Konu Başlığı: Manevî Faktörler Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 21 Mayıs 2012, 18:03:10 Manevî Faktörler İtaat: Liderin emrine itaat, Özellikle savaş şartlarında askerî operasyonların başarısı için mutlak bir şarttır, çünkü itaat olmaksızın hiçbir askerî komutan hiçbir başarı elde edemez. Muhammed böyle konularda itaatin öneminin bilincindeydi ve bu yüzden adamlarının liderlerinin emirlerini tereddütsüz yerine getirmeleri gerektiği gerçeğini vurgulamıştı, îbn Ömer'den rivayet edildiğine göre Rasulullah şöyle demiştir: "Hoşlansa da hoşlanmasa da işitip, itaat etme bir müs-lümanın vazifesidir." Ömer'den rivayet edildiğine göre Peygamber, "Kuruüzüm gibi kafası olan Habeşli bir köle bile üzerinize emîr tayin edilse dinleyin ve itaat edin." dedi. Ve Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre Rasulullah şöyle dedi: "Bana itaat eden Allah'a itaat etmiş olur ve bana itaat etmeyen Allah'a itaat etmemiş olur; emîrine itaat eden, bana itaat etmiş olur ve emîrine itaat etmeyen, bana itaat etmemiş olur. İmam (lider) sadece arkasında çarpışmaya girişilen bir kalkandır ve onun vasıtasıyla korunma aranır." (Mişkât). Kur'an-ı Kerim bu hususu vurguluyor, "Kim Rasul'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse (çevirsin), biz seni onların üzerine bekçi göndermedik!» (4: 80). Ve Âl-i İmrân Suresi'nde: "De ki: 'Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayan, esirgeyendir.' De ki: 'Allah'a ve peygambere itaat edin!' Eğer dönerlerse muhakkak ki Allah, kâfirleri sevmez." (3: 31-32) denilmektedir. Bu ayet, bütün meselelerde Rasulullah'a itaatin gerekliliğini vurguluyor. Ve Muhammed'ın Allah'ın yeryüzündeki meşru temsilcisi olması dolayısıyla ona itaat etmek Allah'a itaat etmek sayılıyor ve ona itaat etmeyi terketmek Allah'a itaati terketmek sayılıyor. Daha da ileri gi6ilerek,insanlara Allah'ı sevmelerinin pratik bir ispatı olduğundan dolayı, eğer gerçekten Allah'ı seviyorlarsa OL nun Rasulüne itaat etmeleri gerektiği söyleniyor. Ve eğer onlar Peygamber'a itaat ederlerse, Allah da onları sevecek ve günahlarını bağışlayacaktır. Böylelikle Peygamber bu güçlü manevî kuvveti, istekle yapılan işbirliğini ve emirlerine itaat edilmesini sağlamak için kullandı; bu güçlü saik sonucu olarak istenen kendiliğinden, coşkuyla ve muazzam bir şekilde husule geldi. Peygamber, müminleri itaatsizliğin kötü sonuçları hakkında şu sözlerle uyardı, "İtaati reddeden kimse Mahşer Günü'nde Allah'ın huzuruna hiçbir mazereti olmaksızın çıkacaktır." Ayrıca şöyle söyledi, "Her kim emîrinde (imam) hoşlanmadığı bir şey görürse sabretmelidir, çünkü cemaatten bir karış ayrılan kimse bu hal üzere ölürse cahiliye Ölümüyle Ölmüştür." (Mişkât). Böylece, müminlere liderle anlaşmazlığa düşmemeleri, dinleyip itaat etmeleri ve cemaatten ayrılmamaları tavsiye edilmiştir. İmam, hakkın müdafaası ve bütün cemaatın selâmeti için mücadele etmektedir. Eğer galip gelirse bütün cemaat muhalefet eden de dahil galip gelir ve eğer kaybederse bütün cemaat kaybeder, öyleyse bir bakıma, onun kazanması veya kaybetmesi, tüm cemaatin kazanması veya kaybetmesi demektir. Bu yüzden liderlerini desteklemek ve itaat etmek; onun düşmanlarına karşı bileğini güçlendirmek cemaatin her üyesinin mecburi vazifesidir. "O halde gücünüz yettiği kadar Allah'tan korkun.' (Onun öğütlerini) dinleyin, (O'na) itaat edin, kendi iyiliğinize olarak..." (64: 16). Birlik:Rasulullah aynı zamanda, düşmana karşı çarpışırken birlikte hareket etmenin önemini de vurguladı. Başarı için ortak hedefi gerçekleştirme konusunda herkesin birleşmesi ve hep beraber çalışması gerekliydi. Aynı inancın ortak bağıyla kardeşler haline gelen müminler için Peygamberlerinin liderliği altında hep beraber çalışmak ve mücadele etmek uygun bir yoldu, çünkü düşmanlarına karşı muzaffer olmalarını bu husus temin edecekti. "Allah'ın ipine topluca sarılın, ayrılmayın; Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman idiniz, (Allah) kalplerinizi birleştirdi. O'nun nimetiyle kardeşler haline geldiniz. Siz ateşten bir çukurun kenarında bulunuyordunuz, (Allah) sizi ondan kurtardı. Allah size ayetlerini böyle açıklıyor ki, yola gelesiniz." (3: 103). Bu ayette, müminlere açıkça İslâm'da birliğin takdir edildiği ve parçalanmanın felâket olduğu ve men edildiği bildiriliyor. Allah, müminlere, toplum içinde birlik halinde yaşamanın yararlarını İslâm'la beraber ihsan ettiğini söyleyerek onlar üzerindeki bu nimetini hatırlatıyor. Onlar ayrılık içindeydiler ve birbirleriyle kanlı savaşlara tutuşmuşlardı ve küçük meseleler üzerinde acılı aile kavgalarına girişmişlerdi, fakat Allah, onları bu kötü hayattan kurtardı ve onları İslâm kardeşli-ğiyle birleştirdi. Bu yüzden, doğru yol olan barışa ve selâmete varmak, düşmanlarına karşı zafer kazanmak istiyorlarsa birlik halinde kalmalıydılar ve düşmana hep birlikte karşı koymalıydılar. Bu hususta, müminlere Peygamber'ın emirleri doğrultusunda çalışmak için şevk ve kararlılıklarını güçlendirecek bir başka mantıklı örnek veriliyordu. "Allah'a ve Rasulü'ne itaat edin, birbirimizle çekişmeyin, yoksa korkar başarısızlığa düşersiniz ve kuvvetiniz gider. Sabredin, doğrusu Allah sabredenlerle beraberdir!' (8: 46) Bu ayet, iki tür hareketin gerçekçi bir açıklamasını veriyor: Eğer müminler Rasulullah 0'a itaat ederek birlik halinde bulunurlarsa, düşmanlarına karşı durumlarını güçlendirirler ve onlar üzerine muzaffer olma şansları çok büyük olur. Diğer taraftan, eğer bö-lünürlerse Allah'ın gazabını kazanmakla kalmazlar, aynı zamanda düşmanları tarafından yenilgiye uğratılma küçüklüğüne ve zilletine maruz kalırlar. Bu sebeplerden dolayı, Rasulullah'ın liderliği altında tek bir halk olarak mücadele etmeleri müminlerin kendi menfaatlerinedir. |