Konu Başlığı: Özet Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 01 Ağustos 2012, 13:11:09 Özet Şüphesiz Hz. Muhammed takva kelimesinin mâna ve kapsamını genişletmiş ve ona insanoğlunun günlük hayatında yansımasını bulan yeni boyutlar getirmiştir. O zamana kadar takva ve zühdün en yüce şekli olarak kabul edilen madde ile haşır neşir olmaktan ve dünyanın fizikî nazlarından kaçınmak şeklindeki geleneksel anlayışı tamamen değiştirmiştir. Aksine, takva ve zühdün dünya nimetlerinden sakınmak yoluyla değil bu nimetlerden İslâm Şeriatı -çerçevesinde ve Allah'ın çizdiği sınırları ihlâl etmeksizin faydalanmakla gerçekleşeceğini vurgulamıştır. Asıl öneme sahip olan gerçek şudur: Kişinin her işi Allah Rızası için ve O'nun Emirlerinin dairesi içinde olmalıdır. Bu gerçekleştirildiği zaman, herkesin sıradan günlük ve dünyevî işleri bile iyilik ve takva amellerine dönüşür. Buna göre. toplumun diğer fertlerine karşı gösterilen basit iyilik, sevgi ve yardım davranışları bile gerçek takva ve fazilete dönüşür. Böylece, Allah Rızası için yapılan her iş faziletli ve takvaya ulaştıran sâlih bir ameldir. Meselâ: Başkalarına güler yüzle muamelede bulunmak; Yollardaki eza ve engel verici şeyleri ortadan kaldırmak; Bir kişiye bir bardak su vermek; Yol göstermek ya da ışık tutmak; Bir kişinin ağır yükünü taşımasına yardımcı olmak; Konuşurken nâzik ve mülayim olmak (Müslim ve Tirmizi); Kişinin kendi ailesine yardım etmesi (Tirmizî); Susamış bir hayvana, köpek, kedi vs. su vermek (Ebu Davud); Kişinin kızlarına (ve oğullarına) iyi bir terbiye vermesi (Ebu Davud); Zorda kalan bütün yaratıklara yardımcı olmak (Ebu Davud); Vasıtaya binmeye ya da yük yerleştirmeye çalışan bir kimseye el uzatmak; İyiliği teşvik, kötülükten sakındırmak (Müslim); (Eşlerin) cinsî isteklerini tatmin etmesi ve kişinin kendi ailesinin maişetini temin etmesi (Müslim) gibi faziletler sâlih ameller arasında sayılır. Bu ve benzeri bütün fiiller, ne kadar küçük ve ayrıntıyla ilgili olursa olsun, toplumun herhangi bir ferdine yardım etmek ve Allah Rızasını kazanmak için yapılıyorsa, İslâm'a göre takva ve fazilet amellerinden sayılırlar; kendi eş ve çocuğunun maişetini temin ve hanımla yakın muhabbet gibi fıtrî olaylar bile bu çerçeve içinde yer alır. Ebu Zer radiyallahû anh rivayet ediyor: "Rasûlullah'in ashabından bazı kimseler Peygamber'e şöyle dediler:'Ey Allah'ın Rasûlü! Zenginler sevaplarla gidiyorlar. Bizim gibi namaz kılıyorlar, bizim gibi oruç tutuyorlar, mallarının fazlasıyla sadaka veriyorlar (Biz fakiriz, bunu yapamıyoruz).' Rasûlullah şöyle cevap verdi: 'Allah size de sadaka vereceğiniz şeyler vermemiş midir? Her bir teşbihinize, tekbirinize, hamdinize, kelime-i tevhidinize sadaka (sevabı) vardır. Her iyiliği emirde, kötülüğü yasaklamada sadaka (sevabı) vardır. Hatta sizden herbirînizin ailesiyle cinsî münasebette bulunmasında bile sadaka (sevabı) vardır.' Dinleyenler, 'Ey Allah'ın Rasûlü! Bizden biri şehevî arzusunu yerine getirince de ona sevap mı olur?' dediler. Peygamber: 'Ne dersiniz, o arzusunu haramla giderseydi ona günah olur muydu? İşte aynen öyle. Eğer o arzusunu helâl ile giderirse ona sevap olur." (Müslim) |