> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Peygamber Silsilesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Peygamber Silsilesi  (Okunma Sayısı 1896 defa)
11 Ağustos 2012, 11:54:50
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 11 Ağustos 2012, 11:54:50 »



PEYGAMBERLER SİLSİLESİ

İnsanlığa yol göstermeleri için Allah, birbiri ardınca pekçok peygamber göndermiştir. Hepsi de insanoğlunu Allah'ın Dinine çağır­mış, iyiliğe, doğruluğa, adalete yöneltmiştir. Çağırdıkları Din hiç şüphe bırakmayacak şe­kilde apaçıktı. İnsanlara iyiliği, doğruluğu adaleti öğretmekle kalmamış, bunların hayata nasıl geçirileceğini yaşayarak göstermişlerdir.

Buna rağmen insanların çoğunluğu, peygam­berlerini ve kendilerine gönderilen dini daima reddetmişlerdir.

Kur'ân-ı Kerîm, Hz. Muhammed'i bu hu­susta şöyle teselli etmektedir: "(Ey Muham­med!) Eğer (onlar) seni yalanlıyorlarsa- (bil~ ki) onlardan önce Nuh, Âd ve Semûd kavmi de yalanlamıştı. İbrahim kavmi, Lût kavmi de (yalanlamıştı). Medyen halkı da (yalanlamış­tı); Mûsâ da yalanlanmıştı. Ben de kâfirlere (yola gelirler diye) mühlet verdim, sonra on­ları yakaladım. (Bak), benim (onları) inkârım nasıl oldu, (nasıl onların nimetlerini mihnete, hayatlarını ölüme çevirdim)!" (22: 42-44). Kaf sûresinde peygamberlerini ve getirdikle­rini reddeden eski milletlerden misaller veri­lir: "Onlardan önce Nûh kavmi, Res halkı ve Semûd (kavmi) de yalanlamıştı. Âd, Fir'avn, Lût'un kardeşleri (yani kavmi), Eyke halkı, Tübbâ kavmi. Bütün bunlar peygamberleri yalanladılar, tehdidimi hak ettiler (azabıma müstehak oldular)." (50: 12-14).

Kur'ân'ın bu âyetleri, Allah'ın peygamberle­rini insanlığa yol göstermeleri için gönderdi­ğini, her kavmin kendilerine gelen rasûlü ve Dini reddettiklerini açıkça göstermektedir. Hep kendi kötü ve bâtıl yollarına sarılmışlar, rasûllerinin şerefli öğretisini kabul etmemiş­lerdi. Bilakis onları alaya almış, peygamber­liklerini yalanlamışlardı. Fakat peygamberler kavimlerini iyiliğe ve adalete çağırmaya de­vam ettiler. Davud ve Süleyman aleyhisselam gibi bazıları âdil ve doğru bir nizam kurmayı başardılar, Allah'ın Dinini uzak ülkelerde başka kavimlere kadar yaydılar. Bütün rasullerin gayesi, insanları bu asîl inanca ve yük­sek hayat yoluna davet etmek idi. Böylece herkes iyilik ve fazilet sahibi olacak, toplum­daki diğer kişilerle beraber yeryüzünde adaletin ve doğruluğun hâkim olduğu bir ni­zam kurabileceklerdi.

İnsanlık adına ne yazık ki, her kavmin çoğun­luğu rasûllerinin bu soylu çağrısını daima reddetmekle kalmayıp, onları bu yoldan alı­koymak, yeryüzünde âdil ve doğru bir nizamın kurulmasını engellemek için ellerinden geleni yaptılar. Hz. Nuh'dan Son Peygamber Hz. Muhammed 'e kadar insanlık tarihinin tamamı peygamberler ile kavimleri -hak ile bâtıl- arasındaki mücadeleyle geçmiştir. Peygamberler hakikate, adalete, doğruluğa daya­nan bir sistem kurmaya çalışmışlar, kavimleri ise onlara daima engel olmuşlardır. Bu yüz­den, tüm insanlık tarihini âdil ve doğru bir sistem kurmak için çalışan Allah'ın rasûlleri ve ümmetleriyle, kavimlerinin içindeki kâfirler arasında sürekli bir mücadele olarak özetlemek pek abartılı olmayacaktır. Hak ve bâtıl arasındaki bu mücadele Kur'ân'da şöyle belirtilir: "Hayır, biz hakkı bâtılın üstüne ata­rız da, onun beynini parçalar, derhal (bâtılın) canı çıkar. Allah'a yakıştırdığınız vasıflardan ötürü vay siz(inhâliniz)e!" (21: 18).

