Konu Başlığı: Problemler Ve Çözümler Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 30 Mayıs 2012, 23:14:12 Problemler Ve Çözümler Hazreç ve Evs kabilelerinin daveti üzerine Muhammed Medine'ye geldiğinde, Mek-keli müslümanlar da Medine'ye hicret kervanına çoktan katılmışlardı. Tedricen tüm Hazreç ve Evs mensupları İslâm'ı benimsedi ve Medine, küçük mümin topluluğun Muhammed 'ın liderliği altında barış ve güvenlik İçerisinde yaşayabildikleri bir merkez haline geldi. Ancak bu küçük topluluk dahili-harici muhtelif sorunlarla karşılaştı. Herhangi bir insan, ne kadar mahir ve güçlü olursa olsun, bu kompleks problem yükü ve baskısı altında ezilirdi. Ancak bu müşkil, beklenmedik meselelerin teker teker Rasulullah tarafından başarılı bir şekilde çözülüp hakkından gelinmesi, siyasî meselelerde devlet adamlığmdaki hikmet ve ileri görüşlülüğünü gösteren Rasul ilk anda çok güç bir durumla yüz yüze geldi. Muhacir aciz, çaresiz, fakir ve geçim vasıtalarından yoksundu; Kureyş, bu küçük topluluğu yok etmek için Medine'ye saldırı tehditlerinde bulunuyordu; yahudiler müminlere karşı Kureyş ile gizlice anlaşıyordu; Medine civarındaki Arap kabilelerinin çoğunluğu bu yeni inanca düşmanlık besliyordu ve halihazırda Medineli müslümanlar arasında sayıları hızla artan münafıklar grubu vardı. Bu çetin şartlar altında Rasulullah yeni kurulmuş İslâm Devleti'ni sosyal, ekonomik ve siyasî olarak güçlendirecek, onun siyasî otoritesini oluşturmak içeri ve komşu kabile bölgelerde kanun ve nizamın muhafazasını sağlamak için bir dizi tedbirler aldı. Medine çevresinde yaşayan kabile şefleriyle ve yahudilerle çeşitli şekillerde anlaşmalar yaptı. Alınan tedbirler siyasî nitelikte olup Rasul'un müslümanlar için güvenli ve emin bir yer oluşturmasına yardım etmekteydi. Medine'ye ulaşmasından sonra Peygamber tarafından alınan temel tedbirler aşağıda sıralanmaya çalışılmıştır: 1- İslâm Kardeşliği: Müslümanları sosyal ve ekonomik yönden yakınlaştırmak ve tek bir topluluk haline getirmek için Rasulullah Mekkelİ muhacirler ve Medineli ensar arasında karşılıklı kardeş bağını oluşturdu. Yüzlerce mümin bütün servet ve mülklerini arkalarında bırakarak Medine'ye gelmişlerdi; gelir kaynaklan yoktu ve sayıları her geçen gün yeni muhacirlerin eklenmesiyle artmaktaydı. Medine küçük bir tarım toplumuydu ve bu koca problemlerle başa çıkamazdı. Bu yüzden en etkili ve en hoşnut edici tarzda bu insanların ekonomik sorunlarını çözen ve mucizevî bir tarzda güçlü ve sarsılmaz bir toplumun temellerini oluşturan hikmet ve gerçeğe dayalı kardeşlik esası büyük bir öneme haizdi. Muhacirler tacirdiler, ensar ise çiftçi. Kardeşlik bağıyla birlik oluşturduklarında birbirlerine yük olmadan kendi paylarına düşen vazifelerini başarıyla yerine getirdiler. Rasul onlardan Allah'ın rızası için birer kardeş edinmelerini istediğinde, insan fert fert muhacirlerden birini kardeş olarak seçti. Yardım etmek ve Rasulullah tarafından oluşturulan bu kardeşliği hiçbir zaman bozmamak üzere söz verdiler (Marshall G. S. Hodgson, 'The Ventura of İslam', cilt: 1. sh: 193). Bu kardeşlik, muhacir ile ensar arasında dostluk kurdu, birbirlerine yakm-laştırdı