Konu Başlığı: Kamil Ve İdeal İnsan Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 27 Temmuz 2012, 10:29:14 KÂMİL VE ÎDEAL İNSAN Kâmil ve ideal insan: "Hz. Muhammed'in günlük hayatı" adlı kısımda açıkladığımız gibi Hz. Muhammed çok sâde fakat o derece mükemmel ve kuşatıcı bir hayat yaşadı. Rasûlullah evlendi, çocuklar edindi ve hayatın bu alanında koca ve eşi (veya eşleri), baba ve çocuklan arasındaki insanî ilişkiler ile ilgili müstesna ilkeler bıraktı. Meslek olarak ticaret ile iştigal etti. İş anlaşmaları ve iktisadî konularda insanlığın faydalanabileceği dengeli ve örnek bir ekonomik sistemin tesisi için eşsiz fikirler sundu. Halkın ihtiyaçlarım karşılamak için belirli kanunlar yapmak zorunda kaldı. Bunu yaparken kanun koymanın esasları ve hikmetleri hususunda önderlik etmiş oldu. Yasamaya rehberlik teşkil edecek doğru ve âdil kanunlar ve düzenlemeler getirdi. Yine bir hâkim olarak kanunların tatbikinin, kanunları belirli davalara uygularken tarafsız kalmanın ve fertlerle devlet arasında olduğu gibi fertlerin kendi aralarındaki anlaşmazlıklarında karar vermenin anlam ve önemini gösterdi. Hz. Muhammed kendisini insanüstü veya ilâhî bir güce sahip biri olarak değil sadece diğer insanlar gibi maişeti için çalışan ve sâde bir hayat süren bir insan olarak gördü. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed ile diğer insanlar arasında söz ve amellerinde kemâle eriştiği ve insan faaliyetinin her sahasında insanlığa mükemmel bir örnek teşkil ettiği İlahi Rehberliğe nail olması bakımından bir fark vardı. Olayın tarihî yönü: Tarihte şüphesiz yüksek ahlâkî hasletlere sahip ve ideal bir hayat sürmüş olan büyük peygamberler vardır, ama tebligatları olduğu gibi hayatları (sîretleri) da bizlere sahih ve mükemmel şekliyle ulaşamamıştır. Örnek ve ideal teşkil edebilmeleri için hayat tarzları, yaşantıları ve mücadeleleri tarihen belgelenmiş, gerçek ve somut olmalıdır; sadece isimlerden ve doğdukları, yaşadıkları, yüksek faziletler vazetmiş oldukları ve bu dünyadan göçtükleri gibi muhtasar hakikatlerden kalmamalıdır. Eğer doğruluğu mes-nedsiz ve şüpheli olursa bu hayat hikâyeleri her türlü çekiciliği, güzellik ve inceliğine rağmen insanların düşüncelerini değiştirmekte etkisiz kalacaktır. Bu sebeple bu büyük insanların hayatlan sıradan insanların da inanabilmesi, kanaat sahibi olabilmeleri, ders çıkara-bilmeleri ve uygun örnekler alabilmeleri için tarihen olarak gerçek, hakiki ve doğru olmalıdır. Ancak bu şekliyle bir hayat tarzı tarihî olarak uygun, bir amaca yönelik ve anlamlı gözükebilir. Böylece bu örnek, sıradan insanlar tarafından kolayca ve özgürce benîmsene-bilir ve esas ve uygulamaları hayatlarını düzenlemek ve düzeltmek gayesiyle taklit edilebilir. Bu hayat tarzı bilmeceye benzer karışık bir akide ve uygulanması bir yana, kavranması ve anlaşılması bile insanların kapasitesinin üstünde bir takım ütopik felsefeler ihtiva etmemelidir. Tarihî bir hakikat, somut bir varlık ve bir beşer olduğu ispatlanabilir olan en kâmil insan bu esaslar ışığında değerlendirilecektir. Tarihî olarak gösterilebilecek bir başka nokta ise öğreti ve uygulamalarının mâkul ve hayata tatbik edilmeye elverişli oluşudur. Bu öğreti ve uygulamalar insanların hayat düzenlerinin fikrî ve amelî olarak geliştirmelerine ve böylece gündelik telâşı içinde dahi mutlu ve huzurlu bir hayat sürmelerine yardımcı olabilecek yeterliliktedir. (Seyyid Süleyman Nedvi, Muhammed The Propheî of Peace, Lahore). Hinduizm, bütün diğer dinî inanışlardan eski olduğu iddiası ile ortaya çıkmakta ise de bütün kahramanları bir hayal ve efsane dünyasına ait gibi görünmektedir. Varlıkları tarihî delillere dayanmamaktadır; en rağbet edilen simaları Ramayona (Ram Çandra) ve Mahab-barta (Krişna) bile tarihî şahıslar araşma girememektedirler. Çünkü tarihî dayanakları çok önemsiz ve sathî birkaç bilgiden ibarettir. Gerçek olmaktan çok hayal mahsûlü gibi görünmektedir. Herhangi biri tarafından Örnek alınmak yerine efsanevî şahıslar olarak incelenmeli ve değerlendirilmelidirler. Zerdüşt dininin kurucusunun hayat hikâyesi de belirsizlik örtüsüyle sarılmıştır. Pek çok batılı tarihçi onun tarihî varlığını ispata çalıştılar ve hayatı ile ilgili birbiriyle çelişen ve çatışan deliller buldular. Bu deliller