๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 09 Haziran 2012, 09:08:01



Konu Başlığı: Rasulullahın İnsanlık Kültürüne Etkileri
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 09 Haziran 2012, 09:08:01
3- Rasulullah'ın İnsanlık Kültürüne Etkileri

Rasulullah 'ın öğretileri, insanlık tarihin­de silinmez izler bırakan, dinamik kültüre sa­hip bir toplum meydana getirmiştir. Etkileri zaman ve mekân sınırlarını aşmış, insanlığın sosyal, ekonomik, politik, kültürel ve eğitim­le İlgili hayatının bütün yönlerine nüfuz et­miştir.

İnsanlığı yüzyıllar süren bir uykudan uyan­dırmış, ona aydınlık bir yol göstererek iler­lemesini sağlamıştır. İnsana, kalıbını kırma­sını sağlayan engin bilgi ufukları açmış, için­de araştırma ve öğrenme arzusu uyandırmış­tır. İnsan kendini geliştirmede daha şuurlu ve aktif bir hâle gelmiştir.

Peygamber aynı zamanda insana bir ga­ye vermiş ve hayatını belirli bir hedefe yönelt­miştir. Bu da, insana büyük bir gayret ver­miştir. Hedef, sonsuz olan Allah'ın kendisi olduğu için artık insanın aktivitesini ve iler­lemesini engelleyecek hiçbir bağ yoktur.Ve mücadelesini bırakıp duraklayacağı hiçbir yer de mevcut değildir.İlimde ve öğrenmede uğraşısı devamlı olacak, hiçbir sınır tanıma­yacaktır.

Bütün bunlar, Cenab-ı Hakk'm insanları doğru yola iletmesi İçin Rasulullah'a gön­derdiği İlâhî Kitap'tan kaynaklanan gerçek­lerdir. Kur'an-ı Kerim bir matematik, tarih veya coğrafya kitabı değildir. O, insanları doğru yola ileten, kurtuluşu gösteren bir ki­taptır. İnsan sosyal bir varlık olarak hayatın çeşitli kademelerinde yer alır. Hayatının tüm kademelerini bu kitaba göre düzenlemelidir, aksi takdirde insan varacağı yere ulaşamaz. Çünkü hayatının herhangi bir yerinde doğ­rudan uzaklaşması hayatını etkileyecek ve bozulmaya, kokuşmaya neden olacaktır. Bu sebeple,   hayatının   bütün   kademelerinin Kur'an-ı Kerim'e uygun düzenlenmesi haya­tî önem taşır. İnsanlık, İlâhî Kitab'ın göster­diği yolda gitmezse, bir yerdeki bir bozuk­luk, yavaş yavaş tüm insanlık hayatını sara­cak ve kokuşma her yerde görülecektir.

Bu hususta işaret edilmesi gereken diğer bir nokta, İlâhî bir Kitap olduğu için Kur'an-ı Kerim'de, insanlarca önemsiz ve değersiz görünen, en küçük bir şey dahi, insanın bilgi­lenmesi ve faydalanması için, anlatılmaktan kaçınılmıştın Bu hususta birkaç örnek ver­mek yeterli olacaktır. Şu ayet-i kerime insa­na yaratılışım hatırlatmaktadır: "Sizi toprak­tan, sonra nutfeden, sonra kan pıhtısından yaratan; sonra erginlik çağına ulaşmanız, sonra da yaşlanmanız için sizi bebek olarak dünyaya çıkaran O'dur. Kiminiz daha önce öldürülür, kiminiz de belirtilmiş bir süreye ulaşırsınız." (40: 67).

Bu ayet-i kerimenin ışığında İnsanlar biyo­loji, fizyoloji, genetik gibi ilimleri geliştirmiş ve bu alanlarda araştırmaları teşvik etmiş­lerdir.