Bu ayet; Hakk'a karşı gelip, zulüm ye kötü­lük üzerine kurulu bir düzeni devam ettirmek isteyenlere bir uyandır. Onlara etraflarına bakmaları ve insanlık tarihinde kavimlerin nasıl birbiri ardına mahvolduklarını görmeleri söylenmektedir. Bu mücadelede bâtılın ömrü uzun olmayacak, çünkü Hakk karşısında uzun süre dayanamayacaktır. Bu dünya sahnesin­den çeşitli kavimler gelip geçmiştir. Âdil ve doğru bir hayat nizamına sahip oldukça var­lıklarını sürdürmüş, bunları yitirip bozulduk­ları anda mahvolmuşlardır. Burada akıl sahip­leri için apaçık bir ders vardır; sistemlerin ya­şamasını ve devam etmesini istiyorlarsa Al­lah'ın Rasûlünü izlemek ve hem şahsî hem de toplumsal hayatta adaleti, doğruluğu, iyiliği tesis etmek zorundadırlar. Böylece bu dünya­nın maddî ve manevî nimetlerini toplayacak, sosyal, siyasî, kültürel sistemlerinin uzun ömürlü olmasını ve âhiretteki hayatlarını ga­rantiye alacaklardır.

İnsanoğlu yaratıldığı vakit ona akıl melekesi ve çevresinden bilgi edinme yeteneği bahşe­dilmiştir. Bu yetenek Allah'ın hususî bir ni­metidir ve insanı mahlûkatın en üstünü yap­ını, hatta meleklerden bile üstün bir mertebe­ye çıkarmıştır.

Âdem'ın evladı arasındaki ilk göze çarpan hadise Kur'ân'da şöyle anlatılmaktadır: "(Ey Muhammedi) Onlara, Âdemin iki oğlunu, gerçek (bir kıssa) olarak oku: Hani her biri bi­rer kurban sunmuşlardı, birininki kabul edil­miş, diğerininki edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen, kabul edilene): 'Seni öldürece­ğim.' demişti. (O da); 'Allah, sadece (azabın­dan) korunanlardan kabul eder.' dedi. 'An-dolsun, eğer sen öldürmek için bana elini uza­tırsan, ben seni öldürmek için sana elimi uzat­mam. Çünkü ben, âlemlerin Rabb'ından kor­karım!" (5: 27-28).

Bu hâdise, o vakitler ortaya çıkmaya başlayan ve insanların zamanının çoğunu ve dikkatini çeken şahsî meselelere çok güzel ve anlamlı bir şekilde işaret etmektedir. İnsan hayatının sosyal ve ekonomik problemlerden uzak ve çok basit olduğu bu ilk devirde bile iyilik ve fazilet esasları güçlü kelimelerle vurgulan­maktadır.

Gerçek şu ki, Âdem'ın iki oğlunun yukar-daki kıssasının merkezini bu husus teşkil et­mektedir.

Bu kıssada belirtilen ikinci temel esas, insan hayatının kutsallığıdır. Bu husus insanın yer­yüzündeki hayatının ta başında Allah tarafın­dan belirtilmiştir. "Bundan dolayı İsrailoğul-lanna şöyle yazdık: 'Kim bir cana kıymamış, ya da yeryüzünde bozgunculuk yapmamış olan bir canı öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de onu(n hayatını kur­tarmak suretiyle) yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur..." (5: 32).

Fakat, insanın tecrübesi artıp ekonomik prob­lemleri ortaya çıktıkça Allah'ın rasûlleri problemlerini çözmüş ve entellektüel gelişimin yanısıra sosyal ve ekonomik yönlerini de göz önünde bulundurarak tevhid inancının özünü öğretmişlerdir.

Âdem'dan sonra gelen İlk büyük peygam­ber Nuh'dır. Kur'ân'da ondan şöyle bahse­dilir: "Andolsun ki biz Nuh'u kendi milletine gönderdik: 'Ben sizin için apaçık bir uyarıcı­yım; Allah'tan başkasına kulluk etmeyin; doğrusu ben hakkınızda can yakıcı bir günün azabından korkuyorum.' dedi." (11: 25-26). A 'râf suresinde ise şöyle buyrulmaktadır "Andolsun ki Nuh'u milletine gönderdik. 'Ey milletim! Allah'a kulluk edin, O'ndan başka tanrımız yoktur: doğrusu sizin için büyük gü­nün azabından korkuyorum.' dedi." (7: 59).

