduğunu gördü­ğünde, onun fıtratı, gözlemlediği şeyin rububiyet olmadan var olamayacağını haykırır.

Kur'ân'ın kullandığı anlatış üslubu ön kabul. ler veya zihnî tavırlar sunmaz ve delilini bunlara dayandırmaz. Diğer yandan insanın fıtri yapısına ve istidatlarına başvurur. Kur'ân Allah'ın varlığının insanın fıtratı tarafından hissedildiğine işaret etmektedir. Bir insan ka­yıtsızlık sonucu bu hislerini inkâr ederse, bu kayıtsızlığına karşı uyarılmalıdır. Fakat bu ikâz üslubu tamamen zihnî nitelikte olmama­lıdır. İnsanın kalbine dokunulmak ve öylelik­le vicdanı uyarılmalıdır. Bu yapıldı mı, artık onu ikna edecek delile gerek yoktur. Bu ona tabiî gelecektir. İşte bu yüzden Kur'ân insanın kendi nefsini ona bir delil olarak göster­mektedir: "Doğrusu insan kendi nefsini gö­rür." (75: 14).

Bu yüzden Kur'ân sık sık insanın fıtratına seslenmekte ve onun derinliklerinden bir ce­vap beklemektedir: "De ki: 'Sizi gökten ve yerden kim rızıklandırıyor? Ya da o ku-lak(lar)ın ve gözlerin sahibi kimdir? (Onları yaratıp yöneten kimdir?) Ölüden diriyi, diri­den ölüyü kim çıkarıyor? Kim buyruğu(nu) yürütüyor (kâinatı yönetiyor)?' 'Allah!' diye­cekler. De ki: 'O halde (O'nun azabından) ko­runmuyor musunuz? İşte gerçek Rabbiniz Allah budur. Gerçeğin Ötesinde sapıklıktan başka ne var? Öyleyse nasıl (hak'tan sapıklı­ğa) döndürülüyorsunuz?" (10: 31-32).

Daha sonra Kur'ân şöyle sormaktadır: "De ki: 'Hamd olsun Allah'a, selâm O'nun seçtiği kullarına. Allah mı hayırlı, yoksa ortak koş­tukları şeyler mi? Yahut gökleri ve yeri kim yarattı? Size gökten su indirdi de onunla sizin bir ağacını dahi bitiremeyeceğiniz gönül açan bahçeler bitirdik? Allah ile beraber başka bir tanrı mı var? Hayır, onlar (haktan) sapan bir kavimdir. Yahut şu dünyâyı durulacak yer yapan, arasından ırmaklar çıkaran, üstünde sağlam dağlar yaratan ve iki deniz arasına bir perde koyan kimdir? Allah ile beraber başka bir tanrı mı var? Hayır çokları bilmiyorlar. Yahut dua ettiği zaman darda kalmışa kim yetişiyor da kötülüğü (onun üzerinden) kaldırıyor ve sizi (eskilerin yerine) yeryüzünün hâkimleri yapıyor? Allah ile beraber başka bir tanrı mı var? Ne de az düşünüyorsunuz? yahut karanın ve denizin karanlıkları içinde size yol gösteren kim ve rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci gönderen kim? Allah ile beraber başka bir tanrı mı var? Hâşâ, Allah onların ortak koştukları şeylerden çok yüce­dir, münezzehtir. (O, eksikliklerden uzaktır). Yahut yaratmaya kim başlıyor, sonra onu (kim) iade ediyor (Ölüp ortadan kalkan şeyle­ri yeniden yaratıyor)? Sizi gökten ve yerden kim rızıklandırıyor? Allah ile beraber başka bir tanrı mı var? De ki: 'Eğer doğru iseniz delilinizi getirin." (27: 59-64).

Buradaki soruların herbiri başlıbaşına kesin birer delildir; her birinin tek bir cevabı olup bunu da insanın fıtratı verir. Geçmişte âlimlerimiz bu hususu gözden kaçırmışlardır. Kur'ân'ın sunuş üslubunu anlamada hataya düşmüşler ve sonuç olarak zorlama kavram­ların arasında kaybolmuşlardır.

Kur'ân, deliline temel olarak birçok kez, tabi­atta her nesneye sağlanan hayat vasıtalarına, hayat sisteminin değişik veçhelerine ve geliş­me şekline değinmektedir: "İnsan (şu) yiye­ceğine bir baksın. (Nasıl) biz suyu döktükçe döktük. Sonra toprağı güzelce yardık. Orada bitirdik dâne(ler), üzüm(ler), yonca(lar), zey­tinler, hurmalar, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyva(lar) ve çayır(lar). Sizin ve hayvanları­nızın geçimi için." (80: 24-32).

