> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > İslâmî Çözüm
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İslâmî Çözüm  (Okunma Sayısı 547 defa)
22 Haziran 2012, 17:45:25
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 22 Haziran 2012, 17:45:25 »



İslâmî Çözüm

Peygamber tarafından tebliğ edilen bu esas­ların günümüzden tamamıyla farklı şartlar al­tında belli bir çağda, belli durumlarda ve belli bir toplumda uygulandığı bir gerçektir. Ancak, bu esasların uygulanışlarında ve Peygamber'ın ve ashabının benimsediği usullerde, çağımızda âdil ve rasyonel bir topluluk oluştur­mada aynı derecede elverişli ve faydalı olabile­cek bazı temel prensipler bulabiliriz.

Ekonomik alanda, İslam değişik kişilerin değişik ekonomik saikleri arasında ahenk oluşturmaya çalışır. İnsan fıtratında bulunan bencillik her fert ve topluluk itidalli bir hâle ge­tirilir. Eğer bencillikle beraber fedâkârlık, mer­hamet, karşılıklı yardımlaşma, başkalarına karşı muhabbet gibi insanın fıtratında bulunan diğer yüksek vasıflara da şahsiyet oluşturmada yeterince yer verilirse, o vakit yeryüzündeki her fert kendi fıtrî kabiliyeti oranında şerefli ve ne­zih bir hayat sürmek için yeterli imkânlarla mücehhez olabilecektir. Böylelikle ekonomik sistemde gereksiz bozulma ve çözülmelere se­bep olabilecek zararlı unsurların yeşermesi de önlenecektir.

Gayesine ulaşmak için İslâm'ın yaptığı şey şudur: İnsanlığın bencillik ve hırs gibi dürtüleri ni yüksek ahlâkî eğitim ve terbiyesi ile yu­muşatmış ve onlann kendi arzularıyla hiçbir dış zorlama olmaksızın, ülkede âdil ve dengeli bir sistem oluşturulmasına yardım etmelerini mümkün kılmıştır.

Fıtrî Yol: Hayatın problemlerinin çözümüyle meşgul olurken insan fıtratında doğuştan varo­lan hayatın fıtrî kanun ve prensipleri ile çatışma­mak İslâm'ın esas bir noktasıdır. Bu fıtrî yoldan ne zaman bir sapma meydana gelirse İslâm bu sapmayı yeniden fıtrî yoluna koyar. İslâm'ın bütün sosyal ve ekonomik inkılâplarını temellendirdiği ikinci önemli prensip şudur: Sosyal ve ekonomik sistemle ilgili sadece birkaç zahirî düzenlemede bulunmak yeterli değildir. İnsan­lar arasında doğru ahlâkî tavır ve davranışların oluşturulması için ahlâkî inkılâba çok büyük önem verilmelidir. İslâm bunu bu şekilde Öngörür. Çünkü insanın zihnindeki kötülüğü kaynağında yok etmek ister.

İslâmî sistemde varolan üçüncü perensip otori­te, kanunî baskı ve devletin ezici gücünün kaçınılmaz olmadıkça kullanılmamasıdır. (Ha­life Abdul Hakim; islam and Communism, 1962).

Peygamber toplumda dengeli ve âdil bir sis­tem tesis etmek için insanlara aynı yolu göster­miştir. İslâm'ın toplumda tesis etmek istediği ekonomik sistem sosyalizmin ilmî olarak en güzel düşünülmüş şeklidir. İnsanlara şahsî teşebbüs ve özel mülkiyet hakkı tanımakta, aynı zamanda hürriyet ve nizamı koruyacak tedbir­ler ve dengeler oluşturmaktadır, islâm, kapita­lizmin "bırakınız yapsınlar" anlayışına, ahta-potvârî kollarını ferdin hayatına onun şuurunu boğacak derecede yayan totalirizme olduğu ka­dar karşıdır. İslâm'da özgürlük sadece fertlere değil, bütün sosyal yapıyı zehirleyecek alışkanlıklara müptelâ olmamaları şartıyla, bütün toplumlara kendi hayat tarzlarını takip et­meleri için verilen bir haktır.

islâm belirli eşitlikçi eğilimlere sahiptir. Fakat bütün farklılıkları kuvvet yoluyla gidermeye Çalışmaz. İnsanların yetenekleri oranında -meşru ve kanunî olmak şartıyla- serbestçe dü­şünmesine, serbestçe hareket etmesine, inan­masına ve servet binmesine izin verir. Açıktır ki fertlerin serbest fiilen aşama ve maddi ka­zançlar bakımından farlılıklar oluşturacaktır. Eğer genelde toplum veya toplumun bir bölümü ağır sefalet ve aşın yoksulluk içinde bulunmu­yorsa, namuslu kazanılmış ve İffetlice harcanan servette farklılık olmasının bir sakıncası yok­tur.

İslâm bir kişinin kendi bilgisi, emeği, ustalığı ile ve sosyal olmayan gayrî ahlâki metodları kul-lanmaksîzm sahip olabildiği kadar servet edin­mesine izin verir. Maddi ve sosyal ödülleri açı­sından eşitsizlikle sonuçlanması mutlak fıtri enerji ve kabiliyet farklılıklarını gözönünde bu­lundurur. Fakat toplum tek bir canlı organizma olduğundan, servetin birkaç elde toplanmasına yarayan bütün yöntemleri yasak eder. Ekono­mik hayatın, servetin Özel hazinelerde kilitli kalmayacağı bir şekilde düzenlenmesi Kur'anî bir emirdir. Bütün dinler gibi İslâm da sadakayı telkin etmektedir. Fakat bir yıl boyunca tek bir elde, kullanılmadan kalmış fazlalıkların bir bölümünü kanunen almak yoluyla bu konuda bütün inançlardan daha da öteye gitmiştir. İslâm miras kanunu (feraiz); sermayenin dağıtımı ve bir yerine, belirli sayıda fertlerin, hayata, kendi ferdi girişim ve şahsi gayretleri ile başlamasında fırsat eşitliği sağlaması için bir yöntem olarak kullanılmıştır. (Halife Abdülhakim, a.g.e).

Mevlana Ebul Kelam Azad'ın sözleriyle: "Eğer toplumda İslâmın öngördüğü ekonomik sistem tamamıyla tesis edilir ve bütün kurumlar yerli yerinde düzenlenirse, ne büyük zenginler olur, ne de dilenci ve fakirler bulunur. İnsanların büyük çoğunluğunun ekonomik durumu iyi ha­le gelir." (Mevlana Azad; Tarjaman-ul-Quran c.llsh. 132).

Toplumsal ve Ferdi Refah: İslâm toplumsal ve ferdi refahı birbirine rakip değil, tamamlayıcı olarak görür. Bu nedenle rekabet ve düşmanlık yerine, işbirliğini teşvik eder. Fertler arasında sıcak ilişkileri geliştirir. İslâmi bir sistemde, kişinin hayırlısı topluma faydası olandır. Eğer toplum refaha kavuşursa fertlerin durumu da iyileşir. Kişi zenginleşirse, toplum da refaha erişir. Fakat bu sistem ferdi ve toplumsal refah arasında bir dengenin oluşması ile mümkündür. Kişiler ihtiyaçlarını temin etmek için gösterdik­leri çabalar da toplumun menfaatine aykırı bir yol tutamazlar. Kendilerinin faydalandıkları­ndan başkalarının da pay almasına izin verirler. Ekonomik müesseseleri fazla kâr etmiyorsa bi­le, ondan faydajörebilecek başkalarını yoksaymazlar. Onların menfaatini de hesaba katarlar. Böylece Islâmın ekonomik sisteminde her fert başkalarının refahında hisse sahibi olur. Kişisel ve toplumsal refah birbirini tamamlar. (Muhammed Kutub; islam, The Misunderstood Religionsh. 154-155).

Böylece İslâmın ekonomik sistemi ferd ve top­lumun ahengi mefhumuna dayanır. Ne ferdi toplumdan ayırıp ne de terdin menfaatim toplu­mun menfaat ile çatışma hâlinde göserir. Top­rak ve diğer üretim araçlarının özel mülkiyetine izin verir. Ancak bu hakkı topluma zarar, verme­sini engelleyecek şekilde sınırlandırır.

İslâmın gayesi insanlar arasında geçim vasıta­larını İhtiyaçlarına göre temin etmek ve dağıtmaktır. Düzenleme ve dağıtım işinin tesbiti şeklinde gereken hassasiyet gösterilmiştir. Üretim araçlarının kişiye mi, topluma mı ema­net edilmiş olduğu önem arzetmez. Bu araçlar kime emanet edilmişse o bunlan vekil olarak ia­de eder. Yukarıda bahsedilen gayeye ulaşmada bu kişiler işbirliği yaptığı ve sosyal refah ve iler­leme güvencesi verdiği sürece bu üretim araç­larından diğer insanlarla birlikte faydalanır.

Sosyal adaletin temin edilmesi, toprağı veya diğer mülklerin fertler arasında dağıtılmasıyla mümkünse bunlar dağıtılır. Eğer bu gaye ortak mülkiyetle daha iyi sağlanıyorsa, o vakit toplu­ma emanet edilirler. (Muhammed Kutub; a.g.e. Aynı yer).

İslâm, insanın sosyal bir varlık olduğunun gerçeği ve şahsiyetini .ancak toplumda geliştirebi­leceğini vurgular. Günde namazın beş vakit farz kılınması ve cemaatle eda edilmesi, haccm İslâmın temel esaslarından olması gibi ibadetle­rin sosyal hayatla içice olduğunu biliyoruz. Müslümanlar günde beş kez namaz kılmakla emrolunmakta ve namazdan sonra ticaret, iş ve alışverişlerini sürdürmeleri istenmektedir. Çünkü; ibadetini yapan ama geçimini sağlama için hiçbir gayrette bulunmayan kişi, ne kendi kişiliğini geliştirmek yolunda ne de sosyal men­faat için hiçbir katkıda bulunmuyor demektir. Kur'an müminlere şöyle seslenmektedir: "Na­maz kılındıktan sonra yeryüzüne dağılırı ve Allah'ın lûtfundan (nasibinizi) arayın. Allah'ı çok anın ki kurtuluşa eresiniz" (62:10).

Yukarıdaki "Allah'ın lûtfundan (nasibinizi) arayın" ifadesi ticaret, endüstri, alışveriş gibi insanların hayatlarını kazanmak için meşgul ol­duğu bütün meşru işlere delalet eder.

Müslümanlara hacc sırasında ticaret yapmaları­na izin verilmişti. Bu insanın refah ve şahsiye­tinin gelişmesi için ibadetin de ticaretin de ge­rekli olduğunu göstermektedir: "Rabbinizin lütuf ve keremini aramanızda sizin için bir günah yoktur..." (2:198). Bu ayet müslümanlara, dünyevi iyilikleri aramanın ibadet ruhuna hiçbir şekilde aykırı olmadığı ve haccederler-ken ticaret yapmalarının caiz olduğu konusun­da ruhsat verir. İslâm müslümanlann hile ve ku­mardan uzak meşru işlerle meşgul olmalarına izin vermektedir.

Böylece İslâmın insanlara sadece "Nefislerini ahiret için muhafaza etmelerini söyleyen, diğer inançlardan olmadığı" açığa çıkmaktadır. İslâm insanlara bu hayatın nasıl güzel yaşanacağını, bu dünyada huzur içinde olmanın gerektirdiği maneviyat faktörünü öğreten bir dindir. Maddi bir dünyada yaşamaktayız, dolayısıyla maddi İhtiyaçlarımız vardır. Bütün tabiat insanın fille­ri için geniş bir alandır. Her salih amel ibadet ye­rine geçmesine rağmen, insan çalıştığı gibi iba­dette de bulunmalıdır. İnsanın aslî idaelleri ma­nevidir. Onun tabiatında olan değerler insan­üstüdür. Ruh, bir madde olan beden ile iç içedir. İnsan, bir şekle bürünmüş ruh değildir. Aklı ve vücudu sıhhatli tutmak için tek vasıta kişinin doğru fizikî ve zihnî gayretleridir. Bütün insanî fonksiyonların böyle ahenk İçinde olmasını öğreten ve hayatın tüm unsurları arasında bütünlük telkin eden bir din diyalektik materya­lizmden ve herşeyİ biyoloji ile izah eden bir düşünce biçiminden fevkalâde uzaktır. İslâm, hayatın maddî ve ekonomik yönlerine bigâne kalmamıştır. Ancak, hayatın tümüyle bu esasla­ra göre düzenlenmesini insanın varlığının mut­lak amacı olarak görmez. Materyalizm, maddî İhtiyaçlara ve maddî sebeplere önem verir, fa­kat maneviyat ve öngördüğü hayat, maddiyatı daha yüksek idealler için bir atlama taşı olarak telakki eder. (Halife Abdul Hakim; islam and Commu...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İslâmî Çözüm
« Posted on: 25 Nisan 2024, 06:38:57 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İslâmî Çözüm rüya tabiri,İslâmî Çözüm mekke canlı, İslâmî Çözüm kabe canlı yayın, İslâmî Çözüm Üç boyutlu kuran oku İslâmî Çözüm kuran ı kerim, İslâmî Çözüm peygamber kıssaları,İslâmî Çözüm ilitam ders soruları, İslâmî Çözümönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes