๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 17 Ağustos 2012, 08:53:29



Konu Başlığı: Rahmet Ve Güzellik Sıfatları
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 17 Ağustos 2012, 08:53:29
Rahmet Ve Güzellik Sıfatları

Rahmet ve güzellik açısından da Kur'ân'ın aşkınhğı mükemmeldir. Kur'ân indirildiği zaman Yahudilerin Allah kavramında dehşet unsuru hâkimdi. Magian anlayışı ise, aydınlı­ğın ve karanlığın gücünü iki ayrı varlık gibi sundu. Hıristiyanlık, sevgi ve lûtfu vurgula­makla birlikte insan davranışları için karşılık vermenin önemi ikinci plâna İtilmişti. Benzer şekilde, Budizm taraftarları sevgi ve lûtfu vurguladılar, fakat adalet anlayışı gereken ka­bulü görmedi. Kur'ân, bir yandan dehşet un­suruna mahal bırakmayan, öte yandan İnsan fiilinin karşılığı kanununu gereği gibi kabul eden bir rahmet ve güzellik kavramı sundu. Bu kavram adalette karşılık kaidesine dayanı­yordu. Allah'ın sıfatları konusunda Kur'ân'ın tavrı aşağıdaki âyetlerde ifade edilmektedir: "De ki: İster Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırsanız en güzel isimler O'nundur." (17: 110).

Burada Kur'ân Allah'ın sıfatlarına Allah'ın en güzel isimleri olarak işaret edilmektedir. Bir başka deyişle, Allah'ın güzel olmayan sıfatı yoktur. Kur'ân onlara Kitab boyunca sık sık değinmektedir. Bunlar arasında şiddet ve aza­met sıfatları gibi görünebilen çok az sıfat vardır. Bunları bile, adaletle bütünleşen bir gücü temsil ettiklerinden, güzel olarak nitelendir­mektedir. Güç ve adalet, hayatın faydalarında kullanıldıklarında güzel sıfatlardır; şiddet ve korkutuculuk olarak nitelendirilemezler. Haşr sûresi'nde rahmet ve güzellik, hiddet ve ga­zapla içİçedir ki her biri Allah'ın güzel isim­leri olarak anılmaktadır: "O, öyle Allah'tır ki O'ndan başka tanrı yotur. Bütün mülkün sahi­bidir, mukaddestir, selâmete erdirendir, gü­ven sağlayandır (mümin), görüp gözetendir (müheymin), üstündür (aziz), zor kullanma gücüne sahiptir (cebbar), uludur (mütekeb-bir); Allah, onlann ortak koştukları şeylerden yüce ve münezzehtir. O, yaratan, yoktan var eden, varlıklara şekil veren Allah'tır. En gü­zel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde her şey O'nu teşbih eder. O, üstündür (aziz), hikmet sahibidir (hâkim)." (59: 23-24).

"En güzel isimler Allah'ındır. O halde O'na onlarla (o güzel isimlerle) dua edin ve O'nun isimleri hakkında eğriliğe sapanları bırakın." (7: 180).

Bu nedenle Fatiha sûrestnde Allah'ın sıfat­ları Rububiyet, Rahmet ve Adi olmak üzere üç sıfatla özetlenmiş ve burada şiddete (gaza­ba) kesinlikle yer verilmemiştir.

Kur'ân'ın Allah'ın Birliği kavramı öyle mü­kemmel ve kesindir ki ondan daha etkilisini bulmak çok güçtür. Allah varlığında tek ise sıfatlarında da tek olmalıdır. O'nun sıfatlarını bir başkası paylaşacak olsaydı, eşsizliğinden bahsedilemezdi. Kur'ân'ın indirilmesinden önce diğer dinlerin hepsi Allah'ın Birliği'nin olumlu yanını vurgulamış!ardır.Fakat onun olumsuz yanını vurgulayan olmamıştır. Olumlu yanı, Allah'ın tek olduğudur. Olum­suz yanı O'na benzer hiçbir şeyin bulunma­masıdır. O'na benzer hiçbir şey yoksa, O'nun için sözkonusu edilen sıfatların hiçbiri aynı zamanda başkası için sözkonusu edilemez. İlk kabul "Varlıkta Birlik", ikinci kabul "Sı­fatlarda Birlik" olarak isimlendirilir. Şüphe­siz Kur'ân'ın getirdiği kavramdan önce Var­lık Birlik kavramı vurgulanıyordu, fakat daha sonra Sıfatlarda Birlik kavramındaki incelik­ler anlaşılmaya başlandı.

İşte bu yüzden eski dinlerin tümünde Allah'ın Birliği inancını, bir surete veya bir kahrama­na ilâh gibi tapınma inancı ile yanyana görü­yoruz. Hindistan'da belki de başlangıçtan beri bir kahramana ilâh gibi tapınmanın ve yarı insan-yan ilâhlara ibadetin halk için gerekli olduğuna, Allah'ın Birliği kavramının sadece elit tabaka İçin sözkonusu olduğuna inanıl­mıştı. Eski Yunan'da da aynı durum sözkonusuydu. Eski Yunan düşünürleri Olimpus tan­rılarının kendileri için hakikati ifade etmedi­ğinin farkındaydılar. Buna rağmen Sokrat dı­şında hiçbiri halkın bu tanrılara olan inancına karışma ihtiyacım hissetmemişti. Eğer tanrı­lara ibadet sürdürülmezse halkın dinî hayatının karışacağını düşünüyorlardı. Pisagor'un. Aritmetik Sistemini tamamladıktan sonra minnettarlığını belirtmek üzere yüz öküzü tanrılara kurban ettiği söylenir.