Keza, aşağıdaki ayet-i kerimede Cenab-ı Hakk'ın kudreti ve azameti anlatılarak, koz­moloji alanında gözlem ve araştırma yapıl­ması teşvik edilmiş, böylelikle astronomi, astroloji, coğrafya, fizik, matematik gibi ilimlerin geliştirilmesi ve insan yararına kul­lanılması sağlanmıştır. "Güneşi ışıklı ve ayı nurlu yapan, yılların sayısını ve hesabı bil­meniz için, aya konak yerleri düzenleyen O-dur. Allah bunları ancak gerçeğe göre yarat­mıştır; bilen millete ayetleri uzun uzadıya açıklıyor. Gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, Allah'ın göklerde ve yerde yarat­tıklarında, O'na karşı gelmekten sakınan kimseler için alâmetler vardır," (10: 5-6) Fâ-tır Suresi'nde ise şöyle buyurulmaktadır: "Allah'ın gökten su indirdiğini görmezmi-sin? Biz onunla türlü türlü renkte ürünler ye­tiştirmiş, dağlarda da beyaz, kırmızı, siyah ve türlü renkte yollar varetmişizdİr. İnsanlar, yerde yürüyenler ve davarlar da böyle türlü türlü renktedirler. Allah'ın kulları arasında O'ndan korkan, ancak bilginlerdir. Doğru­su Allah güçlüdür, bağışlayandır." (35: 27-28). Bu ayet-İ kerimeler coğrafya, ekonomi, jeoloji, meteoroloji, botanik, kozmoloji, mi­neraloji, tarım, zooloji, bahçıvanlık gibi alanlarda çalışmayı ve araştırma yapmayı teş­vik etmektedir.

Bunlar, Kur'an-ı Kerİm'in insanı ilimle uğ­raşıp, ondan faydalanmaya nasıl teşvik etti­ğini ve insan kültürünün sağlıklı bir şekilde gelişmesini sağladığını gösteren örneklerden bazılarıdır. Hiç şüphe yok ki, Rasulullah'ın öğretisi insan çalışmalarına ve kültü­rüne büyük bir tesir yapmıştır. Daha önce de anlattığımız gibi, din ve bilim arasında hiç­bir çatışma bulunmadığı açıkça ortaya kon­muştur. "Bilim, tabiat güçlerinden insanın faydalanması için çeşitli yollar bulmaya ça­lışırken, dîn bu güçlerden kâinatın Yaratıcısı'nı tanımaya yarayacak bilgiler edinmeyi ve Cenab-ı Hakk'a daha mutmain, huzur için­de ibadet etmeyi arzu eder." {Profesör Muhammed Kutub, Mekke Eğitim Konferansın-daki —1977— Risale'den)

İnsanın kâinatla ilgili her şeyi öğrenmek ve kâinatın kaynaklarından faydalanmak iste­mesi gayet tabiîdir. Ve insanın bilgi edinme­ye duyduğu doymak bilmez arzu, ona gök­lerin ve yerin tabiî kaynaklarından faydalan­masını sağlar. Bu alanda insanın daha da ile­ri gitmesi için, Allah, ilk insan olan Hz. Adem'e her şeyin tabiatını öğretmiştir. Bu yüzden emin bir insanın içinde bu iki fıtrî eğilim arasında hiçbir çelişki veya çatışma yoktur. Çünkü din Cenab-ı Hakk'ın rızası­na nasıl ulaşacağını, nasıl ibadet edeceğini öğretirken, bilim insanın kâinattan bilgi edinmesini ve Allah'ın ayetlerini müşahade etmesini sağlar.

Çağdaş Avrupa bilim adamlarının din ve bi­limi birbirinden ayırarak aralarında çatışma meydana getirmeye yönelik tutumu, Orta-çağ'daki bilim ve Kilise arasındaki mücade­lenin bir sonucudur ve agnostisizmden (bi­linemezcilik) daha iyi bir şey değildir.

