Konu Başlığı: Plörezi Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 05 Haziran 2012, 22:01:43 Plörezi (Zatiilcenp) Zeyd b. Erkam, Hz. Peygamber 'ın plöreziyi deniz "kustus"u ve zeytinyağı ile tedavi etmeyi önerdiğini rivayet etti. Başka bir hadiste de yine aynı şahıs, Hz. Peygamber'ın zeytinyağı ve sıcak tatbikatı önerdiğini rivayet etmiştir. Hz. Peygamber 'in tavsiye ettiği diğer tedavi yöntemleri hacamat ve dağlamadır. İbni Abbas ve diğer sahabilerden rivayet edilen bir hadis mevcuttur: "Üç şeyde şifa vardır: Hacamat, bal şerbeti, ateşle dağlama." Hacamatta basınç altında kan akıtma, dağlamada ise sıcak demir veya kostiklerle yaranın koterize edilmesi esastır. Cabir'in rivayetine göre Ubey kolunun orta damarından oklanmış, Peygamber. anu dağlamış. Aynı şekilde Sa'd b. Muaz da kendi kendini aynı yerden yaraladığında yine koterizasyona başvurulmuştur. Rasulullah'ın hizmetçilerinden Seleme söyle demiştir: "Baş ağrısını çekip de Rasulullah'dan hacamat tavsiyesini almayan veya bacak ağrısından muzdarip olup da kına uygulaması telkin edilmeyen hiçbir kimse yoktur.'' Ebu Kâbisa el-Amiri şöyle dedi: "Peygamber başının tepesinden ve iki omuzu arasından kendisine hacamat yaptırır ve şöyle derdi: "Eğer bir kimse bu kanları akıtırsa hastalık görmez, hatta hiçbir tıbbi tedaviye tabi .tutulmazsa bile." Cabir, kendisinin ve Hz. Peygamber 'ın bir kontüz-yondan (ezilmeden) dolayı kalçalarının üst kısmında hacamat yaptırdıklarını söylemiştir. Anlaşılmaktadır ki Hz. Peygamber bazı ağrılar ve hipertansiyon için sık sık kendişine hacamat yaptırmıştır. O, kehanet, sihir ve diğer İslâm öncesi hurafelerin kullanılmasına şiddetle karşı çıkmış ve nezlenin insandan insana geçtiğine inanmıştı. Bu cümleden olarak o, lekeli humma bulunan bir kasabadaki hiç kimsenin dışarı çıkmamasını dışardan da hiç kimsenin oraya girmemesini emretmiştir. Ayrıca Rasulullah, cüzzamlı hastalarla teması enfeksiyonun yayılma korkusu ile sakıncalı bulmuştur. Amr b. As'tan rivayet edildiğine göre, babasının emri altında bir adam vardı ve bu adamda tüberküloz tipte lepra hastalığı vardı. Hz. Peygamber ona haber gönderip: " Biz senin biatini kabul ettik, şimdi sen evine dön" dedi. (Mişkât el-Mesâbih). Anlaşılmaktadır ki Rasulullah bazı hastalıklar için ilaç ve tedaviler tavsiye etmiş ve insanlar O'ndan bu konuda tavsiyeler almak için başvuruda bulunmuştur. Bundan dolayı Hz. Peygamber'ın tıbbî uyarıları İslâmî tıbbın önemli bir kısmını oluşturmuştur. Onun öğretisinde bir tıbbî görüşün takdiminde de, İslâmî inacın esas temasını oluşturan Tevhid akidesi ön plandadır. Peygamber bu bilim sahasında da Kur'an-ı Kerim'in söylediklerinden istifade etmiştir. İnsanlara, her türlü şifanın ancak Allah'ın elinde olduğunu hatırlatarak şöyle demiştir: "Her hastalık için bir ilaç vardır, eğer o ilaç hastalığa uygulanır ise, Allah'ın emri ile şifa hasıl olur." Büyü ve sihir hakkında şöyle buyurdu: "Sizin sadece söyleyeceğiniz şudur: *Ey insanların Rabbi, zararını defet ve şifasını ver. Şifa verici ancak sensin. Senin müsaaden olmadan hiçbir ilaç, hiçbir hastalığı iyi edemez." (Mişkât el-Mesâbih). Kur'an-ı Kerim ayetlerinin de, tıp İlminin hakiki değeri hakkındaki ifadeleri, İlaç alınmasının lüzumuna ve fakat mutlaka Allah'a güvenilmesinin gerektiğine işaret etmektedir: "De ki: 'Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah içindin' " (6: 162). |