๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 27 Mayıs 2012, 22:10:19



Konu Başlığı: Medinede Yahudilerle Yapılan Antlaşma
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 27 Mayıs 2012, 22:10:19
Medine'de Yahudilerle Yapılan Antlaşma

Rasulullah'ın yaptığı en önemli antlaşma Medineli yahudilerle imzaladığıdır. Bu sade­ce bir antlaşma değildir, Rasul adına bir beyanattır. Antlaşma hem lider ve idareci olarak Rasulullah'ın, hem de Medine İs­lâm Devleti' nin merkezi otoritesinin sürekli oluşmasını sağladı. Aynı zamanda ülkenin tek hukuk ve tek hukukî otorite ile yöneti­mini meydana getirdi. Bu antlaşmanın temel maddeleri şunlardır:

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.

1- Bu kitap (yazı), Allah'ın peygamberi Mu­hammed tarafından Kureyşli ve Yesribli müslümanlar ve bunlara tâbi olanlarla, yine onlara sonradan katılanlar ve on­larla birlikte cihad edenler arasındaki ilişkileri düzenlemek için tanzim olun­muştur.

2- İşte bunlar, diğer insanlardan ayrı bir ümmet (camia) teşkil ederler.

3- Kureyşli muhacirler, kendi aralarında âdet olduğu veçhile kan diyetlerini ve sa­vaş esirlerinin fidyesini müminler arasın­da makul bilinen esaslara ve adalet te­meline göre ödemeye iştirak edecekler­dir.

4- Benî Avf'lar kendi aralarında âdet oldu­ğu veçhile evvelki şekiller altında kan di­yetlerini ödemeye iştirak edecekler. Ve müslümanların teşkil ettiği harp esirle­rinin fidye-ı necatını müminler arasında iyi ve makul bilinen kaidelere ve adalet esaslarına göre Ödemeye katılacaklardır.

5-8- Benî Sâideler, Benî Harisler, Benû Cü-semler ve Benî Neccârlar aynı şekilde davranacaklardır.

9-11- Benî Amr b. Avf'lar, Benî Nebit'ler ve Benu Evs'ler de benzer şekildedir.

12-  Müminler kendi aralarında malî mesu­liyet altında olanların fidye-i necatları­nı ve kan diyetini borçlarını ödeyip, on­ları bu durumda bırakmayacaklardır.

13-  Hiçbir mümin diğer bir müminin rıza­sına muhalif anlaşma yapmayacaktır.

14- Takva sahibi müminler, kendi araların­da ahlâksızlık, husumet, kötülük ve ada­letsizlik çıkarmak isteyenlere karşı ola­caklar ve bu kimse onlardan birinin ev­ladı bile olsa hepsinin elleri onun aley­hine kalkacaktır.

15-  Hiçbir mümin, bir kâfir yüzünden bir mümini Öldüremez: Bir mümin aleyhi­ne bir kâfire yardım edemez.

16. Allah'ın zimmeti (himaye ve teminatı) bir  tektir. Müminlerin en ehemmiyetsizlerin­den birinin himayesi onların hepsi için hüküm ifade eder. Zira, müminler diğer insanlardan ayrı olarak birbirlerinin mevlâsi (dostu, kardeşi) dırler.

17- Yahudilerden bize tâbi olanlar yardım ve eşitliği hak kazanırlar, zulme uğramaz­lar, düşmanlarına yardım da edilmez.

18-  Müminler arasında sulh tektir, bölün­mezdir. Müminler Allah'ın yolunda sa­vaşırken hiçbir mümin ayrı bir barış an­laşması yapamaz.

19-  Şartlar (bütün sulh antlaşmalarında) herkes için âdil ve eşit olmalıdır.

20-  Harbe iştirak eden bütün (askerî) birlik­ler birbirleri ile münavebe edeceklerdir.

21-  Müminler birbirlerinin Allah yolunda akan kanlarının intikamını alacaklardır. Takva sahibi müminler en iyi ve en doğ­ru yol üzerinde bulunanlardır.

22-Hiçbir müşrik, bir Kureyşlinin mal ve ca­nını himaye altına alamaz ve bir mümi­ne karşı onunla ittifak edemez.

23-  Herhangi bir kimse haksız yere bir mü­minin ölümüne sebep olur da maktulun velisi rıza göstermezse, kısas hükümle­rine tâbi olur, Bu durumda bütün mü­minler bir kişi gibi ona karşı olurlar, an­cak bunlara sadece bu kaidelerin tatbi­ki için harekette bulunmak helâl olur.

24-  Bu sahife (yazı)de bulunanları kabul eden, Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanan bir mümin için katile yardım etmesi ve onu barındırması helâl değildir. Allan­ın gazabı ve laneti kıyamet gününde ona yardım eden ve sığınacak yer sağlayan kimse üzerine olacaktır, ondan ne bir fidye, ne de bir tövbe kabul olunacaktır.

25- Üzerinde ihtilâfa düştüğünüz herhangi bir şey (karar için) Allah'a ve Rasulü'ne götürülecektir.

26- Yahudiler, müminler lehine savaşa devam ettikleri müddetçe, savaş masraflarına iş­tirak edeceklerdir.

27- Benî Avf yahudileri müminlerle birlikte bir toplulukturlar. Yahudilerin dinleri kendilerine, müminlerin dinleri kendile-rinedir. Buna bizzat kendileri ve mevlâ­ları dahildir. Yalnız, kim ki haksız bir fiil irtikap eder veya bir cürüm işlerse, o sa­dece kendine ve aile efradına zarar ver­miş olacaktır.

28-35- Bu madde Benî Neccâr, Benî Haris, Benî Sâide, Benî Cüşem, Benî Evs, Benî Sa'lebe ve Benî Sa'lebe'nin bir kolu olan Benî Ceğne ve Benî Şüteybe'ye de aynen uygulanacaktır.

36- Sadakat, ihanete karşı bir korunmadır. Sa'lebe'nin mevlâları da Sa'labeler gibi mütalâa olunacaktır. Yahudilerin yakın dostları da bizzat yahudîler gibi kabul edilecektir.

37- İnananlardan hiç kimse Muhammed'in izni olmaksızın savaşa çıkmayacak­tır. Rasul de bir yaranın intikamının alın­masını engellemeyecektir.

38-  Kendisine zulüm etmedikçe bir kimseyi öldüren, kendisini ve ailesini öldürmüş demektir.

39- (Bir harp vukuunda) yahudilerin masraf­ları kendi üzerlerinedir. Müslümanların-ki de kendi üzerlerine.

40-  Bu belgede yer alan kimselerle savaşan­lara karşı onlar aralarında yardımlaşa-caklardır.

41- Onlar karşılıklı danışma ve dayanışma­da bulunmaya çalışacaklardır. Sadakat, ihanete karşı bir korunmadır.

42- Kişi müttefiklerinin yanlışlıklarından so­rumlu değildir.

43-  Zulmedene yardım edilmeyecektir.

44- Yahudiler, müslümanlarla birlikte harp ederken savaş bitene kadar masraflarını kendileri yüklenecektir.

45- Bu belgede yer alan kişiler için Yesrib Va­disi mukaddes bir yerdir.

46-  Himaye altındaki yabancı(lar) haksızlık yapmadıkça, cürüm işlemedikçe bizzat himaye eden gibidir.

47- Bu sahifede gösterilen kişiler arasında muhtemelen çatışmaya yol açacak anlaş­mazlık veya zıtlık oluştuğunda mesele Allah'a ve Rasulü Muhammed'e götürül­melidir. Allah bu belgeye en iyi ve en kuvvetli riayet edenlerle beraberdir.

48- Ne Kureyşüler ve ne de onlara yardım edecek olanlar, himaye altına alınmaya­caklardır.

49- Antlaşma yapan taraflar, Yesrib'e saldı­rı halinde birbirlerine yardımcı olacak­lardır.

50- Şayet yahudiler (müslümanlar tarafın­dan) bir sulh akdine katılmaya davet olu-nurlarsa iştirak etmelidirler ve onlar ay­nı şeyi müslümanlardan isterlerse mü­minlere karşı aynı hakka sahip olacak­lardır. Din hususunda girişilen savaş hal­leri müstesnadır.

51- Her bir kişi ait olduğu taraftaki hissesin­den sorumludur. Evs yahudileri ve dost­ları bu belgede bulunan kimselerle aynı haklara sahiptirler. Sadakat, ihanete kar­şı korunmadır. Kazanan kendi nefsi için kazanmıştır.

52- Allah bu belgeyi uygun görür. Bu yazı haksız ve cürüm işleyen kişi ile ceza arasına engelleyici olarak girmez. Haksız ve zalim olmadıkça savaşa çıkan da, Medi­ne'de kalan da emniyette olur. Allah iyi­nin ve takvalı kişilerin koruyucusudur. Muhammed Allah'ın Rasulü'dür.

Bu antlaşma Medine şehrinin siyasî yapısın­da köklü değişiklikler yapıp, ona yeni bir kimlik kazandıran tarihî bir belgedir. Bu bel­genin temel başarıları aşağıda özetlenmiştir.

1- Belgede yer alan taraflara kesin haklar ve görevler verdi. Müminler (ensar ve muhaci-rûn), yahudiler, onların müttefikleri ve yar­dımcıları hepsi bu haklardan eşit olarak pay aldı. Bu yönüyle belge, Medine ve civar böl­ge insanlarının hak ve sorumluluklarını tescil etmektedir.

2- Medine ve civar bölgede, Medine merkez yönetiminin etkinliğini kurdu.

3- Rasulullah @, bu andan sonra Medine halkının, yahudiler de dahil, tartışmasız yö­neticisi ve lideri olarak tanınıyordu. Yasama, yürütme ve yargı yetkilerini elinde tutuyor ve her hususta nihai otorite oluyordu.

4- Yahudiler, Peygamber'ı yalnızca hü­kümran olarak kabul etmiyorlar, aynı za­manda Medine'yi de Mekke gibi kutsal bir şehir olarak tasdik ediyorlardı. Rasul'ın hukukî hususlarda nihaî otoriterliğini kabul ediyorlar ve onun kararları hepsi tarafından kabul görüyordu.

5- Bu belge, politikaya asîl bir muhteva yük-lüyordu. Bütün materyalist ve seküler yak­laşımlara karşı olarak politikaya ahlâk disip­linini getiriyordu. Allah tüm otorite ve hu­kukun kaynağı, Muhammed da, O'nun Rasulü ve kulu olarak tanınıyordu.

6- Ülkede kanunun hakimiyetini sağladı. Tek olan o kanun ki sınıfları, inançları, ırkları ve renklerine bakılmaksızın herkese uygulan­dı. Muhammed'ın şahsı bile bundan ayrı değildi. Herhangi bir şekilde kanuna müdahale kesinlikle yasaklandı. Müminler, yahu­diler ve diğerlerine kanun önünde aynı bi­çimde muamele edilip, bir ayırıma gidilmedi.

7- Heterojen ve çok uluslu nitelikteki toplum yapısından bir toplum oluşturulması diğer köklü bir atılım idi. Dünyanın geri kalan kıs­mına karşı müslümanlar, yahudiler ve müt­tefikleri tek hukuk ve tek otorite ile tek top­lum olarak birbirlerine kenetlendiler. Böylece birlik duygusu Medine halkının arasında vahdet ve dayanışma ruhunu olgunlaştırıp düşmanlara karşı sarsılmaz bir yapı oluştur­malarını sağladı.

8- Savaş durumunda Rasulullah'ın müt­tefik kuvvetlerin baş komutanı olarak kabul edilmesini sağladı.

9- Herkese eşitlik, hareket özgürlüğü kazan­dırıp, onları insan kardeşliği bağı altında bir araya topladı. Onları eşit seviyeye getirdi; en­sar ve muhacirûn, yahudiler ve müttefikleri siyasî ve kültürel olarak eşitti.

10- Savaş ve barış meselesini Medine merke­zî otoritesininin temel meselesi yaptı, diğer bir ifadeyle başka bir kavme yahut otoriteye karşı savaş ilân etmek veya onlarla barış yap­mak yetkisi bütünüyle Rasulullah'a veril­di. Yahudiler ya da diğerleri herhangi bir dış güçle ittifaka girmek, yahut onlara savaş ilân etmek yetki ve gücüne sahip değillerdi.

11- Askerî hizmet mecburî kılındı; her yurt­taşın katılması gerekmekte idi.

12- Bollukta ve musibette olduğu kadar, sa­vaş ve barışta da müslüman ve yahudilerin birbirlerine yardımcı olmaları zorunlu kılı­nıyordu.

13- Tüm hukuki işlemlerde Rasulullah'ın kararı nihaî ve kesindi.

14- İntikam peşinde koşma yetkisi fertlerden merkezî yönetime aktarılıyordu. Fertler ar­tık bundan sonra kanunları kendileri uygulamaya kalkışmayacaklar, merkezî yönetime gitmek zorunda kalacaklardı.

15- Belgede yer alan taraflara Kureyşlilere yardım etmek veya himaye sağlamak yasak­landı. Ancak antlaşmanın bu hususu yahu-dilerce uygulanmadı. (Dr. Muhammed Ha-midullah, 'The First Written Constitution İn the World\ s. 12-30).

Rasulullah İslâm Devleti'nde barış ve ni­zamın devamı için Arabistan'ın çeşitli müslüman kabileleri ile de antlaşmalar yapmış­tır ki, bunlardan bazıları aşağıda gösterilmiş­tir.