hiçbir şekilde sıradan insanlar için mükemmel bir hayat rehberi olabilecek seviyede kabul edilemezler. Hayatı hakkında ancak çok çapraşık ve güvenilir olmayan bilgiler elde edilebilmiştir; elde edilen bu bilgiler ise tarihî diye nitelenebilecek olaylardan sayılmamaktadır. Ayrıca bu dinin kurucusunun, insanların problemlerini çözmelerine rehberlik edecek ve model olacak hiç bir amelî ve somut hayat tarzı ortaya konamamıştır. (S. S. Nedvî, a. g. e.). Budizm hâlen yaşayan, kültür ve medeniyeti varlığını sürdüren bîr dindir. Fakat Buda'nın hayat tarzı korunamamıştır. Günümüzde onun hayatı hakkında çağımız insanının problemlerini çözmede mükemmel bir model teşkil edebilecek nitelikte tarihî hiçbir bilgi ve delil yoktur. Jainizm'in (Hindu dininin bir kolu) kurucusunun ve diğer Çinli bilgelerin hayatları hakkında bilinenler Buda hakkında bili-nenlerinkinden daha belirsiz ve muğlaktır. Takipçilerinin söylediklerini ve anlattıkları hayalî hikâyeleri bir tarafa bırakırsak hayatları hakkında tarihî olarak çok az şey bilinmektedir. Yine bunun gibi başta Nuh, İbrahim, Hud, Salih, İshak, Yakub, Zekeriya ve Yunus olmak üzere, Sami kavminden pekçok peygamberin adını bilmekteyiz. Fakat hayatlarının sadece az bir kısmı bilinmektedir. Haklarında kısa, eksik ve birbiriyle bağlantısız olaylar ve kıssalar vardır. Hiç bir Sami peygamberin hayatı, insan hayatı için, beşikten mezara kadar taklit edilme yeterliliğinde bir model teşkil edebilecek derecede bilinmemektedir. (S. S. Nedvî, a. g. e.). Pek çok tarihçi Yahudi kitaplarının içindeki bilgileri şüphe ile karşılamaktadırlar. Tevrat'ta pek çok çelişkili ifadeler vardır. Alman âlimlerine göre Eski Ahid çelişkiler ve tutarsızlıklarla doludur. (Encyclopaedia Britannica, 'Bİble'). Bu durum Sami peygamberler hakkındaki bilgi ve malzemeye güvenilemeyeceğini göstermektedir. Hz. İsa'nın hayatı ise İsa tarafından değil, havarileri tarafından yazılmış olan dört İncil'de bulunmaktadır. Bunların ne zaman ve hangi dilde yazıldıkları hakkında hiç bir tarihî belge ve kayıt yoktur, İsa hakkındaki gerçekler de net değildir. Bu İncülerin bazı şahıslara affedilmelerine rağmen, bu kişilerin kim olduğu konusunda kesin bilgi bulunmamaktadır. Bazı modern rasyonalistler ve Amerika'lı bilim adamları İsa'nın tarihî bir şahsiyet olduğundan bile şüphe etmektedirler. İncil'de İsa'ya atfedilen olaylara benzer inançların Yunan ve Roma mitolojisinde de bulunmasından dolayı bu görüş bilhassa kuvvet kazanmıştır. Yine bu sebeple İsa'ya ve hayatına ilişkin kayıtların sıhhati şüphe götürür ve tarihî değeri azdır. Bunlara ilave olarak, bu gayri sahih kaynaklardan neşv-ü nema bulan tasvir, bir insana değil; mucizeler yaratmış bulunan 'Allah'ın oğlu'na aittir. Hz. İsa'nın hayatının sathî ve eksik, ancak, olağanüstü hususiyetleri onu dünyevî değil ulvî bir varlık halinde sunmaktadır. Hepsinin ötesinde, insanlara bütün çağlarda mükemmel bir model teşkil edecek pratik bir hayat tarzı ve hayat örneği bırakmamıştır. Kemâl: Sözleri ve yaşayışı bütünüyle korunmuş, gerçek hayatın karmaşası içinde yaşamış ve hayatı bütün ayrıntıları ile net ve açık olarak bilinen bir kişi ancak insanlara rehber teşkil edebilecek mükemmel bir model ve ideal olarak kabul edilebilir. Büyük peygamberlerin, reformcuların ve din kurucularının hayatını incelediğimizde sadece Hz. Muhammed 'in hayat tarzının yukarıdaki özellikleri haiz olduğunu görüyoruz. Hz. Peygamber her bakımdan diğerlerinden daha dolu ve mükemmel bir hayat yaşamıştır. Hayatının bütün ayrıntıları sahih olarak kaydedilmiştir, ulvî ve mükemmeldir, sâde ve açıktır, cazip ve pratiktir. Bu hayat tarzı yöneten-yönetilen, komutan-er, kadın-erkek, tâcir-çiftçi herkese hayatın her sahasında rehberlik edebilir ve insanların huzurlu bir hayat sürmelerini sağlayabilir. Hz. Muhammed dışında sadece birkaç peygamberin ve bilgenin hayat hikâyesi sahih kaynaklara dayanmakla beraber, ancak hayat tarzları bu kaynaklarda tam olarak korunamamıştır ve bu sebeple de çok eksiktir. İlk olarak, Buda'yı ele alalım; hayat hikâyesi efsane ve menkıbelerin bir karışımıdır, biyografisinde çok az sahih bilgi bulunmaktadır. Onun hakkında bütün bildiğimiz Nepal'in bir vadisinde yaşayan bir Raca'nın oğlu olduğudur. Çok güzel bir prenses ile