Konu Başlığı: Kozmoloji Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 08 Haziran 2012, 17:37:17 Kozmoloji Kozmoloji, İslâm'da bütün bilimlerin başlama noktasıdır ve "Bir", görünmez, fakat her yerde mevcut olan Allah'ın, mükemmel dünyasının yaratıhşıyla ilgilenir. "Allah'tan başka ilâh yoktur. Hz. Muhammed O'nun elçisidir." Bu doktrin, ilmî bilginin ana temasıdır; çünkü "Bütün kâinat, BİR ALLAH tarafından yaratılmıştır ve çok büyük olmasına, hiyerarşik yapısına rağmen Allah'ın birliğini yansıtır." Kur'an, kâinatın bu büyük gerçeğini şu şekilde ifade eder: "Allah O Allah'tır ki, kendinden başka hiçbir ilâh yoktur. O, ezelî ve ebedî hayat ile bizatihî diridir, (bakidir). Zat ve Kemâl sıfatlarıyla yaratıkların bütün işlerinde hâkim ve kaimdir, her şey O'nunla kaimdir. O'nu ne bir. dalgınlık, ne de bir uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nun. O'nun izni olmadıkça katında kim şefaat edebilir? O, bütün varlıkların önlerinde ve arkalarındaki gizli ve aşikâr her şeyi bilir. Onlar (varlıklar-yaratıklar) ise, Allah'ın dilediği kadarından başka İlâhî İlim'den hiçbir şey kavrayamaz-lar. O'nun kürsüsü (mülk ve saltanatı) gökleri ve yeri çevrelemiş, kaplamıştır. Gökleri ve yeri korumak, gözetmek, O'na zorluk ve ağırlık vermez. O, çok yüce, çok büyüktür." (2: 255). Bu, açık olarak gösterir ki, kâinatın esas noktası Allah'ın 'Kontrol eden otorite olmasıdır.' Bu keyfiyet "îslâmî Vahiy prensipleriyle ve de Kur'an'ın batınî mesajı ile onun tamamlayıcısı olan peygamberin derunî öğretisinden açığa çıkan metafizikle doğrudan ilgilidir" (Islamic Science, s. 28-30). Kâinatın incelenmesi, insanı sonunda başladığı yere: 'Allah'ın Birliği, bütün kâinatın O'nun direkt emir ve kontrolü altında olması ve Allah'ın yerde ve göklerde olan her şeyden tamamıyla haberdar olması' gerçeğine geri götürür. "Göklerle yeri ve aralanndakileri altı günde yaratan O'dur. Sonra arşa (kudret ve saltanatı ile) hükmeden odur. Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve ona yükseleni hep bilir. Her nerede olsanız (ilim ve kudreti) sizinle beraberdir. Allah bütün yaptıklarınızı görendir. Bütün gökleri ve yerin mülkü O'nundur; ve bütün İşler O'na döndürülür. Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye kadar. O, kalplerde olanı bilendir." (57: 4-5-6). Göklerde ve yerde Allah'tan gizlenen hiçbir şey yoktur. "Şüphe yok ki, senin Rabbin, onların kalplerinin gizlediklerini ve açıkladıklarını tamamen biliyor. Yerde ve gökte hiçbir sır yoktur ki, açık bir kitapta olmasın." (27: 74-75). Sure-i Yunus'da biz tekrar şunları okuruz: "Sen herhangi bir işte bulun-san, Kur'an'dan her ne okusan, sen ve ümmetin herhangi bir amel yapsanız, siz ona dalıp dururken, muhakkak biz üzerinizde şahit bulunuruz. Ne yerde, ne gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinizden gizli kalmaz.; ne bundan daha küçük, ne de daha büyük... Ancak bunların hepsi açık bir Kitap'ta (Levh-i Mahfuz) yazılıdır." (10: 61). Allah'ın ilminin büyüklüğü ve derecesinin bir nebzesi Kur'an'ın aşağıdaki ayetinde şöyle anlatılmaktadır: "Görmez misin? Allah hem göklerdekini, hem yerdekinİ bilir. Herhangi bir üç kişinin