๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 25 Haziran 2012, 19:16:20



Konu Başlığı: Meymûne
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 25 Haziran 2012, 19:16:20
11- Meymûne

İslam'dan önceki cahiliyye devrinde Mes'ud b.Amr'üs Sekâfi ile evli idi. Ondan ayrılınca Ebu Rühm b.Abddu'Uzza ile evlenmiş, onun ölümü ile de dul kalmıştı. Meymûne, Abbas'ın hanımı Ümmül Fadl ile Cafer'in hanımı Esma binti Umeys'in kız kardeşidir. Asıl ismi Berre iken, Peygamber, onu Meymûne'ye çevir­miştir, o, Sa'saa kabilesinden Hâris'in kızıdır.

Hz.Abbas, Meymûne'yi Peyamber'e övmüş, Peygamber da hicretin 5.yılında Umre için Medine'den yola çıkmadan önce Ebu Râfi ile ensardan Evs b. Havli'yi Mekke'ye dünürlüğe göndermişti Peygamber, umre için yola çıkıp Cuhfe mevkiinde Abbas ile buluştuğunda, Abbas: "Ya Rasulullah! Meymûne binti Haris dul kaldı. Onu kendin zevceliğe alsan olmaz mı?" diye teklifte bulunmuştu.

Meymûne, Peygamber'ın kendisine talip ol­duğu haberini aldığı sırada deve üzerinde idi ve: "Deve de, üzerindeki de Allah'ın Rasulü'nündür!" dedi. (İbni Kesîr). Gereğinin yapılmasını da kızkardeşi Ümmül Fadl'a, o da kocası Abbas'a bıraktı. Bunun üzerine Abbas, Peygamberden dört yüz dirhem mehir ala­rak Meymûne' yi Peygamber 'e nikahladı.

Peygamber'ın evliliklerinin sebeplerinde görüleceği gibi, Meymûne ile evliliğindeki maksadın sosyal ve siyasi boyutu vardı. Onun amcası ve bir çok yakınlarının düşmanlıklarını zayıflatmak ve muhabbetlerini celbetmek bu amaçlardan sayılabilir.

Umretül'kaza'yi tamamlayıp Mekke'de üç gün kaldıktan sonra Peygamber Medine'ye dönüşünde Ten'im mevkiine yakın Şerif de Meymûne ile evlendi. İbni Abbas'dari gelen ri­vayete göre, Peygamber Meymûne'yi ihramlı iken Mekke'de nikah edip,ihramdan çıktıktan sonra da (Şerif de) zifaf olmuştur. (Buharî). Ümmü Habibe ve Meymûne ile yapı­lan bu evliliklerin, Kureyş kâfirlerini İslam'a yakm etmek ve düşmanlıklarını köreltmek için yapıldığını söyleyebiliriz. Böylece Mekkelilerin, Hz. Muhammed'ın düşmanları ol­madığını, sadece iyiliklerini ve hayırlarını iste­yen yegane bir kişi olduğunu görmeleri isten­di.

Peygamber Mekke'de üç gün kalmıştı. Hudeybiye anlaşmasına göre kalacağı üç gün dol­muştu. Sürenin bittiğini hatırlatmak için gelen Kureyş temsilcilerine Peygamber şöyle de­di: "Sizden bir kadım nikahladım. Onunla ev­lenme törenini yapana kadar kalmamızda size bir mahzur gelmez. Evlenme törenini aranızda yapsam,siz de düğün ziyafetimde-bulunsanız..." Kureyş temsilcileri: "Senin düğün yemeğinde bulunmak bize gerekmez. Hemen çık, git artık yanımızdan!" dediler.

Peygamber: "Müslümanlardan hiç kimse bu­rada akşamlamayacak, yola çıkacaktır!" diye ashabına duyurdu. Ve Mekke'den çıktılar. Pey­gamber, Ebu Râfi'i, Meymûne'nin göç hazırlığına yardımcı olmak ve onu getirmekle görevlendirdi. Ebu Rafı, akşama kadar Meymûne'nin işiyle uğraştı ve ardından yola çıkarak altı-yedi mil mesafedeki Serif mahallinde ko­naklamış olan Müslümanlara kavuştular. Böylece Meymûne'nin Mekke'de yapılamayan evlenme töreni burada yapıldı.

Meymûne'nin, Peygamber ile dört yıllık be­raberlikleri boyunca rivayet ettiği hadislerin sayısı 46'dır. peygamber'den bildirdiği bir hadisde şöyle demiştir: "Bazı kere öyle olurdu ki, ben hayız bulunur, namaz kılmazdım da Nebiyy-i Ekrem hasır seccadeleri üzerinde na­maz kılarlarken secdegâhlarının hizasında uzanmış bulunurdum. Secde buyurdukları vakit elbiselerinin bazi yerleri bana dokunurdu. "Hayız'ın necis olmadığını benzer rivayetîeriyle bizlere aktarmaktadır. (Buharî). Bir seferinde Meymûne, kızkardeşinİn oğlu İbni Abbas'ı saç lan karmakarışık, üzgün bir hâlde gördü de "Bu hâl nedir oğlum?" diye sordu. O da;" Saçlarımı Ümmü Ömer (hanımı) tarardı. Fakat şimdi o hayız hâlinde." dedi. Meymûne: "Oğlum! Hayızın elle ne ilgisi var? Hz. Peygamber, biz hayızh iken yanımıza gelir ve bize yaslanarak Kur'an okurdu. Hatta bir ara ben o hâlde iken mescide girip hasır sermiştim." diye cevap ve­rerek hayızın necis olmadığına dair Peygamber'den misâl vermiş oldu. (Müsned).

Peygamber'in sünnetine riayet etmekte Meymûne çok titizdi. Yine bir keresinde İbni Abbas'ın, hayız döneminde hanımından ayrı yattığını duymuş ve onlara şöyle haber göndermisti: "Siz neden Rasulullah'ın yolundan bu kadar kaçmıyorsunuz? O, her zaman -hayızlı dönemlerimizde bile- bizim yatağımızda uyur, istirahat ederdi." (Müsned).

Meymûne hayırsever bir kadındı, köleleri âzad etmeyi çok isterdi,her fırsatta da bu arzusunu gerçekleştirirdi. Peygamber: "Allah seni bu hayrından dolayı mükâfatlandırsın." diye dua etti. (Müsned). Meymûne bazen borç para alır­dı. Bir seferinde büyük bir meblağ borçlandı. Ona: "Ey Ümmü'-Mü'minin! Ne cesaretle borçlanıyorsun? Bunu nasıl geri ödeyeceksin?" diye sordular. Meymûne İse Peygamber'ın şu sözünü nakletti: "Borcunu ödemek niyyetin-de bulunan hiç bir kul yoktur ki, ona Allah Azze ve Celle tarafından yardım olunmasın." (Müsned ve Buharî).

Meymûne, Peygamber ile evlendiği yer olan Şerif'de hicretin 51.yılında bir Hacc dönüşünde vefat etti Cenaze namazını Abdullah b. Abbas kıldırdı, Sa'ad'a göre, vefat tarihi h. 61 Mir.

Peygamber (S)'in onbir hanımı bunlardı. İkisi O'nun hayatında vefat etti. Bu hanımlar Hatice ve Zeyneb binti Huzeyme idi. On bir hanımın­dan dul olanların sayısı dokuz idi. Zevce sayısını dört ile sınırlayan âyet nazil olduğunda dokuz zevce ile aile hayatım sürdürmekteydi. (Hicretin 8 veya 9. yılları). En son evliliğini gerçekleştirdiği sene hicretin 7. yılıydı.

Dört zevce sayısı ile ilgili âyet 8 veya 9. hicrî yılda inince, aralarından beşini çıkarma konusunda anlaşmalarını hanimlanndan istedi ise de onlar razı olmayıp bu teklifi reddettiler. İnen ayete göre Rasulullah, sadece dördü ile fiilen evlilik ilişkilerini sürdürme durumunda kaldı. Böylece diğer beş hanımı,onunla hukuken ni­kahlı durumlarını devam ettirdiler ki,bunlar arasında en genç hanımları olan Safiyye ve Cuveyriyye de bulunmaktaydı.

Rasulullah'ın bütün hanımları, o gün ve bugün müslumanların valideleri {Ummühâtu'l-Mu'minin) durumundadırlar. (33:6). Yani, boşansalar veya Rasulullah'ın son nefesin­den sonra dahi, onlarla müslümanların izdivacı hukuken mümkün değildir ve öyle de olmuştur; (33:53)