> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Mucize Talebi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mucize Talebi  (Okunma Sayısı 617 defa)
07 Ağustos 2012, 16:28:49
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 07 Ağustos 2012, 16:28:49 »



Mucize Talebi

Mekke'li müşrikler Hz. Muhammed'den peygamberliğini destekleyecek mucizeler (âyetler-alâmetler) istediler; ancak onlara Rasûlullah'in vazifesinin onların istedikle­ri şeyleri üretmek değil, insanları Allah'ın yo­luna davet etmek olduğu söylenmiştir. Kaldı ki, kendisinden istenen şeyleri yapmak onun elinde de değildi. Kur'ân-ı Kerîm, müşrikle­rin bu tür mucize taleplerini defalarca redde­derek Kur'ân'dan daha büyük ne gibi bir mu­cize olabileceğini sormuştur: "Onlara bir âyet getirmediğin zaman; '(Öteki âyetleri surdan burdan topladığın gibi) bunu da toplasaydın ya!' derler. De ki: 'Ben, ancak Rabb'imden bana vahyolunana uyuyorum. Bu (Kur'ân), Rabb'inizden gelen basiretler (gönül gözlerini açan nurlar)dır ve inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmettir!" (7: 203). Bu âyet niye mucizeler gösterilmediğini açıkça izah et­mektedir. Birincisi, Peygamber'in bunun üzerinde herhangi bir kontrolü yoktur ve o, talep edildi diye veya insanların ihtiyaç his­settiklerini anladığı için mucizeler yaratabile­cek konumda da değildir. O sadece bir tebliğcidir ve onun vazifesi kendisini gönderen Yü­ce Varlığa ulaştırmada Rehberlik etmektir. İkincisi, Hz. Peygamber, inkarcılara, muci­zeler talep etmek yerine kendilerine gönderi­len Kur'ân'ı ciddî şekilde mütalaa etmelerinin kendileri için daha akıllıca bir iş olacağını söylemektedir (The Meaning of the Qur'an, c. IV, sh. 100).

Bu durum inkarcılara defalarca açık açık izah edilmiştir. Onlar ise hiçbir zaman Kur'ân'ı ve Peygamberin Vazifesini anlama gayreti İçin­de olmadılar; küfür bataklığının içine yuvar­landıkça yuvarlandılar. Hz. Peygamber bu insanların bu ya da şu şekilde İslâm'a girme­lerini çok arzuluyordu. Bu endişe ve arzu içinde, buna bazı âyetlerin (alâmetlerin-mucizelerin) yardımcı olabileceğini düşünüyordu, ancak Allah tarafından ona bu konuda şöyle hitapta bulunuldu: "Eğer onların yüz çevir­mesi sana ağır geldiyse, haydi (yapabilirsen) yerin içine (inebileceğin) bir delik, ya da gö­ğe çıkabileceğin) bir merdiven ara ki onlara bir mucize getiresin. Allah dileseydi, elbette onları hidayet üzerinde toplardı, o hâlde câhillerden olma! Ancak kulak verenler (çağ­rıya) gelir; ölülere gelince Allah onları diril­tir, sonra O'na döndürülürler." (6: 35-36). Hz. Peygamber'e burada onların inkârı kendi­sini üzüyorsa da, onları İslâm'a getirme konusunda bir şey yapamıyacağı söylenmekte­dir: "İnatlan karşısında sabırsızlık gösterme, vazifeni bizim çizdiğimiz yolda ısrarla yerine getirmeye devam et. Eğer bu vazife mucize­lerle yerine getirilecek olsaydı, bunu bizzat kendimiz yapamaz mıydık? Fakat istenilen zihnî ve ahlâkî inkılâbın gerçekleşmesi ve se­nin oluşturmak üzere bir elçi olarak seçildiğin muttaki toplumun kurulması için bu yolun uygun olmadığını biz biliyoruz. Bununla bir­likte, eğer kayıtsızlıklarının ve inkârlarının yol açtığı gönlünün acısına katlanamıyorsan ve kabul edebilecekleri apaçık bir âyetin on­ların zihinlerinde ve gönüllerindeki katılığı kırabileceğini düşünüyorsan, o zaman kendin Öyle bir alâmet/âyet getirmeye uğraş; gücün yeterse yeri del, geç veya göklere çık. Fakat sünnetimizde böyle bir şeye yer olmadığın­dan bu arzunu yerine getirmemizi Biz'den bekleme." Bu, Allah'ın gayesinin tek tek her insanın şu ya da bu şekilde Hidâyet'i kabule zorlanması olmadığını belirtmek içindir. Al­lah'ın iradesi böyle olmuş olsaydı, o zaman insanları melekler gibi, ta doğuştan muttaki ve sâlih olacak şekilde yaratırdı. O vakit de peygamberler ve kitaplar göndermeye gerek kalmazdı (The Meaning of the Qur'an, c. VI, sh. 108).

Rasûlullah'in ve peygamberliğin amacı bu değildi; Allah bunun için insanları Hidâyete eriştirmede Kendi uygun gördüğü yolları uy­gulamaya geçirtmiştir:

"Andolsun biz bu Kur'ân'da insanlara her çe­şit misali türlü biçimlerde anlattık, ama insan­lardan çoğu, inkârda direttiler. Dediler ki: 'Yerden bize kaynaklar fışkırtmadıkça sana inanmayız. Yahut senin hurmalardan ve üzümlerden oluşan bir bahçen olmalı, arala­rından ırmaklar akıtmalısın! Yahut zannetti­ğin gibi üzerimize gökten parçalar düşürmeli-sin, yahut Allah'ı ve melekleri karşımıza ge­tirmelisin (onlar, senin doğru söylediğine şahitlik etmelidirler)! Yahut altın bir evin ol­malı, ya da göğe çıkmalısın. Maamâfih, sen, bizim üzerimize, okuyacağımız bir Kitap indirmedikçe senin (tek basma) göğe çıkmana da İnanmayız!' De ki: '(Bu gibi hayalleri tek­lif etmekten) Rabbimi tenzih ederim! (hâşâ, ben O'na böyle şeyler yapmasını teklif ede­mem.) Ben, sadece elçi ol(arak gönderil)en bir insan değil miyim?" (17: 89-93).

Bu âyet, Peygamber'e inanmaları için on­dan peygamberliğine delil olacak mucizeler isteyen inkarcıların talebini kati suretle red­detmektedir. Eğer Peygamber'in iddiasının sahihliği hakkında gerçekten ve samimi ola­rak bir hüküm vermek istiyorlarsa O'nun Tebliğinin muhtevasına bakarak bir hükme varmalıydılar. Eğer bu tebliğin Hakikate da­yandığına ve tamamıyla akılcı olduğuna ikna olduysalar onu saçma sapan isteklerde bulun­madan kabul etmeli İdiler. Diğer yandan, on­da herhangi bir eksiklik bulurlarsa onu red-detsinlerdi. Eğer iddialarının doğru olup ol­madığını denemek istiyor İdiyseler, Hz. Pey­gamber'in bir insan olarak davranışına, ahlâkına ve dâvetine bakarak hükmedebilirlerdi. Bunları yapmak yerine, ondan yerden kaynaklar fışkırtmasını veya göğü parça par­ça üstlerine düşürmesini istemeleri saçmalık değil midir? Peygamberlikle bu gibi şeyler arasında acaba ne gibi bir ilgi ve bağ vardır? (The Meaning ofthe Qur'an, c. VI, sh. 167-168).

Kur'ân bu delilini Bakara sûresinde, şu şekil­de tekrar etmektedir: "Bilmeyenler dediler ki: 'Allah bizimle konuşmalı, ya da bize bir âyet (mucize) gelmeli değil miydi?' Onlardan ön­cekiler de onların dedikleri gibi demişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri apaçık gösterdik. Doğrusu Biz seni, hak ile, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Cehennem halkın­dan sen sorumlu değilsin." (2: 118-119). Bu âyetlerde, Kur'ân, inkarcılardan gözlerini açıp, dikkatle bakmalarım istemiştir; bu tak­dirde Hz. Peygamber'in şahsında en parlak âyeti (mucizeyi) göreceklerdir. Onun bütün iffetli ve asıl hayatı onların arasında geçmiştir ki, bu bile tek başına onun Allah'ın peygam­beri olduğunun açık delili (âyeti)dîr. Bunun İçin onların başka bir delile (âyete, mucizeye) ihtiyaçları yoktur (The Meaning of the Qur'an, c. I, sh. 106-107).