Hayatları henüz karmaşık bir yapı arzetmediği ve ileri kültürlerin güçlükleriyle karşılaş­madıkları için, sahip oldukları İlim ancak ba­sit ihtiyaçlarını karşılayabilecek seviyede idi. Tufan vakti yaklaşınca bir gemi inşa edip her tür hayvandan bir çift gemiye almaları söy­lendi: "Bunun üzerine ona şöyle vahyettik: 'Nezaretimiz altında ve vahyimiz (öğretimi-miz)le o gemiyi yap. Bİzim buyruğumuz ge­lip de tandır kaynaymca (yani işler iyice alev­lenince) her cinsten ikişer çift ve aileni de alıp ona sok. Yalnız onlar içinde aleyhlerine söz geçmiş (azabımıza uğrama hükmü giy­miş) olanları bırak. O zulmedenler hakkında (boş yere) bana yalvarma, (onları kurtarmamı benden isteme, çare yok) onlar, mutlaka bo­ğulacaklardır." (23: 27). Hûd suresinde ise şöyle buyrulmuştur: "Buyruğumuz gelip tan­dırdan sular kaynamağa başlayınca, 'Her cinsten birer çifti ve aleyhine hüküm verilmiş olanın dışında kalan çoluk çocuğunu ve ina­nanları gemiye bindir' dedik. Pek az kimse onunla beraber inanmıştı." (11: 40).

Kur'ân'm bu âyetleri, tüm insan ırkının Nûh'ın üç oğlundan türediğini ifade eden tarih­çilerin ve neseb bilimcilerin (genealogists) te­orilerini reddetmektedir. Bu yanlış teorinin ortaya çıkmasının sebebi, Kitab-ı Mukad-des'te geçen kıssada Tûfan'dan kurtulanlar arasında Nûh, karısı ve üç oğlu dışında kimsenin zikredilmemesiydi (Tekvin: 6: 18; 7: 7 ve 9: 19). Fakat Kur'ân'da bir çok yerde Hz. Nuh ile birlikte, ev ahalisinin yanısıra kavminden az sayıda da olsa insanın kurtul­duğu belirtilmektedir. Dahası, Nuh (2)'dan sonra gelen nesillerin hem onun, hem de ge­miyle kurtulan diğer insanların soyundan gel­diği ortaya konulmaktadır: "Ey Nûh ile bera­ber (gemide) taşıdıklarımızın çocukları, doğ­rusu o (Nûh), çok şükreden bir kuldu (Siz de atanız gibi olun)." (17: 3).

Meryem sûresinde şöyle buyrulmaktadır: "İş­te bunlar; Allah'ın nimet verdiği peygamber­lerden, Âdem neslinden, Nûh ile beraber ge­mide taşıdıklarımızın neslinden; İbrahim ve İsrail (Yâkûb) neslinden, yol gösterdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerden (olan insanlar)dir. Onlara Rahmân'ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı." (19: 58).

Hz. Nûh, kavmi Tûfan'da helak edilmeden önce onları hak yola getirmek için çok uğraş­mıştı. Dış dünyanın basit ve somut gerçekleri karşısında akıllarını kullanarak göklerin ve yeryüzündeki herşeyin yaratıcısı olan Allah'a imanlarını kuvvetlendirmeye çağırmıştı. İnsa­noğlunun entellektüel gelişiminin bu erken devirlerinde bile Nûh çok basit, fakat ikna edici sözlerle dikkatleri dış dünyanın harika­larına yöneltmeye çağırmıştı (71: 13-20).

Allah insanı ilk devirlerde bile etrafındaki ha­rika dünyaya bakmaya teşvik etmişti. Fakat esas gaye, dikkatini Yaratıcısının ihtişam ve azametine çevirmek, böylece O'na inanması­nı ve rasûlleri vasıtasıyle göndermiş olduğu Doğru Yol'u izlemesini sağlamak idi.

Yukardaki âyetlerde Nûh'a "her cinsten ikişer çift al" talimatı verildiği belirtilmekte­dir. O zamanın iktisadî değerleri şehir öncesi ve ihtiyaçları bulunulan yerin tabiatına göre basit olduğundan, her cinsten ikişer çift ala­rak, Tufan sonrası hayatta zorluklarla karşı­laşmamaları tavsiye edilmiştir. Böylelikle, in­sanın hayatım etkileyebilecek her husu...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Peygamber Silsilesi
« Posted on: 18 Nisan 2024, 22:09:53 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Peygamber Silsilesi rüya tabiri,Peygamber Silsilesi mekke canlı, Peygamber Silsilesi kabe canlı yayın, Peygamber Silsilesi Üç boyutlu kuran oku Peygamber Silsilesi kuran ı kerim, Peygamber Silsilesi peygamber kıssaları,Peygamber Silsilesi ilitam ders soruları, Peygamber Silsilesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes