Konu Başlığı: Kurânî Akıl Yürütme Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 20 Ağustos 2012, 19:50:38 Kur'ânî Akıl Yürütme İster bitkilerde olsun, ister daha karmaşık bir canlı yapıya sahip olan hayvan veya insanlarda olsun, maddenin nasıl canlılık kazandığını tespit ederken Kur'ân'ın akıl yürütmesi ile bilimsel düşünce (veya bir dini düşünce) arasında benzerlik olduğunu söylemek mantıkî değildir. Çünkü bu canlı formların hepsi yaratıcının emri ile meydana gelmiştir. İnsan gibi harikulade bir yaratığın çamurdan yaratılmış olması ne onun konumunu düşürür, ne de yaratıcısının büyüklüğünü azaltır. Aksine, bunun böyle olması insanı, insanı yaratan, İnsan dışında insana hizmet için varolan herşe-yin itaat ettikleri Allah'ın kudretini düşünmeye yöneltmelidir. Yine bu durum karşısında insan, maddî dünyanın alçak ve değersiz olduğu, asil bir varlığa uymadığı ve ruhun bu maddî bedene hapsedilerek cezalandırıldığı (Budist ve Hindu felsefelerinin öğrettiği gibi) şeklindeki düşünceyi zihninden atmalıdır. Kur'ân bize bu yeni felsefeyi ve bilimi vermiştir; bundan sonra insan bu doğrultuda düşünmeli ve onu gözlem ve deneyle doğrulamalıdır. Kur'ân düşüncesine göre, hayat da dahil olmak üzere dünyada hiçbir şey anlaşılması güç veya başka birşeyden daha fazla şaşkınlık ve hayret sebebi değildir, çünkü hepsi Allah'ın kudretinin bir sonucudur. Dolayısıyla bilimsel kafa, hayatın veya insan ruhunun yaradılışı karşısında, kâinataki diğer herhangi birşeyin yaradılışı karşısında duyacağı hayret ve heyecandan daha fazlasını juyinamalıdır. Maddenin yaradılışına daha fazla hayret etmelidir, çünkü yoktan varedilmiştir, buna karşılık insan veya canlılık maddeden yaratılmıştır. îlmnî düşüncenin önündeki engel şudur; o bütün problemleri Allah'tan ve O'nun kanunundan bağımsız olarak çözmek istemektedir. Fakat başladığı yerin, canlılık ve cansızlık arasındaki sınırın ötesine geçememekte, Allah'ın iradesi veya emrine değinmeden canlılığı incelemektedir. Hakikatte, bedenin ve İnsan ruhunun varlığı, Allah'ın varlığının ve kudretinin delilidir. Kur'ân'da yaratılışın değişik şekillerine şöyle değinilmektedir. "O'nun ayetlerinden biri de (şudur): Sen, toprağı, boynu bükük (kupkuru) görürsün. Onun Üzerine suyu döktüğümüz zaman titreşir ve kabarır. Onu dirilten (Allah) elbette ölüleri de diriltir. O, her şeye kadirdir." (41: 39). Yasin sûresinde şu ayetler geçmektedir: "Kendi yaratılışını unutarak bize bir mesel verdi; 'Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?' dedi. De ki: 'Onları ilk defa yaratan diriltecek. O, her yaratmayı bilir.1 O size yeşil ağaçtan ateş yaptı da ondan yakıyorsunuz. Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratamaz mı? Elbette yaratır. O, çok bilen yaratıcıdır." (36: 78-81). İnsanların ve onlardan gelen neslin yaratılış süreci, şu sözlerle veciz bir şekilde ifade ediliyor: "O'dur ki, her şeyin yaratılışını güzel yaptı ve insanı yaratmağa çamurdan başladı. Sonra onun neslini bir özden, hakir ve su(yun özü)nden yaptı. Sonra ona biçim verdi, ona kendi ruhundan üfledi. Ve sizin için kulak(lar), gözler ve gönüller yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz!" (32: 7-9). En önemli bilgi kaynağı olan vahiy ile, insanın konumu yükseltilmiştir. Meleklere, ona ıtaat etmeleri emredilmiştir: "Onu düzen-'e(yip insan şekline koydu)ğum ve ona ruhumdan üflediğim zaman hemen ona secdeye kapanın!'