Daha sonra Rad sûresinde şu âyeti görmekte­yiz: "İnkâr edenler diyorlar ki: 'Ona Rabb'in-den bir âyet (mucize) indirilmeli değil miy­di?' Sen ancak bir uyarıcısın, her toplumun bir yol göstericisi vardır." (13: 7). Burada inkarcıların zihniyetine işaret edilmiştir. On­lara göre Hz. Muhammed'in doğruluğuna hükmetmeleri için tek geçerli ölçü onun mu­cize gerçekleştirmesiydi. Çünkü onlar onun öğretilerini akılcı münazara yoluyla değerlen­dirmeyi değil, peygamberliğine delil olarak mucize istiyorlardı. Onlara bu mantıksız is­tekleri ile ilgili doğrudan bir cevap verilmedi, ancak onların mucize taleplerine aldırış et­meksizin vazifesini sürdüren Hz. Muhammed vasıtasıyla dolaylı bir cevap verildi. Çünkü inkarcıların akıbetinin ne olacağı onun vazi­fesi ile ilgili bir şey değildi.

En'am sûresi bu konuya şöyle değinmekte­dir: "Dediler ki: 'Rabb'inden bir mucize indi­rilmeli değil miydi?' De ki: 'Şüphesiz Allah bir mucize indirmeye Kadirdir, fakat çokları bilmezler." (6: 37). Bu âyet Allah'ın pey­gamberine niçin mucizeler göndermediğini izah etmektedir. Bu, Allah buna muktedir olmadığı için değildir, ancak bunda onların an­layamadıkları Allah'ın Hikmeti vardır, bu sûrenin diğer âyetlerinde açıklandığı üzere (6: 8-9), eğer Allah onlara mucizeler gönde­rirse artık doğru yola dönmeleri için mühlet tanımayacaktır. İkincisi, Allah insanları muci­ze ve benzeri yollarla İslâm'a girmeye zorla­maz, ancak Tebliğini kendi arzularıyla kabul veya reddedecekleri sabit bir imtihan süresi verir. Üçüncüsü, Allah, bu dünya şartlarına uygun olarak onlara bahşetmiş olduğu muhakeme ve anlayış kabiliyetleri vasıtasıyla inan­malarını istemektedir. O imtihan dönemi bit­meden önce mucizeler yoluyla Gayb'ın kapı­larını açmak niyetinde değildir. (The Mea­ning of the Qur'an, c. VI, sh. 98-99). Bu du­rum Bakara süresinde açıkça belirtilmiştir: "Onlar, bulut gölgeleri içinde, Allah'ın azabının ve meleklerin tepelerine İnip işin bit­mesini mi bekliyorlar? Bütün işler Allah'a dö­necektir." (2: 210).

Bu âyet Allah'ın elçileri ve onların vazifeleri ile ilgili temel Hakikati açıklamaktadır: Allah insanı, bir imtihandan geçmesi için bu dünya­ya göndermiştir. O, rasûlleri vasıtasıyla Hakk'ı (İslâm'ı) vahyetmiş ve insana bu ger­çeğe inanma veya inanmama, inandıktan son­ra ona teslim olma veya olmama hürriyetini vermiştir. O, hakikati insandan gizli tutar ve gönderdiği elçiler, kitaplara ve peygamberle­rin gösterdiği âyetler (mucizeler-belgeler) ışı­ğında, o gerçeği, mantığım ve aklını kullana­rak değerlendirip hüküm vermeyi insana bıra­kır. Allah, hakkı hiçbir zaman herkesin kayıt­sız şartsız kabul edeceği bir şekilde çırılçıplak gözler önüne sermez; çünkü, o zaman imtihan diye bir şey sözkonusu olamaz ve başarı veya başarısızlık kavramları manâlarını kaybeder­ler. Bundan dolayı Allah insanları şöyle uyar­maktadır: "Allah'ın melekleri ile birlikte tüm azameti ile önünüze çıkacağı günü bekleme­yin. O zaman sizin için azâb mühürle onay­lanmış olacak ve hiçbir şansınız da olmaya­caktır. O zaman iman ve itaat etmenin hiç bir anlamı kalmayacaktır. İman ancak, gerçek, si­zin duyularınızdan gizli igayb) iken ve siz aklınız ile muhakeme edip, hiçbir zorlama ol­maksızın onu kabul ederek ahlakî seviyenizi gösterdiğinizde değer kazanır. Allah'ı, istiva ettiği Arş'ta gözlerinizle görüp, yerde ve gök­te görevli melekleri müşahade ettiğiniz ve kendiniz...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mucize Talebi
« Posted on: 25 Nisan 2024, 13:21:15 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mucize Talebi rüya tabiri,Mucize Talebi mekke canlı, Mucize Talebi kabe canlı yayın, Mucize Talebi Üç boyutlu kuran oku Mucize Talebi kuran ı kerim, Mucize Talebi peygamber kıssaları,Mucize Talebi ilitam ders soruları, Mucize Talebiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes