๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 29 Temmuz 2012, 12:19:53



Konu Başlığı: Misyon Din İçin Gereklidir
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 29 Temmuz 2012, 12:19:53
Misyon, Din İçin Gereklidir

Akla hitab eden hiçbir din daveti gözardı ede­mez. Daveti gözardı etmek, din tarafından doğru olduğu iddia edilen şeye diğer insanla­rın da katılmasını istememek demektir. Bu katılımı istememek ise, neyin iyi ve doğru ol­duğu ve neyin olmadığı hakkında bir iddia or­taya atıldığında ya bu iddia hakkında ciddî ol­mamak ya da iddianın tamamen sübjektif, partikularist (özel) veya rölatif ve sonuçta onu ileri sürenlerden başka kimseye uygun olmadığını söylemek anlamına gelir. Açıkça bu, kabileciliğin, dinî rölativizmin, ırkçılığın ve dar görüşlülüğün en uç şeklidir. Diğer ko­nularda olduğu gibi dinde de izafiyet diğer görüşler ve iddialar tarafından etkilenmeye karşı dini zayıf düşürür. Hatta en kabileci ve ırkçı dinler dahi kendi mensupları arasında bile tutunabilmek için bunu aşmak zorunda­dırlar. Rölativizm, bir "iddianın yalnızca mensubu için doğru ve diğer iddiaların ise diğerleri için doğru olabileceği" anlamına gelir. Fakat dinler, hayat ve ölüm; geçmiş, bugün ve gelecek; dünya ve yaratılış; fazilet ve ahlâksızlık; mutluluk ve mutsuzluk; bilgi ve doğruluk hakkında çok önemli iddialarda bu­lunurlar. Bu iddialar kendilerini öne sürenler tarafından gereksiz ilân edilirlerse o zaman iddianın ciddiyeti şüphelidir. Daha da önemli­si iddianın tamamen tarafsız bir biçimde ya­pılmış olduğu düşüncesidir. Bu durumda, bir­birine ters fikirleri yanyana koymak, onların doğruluğunu iddia etmek ve onların birbirle­riyle çelişmelerini sonsuza dek uzlaşamaz olarak görmek anlamına gelir. Dinî rölativis-tin kendi iddialarını indirgediği böyle bir du­rum tabii olarak yalnızca orta seviyede bir zekânın kabul edebileceği bir durumdur. Bi­raz zekâya sahip bir kafa böyle bir iddiaya karşı çıkar, çünkü doğru, tabii olarak bunun dışındadır. Elbette her insan gibi din adamı da bir hipotez cümlesi, doğruluğu şüpheli olan, sınırlı bir uygulanabilirliği ya da geçerliği olan ya da kesin olmayan bir önerme söyleye­bilir. Fakat dinde, özellikle inancın temel esasları sözkonusu olduğunda bütün gücü, ev­renselliği ve farklılığı ile gerçek hakkında ka­çamak sözler söylenemez. Ancak, iddialarının doğruluğu hakkında ikna olan kişiler de bu iddiaları bozulmaktan korumalı ve böylece kendi doğrusuna inanmayanları ikna etme gö­revine katılmalıdır. Bu da misyonun zihnî yö­nüdür.

İslâm gerçekten de misyoner bir dindir. Belki bu yönüyle diğerlerinden biraz daha öndedir, çünkü öne sürdüğü iddialar kritik ve rasyo­neldir. Ek olarak İslâm son din olduğunu id­dia eder; bütün dinlerin, özellikle kendisinden önce gelen ve aynı dinî gelenek üzere bulu­nan Musevilik ve Hıristiyanlığın son reformu olduğunu söyler. Açıkça iddiaları diğer dinle­rin tersi yöndedir. Anlaşılır bir ifadeyle konu­şursak, neticede, İslâm'ın misyonu onun tas­dik ettiklerinin ve reddettiklerinin zaruri bir devamıdır. Herkes bu konuda Müslümanla yarışabilir; Müslüman da epistemolojik ola­rak İslâm'ın önermelerinin doğruluğunu ispat­lamaya ve kendisiyle tartışanın muvafakatini kazanmaya mecburdur.