Konu Başlığı: Kuranı Kerim Kötü Amelleri Yasaklamaktadır Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 09 Haziran 2012, 15:42:43 Kur'an-ı Kerim Kötü Amelleri Yasaklamaktadır Rasulullah insanlara Cenab-ı Hakk'ın emir ve yasaklarını açıkça bildirmiştir. Kur'an-ı Kerim, insanın Allah'ın rızasını kazanmak için hangi amelleri işlemesi gerektiğini, hangi davranışların yasak olduğunu ve Allah'ın gazabına sebep olacağım, tarihten misaller vererek anlatmaktadır. Dünyanın tüm zenginliği ve gücü kendilerine verildiği halde kibirlenmeyen, Allah'a sadakat ve hizmetten bir an bile geri kalmayan Davud ve Süleyman gibi peygamberlerin yanısı-ra, zenginlik ve güçlülükleriyle böbürlenen ve Yaratıcı'larını inkâr eden Firavun ve Karun'un misalleri verilmektedir. Kur'an-ı Kerim insanı, Hakk'ı inkâr edenlerin sonlarını görmeye ve bu misallerden ders almaya çağırmaktadır. "İnkarcılar başarıya eremezler... sonuç Allah'a karşı gelmekten sakınanlarındır!1 (28: 82-83) Kişinin kendi amellerinin önemi vurgulanmakta ve insanın zerre kadar haksızlığa uğramayacağı temin edilerek herkesin kendi yaptıklarının karşılığını göreceği açıklanmaktadır. "Kim bir iyilik getirirse, ona daha iyisi verilir. Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıkları kadar ceza görürler." (28: 84). Kişi, tarihi incelemeye ve ne kadar çok kavmin yeryüzünden gelip geçtiğini görmeye çağınl-maktadır. Bu kavimlerden ancak doğru ve âdil davrananlar gerçek ve sonsuz kurtuluşa ermişler, hak yolu izlemeyen günahkârlar ise varlıklarını geçici bir süre devam ettirebilmiş ve ebedî cezaya çarptırılmışlardır. Kur'an-ı Kerim kötülükleri olduğu kadar iyileri de anlatmaktadır, iyilerin, hangi davranış ve amelleriyle ebedî nimeti kazandıkları, diğerlerinin ise ebedî saadeti kaybetmelerine sebep olan kötü amellerin neler olduğu açıklanmaktadır. Kur'an-ı Kerim müminlere anlayacakları şekilde tarihten örnekler vererek yol göstermekte, canlı Kur'an demek olan Rasulullah'ın hayatı örnek olarak verilmektedir. "Ey İnananlar! Andolsun ki sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok anan kimseler için Rasulullah en güzel örnektir." (33: 21). Hz. Aişe, Rasulullah hakkında, "Onun ahlâkı Kur'andır" demiştir. İleriki sayfalarda onun mübarek güzel ahlâkı, ana hatlarıyla anlatılacaktır. 1- Adalet ve iyilikseverlik. Adalet, İyilik, ya-dımseverlik her zaman bütün insanların hoşlandığı ve takdir ettiği güzel ahlâk numunesinin pırlantaları olagelmişlerdir. Kur'an-ı Kerim, müminlere, kendilerini bunlarla sıfatlandırmalarını emreder: ' 'Allah şüphesiz adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder; hayâsızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasak eder. Tutasımz diye size öğüt verir.'' (16: 90) Müminlere, düşmanlarına dahi adaletle davranmaları emredilmektedir. "Ey inananlar! Allah için adaleti ayakta tutup gözeten şahidler olun.Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sürüklemesin; âdil olun; bu, Allah'a karşı gelmekten sakınmaya daha yatkındır." (5: 8). "Konuştuğunuzda, — akraba bile olsa— sözünüzde âdil olun." (6: 152) Nisa Suresi'nde şöyle buyurulmaktadır, "Allah size... insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor." (4: 58). Mümin erkeklerin, hanımlarına karşı da çok dikkatli davranmaları ikaz edilmektedir. "Şayet aralarında adaletsizlik yapmaktan korkarsanız, bir tane almalısınız veya sahip olduğunuz ile yetinmelisiniz. Doğru yoldan sapmamanız için en