evlenmiş ve bir çocuğu olmuştur. Tefekkür ve tasavvura dalmış, kendisini derinden etkileyen bazı büyük felaketler, hastalık ve ölümler görmüş, herşeyi terkederek mücerret hakikati aramaya başlamistir. Sürekli dolaşmış ve oradan oraya gitmiştir. Meditasyonla uğraştığı birkaç yıldan sonra İlâhî Vahye nail olduğunu söyledi. İnancım Benaras ve Bihar arasındaki çeşitli yerlerde yaymış ve Ölmüştür... Buda'nın hayatı hakkında kesin olan bütün bilgiler bundan ibarettir. Zerdüşt dininin kurucusu da tarihî bir simadır. Fakat onun hayat hikâyesi de çok geneldir ve tarihî kayıtlara değil, tahminlere dayanmaktadır. "Nerede yaşadığını ve hükmettiğini kesin olarak bilmek mümkün değildir." Müritleri tarafından peygamberlerinin hayatı ve öğretileri hakkında hiçbir tarihî bilgi verilmemiştir. "Hakkında bildiğimiz Azerbaycan'da doğduğu ve inancını Belh civarında yaydığıdır. Akidesini Kral Haştasap benimsemiştir. Pekçok mucizeler göstermiştir. Evlenmiş ve çocukları olmuş ve daha sonra da ölmüştür." {Encyclopaedia Britannica, 'Zoroaster'). Hayati hakkındaki bu son derece kıt bilgiler ise insanlık için kâmil bir Örnek teşkil etmesinde yetersiz kalmaktadır. Sami Peygamberler içinde en mümtaz peygamber olan Hz: Musa'nın bile hayatı tam olarak bilinmemektedir. Hz. Musa hakkında bildiğimiz onun aslen Yahudi olduğu, Fira-vun'un hanımı tarafından evlât edinildiği ve Firavun'un sarayında yetiştirilmiş olduğudur. Büyüdüğünde, Firavun'un adamlarının İsrai-loğullarına zulmetmesini nefretle karşılamış ve ırkdaşlarına mümkün olduğunca yardım etmiştir. Daha sonra Medyen'e gitmiş ve orada evlenmiştir. Orada birkaç zaman yaşadıktan sonra Mısır'a dönerken kendine peygamberlik verilmiştir. Firavun'un huzurunda pek çok mucizeler göstermiş, fakat Firavun, halkının onunla beraber gitmesine izin vermemiştir. Rabbi onun halkı ile beraber denizi geçmesine yardım etmiş ve Firavun'un ordularını ise suda boğmuştur. Hz. Musa, halanı çölden geçirerek Suriye'ye ulaştırmıştır. Orada ise Suriye halkı ile savaşmışlardır... Yaşlanmış ve 121 yaşında vefat etmiştir. (Eski Ahid, Tesniye, 5-7). Eski Ahid'in içindeki deliller (Tesniye, 5-7) Musa'nın biyografisinin kendisi tarafından değil çok daha sonra başkaları tarafından yazıldığını göstermektedir. Bu biyografi bile doğumu, gençliği, evliliği ve Peygamberliği ile ilgili bir kaç bilgi kırıntısından ibarettir. Ayrıca 120 yaşına gelene dek meydana gelen birkaç savaştan bahsedilmektedir. Birkaç şahsî olayı hakkında da bilgiler vardır. Fakat nasıl bir hayat sürdüğünden, ahlâkından, davranışlarından ve amellerinden, İnsanlara rehber teşkil edecek eksiksiz bir hayatın gerekli unsurlarından hiçbir şey yoktur. Eski Ahid'de pekçok isimden ve.yerden, pek çok emirden ve hatta nüfus sayımlarından bile bahsedilmekte, ancak pratik değere haiz esaslar kiitabın hiçbir yerinde bulunmamaktadır. Dolayısıyla Eski Ahid, insanlara hayat yolunda rehber olabilecek hiç bir esas ilke önermemiştir. Eski Ahid'deki bilgiler coğrafyacılar, jeologlar, kronologlar ve hukukçular için faydalı olabilir, fakat yeryüzünün muhtaç ruhlara ışık verebilecek manevî öğretilerden yoksundur. Hz. İsa, zaman olarak bizlere en yakın olan peygamberdir. Ancak hayat hikâyesinin büyük kısmı bir sis perdesiyle kaplıdır. Bilinenler de geçen zamanla kaybolmuştur. Avrupalı âlimler Hz. İsa'nın hayatı ile ilgili bazı gerçekleri gün ışığına çıkarmak için çok gayret göstermişler, fakat bu gayretleri boşa gitmistir. Elde edilen bilgiler birbiri ile ilgisi olmayan parçalardan ibarettir, incil'e göre Hz. İsa yeryüzünde 33 yıl yaşamıştır ve bunun sadece son üç yılı İncil'de kaydedilmiştir. İncil'de bahsi geçen bu gerçekler bile sahih kaynaklara dayandırılamamıştır ve doğru değildir. Filistin'de doğduğu ve sonra Mısır'a götürüldüğü söylenmektedir. Ergenlik yaşlarında iki mucize göstermiştir. Daha sonra bir zaman boşluğunu takiben Hz. İsa'yı 30 yaşında ve vaftiz edilmiş olarak görmekteyiz. Nehir kıyılarında balıkçılara vaaz etmiş ve bazı müritler (havariler) edinmiştir. Romalılar da onu muhakeme etmiş ve daha sonra da çarmıha germişlerdir. Çarmıha gerildiğinin üçüncü günü göğe yükselmiş ve mezarı boş bulunmuştur. Tarih bize 25 yıllık hayatı hakkında bir kaç mucizesi ile hayatının son üç yılındaki olaylardan ve