Buradaki "insan bir baksın" ifadesi tefekkü­rün ana noktasını oluşturmaktadır. Umursa­maz bir kimse hayatın gerçekleriyle yüzyüze gelmekten kaçabilir, fakat bu gerçekler kuşa-tıcılıklan ve evrensellikleri ile her köşe ba-Şinda karşısına çıkacaktır. İnsan gözlerini dünyadaki herşeye kapatabilir; fakat geçimi !çin kullandıklarına kapatamaz. Önünde du­ran yiyeceğe baksın. Meselâ bir buğday dânesine. Onu elinin içine alsın ve bu hale gelinceye kadar geçirdiği aşamaları düşün­sün. Şimdiki biçimini kazanan bu zayıf dânenin, büyürken tabiattaki bu hayat teşkilatından etkilenmemiş olması mümkün müdür? Böyle bir düzenli işbirliği sistemi faaliyettey­ken, onun işleyişini yönlendiren bir düzen koyucunun olmadığı söylenebilir mi?

Nahl sûresinde delil bir başka biçimde su­nulmaktadır: "Hayvanlarda da sizin için ibret (alınacak dersler) vardır. Onların karınların­dan, fers (yarı sindirilmiş gıdalar) ile kan ara­sından (çıkardığımız) hâlis, içenlere (içimi) kolay süt içiriyoruz. Hurma ağaçlarının meyvalarından ve üzümlerinden de içki ve güzel rızık elde edersiniz. Şüphesiz bunda aklını kullanan bir toplum için (Allah'ın büyüklüğü­ne) işaret vardır. Rabb'in bal arısına şöylle vahyetti: 'Dağlardan, ağaçlardan ve kurduk­ları çardaklardan evler edin! Sonra her çeşit meyvalardan ye de Rabb'inİn yollarında bo­yun eğerek yürü!' Onun karınlarından, renk­leri çeşit çeşit bir içecek çıkar ki onda insan­lara şifâ vardır. Şüphesiz bunda düşünen bir millet için (Allah'ın büyüklüğüne) işaret var­dır." (16: 66-69).

Kur'ân, yaratıcının varlığına delil olarak ya­ratılış dünyasından bahsederken, aynı zaman­da kâinatta mevcut hayat ve gelişme düzeni­ne de dikkat çeker. Bunu yapmaktaki amaç, hâkim ve üstün bir irade sahibi olanın varlığı­na sâdece delil olsun diye olmayıp, O'nun koyduğu nizamın kusursuz ve eksiksiz oldu­ğunu ifade etmek içindir.

Daha açık deliller sunulabilir. Dünyada her şeyin geçime ihtiyacı olduğunu ve bu geçi­min karşılandığını görüyoruz. Şüphesiz bunu sağlayabilecek biri olmalıdır. Fakat bu kim olabilir? Şüphesiz kendisi geçime ihtiyacı olan biri değil. Bu delillendirine metodunun kullanıldığı aşağıdaki ayetleri okuyalım: "Ek­tiğinizi gördünüz mü? Siz mi onu bitiriyorsu­nuz, yoksa bitirenler biz miyiz? Dileseydik, onu çer-çöp hâline getirirdik de, şaşar kalırdı­nız. 'Doğrusu çok zarara uğradık, hatta büs­bütün mahrum olduk!1 derdiniz. İçtiğiniz su­ya baktınız mı? Siz mi onu buluttan indirdi­niz, yoksa indirenler biz miyiz? Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi? Şu tutuşturduğunuz ateşi, onun ağacım siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan Biz mi­yiz? Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçen­lerin istifadesi için yarattık." (56: 63-73).


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Rubûbiyetin Delilleri
« Posted on: 25 Nisan 2024, 17:44:07 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Rubûbiyetin Delilleri rüya tabiri,Rubûbiyetin Delilleri mekke canlı, Rubûbiyetin Delilleri kabe canlı yayın, Rubûbiyetin Delilleri Üç boyutlu kuran oku Rubûbiyetin Delilleri kuran ı kerim, Rubûbiyetin Delilleri peygamber kıssaları,Rubûbiyetin Delilleri ilitam ders soruları, Rubûbiyetin Delilleriönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes