> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Maneviyatın Seviyesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Maneviyatın Seviyesi  (Okunma Sayısı 704 defa)
19 Mayıs 2012, 15:37:47
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 19 Mayıs 2012, 15:37:47 »



Maneviyatın Seviyesi

Yaptıkları savaşlarda, Rasulullah  ve ashabına zaferler kazandıran, onların hâlis şevk ve kararlılıklarıydı. Rasulullah @, düşman­larının kuvvetlerine nazaran kendilerinin sa­yıca azlığının tamamen bilincindeydi. Her yönden üzerlerine yürüyen düşmanlarla ku­şatılmışlardı ve hatta yahudilerin düşmanca ve haince faaliyetleri nedeniyle Medine Şeh­ri içinde bile güvenlikte değildi. Sayıca Ku-reyş ve Medine'nin yahudî Arap kabileleriy-le karşılaştırılamayacak kadar azdılar; silah ve savaş aracı yönünden vaziyetleri de halâ çok kötüydü. Bütün bu faktörleri, insan fak­törünün sonuna kadar değerlendirme imkân­ları üzerine inşa etmeye karar vercli. Şu hu­sus ortadadır ki her şey nihayet savaş alanın­da çarpışacak olan adamların niteliği, şah­siyeti ve maneviyatına bağlıdır. Rasulullah , tevhid akidesi ile adamlarına itimat aşı­ladı ve onlara gerçekleştirecekleri en yüce, en ulvî gayeyi kazandırdı, herhangi bir maddî menfaat kazanma değil, Allah'ın rızasını ka­zanma gayesini. Bu, onun ashabına, karşı­larında hiçbir dünyevî gücün dayanamaya­cağı bir cesaret, şevk ve kararlılık bahşetti. Sekiz yıllık bir süre zarfında, nihaî zafer ka­zanılıncaya kadar, yollarına çıkan her kuv­vet tamamen yenilgiye uğratılıp çökertildi. Bütün Arap kuvvetleri, Kureyş, diğer kabile savaşçıları ve yahudiler altedildi ve yenilgiye uğratıldı.

Barışta ve savaşta Rasulullah 'ın ashabı­nın yüksek seviyedeki maneviyatlarım gös­terecek birçok örnek verilebilir. O, Bedir sa­vaşında, ashabına Kureyş ordusunun büyük tehdidini haber verdi ve tavsiyelerini sordu. Ebu Bekir ve Ömer, askerî harekâtı şiddetle savundular. Sonra el-Mikdâd doğruldu ve: "Ey Allah'ın Rasulü, Allah sana ne emret-tiyse yerine getir. Biz seninle beraberiz. Sa­na, İsrail oğullarının Musa'ya dediği gibi, '(Ey Musa) sen ve Rabbin gidin çarpışın, biz evlerimizde kalacağız' demeyeceğiz; fakat se­ninle beraber çarpışacağız. Allah'a andolsun, bizi Berku'l-Gımâd'a bile götürsen, sen ga­lip gelinceye kadar oranın koruyucularıyla şevkle çarpışacağız." dedi.

Sonra Peygamber Ensar'ı kastederek: "Görüşünüz nedir, ey insanlar?" dedi. Ra­sulullah  bu sözleri söyleyince, Sa'd b. Mu-az: "Bizi kastediyorsun galiba" dedi. Rasu­lullah  öyle olduğunu belirtince, Sa'd şöy­le söyledi: "Biz sana iman ettik ve seni tas-tik ettik. Biz getirdiğinin hak ve gerçek ol­duğuna şehadet ettik. Biz bu hususta dinle­mek ve itaat etmek üzere sana kesin söz ver­dik. Nasıl istersen öyle yap, biz seninle be­raberiz. Seni, Hak din ve Kitap'la göndere­ne andolsun ki, sen bize şu denizi geçmemi­zi söyleyip içine dalarsan, mutlaka biz de se­ninle birlikte dalarız; bîr tek adam bile geri­de kalmaz. Yarın senin düşmanınla karşılaş­maktan hoşlanmıyor değiliz. Bizim savaş tec­rübemiz vardır, çarpışmada güvenilmeye de­ğeriz. Bununla belki sana Allah'ın izniyle hoşlanacağın bir şey gösterir, böylece de Al­lah'ın rahmetini kazanabiliriz." (İbn İshak, Siret-i Rasulullah).

Ubeyde, Bedir Savaşı'ndan yaralandığında, 'eğer Ebu Talib hayatta olsaydı şu mısrala-nn tam manasıyla onu anlattığını kabul ederdi' dedi: "Biz Muhammed'i ancak onun etrafında çarpışarak öldüğümüzde ve karı­larımızla çocuklarımız tarafından unutuldu­ğumuzda düşmana teslim edeceğiz.'' Ubey­de büyük bir cesaretle çarpıştı ve bu savaşta birçok düşman askerini öldürdü.

Uhud Savaşı'nda bir sahabe Rasulullah 'a gelerek, eğer öldürülürse nereye gideceğini sordu. Rasulullah  "Cennete," diye cevap verdi. Bu haberle o kadar cesaretlendi ki, düşmanın üzerine koşarak atıldı ve çarpışa çarpışa şehid düştü. Enes'in amcası İbn Nadr, Peygamber 'ın öldürüldüğü söylen­tisini işitince, Rasulullah olmadıktan sonra yaşamasının ne anlamı olacağını söyleyerek düşman saflarına saldırdı ve çarpışarak şe­hid düştü. Savaştan sonra cansız bedeninde sayılamayacak kadar çok yara olduğu görül­dü. Rasulullah , düşman tarafından etra­fı kuşatılmış ve yaralanmış bîr halde ağır bir hücuma maruz kalınca: "Benim için kim ca­nını feda eder?'' dedi. Ziyad b. Seken ve Ensar'dan 5 kişi hemen canlarım teklif ettiler ve Rasulullah 'ı korurken her biri teker te­ker şehid oldu. Bu sırada, sahabeler, Rasu­lullah'ın etrafında etten bir duvar örmüş­lerdi. Ebu Dücane bir yay gibi Rasulullah 'ın üzerini örttü ve ona atılan bütün ok­lar Ebu Dücâne'nin gövdesine saplandı. Ebu Talha Rasulullah 'ın üzerine inen kılıç dar­belerini savmak için kolunu kaybetti. (Alla-me Şibli Numani, Sirete'l Nebi Cilt I, sf. 379-380). Rasulullah müdafaa edilirken bir­çok kahramanlık sergilendi. Sahabeler, sağ oldukları müddetçe, şartlar ne olursa olsun Peygamber 'a bir zarar gelmesine izin ver­mezlerdi.

Uhud Savaşı'ndan sonra kâfirlerin, müslü-man davetçileri aralarına davet ederek kal­leşçe öldürdükleri birçok olay cereyan etti. Böyle olaylardan birinde Amr b. Ümeyye ed-Damrî ile Ensar'dan bir adam kâfirler tara­fından öldürüldü. Daha sonra İslâm'a giren Câbir bunları öldürenler arasındaydı. Câbir şöyle demişti: "Müslüman olmamı sağlayan bu olay oldu. O gün bu adamlardan birisi­nin iki omuzu arasına mızrağımı sapladım, mızrağın göğsünden çıkan ucu göründü ve onun: 'Vallahî kazandım!' dediğini işittim. Onu öldürdüğümü görerek bu sözlerle neyi kastettiğini anlayamamıştım, sonra bunu di­ğerlerine sorunca, şehitliği kastettiğini söy­lediler. O zaman, 'Vallahî o kazanmıştı.' de­dim." (İbn İshak'ın Sireti, a.g.e. sf. 435).

Aynı şekilde, Rasulullah @'ın sahabelerin­den altısı kâfirler tarafından acımasızca kat­ledilmişti. Bunların ikisi Hubeyb ve Zeyd1 di. Ebu Süfyan, Zeyd'e: "Söyle bana ey Zeyd, burada senin yerine Muhammed'i ce­zalandırmamızı İstemez miydin? Böylece sen de evinde ailenin yanında olurdun." dedi. Zeyd: "Hayır! Allah'a andolsun, muhakkak ki ben Muhammed'in bulunduğu yerde her türlü kötülükten uzak kalmasını arzu ede­rim. Bunu, benim aileme kavuşmamdan çok daha hayırlı görüyorum!"

Şaşırıp kalan Ebu Süfyan: ' 'Arkadaşları tarafından Muhammed'in sevildiği kadar se­vilen kimseyi görmedim." dedi. Hubeyb öl­dürülmeden evvel iki rekat namaz kılmak is­tedi ve şöyle söyledi: ' 'Allah'a andolsun, eğer 'ölümünü geciktirmek için namaz kılıyor' demenizden endişe etmeseydim namazı da­ha da uzatır, Hakkın huzurunda dururdum." (İbn-i Hişâm, Buhari ve İbn-i Kesir).

Hudeybiye Antlaşması sırasında, antlaşma maddelerini konuşmak üzere Kureyş, Urve b. Mes'ud'u göndermişti. Urve, Kureyşlilerin yanına dönünce: "Kabile halkım! ... Ben nice meliklere elçi gitmişimdir. Ben Kayser'in, Necaşî'nin ve Kisrâ'nın huzurunda bulundum, ama yemin olsun; Muhammed'e ashabının gösterdiği ta'zim ve itaatin hiç bir melike ya­pıldığına şahit olmadım. Size iyi bir hal ça­resi teklif ediyor, onu kabul etmelisiniz.'' de­di.