uygunu budur!' (4: 3). Şu sözlerle Hz. Peygamber'ın adaleti hâkim kılması buy-rulmakta: "Aranızda adaletle hükmetmek ile emrolundum; Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir:(42: 15). Yine, Maide Suresi'nde şöyle buyurulmakta: "Eğer hükmedersen, aralarında adaletle hüküm ver. Allah âdil olanları sever." (5: 42). Müminlere, anlaşmazlıkları olan müslüman-ların aralarını bulmaları emredilmektedir. "Aralarını adaletle bulunuz, âdil davranınız, şüphesiz Allah âdil davrananları sever." (49:9). Müslümanların, diğer insanlara ve özellikle ebeveynlerine karşı cömert olmaları ve iyilik yapmaları emredilmektedir. Bu emrin, Tevhid inancından hemen sonra belirtilmesi, onun ne kadar önemli olduğunun bir işaretidir. "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, anne-babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere iyilik edin, insanlarla güzel güzel konuşun." (2: 83). Nisa Suresi'nde de şöyle buyurulur: "Allah'a kulluk edin, O'na bir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve elinizin altında bulunan kimselere iyilik edin. Allah kendini beğenip, öğünenleri elbette sevmez." (4: 36). Kur'an-ı Kerim'in daha birçok ayetinde, insanlara, özellikle anne-babaya, akrabaya ve toplumdaki güçsüzlere karşı iyilikle, yumuşak ve nazik dav-ranılması emredilmektedir. Rasulullah akrabalara ve diğer insanlara karşı iyilikle, güzel ve nazik davranılmasını ısrarla belirtmiştir. Abdullah b. Amr, Allah Rasulünün şöyle dediğini rivayet eder: "Allah katında en iyi arkadaş ve en iyi komşu, komşusuyla iyi geçinendir." (Mişkât).Enes1 den naklen, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Rızkının genişlemesini, ömrünün artmasını isteyen, yakınlarına iyi davransın.'' Sevban, Peygamber'dan şöyle nakletmiştir: "Ancak dua.hükmü değiştirebilir, ömrü ancak iyilik uzatır." Numan b. Beşir rivayet etmekte; Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Müminleri inançta, sevgide, hissiyatta bir vücut gibi birlikte görürsün. Birisi rahatsızlansa, acısından hepsi etkilenir?' Enes.Rasulullah'ın şöyle dediğini rivayet etmekte, "Nefsim Yed-i Kudretinde olan Allah'a andolsun ki, kişi kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz." "dediğini rivayet etmektedir. Bütün bu öğretilerin sonucudur ki, müslümanlar başkalarına örnek olmuşlardır. "Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine iman yerleşmiş olan kimseler, kendilerine hicret edip gelenleri severler; onlara verilenler karşısında içlerinde bir çekememezlik hissetmezler; kendileri zaruret içinde bulunsalar bile, onları kendilerinden önde tutarlar." (59: 9). Fetih Suresi'nde de şöyle bu vurulmaktadır: "Muhammed, Allah'ın elçisidir. O'nun beraberinde bulunanlar, inkarcılara karşı sert, birbirlerine merhametlidirler." (48: 29). 2- İnfak (Allah Yolunda Harcamak). Rasulullah'ın ahlâk eğitiminin temellerinden birisi de infaktır. Peygamber bir kimsenin malından harcayarak, Allah rızası için, fakirlerin, yetimlerin ve toplumdaki diğer muhtaç insanların ihtiyaçlarını karşılamasının ne kadar güzel ve faydalı bir İş olduğunu önemle vurgulamıştır. "Sarfedeceğiniz mal, ana-baba, yakınlar, yetimler, düşkünler, yolcular içindir. Yaptığınız her iyiliği Allah şüphesiz bilir." (2: 215). Toplumdaki çeşitli kesimlerden insanları kardeşlik esasında birleştirip, kenetlenmelerini sağlamak için, bu gereklidir. "Ne sarfedeceklerini sana sorarlar, de ki: 'Artanı.' Böylece Allah, dünya ve ahiret hususunda düşünesiniz diye size ayetlerini açıklar." (2: 219). Bu anlayış mutlu ve sağlıklı bir toplumun temelini oluşturur, insanı her iki dünyada da kurtuluşa eriştirir. Kur'an-ı Kerim'de, Allah yolunda infak etmeyi emreden ve müslümanları mallarından fakirlere, yetimlere, diğer muhtaç kişilere vermeye çağıran birçok ayet vardır. Hadid Suresi'nde şöyle buyurulur: "Ey insanlar! Allah'a ve peygamberine inanın; sizi varis kıldığı şeylerden sarfedin; aranızdan inanıp da sarfeden kimselere büyük ecir vardır." (57: 7). Ayetteki (2: 215), "Allah şüphesiz bilir." sözü, fakirlere ve muhtaçlara yapılan her yardımı, Hüküm Günü mükâfatını tam olarak verecek olan Allah'ın bilmekte olduğunu vurgulamaktadır. Bu husus, şu ayet ile daha iyi anlaşılmaktadır: "Sarfettiğiniz iyi şey kendinizedir. Zaten ancak Allah'ın rızasını kazanmak için sarfedersiniz. Sarfettiğiniz iyi bir şeyin karşılığı —haksızlığa uğratılmak-sızın— size verilir." (2: 272). Müslümanlara, eğer gerçekten Allah'ın rızasını kazanmak istiyorlarsa, en iyi şeylerini infak etmeleri emredilmektedir. "Sevdiğiniz şeylerden sarfetmedikçe iyiliğe erişemezsiniz. Her ne sarfedersenîz, şüphesiz Allah onu bilir." (3: 92). Sonra, Bakara Suresi'nde, müs-lümanlara iyilik ve kulluğun ölçüsü verilir. "Yüzlerinizi doğudan yana ve batıdan yana çevirmeniz iyi olmak demek değildir; lâkin iyi olan, Allah'a, âniret gününe, meleklere, Kitab'a, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere, yolculara, yoksullara ve köleler uğrunda mal veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler, zorda, darda ve savaş alanında sabredenlerdir. İşte onlar doğru olanlardır ve sakınanlar ancak onlardır." (2: 177). Rasulullah da hayırseverliğin faziletini vurgulamış ve ümmetini hayırsever olmaya teşvik etmiştir. Ebu Said, Rasulullah'ın şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Eğer bir müslüman, çıplak bir müslümanı giydirir ise, Cenab-ı Hak da onu cennette yeşil giysilerle giydirir; bir müslüman, aç bir müslümanı doyurursa, Allah da onu cennet meyveleriy-le doyurur; ve bir müslüman, susuz kalmış bir müslümana su verirse, Allah da ona kev-ser ile mukabele eder?' Fatma bint-i Kays, Allah Rasulü'ın şöyle dediğini rivayet eder: "Malın üzerinde zekâttan başka bir şey vardır." Mersed b. Abdullah, asnabdan birinin Rasulullah'tan şöyle işittiğini rivayet eder, "Ahiret günü müminin gölgesi, sadakası olacaktır." (Mişkat). 3- Emanete Sahip Çıkmak ve Verdiği Sözü Tutmak. Rasulullah, ümmetine, söz verince tutmayı ve emanete hıyanet etmemeyi emretmiştir. Maide Suresi'nde şöyle buyurulur: "Ey inananlar! Akİdleri yerine getirin." (5: 1). "Hiç şüphesiz Allah size, emanetleri ehline teslim etmenizi emreder." (4: 58). Ce-nab-ı Hak, sözünü tutan ve emanete sahip olanlardan övgüyle söz eder: "Onlar emanetlerini ve sözlerini yerine getirirler!' (23: 8). "Emanetlerini ve sözlerini yerine getirenler..." (70: 32). Allah, söz verip de tutmayanları ve emanete hıyanet edenleri sevmez. "Allah'la yapılan sözleşmeyi kabulden sonra bozanlar, Allah'ın birleştirilmesini buyurduğu şeyi ayırırlar ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar; zarara uğrayanlar işte onlardır." (2: 27). "Sağlam söz verdikten sonra Allah'ın ahdini bozanlar ve Allah'ın birleştirilmesini emrettiğini ayıranlar ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlar, işte lanet onlara ve kötü yurt cehennem onlaradır." (13: 25). Rasulullah da müslümanlara, sözlerim tutmalarını buyurmuş ve buna uymayanları hoş görmemiş:"Müslüman, söz verdiğinde yerine getirir, münafık ise verdiği sözü tutmaz" demiştir. 