ve yersiz-yurtsuz yüzlerce muhacirin sorununu fazla sıkıntıya yol açmadan dostane bir tarzda çözülmesine yardım etti. 2- Yahudiler İçin Özgürlük: Medine civarında, Kureyş'le iş bağlantıları ve Medinelilerle sıkı bir ilişkileri bulunan güçlü ve etkin birçok Yahudi kabilesi vardı. Bu kabileler tarafından yapılabilecek, gelebilecek herhangi bir fesat ve isyan ihtimaline karşı müslüman topluluğunun çıkarlarını korumak gerekirdi. Bu sebeple Rasulullah dışarıdan gelecek saldırılara karşı Medine'nin beraberce korunması için bu kabilelerin liderleriyle görüşüp, müstakil anlaşmalar yaptı. Bu anlaşmalara göre, yahudilerin din ve düşünce özgürlükleri islâm devleti tarafından garanti ediliyor, canlan ve mülkiyetleri korunuyor, tüm formlarıyla cürüm gayri meşru kabul ediliyordu, hakikatte Medine'de tamamıyla yepyeni bir toplum meydana getiriliyordu: Medine'nin tüm çekişmeli kabileler ensar, muhacir ve yahudilerle birlikte bir toplum içerisinde eritilip kaynaştırılıyordu; artık bütün bu insanlar Medine devletinin eşit haklara sahip tebaası idi. Bu belge insanlık tarihi için önemli bir dönüm noktasıdır. İnsanlara Özgürlük hakkını garanti eden ilk yazılı devlet anayasası idi. Yahudiler için de tarihlerinde yeni bir düzen başlıyordu. İnanç ve ibadet özgürlüklerini, hayat ve mülk güvenliklerini teminat altına alan hürriyet beratı veriliyor, devletin diğer vatandaşlarıyla eşit şekilde muamele edileceği hükme bağlanıyordu. Bu dokümanın dikkate değer diğer bir yönü Medine devletinin tartışmasız başkanı olarak Muhammed @'ın hukukî ve siyasî otoritesini oluşturması idi. 3- Medine Devleti Anayasası: Rasulullah, Rahman ve Rahim olan Allah'ın adına muhacir ve ensarı ilgilendiren bir doküman hazırladı ki, belge yahudileri de kapsamakta olup yahudilerin haklarını teminat altına alıyordu. Rasul Muhammed tarafından hazırlanan belge Kureyşli ve Yesripli müminler ile onları takip eden, onlara katılan, onlarla sıkıntıya katlananlar arasındaki ilişkiyi düzenliyordu. Bu belgenin temel maddeleri için "Anlaşmalar" bölümüne (16. bölüm) bakınız. Bu belge sadece Muhammed 'ı Medine İslâm devletinin başkanı olarak tanımakla kalmayıp, aynı zamanda Mekke-i Mükerreme-nin tüm mukaddesliği ile Medine'yi de kutsal bir şehir olarak tanır. Eşsiz devlet adamının olağan üstü olan bir ürünü eşit siyasal ve sosyal statü sağlıyarak Medine'deki Müslüman ve yahudilerİ ihtiva eden tek bir toplum oluşturdu, bir ayırım yapmaksızın tüm vatandaşlara bütünüyle dinî özgürlüğümü sağladı. Geçici de olsa iç barışı ve müminlerin dikkatlerini tebliğ ile dış saldırılardan korunma gibi daha önemli diğer meselelere yöneltmelerini sağladı. 4- Anlaşmalar: Gerekli tedbirleri şekillendirme ve yerine getirmedeki insiyatif ve ba-rlşı Muhammed'ın büyük devlet adamlığının, diplomatik ferasetinin ve etkili liderliğinin göstergesidir. Siyasî beraberliği ve İslâm devletinin otoritesini oluşturduktan sonra Rasulullah Medine çevresindeki çeşitli kabilelerle müzakereler başlatıp, dostluk anlaşmaları imzaladı. Bu vaat, Benî Mudlic, Benî Damra, Cuheyne, Benî Gifâr, Müsey-Gatafân, Huzâa, Esca ve Amr bin İkrime bu kabileler arasında yer almakta idi. Bu paktiar ve anlaşmalar Muhammed'ın Medine ve civarında geniş bir dost veya tarafsız kabileler bloku oluşturmasına yardım etti; Kureyş'in Medine üzerine bir seri saldırı başlattığında artık korkusuzca karşı koyabileceklerdi. Medine bölgenin politikasında aktif bir rel oynamaya başladı. Bir batılı yazara göre; "Muhammed'in toplumu çeşitli seviyelerde hem müslüman ve hem de gayri müslimleri içeren şekle bürünmüştü. Sadece inançlı yeni bir grup ve hatta yerel bir devrimci birlik dönemi çok gerilerde kalmış hem dinî yapı, hem de siyasî yapı yönünden Mekke'de olduğundan daha fazla organize olmuş heterojen öğelerden oluşan, Muhammed'in kurduğu siyasî yapı Arabistan civarında bulunan diğer ulusların devletleri gibi otoritesi gittikçe artan ve Önemsenmemesine karşılık-sız kalmayacak yetkin yönetime sahip net bir devlet statüsüne ulaşmıştı. Muhammed, Kur'an ve İslâm'ın prensiplerini öğreten, zekâtı toplayan ve muhtemel anlaşmazlıkları karara bağlayarak kavgaları önleyip barışı koruyan elçiler göndermekteydi. Böylece Me-dirıeli müminler Hicaz'ın büyük bir bölücünde, hatta bunun ötesinde, âdil ve dinî bir yaşantı şekli oluşturma görevini üstlendiler?' (Marshall G. S. Hodgson, 'The Venture of islâm, cilt: 1, sn: 193, London, 1974). 5- Devriye Sistemi: Komşu bölgelerde barış ve nizamın korunması, düşman hareketleri ve tasarıları hakkında bilgi edinilmesi için Rasulullah bölgede geniş çaplı bir devriye sistemi (seriyye) organize etti. O, yapacakları görevlere göre 15 ile 500 kişi arasında değişebilen kuvvetlerden oluşan devriyeleri yakın bölgelere farklı amaçlarla göndermiştir; barış ve nizamın sağlanması, savaşa karışan kabilelerin kontrol altında tutulması; müminlere karşı çıkan ya da düşmana yardım eden kabilelerin cezalandırılması; insanları müminlere karşı kışkırtan, entrika düzenleyerek müminlerin çalışmasına engel olan liderlerin tekdir edilmesi; müminlerin güç ve kuvvetinin gösterilmesi ve düşmanın tesir altında bırakılması önde gelen hedefleri oluşturmaktaydı. Askerî gayeden barış oluşturma ye idari amaçlara kadar değişken nitelikteki hedeflere ulaşmak için hicretin 1. ve 9. yılları arasında Rasulullah tarafından çeşitli büyüklükte toplam 65 devriye gönderilmiştir. Hac Sertifikası. XII. Yüzyılda (Hicri VI. yy.) uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra hac görevlerini yerine getiren müminlere Mekke ve Medine'de verilen belge. 6- İstişare: Sosyal, siyasî askerî ve idarî tüm meselelerde istişareye başvurulması prensibini tanıtması insanoğlunun siyaset felsefesine Peygamber 'ın yaptığı eşsiz bir katkıdır. O. Allah tarafından bütün önemli konularda istişareye başvurmakla emrolunmuştur (3: 159). Ve o da kurulu bir yapı haline gelene kadar istişare geleneğini çok etkili ve maharetli şekilde insanlara sundu. Prensip, başkalarını ilgilendiren meselelerde dikkat ve sorumluluk hissiyle hareket etmelerini ve olayla alâkası olan kişilere danışmalarını insanlara hatırlatmaktadır. Kendi özel yaşantısında ve halkla ilişkilerinde Muhammed istişare prensibini tüm boyutlarıyla tatbik edip, ülke meselelerini de daima istişare ile karara bağlamıştır. İstişare, ülke olaylarında