(15: 29). Bu âyet, insanın meleklere olan üstünlüğünü açıkça göstermektedir. Fakat, daha önce de açıklandığı gibi, Kur'ân bütün yaratılış sürecini, Allah'tan gelen emre doğrudan cevap veren maddî süreç, tek ve aynı şey olarak görmektedir. Büyür, gelişir ve farklı türler yaratıcının kanununa göre varlıklarını sürdürürler: "Ey insanlar eğer öldükten sonra dirilmekten kuşkuda isenez (bilin ki) biz sizi (önce) topraktan, sonra nutfe (sperma)dan, sonra alâka (emrio)dan, sonra yaratılışı belli belirsiz birçiğnem et parçasından yarattık ki, size (kudretimizi) açıkça gösterelim." (22: 5). Daha sonra İnsana, onu yaratan gücün, ölümden sonra yeniden yaratacağı hatırlatılmaktadır: "Sizi ondan (yâni yerden) yarattık yine oraya döndürürüz ve sizi bir kez daha ondan çıkarırız." (20: 55). Bu hayat süreci, Allah'ın emriyle içine nice harikaları ve gizemleri de alarak devam eder. İnsan ve ruhu O'nun emriyle yaratılmıştır ve yaratılışın mucizelerini sergilemektedir. Bu açıdan yaratılış, insanın incelemesi için uygun bir konudur ve sonuçta Allah'ın yaratıcı gücünün bir tasdiği niteliğindedir. Yaratıcının emri ve iradesi, kâinattaki bütün canlılığın ve maddenin oluşumu için modellerin kaynağıdır; O'nun emri oluşum sürecini meydana getirir: "Allah ilk defa yaratır, sonra onu çevirip yeniden yaratır. Öyleyse nasıl (doğru yoldan) çevriliyorsunuz?" (19: 34), Ankebut sûresinde şöyle buyurulmaktadır: "Görmediler mi Allah nasıl yaratmayı başlatıyor, sonra onu iade ediyor. Bu, Allah'a göre kolaydır." (29: 19). Yaratılışın sırları bilimsel düşündüğünü söyleyen zihinleri karıştırabilir, fakat sadece 'ol' demekle herşeyi meydana getiren Allah için hepsi kolaydır. Kur'ân aynı zamanda bu yaratılış sürecinin bir açıklamasını vermektedir: "Hepinizin dönüşü O'nadır. Bu, Allah'ın gerçek olarak verdiği sözdür. O, yaratmağa başlar, sonra inanıp iyi işler yapanlara adaletle karşılık vermek için (yeniden yaratır). İnkâr edenlere gelince, küfürlerinden dolayı onlara kaynar sudan bir içki ve acı bir azap vardır." (10: 4). Rûm sûresinde şöyle buyurulmaktadır: "Allah, yaratmağa başlar, sonra onu çevirip yeniden yapar; sonra O'na döndürülürsünüz. (Kıyamet) saat(i) başladığı gün, suçlular (umutsuzluk içinde) susarlar. O saat başladığı gün, o gün (inananlar ve inanmayanlar) ayrılırlar. İnanıp iyi işler yapanlar, onlar (çiçekli ırmaklı) bir bahçe içinde neşelendirilirler." (30: 11-15). Bir anlamda Kur'ân-ı Kerîm, yaratılış sürecinin ilmî gerçeklerini ifade etmektedir. Hayatın maddeden yaratılmış olması, aşağılık, anlamsızlık veya yaratıcının varlığının inkârı için bir sebep değildir. Ancak boş bir kafa ve gerçekçi olmayan bir bilimsel düşünce O'nun varlığını inkâr edebilir. Kur'ân, bu tür düşüncelerin çıkmazlarını şu âyetlerle belirtmektedir: "Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır, onlar düşünüp de inanmazlar. Yoksa Rabb'inin hazineleri onların yanında mıdır? Yahut hâkim olan kendileri midir? Yoksa onların, (göğe çıkıp meleklerin sözlerini ve onlara vahyedileni) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri, açık bir delil getirsin. Yoksa gayb (görülmeyen bilgi) kendilerinin yanındadır da kendileri mi (oradan istediklerini) yazıyorlar?" (52: 36-41), Gerçek şudur ki, kâinattaki tezahürlerin hakikatini tanımadan veya bilmeden insanlar aptalca sözler sarfederler. "Yahut zannettiğin gibi üzerimize gökten parçalar düşürmelisin, yahut Allah'ı ve melekleri karşımıza getirmelisin (onlar senin doğru söylediğine şahitlik etmelidirler)!" (17:92). Buna benzer saçma talepler, Rabblerinin ltitfûndan habersiz kimseler tarafından yapılmaktadır. |