gizli bulunduğu yerde dördüncü mutlak O'dur (Allah). Beş kişinin gizli bulunduğu yerde altıncıları mutlaka O'dur; bunlardan daha az, daha çok oluyor mu, muhakkak O, her nerede olsalar, onlarla beraberdir.'Sonra bütün yaptıklarını, kıyamet günü, kendilerine haber verir. Haberiniz olsun ki, Allah, her şeyi bilendir." (58: 7). Kur'an-ı Kerim'in üzerindeki çalışmalar, kâinatın muhtelif taraflarını açıklayıp tasvir ederek, pekçok bilimin büyümesini sağlayan, bilgiyi ve araştırmayı teşvik etti. Fakat bu bilimler, kâinatın, bir tek Allah tarafından yaratılması, kontrol edilmesi ve yönlendirilmesi yüzünden tamamen birleşiktir. Bunun sonucu olarak, "Islâmî kozmoloji ve kozmografi, farklı şekillerde, coğrafyadan simyaya kadar değişik İslâmî bilimler için temel, kalıp ve prensip olarak hizmet etmiştir. Bunlar, belli bilimlerle İslâm prensiplerini birbirine bağlamayı ve İslâm Medeniyeti'nde bir bütünlük sağlamayı mümkün kıldı. Bu medeniyette, farklı bilimler, İslâm'ın bütünlüğünü yitirmeden yeşermiştir ve tabiat, insan ile onun doğal ve kozmik çevresi arasındaki ahengi bozmadan incelenmiştir. Kur'an-ı Kerim, kâinatın temel oluşma İşleminden ve bu âlemlerdeki dünyaların en son tertibinden bahseder. "Sonra (Allah), duman halinde olan göğe yöneldi, ve ona arza 'İkiniz de isteyerek veya istemeyerek gelin, meydana çıkın' dedi. Onlar da: 'Biz isteyerek geldik.' dediler. Böylece gökleri, yedi kat gök olarak iki günde yarattı. Bir de her gök ehline emrini vahyetti. Biz dünya göğünü de kandillerle (yıldızlarla) donattık, onu (afetlerden) koruduk. İşte bu, Azîz, Alîm olan Allah'ın takdiridir." (41: 11-12). Yine aşağıdaki ayette kâinatın oluşma işlemine ait bilgi vardır: "İnkâr edenler görmediler mi ki, göklerle yer bitişik bir halde iken biz onları ayırdık. Hayatı olan her şeyi sudan yarattık. Halâ inanmıyorlar mı?" (21: 30). Kur'an, pekçok olayda, yedi kat göğün yaratılışından bahseder; fakat biz "yedi1 kat gÖk"ün önemini tam olarak anlamıyoruz. 'Yedi' sayısı göklerin gerçek sayısını ifade eder veya "göklerin" çokluğu gerçeğini ortaya koyar. Kur'an, sayıları, bir şeyin çokluğunu anlatmak için kullanır. O zaman ' 'gökler"in anlamı nedir? O, "yedi kâinat" mı, ("yedi galaksi" mi demektir.) Her ne hal ise, yedi sayısı, Allah'ın yaratıcılığının, çokluğunu, büyüklüğünü ve sınırsızlığım gösterir. (A. Yusuf Ali, The Holy Qur'an, s. 1191-1567). Bakara Suresi'nde şöyle zikrediliyor: "Yerde ne varsa hepsini sizin için yaratan O'dur. Sonra semayı kasdetti de onları, yedi gök halinde nizama koydu. O her şeyi hakkıyla bilendir." (2: 29). Talâk Suresi'nde de şunları görüyoruz: "O Allah'tır ki, yedi (kat) gök yaratmış. Arz'dan da onların mislini... Allah'ın emri ve kazası, bütün bunların arasında inip duruyor; bilesiniz ki, Allah her şeye kadirdir ve her şeyi ilmi ile kuşatmıştır?' (65: 12). Nuh Suresi'nde de: "Görmediniz mi, Allah göğü yedi kat üzerine nasıl yaratmış? Aralarında aya aydınlık vermiş, güneşin de ışık saçmasını sağlamıştır..." (71: 15-16) bu-yuruluyor. Müminun Suresi'nde ise "Doğrusu biz, sizin üzerinizde yedi kat (gök) yarattık. Biz yaratmaktan gafil olmadık." (23: 17) şeklinde zikrediliyor. Son