4- Allah'tan Sakınmak ve Faziletli Olmak. Rasulullah insanların hayatına fazilet ve temiz "ahlâkı getirmiş, bu vasıfların teşvik edildiği, günahların ve günahkârların ise herkes tarafından hoş görülmeyip tekdir edildiği bir toplum oluşturmuştur. Mücadele Suresi'nde Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır: "Ey inananlar! Gizli konuştuğunuz zaman, günah işlemeyi, düşmanlık etmeyi ve Pey-gamber'e karşı gelmeyi fısıldaşmayın; iyilik yapmak ve Allah'a karşı gelmekten sakınmayı konuşun; Kıyamet günü huzurunda toplanacağınız Allah'tan sakının." (58: 9). Müslümanlara, kötülük ve fenalıklara bile iyilik ve güzellikle davranmaları tavsiye edilmiştir. Kur'an-ı Kerim, bunun müslümanla-nn vasıflarından biri olduğunu belirtir. "İşte onlara, sabırlarından dolayı, ecirleri iki defa verilir; onlar kötülüğü İyilikle savarlar... Onlar, boş söz işittikleri vakit ondan yüz çevirirler. 'Bizim işlediğimiz bize sizin işlediğiniz sizedir. Size selâm olsun, cahillerle ilgilenmeyiz.' derler!' (28: 54-55). "Bu ahiret yurdunu, yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu istemeyen kimselere veririz. Sonuç Al^ lah'a karşı gelmekten sakınanlarındır!' (28: 83). "Onları Biz yeryüzüne yerleştirirsek namaz kılarlar, zekât verirler, uygun olanı emrederler, fenalığı yasak ederler. İşlerin sonucu Allah'a aittir!' (22:41). Müslümanların en büyük vasıflarından birisi şudur ki, "îyiyi emreder, kötülükten akkorlar." (9: 71-112). Kur'an-ı Kerim, müminlere hep iyilikle davranmayı emreder. "İşlerinizi iyi yapın. Şüphesiz Allah iyi iş yapanları sever!' (2: 195) "İnanan kullarıma söyle, en güzel şekilde konuşsunlar!' (17: 53). Rasulullah @ şöyle buyurmuştur; "İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de gerçekten iman etmiş olamazsınız. Size, birbirinizi sevmenize sebep olacak bir yol göstereyim mi? Selâmlasın ve selâmı aranızda yayın." îbn-i Ömer, RasuluUah @'dan şöyle rivayet eder: "Düşkünlere yardım edin, yolunu kaybedenlere yol gösterin." Hz. Aişe de Allah Rasulünün şöyle buyurduğunu rivayet eder, "Allah güzeldir ve güzelliği sever. Kabalığa ve hiçbir şeye vermediğini güzelliğe verir." Abdullah b. Amr, Allah Rasulü'nden şöyle rivayet eder: "İçinizden bana en sevimli olanınız, ahlâkça en üstün olanınızdır." Abdullah b. Mes'ud rivayet eder: "Cehennemden kurtulanın kim olduğunu haber vereyim mi; herkese güzellikle ve iyilikle davranan.yumuşak huylu olan." Ve EbuHureyre, Peygamber 'ın şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Mümin sade ve cömert olur, müsrif ise hilekâr ve alçak." (Miş-kât) 5- İffet ve Haya. İslâm, faziletli ve iffetli bir hayat tarzı getirmiş, ahlâksızlığı ve fuhşu şiddetle yasaklamıştır. Rasullah kendi örnek hayatı ile, kişinin faziletli bir şekilde nasıl yaşaması ve bunun esaslarını toplumda hâkim kılması gerektiğini göstermiştir. Müminun Suresi'nde böyle kişilerin yaşantısından bahsedilerek şöyle buyurulur: "Müminler saadete ermişlerdir. Onlar namazda huşu içindedirler. Onlar boş şeylerden yüz çevirirler. Onlar zekâtlarım verirler... Onlar, eşleri ve cariyeleri dışında, mahrem yerlerini herkesten korurlar. Doğrusu bunlar verilemezler." (23: 1-6). "Allah şüphesiz adaleti, İyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder; hayâsızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasak eder. Tutarsınız diye size öğüt veriri' (16: 90) İnsanı ahlâksızlığa ve her türlü rezalete götüren şeytanın izinden gidilmemesi emredilmiştir. "Ey insanlar! Yeryüzündeki temiz ve helâl şeylerden yiyin. Şeytana ayak uydurmayın, zira o sizin için apaçık bir düşmandır. Muhakkak size kötülüğü, hayâsızlığı, Allah'a karşı da bilmediğiniz şeyi söylemenizi emreder." (2: 168-169). Yine aynı surede şöyle bu-yurulmaktadır, "Şeytan sizi fakirlikle korkutarak cimriliği ve hayâsızlığı emreder; Allah ise kendisinden, mağfiret ve bol nimet vaad eder. Allah'ın lütfü boldur. O her şeyi bilir." (2: 268). "Gizli ve açık kötülüklere yaklaşmayın." (6: 151). Nur Suresi'nde, insanların iffetli ve temiz bir ahlâka sahip olmaları için şöyle buyurul-maktadır:"(Ey Muhammed)Mymin erkeklere söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, mahrem yerlerini korusunlar. Bu, onların arınmasını daha iyi sağlar. Allah yaptıklarından şüphesiz haberdardır. Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar. Süslerini kendiliğinden görünen kısmı müstesna, açmasınlar. Baş örtülerini yakalarının üzerine salsınlar. Süslerini kocaları veya babaları veya kayınpederleri veya oğulları, veya kocalarının oğulları veya kardeşleri veya erkekkardeşlerininoğullan veya kız kardeşlerinin oğulları veya müslüman kadınları veya cariyeleri veya erkekliği kalmamış hizmetçiler ya da kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süslerin bi-.Hnmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey inananlar! Saadete ermeniz için hepiniz töv- be ederek Allah'ın hükmüne dönün." (24: 30-31). Toplumda iffetli ve temiz bir yapının tesisi için Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır: "İçinizdeki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi olanları evlendirin; eğer yoksul iseler, Allah onları lütfü ile zenginleştirir. Allah lütfü bol olandır, bilendir!' (24: 32.). Kadınlara hitaben de şöyle buyurulmakta: "Allah'tan sakınıyorsanız edalı konuşmayın, yoksa kalbi bozuk olan kimse kötü şeyler ümit eder. Evlerinizde oturun; eski cahiliyyede olduğu gibi açılıp, saçılmayın." (33: 32-33). 6- Doğruluktan Ayrılmamak. İslâm, mensuplarına doğruluktan ayrılmamayı ve başkalarını da aynı şekilde davranmaya davet etmelerini emreder. "Ey inananlar! Allah'tan sakının, doğru söz söyleyin." (33: 70). "Sizden, iyiye çağıran, doğruyu emreden ve fenalıktan meneden bir cemaat olsun. İşte ba-raşıya erişenler yalnız onlardır." (3: 104-110) Müminlerin vasıflarından birisi de şudur ki, "İyiyi emreder, kötülükten alıkorlar." (9: 71 ve 112). Güç olanların elinde olursa, "uygun olanı emrederler, fenalığı yasak ederler!' (22: 41). Hayatlarını hakka göre düzenlemek, insanları doğruluğa çağırmak ve toplumu bu esas üzerine kurmak, müminlerin en önemli vasfı, ana görevidir. O toplumda doğruluk kabul görür, teşvik edilir; kötülüklerden ise ka-çınllır ve yasaklanır. Rasulullah bu husus üzerinde çokça durmuş ve müminleri sıkı bir şekilde tenbih etmiştir. Huzeyfe rivayet ediyor: "Nefsim Yed-i Kudretinde olan Allah'a andolsun ki, iyiliği emredip, kötülükten ka-çındırmazsanız Allah çok geçmeden cezanızı üzerinize gönderir. Sonra yalvarırsınız ama cevap alamazsınız." Ebu Bekr-i Sıddık da Rasulullah'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: "İnsanlar kötülük işleyen birini görür de, ona mani olmazlarsa, Allah hepsini birden cezalandırır! 'Adiy b.Âmire'nin rivayet ettiğine göre Allah Rasulü şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah, insanlar, ileri gelenlerinin fenalık ve kötülük işlediklerini görüp de, onları bundan men etmekten kaçınmadıkça, onlara azap indirmez. Fakat böyle yapmazlarsa hepsi cezalandırılır." (Mişkât) Adaletli, faziletli ve doğru bir sistemin yeryüzünde hâkim olabilmesi için bu esasın ne kadar önemli olduğunu vurgulayan daha nice ayet ve hadis vardır. İnsanlar, doğruluğa çağırıp, kötülükten men etme görevlerini yapmaya devam ettikçe, âdil ve faziletli bir sistem mutlaka kurulacaktır. 7- Eşitlik ve Kısas. Birisi tarafından bir zarara uğratıldıkları zaman, insanlara, yalnızca haklarını istemeleri, sabırlı ve hoşgörülü olmaları ve kısasta ileri gitmemeleri buyu-rulmuştur. Daima sabırla sebat etmek ve affedici olmak tavsiye edilmiş, kısas istenirse bunun İnsafla ve adaletle yapılması emredilmiştir. Bakara Suresi'nde Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır: "Hürmetler karşılıklıdır; Kim size saldırırsa, onun size saldırdığı kadar siz de ona saldırın.Allah'tan sakının ve Allah'ın sakınanlarla beraber olduğunu bilin." (2: 194) Nahl Suresi'nde ise şöyle buyurulmaktadır: "Eğer ceza vermek isterseniz, size yapılanın aynıyla mukabele edin. Sabrederseniz andolsun ki bu, sabredenler için daha iyidir?' (16:126).Rasulullah'a, kâfirlerin ve yahudilerin alaylı ve boş sözlerine karşı sabırla tahammül etmesi tavsiye edilerek, "Kitap verilenlerden ve Allah'a eş koşanlardan çok üzücü sözler işiteceksiniz. Sabreder ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız bilin ki, bu üzerinde sebat edilecek işlerdendir." (3: 186) buyurulmuştur. Bu ayet müslümanlann her işte dengeli hareket etmeleri gerektiğini apaçık göstermektedir. Müslüman, İslâm düşmanlarının asılsız sözleri, yalan-yanlış propagandaları ve suçlamaları karşısında hemen parlamamalı, çeşitli kışkırtmalar karşısında bile soğukkanlılığım yitirmemeli, asil ve yüksek karakterini göstermelidir. Ebu Derda, Allah Rasulünün şöyle dediğini rivayet eder: "Vücuduna yapılan eziyetlere sabreden ve affedici olan hiçbir kimse yoktur ki, Allah onun bir günahını silip, derecesini yükseltmesin." (Mişkât). Bir kimsenin, kendisine yapılan ezaları ve aşırılıkları affetmesi, İslâm'da büyük ahlâk ve fazilet örneği olarak görülür. Karşılık vermekte aşırı gidenleri hiç de hoş olmayan bir sonun beklediği ikaz edilmektedir. "Bundan sonra kim haddi aşarsa ona elem verici azapvardır."(5: 94). "Hududu da aşmayın, doğrusu Allah aşın gidenleri sevmez." (5: 87). Müslümanlara, düşmanlarıyla ilişkilerinde bile doğruluktan ayrılmamaları ve aşırı gitmemeleri emredilmektedir. "Sizi Mescid-i Haram'dan menettiği için bir topluluğa olan kininiz, aşırı gitmenize sebep olmasın." (5: 2) Allah'ın koyduğu hududun aşılması halinde varacakları kötü akıbet hakkında insanlar uyarılmış ve aşırılıkları, mütecaviz tutumları sebebiyle lanetlenmiş olan yahudilerin kıssalarını duyup ders almaları öğütlenmiştir. (2: 61) ve (3: 112). 