๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 24 Temmuz 2012, 13:35:33



Konu Başlığı: Kâinat Ve Tecrübî Metod
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 24 Temmuz 2012, 13:35:33
Kâinat Ve Tecrübî Metod

İnsanlığa, mukadderatının ne yerde, ne de gökte olduğu; sadece Allah katında olduğu da tebliğ edilmiştir. Bu, insana daha önceden hiç bilmediği- Ölçüsüz ve sınırsız ilerleme ve ge­lişme ufukları ve dünyaları açmıştır. "...Biz Allah içiniz ve biz O'na döneceğiz..." (2:156). Bu tebliğ onu dünyanın sırlan ve bi­linmeyenleri ile tanıştırmış, onlann derinine girmesine, gökteki varlıkları araştırması, sır­larına vâkıf olarak kendi menfaatine kullan­masını sağlamıştır: "Ey cinler ve insanlar top­luluğu! Göklerin ve yerin bucaklanndan ge­çip gitmeğe gücünüz yeterse geçin gidin. An­cak kudretle geçebilirsiniz." (55:33).

Böylece Kur'ân insanlara daha yüksek ideal­ler vermiş ve onu meydana davet etmiştir. "Ancak kudretle geçebilirsiniz," Şimdi uzak ufukları, galaksileri ve bizlerden binlerce ışık yılı uzak dünyaları araştırmak için gerekli güç kaynaklarını çalışır hâle getirmek ve geliştir­mek onun görevidir.

Yine Peygamber'in insanlığa tecrübî meto­du tanıtmakla ilmî çalışmalara yeni ufuklar eklemesi Allah'ın onun şahsında insanlığa rahmeti ve nimetidir. Yunanlıların soyut dü­şüncesinden bıkan ve insanı hiçbir yere götür­meyen mantığın fasit dairesine çakılıp kalan insanlık yeni bir başlangıç ihtiyacı içindeydi ve birinin kendisine önderlik etmesini iştiyak-le bekliyordu. Doğru yolda kendisine rehber­lik etmesi için insanlığın beklediği önder Hz. Muhammed idi. O da kendinden bekleneni yerine getirdi ve insanlığa zâtına ve fizik dün­yaya ait esrar ve gizlilikleri tecrübî olarak araştırması ve bunu kendi faydası için yapması doğrultusunda hız verdi.

İnsanlık Allah'ın yaratıktan üzerinde düşün­meye, tefekkür ve tedebbür etmeye teşvik edildi. Yaratılanlar üzerinde Allah'ın âyetle­rini görmesi ve O'nun mesajını anlaması için düşünmesi söylendi: "Kur'ân'ı düşünmüyor­lar mı? Yoksa kalpler(inin) üzerinde kilitleri mi var (ki hiçbir hakikat, gönüllerine girmi­yor)?" (47:24). Onların gözleri ve akıllan ile Allah'ın mahlûkâtına bakmaları ve tefekkür etmeleri istenir.

İbrahim sûresi, âyet 32-33: "Allah O'dur ki, gökleri ve yeri yarattı, gökten su indirdi de si­ze nzık olarak çeşitli meyvalar çıkardı. Emri gereğince denizde akıp gitmesi için gemileri emrinize verdi, ırmakları emrinize verdi. Sü­rekli olarak (seyir ve aydınlatma) görevlerini yapan güneşi ve ay'ı emrinize verdi, geceyi ve gündüzü de emrinize verdi." (14: 32-33).

Enbiyâ sûresi, âyet 32-33: "Göğü, (düşmek­ten) korunmuş bir tavan yaptık; onlarsa hâlâ onun (yani göğün, Allah'ın varlığına delâlet eden) âyetlerinin yanı)ndan düşünmeden ge­çip gitmektedirler. Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O'dur. (Bunların) her biri bir yörüngede yüzmektedirler." (21: 32-33).

Güneşin, ayın, yıldızların yörüngelerinde ha­reket ettikleri, yüzdükleri görüşü Hz. Muhammed getirdiği vahiyden Önce bilinmi­yordu. İnsanlığa şu âyetlerle ayın ve güneşin tabiatı hakkında nisbî bilgi vermiştir: "Yüce­dir O (Allah) ki gökte burçlar yaptı ve orada ışık saçan güneşi ve aydınlatan ayı var etti. Ve O, Öğüt almak veya şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü, birbirini izler yaptı." (25:61-62).

Bütün kâinatın son derece mükemmel bir dü­zen ve bütünlük içinde olması bütün bu yara­tılanların Rabbi ve Yüce Sahibi olduğuna de­lil teşkil etmektedir. İnsan aklı onun sonsuz­luğu karşısında âciz kalır: "O, yedi göğü, bir­biri üzerinde tabaka, tabaka yarattı. Rahmân'ın yaratmasında bir aykırılık, uygunsuzluk görmezsin. Gözü(nü) döndür de bak, bir bozukluk görüyor musun? Sonra gözü(nü) iki kez daha döndür (bak). Göz (aradığı bozuklu­ğu bulamaz), hor, hakîr ve bitkin, (bir bozuk­luk görmekten) ümidini kesmiş bir hâlde sana döner." (67: 3-4).

Sonra insanın bizzat kendine bakması söylen­miştir: "O'nun âyetlerinden (sonsuz gücünün işaretlerinden) biri, sizi topraktan yaratması­dır. Sonra siz, (yeryüzüne) yayılan insan(lar) oluverdiniz. O'nun âyetlerinden biri de, ken­dileriyle kaynaşmanız için size kendi nefisle­rinizden eşler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koymasıdır. Şüphesiz bunda, düşü­nen bir toplum için ibretler vardır. O'nun âyetlerinden biri de göklerin ve yerin yaratıl­ması, dillerinizin, renklerinizin değişik olma­sıdır. Şüphesiz bunda, bilenler için ibretler vardır. O'nun âyetlerinden biri de, geceleyin ve gündüzün uyumanız ve O'nun lûtfundan (nasibinizi) aramanızdır. Şüphesiz bunda işi­ten bir toplum için ibretler vardır." (30: 20-23).

Kur'ân'm bu ayetleri insanlığa maddî dünya ve kendisi hakkında araştırma yapmak için yeni ufuklar ve manzaralar göstermiş, bunla­rın gizli yönlerini araştırmaya davet etmiştir. Bu âciz yaratığa akıl, zeka ve ruh, zamanın ve uzayın en uzak köşelerini anlayıp keşfedebilmesi için vasıta kılınmıştır. Sadece bu başlı-başına bir mucizedir. Daha sonra insanlık ta­biatın fizikî güçleri hakkında tefekkür etmeye davet edilmiştir: "...Aklıselim sahipleri için ibret verici deliller vardır." (3: 190) ve "...Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için âyetler vardır." (13: 3). Bu veçhile insana tecrübî metod vasıtası ile tabiatın gizli hazi­nelerinin esrarını açığa çıkarma fırsatının ve­rilmesi Hz. Muhammed'den sonra olmuş­tur.