çarmıha gerilişi dışında hiçbir şeyden bahsetmemektedir. (Seyyid Süleyman Nedvî, Hitabetu l-Medres, Lahor). Kapsayıcılık: İdeal bir hayat tarzının bir diğer hayatî özelliği ise kapsayıcı olmasıdır. Bu hayatî Özelliğe göre, ideal hayat tarzı insan hayatını her yönüyle kuşatmalıı, maddî ve manevî sahalarda her çeşit kabiliyet, ehliyet, mizaç, eğilim ve bağlılıktaki insanların bütün ihtiyaçlarını karşılayabilmelidir. Bu tecrübenin Üstesinden gelebilen hayat tarzı sadece Hz. Muhammed'ın hayat tarzıdır. İnsanlığa rehberlik için şu iki şart lüzumludur: Birincisi insan ilişkilerini maddî ve manevî sahalarda yöneten asîl, mükemmel ve uygulanabilir esaslar ihtiva eden bir hayat; ikincisi ise hayatın türlü safhalarından geçmiş ve insanlığa her alanda rehber olabilecek bir hayat tarzı bırakmış mükemmel insan örneği. İnsanlığa edep ve ahlâk ile ilgili temeller vaz eden ve sonra kendi davranışları ve uygulaması ile bu temellerin insan hayatının değişik durumlarına nasıl uyarlanabildiğim gösteren yegane insan Hz. Muhammed 'dir. Bu itibarla, yeryüzünü kaplamış bulunan iki ana inanç vardır. Biri yapısı itibariyle şüpheci (agnostik) ve Allah'ın varlığı hakkında tamamen sessiz bir inanç. Ki bunun insan ilişkileri ile ilgili hiçbir önerisi yoktur. Bu inanç Budizm ve Hinduizm tarafından temsil edilmektedir. İnançların diğeri ise yapısı itibariyle Tanrı inancına sahip(teist)tir ve Allah'ın varlığına şu veya bu şekilde inanan bütün dinler bu tasnifin içine girer. Fakat bu dinlerin reformist veya peygamber olsun, kurucularının hayat hikâyeleri korunmamıştır. Hangi ilkeleri izlediler? Allah'a olan İnançlarının niteliği, ibadetleri, sözleri ve Öğretileri, ilkelerine ne derece bağlı oldukları ve bu ilkeleri İnsanların günlük hayatlarında uygulamalarını teminde ne kadar başarılı oldukları kaydedilmemiştir. Eski Ahid'de Allah'ın birliğinden ve emirlerinden ve diğer dinî adetlerden bahsedilmektedir. Fakat Hz. Musa'nın Allah'a sadakat ve itaat derecesini, O'nun irade ve emirlerine bağlılığı ile İlgili bir kelime bile geçmemektedir. Hayatının bu nevi Özellikleri kaydedilmemiştir. încil, sözde Hz. İsa'nın hayat hikâyesinin sahih bir yansımasıdır. Fakat tek bir şeyden bahsetmektedir: 'Allah İsa'nın babasıdır.' Ancak aralarındaki ilişki ile ilgili tek bir kelime yoktur. Babanın oğul için olan sevgisinin çokluğu açıklanmıştır. Fakat oğulun Baba'ya olan sevgisinden ve O'nun emirlerine itaatinden bahsedilmemiştir. Oğul Baba'nın Önünde dua etmek için diz çökmüş müdür? Günlük yiyeceğinden başka şeyler için hiç dua etmiş midir? İncil bu meselelerle ilgili hiçbir bilgi vermemektedir. İncil'de anlatıldığı kadarı ile Hz. İsa'nın hayatında insanoğlunun Allah İle rabıta kurmasına rehberlik edecek bir yön bulunmamaktadır. İncil'de tasvir edildiği üzere İsa'nın hayatı yaratan ve yaratıkları arasındaki yoğun ve sıkı ilişkileri açık bir şekilde ifade edememektedir. (Seyid Süleyman Ned-vi, Hitabetu'l-Medres, Lahor). Böylece peygamberlerden, reformculardan ve din kurucularından hiç birisi hayatın değişik sahalarında insanoğluna rehber teşkil edecek aslî ve mükemmel esasları sunamamışlardır. Buda'nın ailesini gizlice terkederek ormanda kaybolduğunu görüyoruz. Her şeyi terkettİ ve insanlarla ilişkisini kesti. Toplum içinde hiç yaşamadı ve toplumun karmaşık meseleleri ile karşılaşmadı. Buda'mn hayatı tüm insanlar için kapsayıcı, nihaî ve tam bir rehber olarak-kabul edilemez. Bu tarz hiçbir zaman hayatın pratik meselelerini çözme işinde bir rehber olarak benimsenemez; ancak bir manastırda münzevî bir hayat süren şahsa örnek teşkil edebilir. Eski Ahid sadece Hz. Musa'ın cengâverlik özelliğine ışık tutmuştur. Fakat bu Özellik de insanlara görev ve sorumluluklarını yerine getirmeleri konusunda yardımcı olamaz. Eski ahid Hz. Musa'nın kan ile koca, baba ile oğul, kardeş ile kardeş, arkadaş ile arkadaş arasındaki insanî ilişkiler ile ilgili öğretilerinden, bu kişiler arasındaki anlaşmazlıkların nasıl halledilebileceği ve pekçok diğer sosyal, ekonomik, siyasî ve ferdî meselelerin nasıl çözüleceği konusundaki öğretilerinden bahsetme-mektedir. Hz. Musa muhakkak ki bu meselelerin dostça ve âdil bir şekilde çözüme kavuşabilmesi için kapsayıcı bir hayat sistemi ortaya koymuştur, ama tarih bununla ilgili tüm kayıtları yok etmiştir. Onun hayatından bize birbiri ile ilgisiz birkaç olaydan başka bir şey kalmamıştır ve bu bilgiler de modern insanın Çok çeşitli meselelerini hakkıyla çözemez. Yine buna benzer olarak, Hz. İsa söz konusu olduğunda, İncil ondan insan ilişkileri ile ilgili hiçbir şey aktarmamı ştır, halbuki toplumların başarılı olmasında insan ilişkilerinin olumlu seyri anahtar rolündedir. İnsan toplumunun bütün yapısı âdil ve hakça olması gereken karşılıklı alışveriş ve ilişkilere dayanmaktadır. Hz. İsa daha sonraları yönetici güç tarafından baskıya ve tahakküme mâruz kalmış ve yalnız bir hayat yaşamıştır. Bir bekâr hayatı sürmüştür. Dolayısıyla evlilik ile ilgili meseleleri çözmede bir örnek kabul edilemez. Benzer sebeplerden ötürü hayatı insanlık için mükemmel ve kapsayıcı esaslar sunamaz. Uygulanabilirlik (tatbike elverişlilik): Bu kritere göre; bir peygamberin, reformcunun ya da bir din kurucusunun ilkeleri, öğretileri ve akidelerinin pratikte hangi dereceye kadar gözlendiğini ve insanların pratik hayatların-daki meselelerini çözmede ne derece başarılı olduklarını görmeliyiz. İnsan ilişkilerinden neşet etmeyen veya insanların pratik hayatlarında doğruluğu ispatlanamayan, sadece ütopik bir düşünce (ideoloji) ve felsefe sunmak yeterli değildir; çünkü mükemmel ve ideal hayat sloganlar, öğütler veya yüksek ahlâkî idealler ile değil; yalnız ve yalnız pratikte ulaşılan aşamalar ve asil fiiller ile değerlendirilir. Bir reformcunun, din kurucusunun veya peygamberin büyüklüğünü bu açıdan araştırdığımız zaman Hz. Muhammed bütünüyle diğerlerinin üzerinde yer almaktadır. Hz. İsa, tamamen değişik bir görünüm arzetinek'te; meleklerin yaşadığı bir dünya hâriç, hiç bir yerde uygulanamayacak yüksek idealler vazetmektedir. İçinde yaşadığımız dünya ise et ve kemikten müteşekkil insanoğlu ile iskân edilmiştir ve insanların denenip başarıya ulaşmış öğretilere ihtiyacı vardır. Hz. İsa şöyle buyurmuştur: "...Kötüye karşı koma, ve senin sağ yanağına kim vurursa, ona ötekini de çevir. Ve eğer biri seninle mahkemeye gidip senin gömleğini almak isterse, ona abanı d£ bırak. Ve kim seni bir mil gitmeğe zorlarsa, onunla iki mil git." (Matta, 5: 39-41). "... Düşmanlarınızı sevin, ve size ezâ edenler için dua edin..." (Matta, 5: 44). Bu yüksek idealler peygamber, reformcu ya da din kurucusunun onlara uygun amelleri ve uygulamaları ile desteklenmedikçe insan için rehberlik edemezler. Düşmanını yenmeden veya teslim olmadan onu nasıl affedebilir ve ona âlicenaplık gösterebilirsin? Eğer yoksul-san ve ormanlarda münzevî bir hayat yaşıyorsan fakirlere ve muhtaçlara nasıl yardım edebilirsin? Kendisi evlenmemiş ve evlilikle ilgili meselelerle karşılaşmamış bir kişi evlilik ilişkileri ve evlilik meseleleri ile ilgli öğütleri nasıl verebilir? Bu konularla ilgili meselelerle karşılaşmamış bir kimse tüccar, işadamı, hâkim, yönetici ve komutan için gereken ilkeler ve kanunları nasıl düzenleyebilir? Hasta ve sakatları ziyaret etmeyen bir kimse onları ziyaret konusunda nasıl öğüt verebilir? Şurası açıktır ki, sadece bütün bu konularla ilgili çeşitli vakalar yaşamış ve şahsî tecrübe kazanmış kişi başkaları için ilkeler tesbit etme konumundadır. Tarihte Hz. Muhammed hâriç hiçbir kimse hayatın çeşitli alanlarında değişik durumlarla imtihan edildiğinde başarılı olamamış ve kendisinin de gözlediği ve uyguladığı insanlara-rası ilişkileri düzenleyen ilkeler koyamamıştır. Gerçekler dünyasında ve hayatın acımasız olayları karşısında sadece pasif faziletler bir işe yaramaz. Kendisinde sadece iyilik, doğruluk ve güzel ahlâklılık gibi pasif faziletler taşıyan ve bunları pratik bir tecrübeden geçirme fırsatını bulamamış olan hiçbir büyük reformcu, peygamber ya da din kurucusu insanlık için ideal bir şahsiyet olarak sunulamaz. Hayat gerçekleri içinde geçerli olan sadece pratik tecrübeden geçmiş aktif erdemlerdir. Gerekli olan şey; muhtaçlara yardım edilmesi, açın doyurulması, mazlumun ve zayıfın kurtarılması, hasta ve sakatın ziyaret edilmesi ve iyi bakılması, zâlim yöneticinin karşısında hakikatin söylenmesi ve galip olanın affede-bilmesidir. İşte bu tür iyilik, yardımseverlik, merhamet, misafirperverlik, doğruluk, adalet, affedicilik gibi aktif faziletler kadın ve erkek bütün insanların hayat gerçekleri ile yakından alâkalıdır. Bu sebepten bir peygamber, bir reformcu ya da din kurucusu; bekârlık ve evlilik yaşantılarında genç erkek ve kadınları ilgilendiren konularda kendi tecrübesine dayanan gerçek ve tatbike elverişli öğütler verebilmelidir; pratik hayatın özünü teşkil eden insanî ve ilâhî sorumluluklara; zengin ve fakirin meselelerine; zafer ve yenilgiye, savaş ve barışa; ekonomik ve sosyal meselelere değinebilmelidir. Bu meseleler fantazi veya hayal mahsulü fikirlerle değil, fakat insan hayatı için zaruri olan ve insanlık tarihince tamamen teyid edilmiş ilkeler ile çözülür. Bu yönlerden ele alındığında Hz. Muhammed hâriç, hiçbir reformcu, peygamber ya da din kurucusunun hayatın bütün sahalarında insanlık için tam ve mükemmel sayılacak bir hayat tarzına sahip olduğu söylenemez. Bütün insanlık için mükemmel ve ideal bir rehber teşkil edecek hayat tarzı arıyorsak onda şu dört özelliği bulmalıyız: Tarihî hakikat, olgunluk, kapsayıcılık ve uygulanabilirlik. (Seyid Süleyman Nedvî, a.g.e., sh. 71, 165). Allah'ın bütün peygamberleri insanoğlu için mükemmel ve ideal birer rehberdir; ancak kitapları değiştirilmiş, kaybedilmiş ve öğretileri diğer insanların fikirleri ile içice girmiştir. Dolayısıyla Allah'ın kelâmı ile insanların sözünü ayırdetmek güçleşmiştir. Bunun yanısıra hayat hikâyeleri de kaybolmuştur; sadece kısa, müphem, birbiriyle ilgisiz olaylar bilinmektedir. Bilinenler dahi tarihî hakikat olarak sahih değildir. Böylelikle kayıtların gösterdiği üzere bu peygamberlerin hayatları ve Öğretileri insanlığa mükemmel ve ideal örnekler olarak sunulamaz. Ancak, Hz. Muhammed'in hayatı ve öğretileri 1400 yıl önce olduğu gibi bugün de hiçbir değişikliğe, başkalaşma ve azaltmaya uğramaksizın mükemmel ve ideal olarak durmaktadır. Kur'an-ı Kerîm Hz. Muhammed'in peygamberliğini ve rasûllerin sonuncusu olduğunu ve ondan sonra hiçbir elçinin gelmeyeceğini belirterek bu görüşümüz tasdik etmektedir (33:40). O, Allah tarafından insanlığa kıyamete değin gönderilmiş mürşiddir, tebliği ve Öğretileri Allah tarafından düzeltilmiştir (5: 4); ve böylece bu öğretiler insanlığa ebediyen mükemmel ve ideal Örnek olarak hizmet edebilir (60: 6). Eğer Hz. Muhammed'in hayat tarzını tarihî temelinde muhakeme edecek olursak, Müslümanların Peygamberlerinin hayatı ile ilgili kayıtlan çok iyi koruduklarının bütün tarihçiler tarafından ittifakla kabul edilmiş olduğunu görürüz. Sîret, hadis ve megazi, tarih ve biyografi âlimleri Hz. Peygamber'in amellerini ve öğretilerini toplamak ve onları bir araya getirmek için çok gayretler sarfettiler ve bu bilgileri gelecek nesillere takdire şayan bir şekilde ulaştırdılar. Hz. Peygamber'in sözlerini ve fiillerini yayma işi tamamen kendisinin emirleri doğrultusundadır; "Benden duyduğunuz hadisleri rivayet ediniz. Ve bırakınız beni gören ve duyanlar bunları alıp başkalarına, çocuklarına, yakınlarına ve arkadaşlarına nakletsinler." (S. Süleyman Nedvi, a.g.e., sh. 71, 165.) Bu gerçek, İslâm'a ve onun Peygamberine karşı düşmanca tavır gösteren ve aleyhinde propaganda yapan, ancak gerçeği itiraf etmek zorunda kalan İslâm düşmanlarmca bile tasdik edilmiştir. Alman müsteşrik Dr. Sprenger 1853-54'de Kalküta'da basılan Ashaba adlı eserinin önsüzünde şöyle yazmaktadır: "Oniki yüzyıl boyunca Müslümanların kaydettiği gibi bütün âlimlerinin hayatını kaydeden bir millet yoktur ve olmamıştır da. Eğer Müslümanların biyografi kayıtları toplanacak olsa, belki de yarım milyon seçkin insanın hayatı hakkında bilgi sahibi olacağız..." John Devon Port da Apology for Muhammed and the Qur'an adlı kitabında şöyle yazmaktadır: "Bütün devlet adamları ve fatihler içinde hayatının olayları Hz. Muhammed'inki kadar sahih ve detaylı olan hiç kimse yoktur." Rahip Bosworth Smith Büyük Britanya Kraliyet Enstitüsü'nde 'Muhammed ve Muhammedanizm' üzerine verdiği seminerlerde şöyle söylemiştir: "...Fakat Muhammedanizm'de herşey başkadır; burada, olaylar gölgeli ve esrarlı olmak yerine sahih tarihe dayalıdır. Muhammed hakkında Luther veya Milton hakkında bidiklerimiz kadar belki de daha fazlasını biliyoruz. Arapların muteber orijinal eserlerinde mitolojik, efsanevî ya da tabiatüs-tü olan hemen hemen yoktur veya bütün olaylar da tarihî olandan kolaylıkla ayrdedilebilir. Bu eserlerde hiç kimse kendini veya başkalarını aldatmamaktadır; ışığın ulaşabileceği en son noktaya kadar üzerlerinde gün ışığı vardır." (Seyyid Süleyman Nedvi, a.g.e., sh. 71,165). Tarihî olarak, Hz. Peygamber'in her sözü, her fiili kaydedilmiştir ve bütün sözlerinin, hareketlerinin, başarılarının, hanımlarıyla ve diğer insanlarla olan münasebetlerinin krallara, kabile reislerine ve zekat memurlarına yazdığı mektupların ve emirlerin, yaptığı konuşmaların ve savaşların ayrıntılarının tam bir kaydı muhafaza edilmiştir. Bu hakikat bu ciltteki '"Hz. Peygamber'in gündelik hayatı" adlı kısımda görülebilmektedir. O'nun sözleri ve fiilleri her açıdan mükemmel bir modeldir. O'nun bütün hayatı doğumundan vefatına kadar bütün hareketlilik ve fiilleriyle kaydedilmiştir. Çocukları ve eşleri ile olan aile hayatı, ibadetleri, evde veya ashabıyla olan temasları, yaptığı iş anlaşmaları, insanları Allah'ın yoluna davet şekli ve bütün andlaşma ve savaşları tamamen kaydedilmiş ve muhafaza edilmiştir. Hatta fizikî yapısına, konuşma, yürüme, durma tarzlarına ait özellikleri bile kaydedilmiştir. Hz. Peygamber'in tebliğine ilk inananlar O'nu iyi bilen ve O'na yakın olanlar olmuştur. Gibbon'un dediği gibi; "Hiç bir peygamber bağlılarını Hz. Muhammed'in geçirdiği gibi çetin imtihanlardan geçirmemiştir. İlâhî tebliği ve peygamberliğini kendini bir insan olarak bilen, tanıyan şahıslara hanımına, kölesine ve yakın dostlarına bildirdi. Hepsi de ona inandılar ve onun inancını benimsediler." Hayatı ile ilgili hiçbir şey toplumdan gizlen-memiştir. Hayatı herkesin görmesi ve ibret alması için açık bir kitap gibiydi. Hanımlarına özel hayatlarını insanlara anlatması için bile izin vermiştir. Davranışları, iyi ahlâkı ve hayat tarzı tamamen kaydedilmiştir. Sözleri ve fiilleri ile ruhî ve ahlâkî konulardan ekonomik ve siyasî konulara kadar hayatın her alanında bilgi hazineleri bıraktı. O'nun hayatı, insanoğlunun beşikten mezara karşılaştığı her mesele ve çözümü ihtiva etmiştir. Tarihî kaynaklarda hayat tarzı o kadar zengin ve canlı tasvir edilmiştir ki kişi, kendisini sanki Hz. Peygamber'i günlük hayatında izliyormuş, onu hanımlarıyla konuşurken, mescidde namazdan sonra ashabıyla sohbet ederken gözlüyormuş gibi hisseder. Hz. Peygamber'in doğru sözlülüğü, emin oluşu ve dürüstlüğü Kureyşli can düşmanları tarafından bile kabul edilmiştir (Buharî, Leheb Sûresi Tefsiri). Godfrey Higgins Apo-logyfor Muhammad adlı kitabında şöyle yazmaktadır: "Hristiy anlar, yandaşları arasında şiddetli taraftarlık oluşturmuş olan Muhammed'in düşüncelerini yeniden ele alsalar iyi ederler. Hz. İsa'nın yandaşları arasında böyle bîr taraftarlığın aranması beyhudedir, çünkü İsa çarmıha götürülürken yandaşları onu ter-ketmişlerdi... Bunun aksine Muhammed'in yandaşları baskılara uğrayan Peygamberlerinin yanında yer almışlar ve onu korumak için kendi hayatlarını tehlikeye atmışlar ve O'nun tüm düşmanları üzerine muzaffer olmasına yardımcı olmuşlardır." Bosworth Smİth de şöyle yazmaktadır: "Işığın ulaşabileceği en son noktaya kadar üzerlerinde gün ışığı vardır. Gerçekte şahsiyetimizin hudutsuz derinlikleri hiç kimsenin ulaşamayacağı bir noktada kalır ve kalmalıdır. Fakat Hz. Muhammed'in zahirî tarihi ile ilgili herşeyi bilmekteyiz. Gençliği, dış görünüşü, ilişkileri, huylan, ilk görüşleri, tedricî gelişimi ve büyümesi, aralıklı olmasına rağmen kendisine gelen ilâhî vahiyleri hep bilmekteyiz. Batınî tarihi ile ilgili olarak ise elimizde kendisine İlâhî görev verildikten sonra kaynağı, muhafaza edilişi ve muhtevasının düzenlenişi ile tamamen kendine has ve hiç kimsenin sahihliğine bilinçli bir şüphede bulunamayacağı bir kitap vardır." Ve Gibbon şöyle demektedir: "Hiç bir peygamber peygamberliğinin başında, Muhammed'in içinden geçtiği çok çeşitli ve ciddî manialardan geçmemiştir; çünkü peygamberliğini açıkladığı şahıslar kendisinin bir insan olarak sahip olduğu eksiklikleri yakından bilen kişilerdi. Onun durumundaki pek-çok peygamber terslenmişti; Hz. Muhammed onu bilmeyen insanlar arasında aynı şekilde şeref kazanmıştı." Tarihte hiçbir zaman bir kişinin hatırı için bu kadar çok kişi canlarını ve mallarını feda etmeye hazır bulunmamışlardır. Bunu yapmak için o kişiyi görmeleri, gözlemeleri ve her açıdan denemeleri ve onu her yönden mutlak mükemmellikte bulmaları gerekir; aksi takdirde hayatlarını kendi rızaları ve onun uğruna feda etmeye bu derece hazır olmazlardı. Hz. Peygamber'in yaşantısı sahabe için hayatın her sahasında tam bir rehberdi; İşte bu yüzdendir ki bu hayat tarihte İslâm'dan önce hiç birleşmemiş olan bir millet üzerinde ınkılâbî bir etki yaptı ve daha sonra bu millet dünya siyasetinde yönlendirici bir güç haline geldi. Haleflerine onların bütün problemlerini çözebilecek tam ve mükemmel bir hayat örneği bırakmak bütün peygamberlerin, reformcuların ve din kurucularının içinde sadece Hz. Muhammed'e nasib olmuştur. Onların sözlerini ve fiillerini, kalplerini ve ruhlarını, tavır ve hareketlerini, medeniyet ve kültürlerini anttı. Hz. Peygamber'in hayat tarzı sadece mükemmel değil aynı zamanda beşerî faaliyetlerin her sahasını ve bütün yönlerini kapsayıcıdır da. Bu hayat tüm erkek ve kadınlara hayatlarının her sahasındaki meseleleri âdil ve hakça çözmeleri için rehberlik teklif etmektedir. Bu hayatın ilkeleri ve emirleri her seviyedeki insanın kolayca anlayabileceği şekilde basittir ve onların ruhî kemâle ermelerini sağladığı kadar geçici arzularını da karşılayarak onları gerçek itminana ve huzura davet etmektedir. Hz. Muhammed bizlere çok çeşitli meselelerimizi çözmemiz ve hakiki ve ebedi huzur ve mutluluğa kavuşmamız için basit reçeteler vermiştir. Hz. Muhammed amelî vasıtası ile ahlâk ve davranışlar konusunda dersler vermiştir. Eline geçen herşeyi fakirlere ve muhtaçlara dağıtarak sadaka vermeyi; Mekke ve Huneyn fatihi olarak düşmanlarına affedici ve sevgi dolu olmayı; hâkim ve yönetici olarak adalet ve eşitliği; muzaffer orduların komutanı olarak düşmanlarına barış ve güven vermeyi; tacir olarak ticarette dürüst olmayı ve bir baba ve eş olarak sevgi, şefkat ve merhamet' öğretti. Bütün bu ahlâkî davranışları ve faziletleri bizzat yaşadı; insanları, kendini takip ederek ahlaken, ruhen ve manen zenginleşmeye davet etti. Bütün bunlar hayal mahsulü hikâyeler veya soyut fazilet ve ahlâk Örnekleri değil, bizzat hayatın somut gerçekleridir. Öyle görünmektedir ki, Hz. Muhammed'in tam ve mükemmel hayatı, düşüncelerinin saflığı ve yüceliği, ahlâkının ve tavırlarının kemâlâtı varken bir başka rehbere ihtiyaç yoktur. Bütün bunların ötesinde, Hz. Muhammed'in bütün düşünce, emir ve ilkelerinin tatbiki tecrübe edilmiştir. O'nun karakter ve davranışları Mekke ve Medine'de yaşadığı süre içerisinde çok çeşitli baskı ve eziyetler, daha sonra ise savaşlar ve açık düşmanlıklarla dolu tecrübelerden geçti; en sonunda tüm kötülüklere karşı nihai zafere ulaştı. Ne var ki, zayıf zamanlarında karamsarlık ve kızgınlık göstermediği gibi güçlü zamanlarında tekebbür ve gurur da göstermedi. Hz. Muhammed'in karakter ve Öğretisinin şerefi ve büyüklüğüne evde ailesi ile dışarıda ashabı ve diğer insanlarla olan ilişki ve uygulamaları şehadet etmektedir. O'nun bir eş, baba, tacir ve hâkim olarak amelleri, tavsiye ettiği ilke ve davranışları teyid etmiştir. Ve yine bir yönetici, eğitimci, kumandan veya devlet adamının hareket tarzı ile ilgili vazettiği ilkelere uygun uygulamalarda bulunmuştur. İnsan hayatının çeşitli alanları ile ilgili konularda Hz. Muhammed'in amelinde ahlâk, sîret ve öğretilerine nazaran kesinlikle hiçbir fark yoktu. Kur'an'da da ifade edildiği gibi Hz. Muhammed'in söylediği herşey fiilleri ile de doğrulanmıştır (68: 3-4). O, söylediğini yapmayan kimseleri şiddetle takbih etmiştir (61: 2). Kur'an-ı Kerîm insanlığa rehberlik edecek ilkeleri içeren Allah'ın Kitabıdır. Hz. Muhammed ise bu İlkeleri insanlara vazeden ve onları bizzat tatbik eden Allah'ın Peygamberidir. Hz. Muhammed önce kendisi yapmadıkça insanlara hiçbir şeyi emretmezdi. Bir keresinde Hz. Aişe'ye Rasûlullah'ın ahlâkı hakkında sorulduğunda şöyle cevapladı: "O Kur'an'ın ahlâkı ile ahlâklanmıştır." Hz. Muhammed Kur'an'm öğretilerini kendi uygulamaları ile gösterdi. O, yürüyen Kur'an'dı. Allah'ın yarattığı insan türünün en mükemmel numunesi. (Ayrıntılar için bkz.: Bu ciltteki "Hz. Muhammed'in Gündelik Hayatı" başlıklı kısım). Konu Başlığı: Ynt: Kamil Ve İdeal İnsan Gönderen: Bahrişan 8 üzerinde 15 Ocak 2015, 16:03:48 HZ.Muhammed herşeyiyle her insana örnek bir kişi
|