ayette belirtildiği gibi, yaratılışta gözlediğimiz bir başka husus da, bütün evrendeki fevkalâde ahenk ve orandır. Her şeyde, gözlenen kanunun Birliğini gösteren, ittifak, birlik ve son derece bir uyum sezilir: "Gökleri yedi kat üzerine yaratan O'dur. Rahmanın yarattığında bir düzensizlik göremezsin. Gözünü bir çevir bak, (semaya), bir çatlak görebilir misin? Bir aksaklık bulmak için gözünü çevir; tekrar tekrar çevir bak; ama göz umduğunu bulamayıp bitkin ve yorgun düşer." (67: 3-4). Bu, kâinattaki esas ve evrensel gerçeği ve doğruluğu gösterir. Bütün yaratıklar, büyük veya küçük, canlı veya cansız, görünür veya görünmez, kâinatın her yerinde bir tek Yaratıcı ve Hakîm'in kanununa uyarlar: "Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan ve sonra arşa hükmeden, gün-jüzü —durmadan kovalayan— gece ile bü-ruyen; güneşi, ayı, yıldızlan, hepsini buyruğuna baş eğdirerek var eden Allah'tır. Bilin ki yaratma da, emir de O'nun hakkıdır. Alemlerin Rabbi olan Allah Yücedir:' (7: 54). Yunus Suresi'nde: "Doğrusu sizin Rabbiniz gökleri ve yeri altı günde yaratıp sonra arşa hükmeden, işi düzenleyen Allah'tır. İzni olmadan kimse şefaat edemez. İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'na kulluk edin. Artık İbret almak için düşünmez misiniz?" (10: 3), buyuruluyor. "Allah, gökleri, gördüğünüz şekilde, direksiz olarak yükseltendir. Sonra, Kudretiyle arşa hükmeden herbiri belli bir süreye kadar hareket edecek olan güneş ve ayı buyruğu altına alan işleri yürüten, ayetleri uzun uzun açıklayan Allah'tır; ola ki Rabbinize kavuşacağınıza kesin olaraH inanırsınız." (13-2). Kur'an-ı Kerim'in bu ayetleri, göklerdeki ve yerdeki her şeyinRablerininbir tek kanununu izledikleri hususunda hiçbir şüphe bırakmaz. Onların tümü, hiç tereddütsüz Allah'ın emrine itaat ederler. Kur'an-ı Kerim, bunu şu sözlerle izah eder: "Göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez kendileri de, gölgeleri de sabah-akşam Allah'a secde eder." (13: 15). Nuh Suresi'nde ise: "Göklerde ve yerde olan canlılarla melekler ki, büyüklük taslamaVsızın Allah'a secde ederler. Kendilerine hâkim olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar." (16: 49-50) Duyurulmaktadır. Aynı husustan Hacc Suresi'nde daha geniş şekilde bahsedilmektedir: "Görmedin mi, göklerde ve yerde olan ner Şey; güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan çok kimseler Allah'a secde ediyor. Birçoğunun da üzerine azap hak olmuştur. Allah'ın alçaklığı kimseyi yükseltebilecek yoktur. Elbette Allah dilediğini yapar." (22: 18). Kur'an-ı Kerim'in bütün bu ayetleri, yaratılışın bir birlik (vahdet) olduğunu, Yaratıcı'sının kanununa uyduğunu, şüphe götürmeyecek bir şekilde ortaya koyar. AJcsi takdirde hiçbir yerde kusursuz bîr ahenk, denge ve oran olamayacaktı. Evrenin çeşitli kısımları arasında tam bir ahenk ve işbirliği vardır. Bütün işler, bir diğerinin fonksinonunu tamamlayan bir uyum içindedir. Bu yaratılış bahsinde, Kur'an'da Allah'ın üç ayrı yaratış kademesi zikrolunur: Göklerde, yerde, gök ve yer arasında. "Bütün gökte olanlar, bütün arzdakiler, bütün bu ikisinin arasındakiler ve toprağın altındakiler hep O' nundur." (20: 6) (A. Yusuf Ali, The Holy Qur'an, s. 1191-1567). Kâf Suresi'nde de şu şekilde geçer: "Celâlim hakkı için, biz göklerle yeri ve araların-dakileri altı günde yarattık; bize bir yorgunluk da dokunmadı:' (50: 38). "Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan; sonra da arşa hükmeden Rahman'dır." (25: 59). (Aynı mealdeki sözler 32. Surenin 4. ayetinde de mevcuttur.) "Biz göklerle Arzı ve aralarındaki şeyleri ancak hak ve hikmetle yarattık." (15: 85). Bütün bu ayetlerin hepsi, aşağıdaki ana gerçekleri ortaya koyar. Birincisi, bütün Yaratılış, belirli bir zaman zarfında olmuştur; bu altı günlük bir süredir. İkincisi, göklerin ve yerin yaratılışında, bir üstüste gelme sözko-nusudur. Üçüncüsü, kâinatın orijinal yaratılışı, daha sonra parçalara ayrılan bir kitleden olmuştur. Dördüncüsü, Yaratılış Olayı göklerin ve yerin çokluğu fikrini verir. Beşincisi, göklerin ve yerin yaratılışı arasında bir ara basamak vardır. (Maurice Bucaille, The Bible, The Qur'an, and Science, s. 141-142). Kur'an-ı Kerim'de insanın arz engellerini kırarak, kâinata girdiği ihtimaline dair de bir bahis vardır: "Ey cinler ve insanlar topluluğu! -Gücünüz yeterse, göklerin ve yerin etrafından çıkıp gidin. Ama Allah'ın verdiği bir güç olmaksızın geçemezsiniz ki..." (55-33). Böylece Kur'an-ı Kerim; insanı, inkılâbçı felşefe ve fikirlerinden dolayı, yaşamın önyargı, hurafe ve bilgisizliklerini bir yana bırakarak, açık bir fikirle İyice düşünerek gerçekle yüzyüze gelmeye davet eder. Bu, insanoğlu için, bir üzengi rolü oynar ve ona ye-bi bilgi ufukları açar. "Akıl ve düşünce sahibi olan bir kavim için Allah'ın birliğine, kudret ve yüceliğine delâlet eden elbette birçok alâmetler vardır." (2: 164), (13: 4), (16: 67); "İyice düşünüp anlayanlar" (6: 65; 6: 98; 9: 81). "Düşünüp, mülahaza eden ve teslim olanlar." (2: 266; 10: 24 ve 45: 13). "Gören, anlayan ve idrak edenler." (7: 185; 30: 9 ve 50: 6). Bilenler, gerçekten bilgi ve öğrenim sahibidirler. Onlar Rablerinin yaratış mucizelerini görür, anlar ve üzerinde düşünüp taşınırlar, ayrıca onun önemini kavrayıp, bundan gerekli dersi alır ve şöyle derler: "Sen bunları boşuna yaratmadın. Sen bâtıl şey yaratmaktan münezzehsin. Bizi azabından koru." (3: 191; 38-27). Kâinattaki Genel Gözlemler Kur'an-ı Kerim, kâinat üzerindeki genel mütalaasını şöyle belirtir: "Allah, gökleri, gördüğünüz şekilde direksiz yarattı." (31: 10; 13: 2). Kaf Suresi'nde şöyle denir: "Üstlerindeki semaya bakmadılar mı ki, biz onu nasıl bina etmişiz ve onu donatmışız da hiçbir çatlak da yoktur?" (50: 6). Bakara Suresi'nde ise: "Yerde ne varsa hepsini sizin için yaratan O'dur. Sonra semayı kasdetti de onları, yedi gök halinde düzenledi..." (2: 29), buyu-rulmaktadır. Göklerde ve yerde katı bir disiplin ve düzen vardır; bütün semavî cisimler, Yaratıcı'ları-nın İlâhî Kanunu'na tâbidir: "Yine de ki: 'O yedi göğün Rabbi kim? O çok büyük Arşın Rabbi kim!' " (23: 86). Rûm Suresi: "Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur, hepsi ona boyun eğmektedirler." (30: 26). İbrahim Suresi'nde tekrar: "Güneşi ve ayı, âdet ve görevlerinde devamlı olarak size o musahhar kıldı; yine gece