büyük bir öneme haizdir. Muhammed istişareyi en geniş şekliyle kullanmış ve onu İslâm sisteminde önemli bir kurum haline getirmiştir. Yüzyü-ze kaldığı güç problemlerde en iyi çözümü bulmak için daima ashabıyla görüşmüştür. Mesele özellikle askerî ise enine-boyuna müzakere edip, bir çözüm de bulunduğunda gecikmeksizin bir an önce uygulamaya konurdu. Müşterek İstişare ile tüm insanlar görüşmeye katılma,kendi tekliflerini sunma fırsatım elde ediyor, sonuçlara en iyi çözüm bulunuyordu. Aynı zamanda kendi meselelerinin karara bağlanmasında tüm halkın katılımına fırsat veriyor, böylece, olaylar hakkında karanlığa terkedilmeyip tüm insanların durumundan haberdar olmaları sağlanıyordu. Bu proses, akıl ve pratik İhtiyaç üzerine kurulmuştur. Karar bütün insanların katılmasıyla alındığında muhtemelen idare etkinliği daha da artar. Devletin her ferdinde güven ve itimat oluşur, yönetim aktif bir destekleyici olması için onu harekete geçirici bir unsur ve bir gaye ile donatır. Bunların yanı-sıra, her fert kendisini bütünün bir parçası olarak görür; bu yüzden de onun birliğini, bütünlüğünü savunmakta her çabayı gösterir. Kurulu sisteme karşı çıkma ve isyan hevesi dizginlenip bastırılır. Böylece istişare metodu, taraftarlarının çabalarına daha bir dinçlik, daha bir şevk, ülkedeki siyasî hayata daha bir bütünlük kazandırmaktadır. 7- Savaş Bulutları: Rasulullah herhangi biriyle şahsî kavgaya sahip değildi. O, insanları sadece kendi iyilikleri için Allah'ın yo-. luna davet etmiştir. İnsanlardan günahkâr ve fesat dolu yaşayışlarını terketmelerini ve fazilet, iyilik ve adaletli yolu benimsemelerini istemiştir. Onlardan kendisi için herhangi bir bedel de talep etmemiştir. Ancak halkı ona karşı çıkarak kötü muamelede bulundular, ona ve ashabına büyük meşakkat çektirdiler, sonunda kendi Öz yurdunu zorla terkettirip komşu Medine şehrine göç etmesine sebep oldular, nitekim, onu orada bile rahat bırakmadılar. Medine üzerine akınlar ve saldırılar organize etmişlerdi. Muhammed Kureyş'in saldırgan güçlerine karşı kendi savunmasını oluşturmak ve savaş politikasının temellerini ortaya koymak zorunda kaldı. Onun gayesi insanları öldürmek değil, Allah'ın dosdoğru yoluna getirmek idi. Onun savaş politikasının tüm esasları yalnızca düşmanı zayıflatmak, korkutmak ya da cesaretini kırmaktan ibaretti, öyle ki düşman Ra-sul @'ın görevine direnmeyi, karşıtlığı, hasımlığı terkedebilsin ve barış içinde yaşasın. O savaş anında, hatta zaferden sonra bile düşmanlardan birini öldürmeye ya da yok etmeye çalışmadı, sadece onların askerî güçlerini zayıflatarak ya da yok ederek onları güçsüz ve acizleştirmeye çalıştı. Bu yüzden o, kendisine karşı fiilî savaşı sürdüren yahut bu tür aktivitelere girmesi muhtemel olanlara karşı düşmanın saldırısını uzaklaştırmak için sadece gerekli ve zarurî olduğu kadar askerî kuvvete başvurdu. Askerî hareketle ilgisi bulunmayan düşmanlar dahil, tüm diğer insanlar etkilerinden korundu. Tarafsız kabilelerin ve insanların haklan hürmetle karşılanıp tamamıyla gözönünde tutulur; ve onların güvenliğini sağlamak için tüm pratik tedbirler alınırdı (Arab kabilelerinin haritasına bakınız). |