İslâm'da bilim ve din ayrılmaz bir bütündür. Bunları ayırmak İslâm'ın prensiplerine ters­tir.

Allah'a ve O'nun kanununa olan bu inanç insan tarihinin akışını değiştiren bir toplu­luk yaratmıştır. Kur'an-ı Kerim'de bu toplu­luktan şöyle bahsedilmektedir: "Siz insan-lar'için ortaya çıkarılan, doğruluğu emreder, fenalıktan alıkoyan, Allah'a inanan hayırlı bir ümmetsiniz." (3: 110). İslâm insanların değer yargılarını ve düşünce yapılarını değiş­tirmiş, onlara yepyeni bir yön ve hedef gös­termiştir. İslâm, ilmî ve maddî gelişmenin dinden ayrı tutulmasına izin vermediği için, bu değişimi insan hayatının her sahasında görmek mümkün olmuştur. İnceleme, araş­tırma iie ilmî buluşlar teşvik edilmiş, bunla­rın yeryüzünde iyiliğin ve faziletin yayılma­sına yardım etmesi sağlanmıştır. İslâm, in­san kültür ve medeniyetinin büyümesi ve ge­lişmesi için bütün ilimleri ve ilmî buluşları kullanır. İnsanlığa hizmet eden bütün yeni teknolojiyi kabul eder. Fakat sonu ahlâksız­lık, kötülük, günahkârlık olan bütün yolla­rın karşısındadır.

Rasulullah, evrensel kardeşliğe çağırarak, insanın dış âleme bakışını genişletmiştir. İn­sanlar aynı atadan, Hz. Adem'den geldikle­ri ve bir oldukları gibi, psikolojik olarak da inançta bir olmalı, Allah'ın birliğine inan­malıdır. Bu, insan idealini renk ve ırk sınır­larının çok çok üstüne çıkarmış, ona beynel­milel kardeşlik anlayışını vermiştir. Böylece, bilimdeki başarılar tüm insanlığın ortak malı olmuştur. Dünyanın herhangi bir yerindeki kullanışlı ve faydalı bir şey terkedilemez. İn­sanlığın bir bütün olduğu anlayışı hayatın her kademesine nüfuz etmiş, milletler arasın­da hür ve eşit ilişkiler meydana getirerek, in­sanlığa gerçek mutluluğu tattırmıştır; Sonuç olarak, bütün insanlık bilimlerdeki gelişme­den büyük ölçüde faydalanmış, insan kültür ve medeniyetinde ileri noktalara varılmıştır.

Bunun yanısıra, insanın maddî ve manevî yanlarının bir bütün olarak görülmesi, insan kültürünün büyümesine büyük katkılarda bulunmuştur; çünkü, bu iki faktör hayatta uygun yerlerini almazsa insanlık daha yük­sek bir seviyeye ulaşamaz. Daha önce de işa­ret ettiğimiz gibi, İslâm, insanın maddî ve manevî istekleri arasında ayırım tanımaz. Al­lah'ın yarattığı doğrultuda serbest ve uyum içinde ikisinin de büyümesine, gelişmesine zemin hazırlar. Bu yüzdendir ki, bilimdeki buluşların ve bilginin artmasıyla, insan kül­tür ve uygarlığı hızlı bir gelişme kaydetmiş­tir. İnsanın tabiî yapısı insan kültürünü ge­liştirmeye ve ona yeni ufuklar açma şansına sahiptir. Kur'an-ı Kerim'de insanın bu yönü şu sözlerle özetlenmektedir: "İnsanların hangisinin daha iyi iş işlediğini ortaya koya­lım diye, yeryüzünde olan şeyleri yeryüzünün süsü yaptık!' (18: 7). Mülk Suresi'nde ise şöy­le buyurulmaktadır, "Hanginizin daha iyi iş işlediğini belirtmek için ölümü ve dirimi ya­ratan O'dur. O güçlüdür, bağışlayandır!' (67: 2).