Konu Başlığı: Kâinatın Sahibi Yalnızca Allahu Teâlâdır Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 18 Temmuz 2012, 22:14:17 Kâinatın Sahibi Yalnızca Allahu Teâlâ'dır Bütün kâinatın sahibi ve hâkimi Allah'tır, her yerde sadece O'nun iradesi, emirleri ve kanunları geçerlidir. O'nun işlerine hiç kimse müdahale edemez. Mahkeme-i Kübra'nm sahibi ancak O'dur, O'nun hükümlerini, kurallarını ve iradesini etkileyip değiştirmeye hiç kimsenin gücü yetmez. Herşey O'nun kanunlarına tâbidir ve bu kanunlara karşı hareket edenler O'nun cezasından kurtulamazlar. O herşeyin üstündedir ve O'na hiç kimse yakla-şamaz. Ancak ona tâbi olarak acz ile itaat edersek O'na yaklaşabiliriz. Bu durumda nasıl bir kimse Allah'ın izni olmadan başka biri için şefaatçi olarak müdahale edebilir? Kur'an-ı Kerim O'nun dehşetengiz kudretini şöyle ifade eder: "Allah, ki O'ndan başka tanrı yoktur, daima diri ve yaratıklarını koruyup idare edendir. Kendisini ne bir uyuklama, ne de uyku tutmaz. Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur. O'nun izni olmadan kendisinin katında kim şefaat edebilir? Onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir. O'nun ilminden, ancak kendisinin dilediği kadarından başka bîr şey kavrayamazlar. O'nun Kürsüsü, gökleri ve yeri kaplamıştır. Onları koru(yup gözet)mek, kendisine ağır gelmez. O yücedir, büyüktür." (2: 255). Bu âyet bütün sarahatiyle velilerin ve meleklerin şefaatçi olarak Allah indinde yetkileri olduğu düşüncesini reddeder. Bunlara şefaatçi olarak inananları Allah, hiçbir mahlûkun O'nun Önünde başka bir kimse için şefaat etmeye cesaret edemeyeceği ve O'nun hükmünü etkileyemeyeceği hakkında uyarmaktadır. Âlemlerin Rabbi olan Allah'ın huzurunda hiçbir peygamber, melek ya da veli izin verilmeden bir kelime bile söylemeye cesaret edemeyecektir. Kur'an-ı Kerîm'in mealini verdiğimiz yukarıdaki âyeti "âyet-el kürsî" olarak anılmaktadır ve bu da Allah'ın kudretini ve şefaat düşüncesinin yanlışlığını anlatmaktadır. Bir kimse nasıl olur da kâinatın işlerine müdahale edebilir? Kâinata müdahale edebilmek için onun hakkında tamamen bilgi sahibi olmak gerekir. Oysa meleklerin ve insanların kâinat hakkındaki bilgileri tam değildir ve dolayısıyla bu kâinatın bütün nizamını anlamaktan âciz bir kimse, bu nizama müdahale etmeye kalkarsa ancak bir kaosa sebep olabilir. Bu nizâmı anlamak bîr yana, insanlar kendileri için bile neyin faydalı ve neyin de zararlı olduğunu bilmekten âcizdirler. Bu sebeple şefaat edecek olan kimse gerçekleri bilmeden şefaat etmeye kalkarsa şefaati mânâsız olur. Onun için Allah, Kur'an-ı Kerîm'de belirttiği gibi şefaatçi olarak bir kimseye izin verdiği zaman, o kimsenin dediklerinin doğru olması ve şefaatinin Allah'ın adalet kaidelerine aykırı" olmaması şartını koşmuştur. Sebe' sûresinde bu şöyle açıklanmaktadır: "De ki: 'Allah'tan başka (tanrı olduklarını) sandığınız şeyleri çağırın, onlar ne göklerde ve ne de yerde zerre ağırlığınca bir şeye sahip değillerdir. Bu ikisi(nin yaratılmasında ve mülkü)nde bir ortaklıkları yoktur. Ve Allah'ın onlardan bir yardımcısı da yoktur. O'nun huzurunda, O'nun izin verdiği kimselerden başkasının şefaati fayda vermez: Nihayet onların yüreklerinden korku giderilince (birbirlerine): 'Rabb'iniz ne buyurdu?' dediler. 'Hakkı (buyurdu)' dediler. O, yücedir, büyüktür." (34:22-23). Bu âyette açıklanmak istenen şey Allah'ın huzurunda O'nun yaratıklarının tamamen âciz olduğu ve hiç kimsenin Allah'ın gökleri ve yeri yaratmasında katkısı olmadığıdır. Dolayısıyla O'nun yetkisinde de kimsenin payı yoktur ve hiç kimsenin O'nun hükümranlığına müdahale etmeye hakkı yoktur. Bu gibi yanlış şefaat düşüncesine inananlar ancak bir hayal âleminde yaşamaktadırlar; bunlar kendi vehimlerinin ürünü temelsiz düşüncelerdir. Eğer bir kimsenin Allah indinde yetkisi yoksa o kimse nasıl şefaat edebilir? Allah indinde O'na yakın olan melekler ve peygamberler bile O'nun izni olmadan konuşamazlar. Dolayısıyla Allah indinde hiçbir makamları olmayan tanrılar ve tanrıçalar nasıl konuşabilirler? Yâsîn sûresinde meâlen; "O'ndan başka tanrılar edinir miyim hiç? Eğer çok esirgeyen Allah, bana bir zarar vermek dilese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve (onlar) beni kurtaramazlar." (36; 23) buyurulmaktadır. Bu bölüm F. Mehveş Kayam ve Celâletün Şencan tarafından çevrilmiştir. |