๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 29 Temmuz 2012, 11:43:29



Konu Başlığı: Rasûlullah Konuşurken Gürültü Çıkarmak
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 29 Temmuz 2012, 11:43:29
Rasûlullah Konuşurken Gürültü Çıkarmak

İbni İshâk diyor ki: Hz. Peygamber hak olarak bildikleri şeyi getirince, söylediği söz­lerin doğru olduğunu ve sorulan soruları gaybî bilgileri cevaplandırmasından nübüvve­tini anlayınca ona imân edip onu tasdiklerine kased mâni oldu. Böylece hakkı tecavüz edip açıkça Allah'ın emrine âsî oldular ve küfür üzerine ısrar ettiler. "İnkâr edenler dediler ki: 'Bu Kur'ân'ı dinlemeyin, (okunurken) onun hakkında gürültü edin, (gürültüyü Kur'an'm sözlerine karıştırın, böylece onun anlaşılması­na engel olun); belki (böylece) ona gaalip ge­lirsiniz, (başka türlü onunla başa çıkmanıza imkân yoktur)." (41: 26.)

Rasûmllah konuşmaya başladığında, kimse O'nun sesini duymasın diye gürültü yapmak kâfirlerin bir taktiğiydi. Onlar Kur'an'ın etkili bir kelâm olduğunu, onu tebliğ eden kimsenin de yüce bir şahsiyete ve etkileyici bir hitabet yeteneğine sahip bulunduğunu, dolayısıyla dinleyenlerin mutlak surette onun tesiri altma gireceğini biliyorlardı. Bunu Önlemek için Hz. Muhammed'in söylediklerini dinleme­mek ve başkalarının da dinlemesine engel ol­mak için karar almışlardı. Bu yüzden Rasûlullah konuşmaya başladığı zaman gürültü çıkarıyorlar ve anlamsız seslerle O'nun mesajını Örtmeye çalışıyorlardı. Böyle bir metod sayesinde Allah'ın gönderdiği yüce Peygamber'in davetini önlemeyi umuyorlardı. (The Meaning of the Qur'an).

Müddesir sûresi'nin 16-31. âyetlerinde ifade edildiği üzere Kureyşliler Rasûlullah'den cehennemin bekçilerinin ondokuz tane olaca­ğını duymuşlar ve bununla alay etmeye başla­mışlardı: "Hem bize Âdem'den kıyamete ka­dar dünyada ne kadar inkarcı ve büyük günah işlemiş insan geçmişse hepsi cehenneme atı­lacak diyor, hem de cehenneme dolacak bun­ca insana azap vermek için sadece ondokuz görevli bulunacakmış" diyerek Kureyşin ileri gelenleri dalga geçmeye başladılar. Ebû Ce­hil: "Ey Kureyş cemaatı! Onar onar cehen­nemdeki bir askerin üstesinden gelemeyecek kadar âciz miyiz?" dedi. Bunun üzerine Cumna oğullarından güçlü kuvvetli birisi: "Onyedisini tek başıma hallederim, geriye kalan iki­sini de siz hep beraber halledi verir siniz" diye alay etmişti.

Aralarında böyle konuştuktan sonra Rasûlul­lah namazda Kur'ân-ı Kerîm'i cehren oku­maya başladığı zaman dağılıyor ve onu dinle­mekten kaçınıyorlardı. Peygamber namaz­da seslice okuduğu Kur'ân âyetlerini dinle­mek istiyen kimse, korkudan ancak gizlice dinleyebilirdi. Dinlediğinin farkına vardıkla­rını tahmin ettiği zaman kendisine kötülük yapmasınlar diye uzaklaşıp gidiyordu. Sesini alçalttığı zaman O'nu dinlemek istiyen kimse, sesi duyulmuyor diye korkmadan kulağını iyice veriyordu.

Ayrıca Kureyşliler, her sene hacca gelen Araplarla temas kurarak Hz. Muhammed'in ismini lekelemeye çalıştılar. Söz silâhının bütün çeşitlerini O'nun aleyhinde kullandılar. İnsan fıtraten haysiyet kırıcı töh­metler altında kalmayı asla istemez. Fakat bu­nunla beraber Rasûlullah onüç yıl kadar devam eden bu amansız propagandaya karşı dayandı. Asla bir gevşeklik, bıkkınlık göster­medi. Tebliğ görevini dosdoğru-emrorunduğu gibi îfa etti. Bu kızgın atmosferin içinde da­vaya sarılmak tek başına Peygamber'in nü­büvvet ve doğruluğuna bir delildir. Yoksa na­sıl dünyanın her çeşit metâı ona teklif edilsin de kabul etmesin? Baskılara rağmen davetine devam etsin ve halkı tuttuğu yola davet et­mekten başka her şeyi reddetsin. Bunun yegâne sebebi, davasında sıdku sebatı ve Al­lah tarafından vazifeli oluşudur. O, bu yoldan dönmenin neticesinin vehametini ve büyük bir azaba duçar olacağını biliyordu. (Sîre-i îbni Hişâm).