๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 22 Haziran 2012, 17:46:30



Konu Başlığı: Manevî Eğitim
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 22 Haziran 2012, 17:46:30
Manevî Eğitim

Kişilerde bu yüksek karakterleri inşa etmek İçin İslâm onlara manevî terbiye ve pratik eğitim vermektedir. Böylelikle kişiler bu sistemin ken­dilerine yüklediği mesuliyetleri rahatlıkla taşıyabilirler. İslâm, ilk önce Allah'ın Rezzak-ı Mutlak olduğu, herkesin rızkını önceden belir­lediği, fakat onu kazanmak için çalışmak gerek­tiği inancım zihinlere yerleştirmiştir. Bu hususa Kur'an'ın bir çok ayetinde işaret edilmiştir: An-kebut suresinde şöyle buyurulmaktadır: "Doğrusu Allah'tan başka taptıklarınız size nzık vermeye gücü yetmez. Artık rızkı Allah katında arayın." (29:17). Al-i İmrân suresinde de şu ayeti okumaktayız: "De ki: 'Allah'ım, (ey) mülkün sahibi, sen dilediğine mülkü verirsin, dilediğinden mülkü alırsın... dilediğini hesapsız rızıklandırırsın!" (3:26-27). Bir başka suredeki ayet: "Allah'ın insanlara verdiği rahmeti önle­yebilecek yoktur. O'nun önlediğini de ardında  salıverecek yoktur. O, güçlüdür, Hâkimdir." (35:2).

Peygamber Allah'ın Hâkim-i Mutlak ve Rezzâk-ı Mutlak olduğunu şu hadisiyle açıkla­maktadır: "Hepiniz, bütün ihtiyaçlarınızı ne ka­dar basit veya küçük olursa olsun, ayakkabı bağı veya tuz bile olsa Allah'tan isteyin," (Ebu Davud, Neşet ve Ahmed).

Bu tarz bir eğitim ve terbiye insanlar arasında güven meydana getirir ve bakış açılarını ge­nişletir.

Daha sonra insanlara Allah'ın onları maddî eşit­sizlikler vasıtasıyla deneyeceği ve aralarındaki zenginlerin servetlerini nasıl harcadıklarına, fa­kirlerin yokluk günlerinde nasıl davranacağına bakacağı söylenmiştir. Bu, zenginler arasında sevgi, eşitlik duygusu ve merhamet; fakirler arasında ise nefret ve kıskançlık yerine sabır ve tevekkül duyguları gelişmesine yardımcı ola­caktır. Zenginlerin bu davranışı toplumdaki ser­vet dağılımında dengeyi sağlarken, fakirlerin tutumu da bütünlük ve bağlılığı sağlar.

Son olarak Hesap Günü telâkkisi -her insanın bir gün maddî veya manevî her davranışı için Allah önünde hesap verecek olması- insanları hayatın her alanında dikkatli olmaya iter.

Tekâsür suresinde şu ifadeler yer alır: "Sonra o gün (size verilen) nimetten sorulacaksınız. "(102:8). Buradaki "sorulacaksınız" sözü, her ferdin bu dünyada işlediği her fiilden sorumlu olacağı gerçeğine atıftır. En'âm süresindeki şu ayet de bu hususta dikkatimizi çeker: "Sizi yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiği şey­lerde, sizi denemek için, kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O'dur. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve O, bağışlayan, merha­met edendir."(6:165).

Allahu Teâlâ'm hesap soracak olması, insanlığa hizmetin gerçek kurtuluş ve basan sayılmasını öğretecek ve insanları daha sorumlu kılacaktır. Böyle bir toplumda, fertlerin gayri meşru yol­lardan servet edinmesi ve kardeşlerini istismar etmesi düşünülemez.

Bu ahlâkî ve mantıki terbiye ile İslâm insanlığın önüne yüksek idealler koymuş olmakta, insan hayatının bir başka canlı gibi sadece maddî ihti­yaçlarının giderilmesi olmadığını göstermekte­dir. Yine İslâm, yemek ve diğer maddî vasıta­ların sadece hayatı idame ettirmek için ol­duğunu, hayatın gerçek gayesinin insanlığın kurtuluşu için çalışmak olduğunu belirtmekte­dir. Bu hususa Kur'an'da Ali İmrân suresinde bir atıf yapılmaktadır: "Siz, insanlar İçin çıkarılmış en hayırlı bir ümmet oldunuz. İyiliği emreder, kötülükten men'edersiniz ve Allah a inanırsı­nız.." (3:110).

Bu ayetten, insanlardan sosyal hayatta ahenk ve adaleti sağlayarak İnsan hayatını daha huzurlu hâle getirmeleri istenmektedir; çünkü insanlığa en iyi hizmet budur.