8- Cömertlik ve Bağışlayıcılık. Müslümanlara, insanlarla olan ilişkilerinde, bağışlayıcı ve cömert olmaları emredilmiştir. "Bağışlamanız, Allah'tan sakınmaya daha uygundur. Aranızdaki iyiliği unutmayın. Allah şüphesiz işlediklerinizi görür." (2: 237). Bu ayet, insanlar arasındaki ilişkinin daha iyi ve uyumlu olabilmesi için, fedakârlık yapmanın gerekli olduğunu belirtmektedir. Eğer' herkes ipin ucunu kendi tarafına çekerse, toplumsal hayatta dostluk ve mutluluk ve samimiyetten eser kalmaz. Bu yüzden İslâm, insanlara fedakâr olmayı, hatta meşru haklarından bile yeri gelince feragat etmeyi öğütler. "Borçlu darda ise, eli genişleyinceye kadar ona mühlet verin. Bilmiş olsanız borcu bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır." (2: 280). Kur'an-ı Kerim müminleri bütün işlerinde Ve Özellikle Allah için harcarken cömert olmaya çağırmaktadır: "Arınmak için malım veren, yaptığı iyiliği birinden karşılık görmek için değil, ancak yüce Rabbinin hoşnutluğunu gözeterek yapmıştır." (92: 18-20). Müna-fıkûn Suresi'nde ise şöyle buyurulmaktadır: "Birinize ölüm gelip de: 'Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar ertelesen de, sadaka versem, iyilerden olsam' diyeceği zaman gelmezden önce, size verdiğimiz rızıklardan sarfe-din." (63: 10). Rasulullah, cömert olmayı yaşayarak göstermiş ve ümmetine örnek olmuştur. Eline ne geçerse hemen onu yanındakilere hediye eder ve bundan büyük bir haz duyardı. Bu hususta Ebu Hureyre, Peygamber'dan şu hadis-i şerifi nakletmektedir: "Cömert bir kişi, insanlara, Cennet'e ve Allah'a yakın, Cehennem'den emin olur; cimri ise daima Allah'tan, Cennet'ten ve insanlardan uzak, Cehennem'e yakın olur. Cahil fakat cömert bir kişi, cimri bir abîdden, Allah'a daha sevimlidir." Peygamber, cömertliğin faziletini önemle vurgulamış, cimri olmaktan kaçınılmasını buyurmuştur. Cenab-ı Hak seha-vet sahiplerini şöyle övmektedir: "Kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık sarfe-denler, tükenmeyecek bir kazanç umabilirler. Çünkü Allah bu kimselerin ecirlerini tam verir ve lütfü ile arttırır. Doğrusu O, bağışlayandır. Şükrün karşılığını bol bol verendir!' (35: 29-30). 9- İtidal. İfrat ve tefritten kaçınarak, orta yolu tutmak demek olan itidal, İslâm'ın çok Önem verdiği hususlardan biridir. Hayatın her alanında müminin en mükemmel örneği, Rasulullah'dır. İtidal üzere, sade bir hayat sürmüş ve ashabına da aynısını tavsiye etmiştir. Musab b. Sa'd, Rasulullah'dan şöyle işittiğini nakleder: "İtidal her şeyin en güzelidir.". İbni Abbas şöyle rivayet eder: "İyi huylu, geçimli ve itidal üzere olmak, nübüvvetin yirmibeş cüzünden bir cüzdür." (Mişkât). Peygamber ashabına harcamalarında ölçülü davranmalarını, ne cimri, ne de savurgan olmalarını, orta yolu tutmalarım tavsiye etmiştir. Hz. Ömer, Allah Rasulü'ın "İtidal üzere olmak iyi geçinmenin yarısıdır!' (Mişkât) buyurduğunu nakleder. Rasulullah insanlığa, sarfederken orta yolu bulmanın "altın" kaidesini vermiş, israftan ve cimrilikten kaçınmayı öğütlemiştir. (17: 29). Allah, böyle yapanları överek Furkan Suresinde şöyle buyurmaktadır: "Onlar, sarfettik-lefi zaman ne israf ederler, ne de cimrilik; ikisi arasında orta bir yol tutarlar." (25: 67). Peygamber, yemede içmede, giyim kuşamda, ibadet ve taatta ve bütün hususlarda itidali elden bırakmamayı buyurmuştur. As-habdan bazı kimselerin, dünya zevklerini terkedip, inzivaya çekilmeye karar verdiklerini işitince, "Böyle yapmayın, bazan oruç tutun, bazan yiyin; gece ibadet edin, ancak vücudunuzun hakkını da verin ve uykunuzu ihmal etmeyin, zira uykusuzluk vücudu zayıflatır; eşlerinizin ve çocuklarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır." buyurmuştur. Hep ibadet ve taatla uğraşıp, hayatın nimetlerini terketmeyİ hoş görmemiştir. Dünya meşgalesi içinde iffetli ve temiz bir hayat sürerek Allah'a kulluk yapılabileceğini, normal ve sade bir şekilde yaşamayı öğütlemiştir. |