Osman, Kureyş'e gönderilmişti. Kureyş'in dnu öldürdüğü şayiası yayıldı. Bunun üzeri­ne Rasulullah  1400 kişiyi topladı. Hudey­biye Vadisi'nin ortasında büyük bir ağacın altında, Rasulullah , sahabelerin hepsin­den tek tek ellerini tutarak savaştan kaçma­mak ve ölünceye kadar çarpışmak üzere söz aldı. Bu olay Rıdvan Bey'atı olarak bilinir.

Müslümanların maneviyatları Tebük Seferi sırasında bir kere daha imtihan edildi. Tebük, Suriye sınırında Medine'den çok uzak bir yerdeydi ve kavurucu yaz sıcağının altında aradaki mesafe ıssız ve susuz çölle kaplıydı. Bu sefer, müslümanlar için ağır bir imtihandı —ailelerini, mallarını ve rahatlarını bıraka­rak, birkaç yıl önce kudretli Pers ordusunu yenmiş olan güçlü bir düşmanla karşılaşmak üzere bu uzun ve sıkıntılı Tebük yolculuğu­na çıkmaya hazırlar mıydı? Gerçekten bu on­ların imanları, Allah'a ve Rasulü'ne sadakat-ları konusunda bir imtihandı. Bütün bu kor­kular ve sıkıntılar, onların İslâm'a ve pey­gamberine olan sevgilerinin yanında hiç ka­lırdı. 30.000 kişilik bir kuvvet Rasulullah 'la beraber yürümeye, yazın kavurucu sı­cağı altında uzun bir yolculuğun ve savaşın

bütün zorluklarına ve rahatsızlıklarına kat­lanmaya hazırdı.

Bu değindiklerimiz, Peygamber 'ın asha­bının yüksek maneviyatını, büyük sadakati ve imanını gösteren birkaç örnektir. Müslü­manların, sekiz yıllık bir süre zarfında Arap Yarımadası dahilinde dinlerine düşman olan­ların tümünü yok etmelerini ve bir sonraki on yılda da yanmada dışında kendilerine muhalefet edecek güçleri yok etme yolunu açmalarını işte onların bu yüksek nitelikleri sağlamıştır. Rasulullah , onlara öyle bir Allah sevgisi ruhu aşıladı ki, onun yolunda sıkıntı ve eziyetlere katlanmaktan hakikaten hoşlanmaya ve haz duymaya başladılar. Al­lah sevgileri o kadar yoğundu ki, davaları uğ­runa verdikleri mücadelede yer, zaman, kor­ku ve sıkıntıyı algılama melekeleri neredey­se yok olmuştu. Bildikleri tek şey Allah'ın razısa için O'nun yolunda mücahede etmekti ve bu mücahede esnasında kendilerine olan­ları idrak etmiyorlar, hissetmiyorlardı. Kur'an-ı Kerim'in şu ayeti bu insanların yap­tıklarına tamamıyla uygun düşer: "Allah on­lardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı ol­muşlardır. İşte onlar Allah'ın hizbidir. İyi bil ki kurtuluşa ulaşacak olanlar, Allah'ın hiz­bidir:1 (58: 22).

Seferlerden birinde cereyan eden bir hadise, sahabelerin Rablerinin huzurunda, bütün fi­zikî acı ve korkular kaybolduğunda nasıl bir haz aldıklarına ışık tutuyor. Ensar'dan biri­si gece nöbeti tutarken namaz kılıyordu. Bu adamın üzerine üç defa ok atıldı. Her sefe­rinde vücuduna saplanan oku çekip çıkardı ve Kur'an okumaya devam etti. Üçüncü ok­tan sonra nöbetçi rükûya, secdeye vardı; ni­hayet yanında uyuyan arkadaşım uyandırdı. Kalk ben vuruldum dedi. Arkadaşı onu kan-revan içinde görünce "Allah, Allah, neden beni ilk vurulunca hemen uyandırmadın?" dedi. Ensarî şöyle cevap verdi: "Ben Kur'-an'dan bir sure okuyordum. Onu bitirmeden kesmek, gönlüme zor geldi. Oklar ardı ardı­na gelince artık o zaman seni uyandırdım. Vallahi bana Rasulullah @ bir geçidi koruma görevi vermişti. Onu kaybetmeyeceğim...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Maneviyatın Seviyesi
« Posted on: 23 Nisan 2024, 19:08:04 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Maneviyatın Seviyesi rüya tabiri,Maneviyatın Seviyesi mekke canlı, Maneviyatın Seviyesi kabe canlı yayın, Maneviyatın Seviyesi Üç boyutlu kuran oku Maneviyatın Seviyesi kuran ı kerim, Maneviyatın Seviyesi peygamber kıssaları,Maneviyatın Seviyesi ilitam ders soruları, Maneviyatın Seviyesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes