Konu Başlığı: Namaz Vakitleri Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 23 Ağustos 2012, 14:15:14 Namaz Vakitleri Sabah (fecr) namazı ikinci fecirin doğuşu ile güneşin doğuşu arasında kılınır. Öğle (zu-}ıur) namazı güneşin tepe noktasını aşmasından sonra başlar ve yaklaşık üç saat boyunca herhangi bir vakitte kılınabilir. İkindi (asr) namazı öğle namazının bitiminden sonra başlar ve gün batınımdan az öncesine kadar kılınabilir. Akşam (mağrib) namazı gün tam battıktan sonra başlar ve alacakaranlık sona erinceye kadar, yaklaşık bir buçuk saat sonrasına kadar devam eder. Yatsı (ışa) namazı alacakaranlığın kaybolmasıyla birlikte başlar ve tan yeri ağarana dek sürer, fakat gece yarısından önce kılınması tercih edilir. Yukarıda söylediklerimizin ancak ekvator ve tropikal bölgelerde sakıncasızca uygulanabileceği açıktır. Kutuplara doğru çıkılınca, gündüz ile gece arasındaki süre farkı yazdan kışa öylesine değişir ki güneşin hareketleri vakti tayinde çok az yardımcı olur. 90° güney ve kuzey enlemleri üzerinde, iki kutup üzerinde, güneş altı ay boyunca batmaz ve (iki gün dönencesi hariç) altı ay boyunca da doğmaz. Daha aşağıda ise, güneş "gündüz" ve "gece" boyunca batmadan ufuk üzerinde durur. Bu zamanların karşılığı olan kış günlerinde ise, güneş yirmi dört saat boyunca hiç doğmadan ufkun altında kalır. 66° kuzey enlemi üzerinde, 30 Hazi-ran'da güneş saat 03.00'te doğar ve 23.46'da batar. 2 Temmuzda, 03.00'te doğar ve 23.32'de batar, vb. Öyleyse, güneşin batmış hâlde durduğu bu çok kısa süre içinde, gecenin üç vakit namazını, yani akşamı, yatsıyı ve sabahı kılmak mı gerekecek? insanoğlu uzun zamandan beri bu bölgelerden geçmekte, günümüzde buraları çok daha sık ziyaret edilmekte ve giderek buralara daha fazla yerleşilmektedir. Rusya Federasyonu'nun bu bölgelerdeki kamplarında ekseriya çok sayıda Müslüman işçinin bulunduğu biliniyor. Söylemeye hacet yok ki, bu anormal iklimlerde ne gündelik namazlar ne de oruç için güneşin hareketleri takip edilebilir. O yüzden İslâm hukukçuları, böyle bölgelerde güneşin değil, saatin hareketlerinin takip edilmesi gerektiği kanaatine varmış ve bunu tavsiye etmişlerdir. Fakat bir sınır çizgisi tesbit etmek ve normal bölgelerin nerede bittiğine, anormal bölgenin nerede başladığına, ruhsatlardan da yararlanarak, karar vermek gerekiyordu. Aynı şekilde, anormal bölgede uyulacak vakit saatlerinin de belirlenmesi lâzımdı. Muhtelif [halkij Müslüman ülkelerin ulema meclisleri tarafından kabul gören kesin hâl şekli şöyledir: Kur'ân-ı Kerîm; "Allah kimseye gücünün üstünde bir teklifte bulunmaz." ilkesini vazetmiştir (2: 286). Bir başka yerde ise şöyle buyurulur: "Her zorluğun bir kolaylığı vardır; gerçekten, her yokuşun bir inişi vardır!" (94: 5-6). Hz. Peygamber'e gelince, o bunları pekiştirmekle kalmamış, bağlılarından ve temsilcilerinden şunu istemiştir: "Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. İnsanları (dinden) nefret ettirecek işler yapmayın, aksine İnsanlara kardeş muamelesi yapın." Ayrıca Hz. Muhammed kıyametle ilgili bir hadisinde, anormal uzun günler konusundaki soruya aşağıdaki cevabı vermiştir. Bu hadis Müslim, Ebû Dâvud, Tirmİzi, İbnı Mâce ve diğerleri tarafından nakledilmiştir. "Deccâl (kelime anlamı: Büyük Aldatıcı) insanları aldatmak için ortaya çıktığı zaman, yeryüzünde 40 gün kalacaktır. Birinci günü bir yıl, ikinci günü bir ay, üçüncü günü bir hafta gibi uzun olacak ve geri kalan günleri sizinkiler (şimdiki) gibi olacaktır." Bunun üzerine sahabelerinden biri ayağa kalktı ve "Bir yıl gibi uzun olacak günde sadece beş vakit namaz kılmak yetecek mi?" diye sordu. Peygamber, "Hayır, hesaplamak lâzımdır" cevabını verdi. İmâda bulunan o birinci gün burada, kuzey ve güney kutupları üzerinde, 90° enlem üzerinde olup bitene benziyor. İkinci gün 68° kuzey enleminin biraz altında mevcuttur, üçüncü gün ise 66° kuzey enleminin biraz altında bulunmaktadır. Müslüman âlimler, Hz. Peygamber'in az önce andığımız direktiflerine dayanarak, güneşin değil, saatin hareketlerini takip etmeyi emrettiler ve işi kolaylaştırmak için de, 45° enlemler üzerinde uygulanan saat çizelgelerini izlemeyi kararlaştırdılar. Bu saat çizelgeleri sözkonusu enlem ile kutup arasında bulunan bütün ülkeler için geçerli olacaktır. Ekvatorda güneşin doğuş ve batış saatleri her mevsimde aynı kalır. Buna karşılık en büyük istikrarsızlık veya daha ziyade en aşılmaz günlük kutup bölgesinde görülür. Diğer yandan coğrafya bilginleri kutuplardan ekvatora kadar olan kesimi 90° bölerler. O yüzden sınır çizgisi 45° kuzey enlemi ile 45° güney enlemidir. Ekvatorun iki yanında yer alan bu iki enlem arasındaki ekvator ve tropikal ülkelerin sakinleri güneşin mevsimlere göre değişen hareketlerini izleyeceklerdir. Bu bandın ötesinde yaşayan kimseler güneşin yerel doğuş ve batış saatlerini dikkate almaksızın 45° enlemde uygulanan saat çizelgesini takip edeceklerdir. Bu anormal bölgelerde, yazlan güneş halâ pırıl pırıl parlarken orucunu açmak ve kışlan güneş uzun zamandır doğmadığı halde yemek ve içmekten uzak durmak gerekecektir. 45° güney ve 45° kuzey enlemleri üzerindeki bu bölme, teorik olarak yeryüzünü iki eşit parçaya ayırır, fakat pratik olarak yeryüzünün oturulabilir, dörtte üçünden fazlası normal bölgede bulunur. Ayrıca dünya sâkinlerinin en büyük kısmı da buradadır, çünkü bütün Afrika, Hindistan, Okyanusya, Çin'in hemen tamamı, (Kanada ve Arjantin ve Şili'nin uç sınırları hâriç) iki Amerika normal bölgede yer alır. Özellikle belirtelim ki sözkonusu sınır çizgisi Müslümanların bin yıllık alışkanlıklarını etkilememektedir. Zira Hz. Peygamber ve sahabileri zamanında İslâmlaşmış Arabistan, Suriye, Türkiye, Mısır, İspanya, İtalya, Güney Fransa, Irak, İran, Türkistan, Hindistan, Pakistan ve nüfusu kalabalık Malezya ve Endonezya'da oturanların eski alışkanlıklarını değiştirmeleri hiç gerekmiyor. Yapılan bu düzenlemeler, Avrupa'da Bordeaux, Bükreş, Sivastopol üstündeki bölgeleri; Kuzey Amerika'da Halifaks-Portland'ın üstündeki bölgeleri ve güney yarımkürede sadece Arjantin ve Şili'nin küçücük bir kısmı ve Yeni Zelanda'nın güneyindeki birkaç adayı ilgilendirir. Fransa, İngiltere, Almanya, Hollanda, Finlandiya, Kazan ve Kanada Müslüman cemaatleri İslâm hukukunun bu ayarlamasından, Hz. Peygamber'in bazı direktiflerinden çıkarılan bu düzenlemeden faydalanacaklardır. 45° enlemin ötesindeki bu anormal bölgede yer alınıp alınmadığı bir dünya haritasına ilk göz atışta kolayca farkedilecektir. |