ve gündüzü sizin faydanıza o bağladı." (14: 33; 55:5 ve 45: 13) buyurulmaktadır. Ay için belli menziller takdir edilmiştir: "( Allah'tır ki, güneşi bir ışık ve ayı da bir nu yaptı, miktarlar ve ölçüler tayin buyurdu ki senelerin sayısını ve hesabı bilesiniz." (10: 5) Yasin Suresi'nde: "Ayın da seyrine menzil ler (miktarlar) takdirettik. Nihayet kurumu eski hurma dalının şeklini almıştır." (36: 39) Her Şey İnsanın Yararı İçin Allah, bütün bu semavî cisimleri, inşamı hizmetine verdi: "Geceyi, gündüzü, güneş ve ayı sizin istifadenize vermiştir. Bütün yıl dızlar da O'nun emrine bağlıdırlar. Elbette bunların her birinde aklını başına alıp, düşü nen bir topluluk için, birçok dersler vardır.' (16: 12). En'âm Suresi'nde: "Karanın ve de nizin karanlıklarında doğru yolu kendileriyl bulaşınız diye sizin için yıldızları yaratan O dur. Gerçekten, bilenler için, ayet ve alâmet leri açıkça bildirdik." (6: 97) denmektedir. Kur'an-ı Kerim, semavî cisimlerin tabiatın dan da bahseder: "Ne yücedir o Allah ki gökte burçlar (gezegenler) yaratmış ve içer sine bir kandil (güneş), bir de nurlu ay koy muştur." (25: 61). Nuh Suresi'nde: Görme diniz mi, Allah yedi göğü tabaka tabaka na sil yaratmış? Ayı içlerinde bir nur kılmış w güneşin ışık saçmasını sağlamıştır." (71: 15 16). Nebe Suresi'nde: "Üstünüze yedi ka sağlam gök bina ettik. İçlerine parıl parıl ışıl dayan güneşi varettik." (78: 12-13). Kur'an arzın kâinatın merkezi olduğuna dair eski bi inancı tümüyle reddederek, gece ve gündü zün birbirini takip ettiğini ortaya koyar: "Al lan, gündüzü gece ile örter ve süratle gece gündüzü, gündüz de geceyi kovalar" (7: 54) Zumer Suresi'nde: "O, geceyi gündüzün üze rine buruyor, gündüzü de gecenin üzerin' buruyor:1 (39: 5). Yasin Suresi'nde: "Gece de bir alâmettir. Onlara: Ondan gündüzü soya çıkarırız. Bir de bakarlar ki karanlığa kah vermişlerdir." (36: 37). "Allah, geceyi gün düzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar." (22: 61). Bundan başka, Kur'an-ı Kerim, kendine has halleriyle, yıldızların dünyasından da bahseder: "Güneşi, ayı, yıldızları, Allah, emrine bağlı kıldı. Bilin ki, hem yaratmak, hem de emretmek O'na mahsustur. (7: 54). Tûr Suresi'nde: "Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışı sırasında dahi teşbih et!" (52-49) buyurulmaktadır. Tarık Suresi: "Andolsun semâya ve Tarık'a... Bildin mi Tarık ne? O ışık saçan yıldızdır; (Zuhal yıldızıdır)." (86: 1-3). Saffât Suresi nde yıldız kaymasından bahsedilir: "Onu da yakan parlak bir yıldız takibeder." (37: 10). Yedi semavî cisim, Kur'an-ı Kerim'de çeşitli olaylarda, fakat değişik şekillerde zikredilir: "Allah, onları yedi gök (muhtemelen gezegenler) halinde nizama koydu." (2: 29). Mü-minûn Suresi'nde: "Doğrusu biz, sizin üzerinizde yedi kat gök yarattık. Biz yaratmaktan gafil olmadık." (23: 17). Ha-Mim Suresi'nde: "Böylece gökleri, yedi kat gök olarak İki günde yarattı. Bîr de her göğün işini kendisine vahyetti." (41: 12). Mülk Suresinde: "Gökleri yedi kat üzerine yaratan O-dur. O Rahman'ın yarattığında hiçbir düzensizlik göremezsin. Haydi gözünü çevir bak, bir çatlak görebilir misin?" (67: 3) Ve yine aynı surede: "Celâlim hakkı için, biz en yakın semayı yıldızlarla donattık. Bir de onlarla şeytanların taşlanmasını sağladık ve şeytanlara çılgın alev azabını hazırladık." (67: 5), buyurulmaktadır. Kur'an-ı Kerim, muhtemelen yeryüzünün atmosferi olarak isimlendirebilecek bir şeyden de bahseder: "Biz, dünya göğünü de kandillerle donattık, onu koruduk." (41: 12). Hicir Suresi'nde "Gerçekten biz, gökte burçlar yarattık ve göğü, bakan kimseler için yıldızlarla süsledik. Ve onları kovulan her şeytandan koruduk." (15: 16-17). Yine Saffât Suresi'nde: "Gerçekten biz, yakın göğü, yıldızlardan ibaret bir süsle donattık ve itaatten çıkan her şeytandan koruduk." (37: 6-7). Güneş ve ayın yörüngeleri de, Kur'an-ı Ke-rim'in çeşitli pasajlarında anlatılır. "Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O-dur. Bunların herbiri kendi dairesinde dolaşmaktadır." (21: 33). Yine Yasin Suresi'nde: "Ne güneşin aya yetişmesi mümkün olur, ne de gece gündüzü geçer. Hepsi bir elekte yüzerler, devirlerini tamamlarlar!' (36: 40). Ra'd Suresi'nde: "Güneşi ve ayı da kulların menfaatine tâbi kıldı. Bunlardan herbiri belirli bir vakte kadar dolaşıyor." (13: 2: 31-19). Gökler, Evrimi Ve Genişlemesi Kur'an-ı Kerim'de, güneş ve ay gibi gök cisimleri için, muayyen bir yer ve süreden bahseden pek çok bölüm vardır. Buradan, bunların her ikisinin evrimini tamamladıkları ve belirlenmiş yerlerine ulaştıkları anlaşılır: (13: 2; 31: 19 ve 35: 13). Kur'an'daki bazı bölümler de, kâinatın, daimi olarak genişlediği izlenimini verir. "Biz, gökleri kuvvetle yarattık. Şüphesiz Biz geniş kudret sahibiyiz." (51: 47). Kur'an aynı zamanda, insanın göklerin içine girebileceğini de ima eder: "Ey cinler ve insanlar topluluğu! Gücünüz yeterse, göklerin ve yerin etrafından çıkıp gidin. Ama Allah'ın verdiği güç olmaksızın geçemezsiniz ki." (55: 33). İnsan, Allah'ın harika ve sınırsız dünyası ve uzayın sonsuz büyüklüğü karşısında hayranlık duyar: "O müşriklere, gökten bir kapı açsak da oradan yukarıya çıkmaya koyulsalar, şöyle diyeceklerdi: 'Muhakkak ki gözlerimiz döndürüldü; herhalde büyülendik.' " (15: 14-15). Astronominin incelenmesi, diğer konulardan daha çok, insana Kâinatın sınırsız büyüklüğünü ve Yaratıcı sı'nın gücünü, kuvvetini hatırlatır. Gökteki ve gökcisimlerindeki bütün bu çokluklar, son derece disiplinli ve düzenli bir şekilde faaliyet gösterirler. Aralarında, her şeyi daima kontrol eden, yöneten ve idare eden bir Yaratıcı'nın varlığını, inkâr edilmez şekilde ortaya koyan bir amaç birliği ve düzen vardır. Her taraftaki mutat Âdetullah üzere ve uyarıcı niteliktedir. Ubudiyetin ezelî ve ebedî sistemine ve elçilerin yoluna insanı davet eder ve bunu yaparken de kâinatın problemleri hakkında beşeri yönlendirmek için arasıra etrafa birkaç ipucu serpiştirir. Bu yönlendirici ve tanıtıcı bilginin doğası ve amacı İhtarî mahiyettedir; böylece insan, daima İslâmî ilimlerin kendilerinden çok ulaştırdıkları sonuçların önemli olduğunu hatırlar. Sonuç ise kâinatın kontrolünü ve Yara-tıcısı'na itaattir. îbn üş-Şâtir'İn Güneş "teorisi. Tercümeler yoluyla Ko-pernik'e tesir eden büyük astronomisi tbn üş-Şâtir'in Güneş ve Ay teorilerinin temsili. |