Konu Başlığı: Kâğıt Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 06 Ağustos 2012, 12:31:08 Kâğıt Bunca kitabı toplamak ve büyük kütüphaneleri tesis etmek yerli kâğıt üretimi olmadan mümkün kılınamazdı. Dokuzuncu yüzyılın başlarında kâğıt Çin'den ithal ediliyordu. Ancak kısa süre sonra mahallî üretime geçildi. Keten, kendir, kenevir gibi maddelerden kâğıt yapımı müslüman toprakları üzerinde Semerkant'ta (751) başlamıştır. İlk kâğıt fabrikası 794 tarihinde Bağdat'ta kuruldu. Daha sonra diğer şehirler de kendi kâğıt fabrikaları ve imalâthanelerini kurdular. Tihame'de kağıt bitki liflerinden üretilmeye başlandı (bkz., Fihrist, sh. 40), ancak Semerkant kağıdı yine de en iyi kabul edilmekte idi. Onbirinci yüzyılda, Trablus gibi bazı Suriye şehirlerinde ondan daha iyi kağıtlar üretilmekte idi. (Nasır-i Hüsrev, Sefernâme, çeviren ve yay. Charles Schefer, Paris 1881). Dokuzuncu yüzyılın sonunda kâğıt endüstrisi Mısır'a da ulaşmıştı. Daha önce pek çok Mısır şehri Yunanca konuşan memleketlere garatis adlı papirusu ihraç etmekte idiler. (Bkz. Yâkûbî, sh. 338; Kalkaşandî, c. II, sh. 474). Fakat daha sonra, onuncu yüzyılın sonunda, bütün İslâm dünyasında, kâğıt papirüs ve parşömenin yerini tamamen aldı (Hitti, a.g.e., sh. 415). Onikinci yüzyılın ortalarından itibaren, kâğıt üretimi ispanya'ya girdi. Yakut'a göre Şatibe kağıt endüstrisinin merkezi olarak tesis edildi. 1268-1276'da Endülüs'ten, Müslüman nüfuzu sebebiyle muhtemelen Sicilya yoluyla İtalya'ya geçti. Fransa'da ilk kâğıt üretim merkezlerini Endülüs'ten ödünç almıştır. Daha sonra kâğıt endüstrisi bu ülkelerden bütün Avrupa'ya yayılmıştır (Hitti, a.g.e., sh. 564). Güzel Sanatlar İslâm temelde saflık, güzellik ve mürüvvet dinidir. Fertlerde iyilik ve takva niteliklerini geliştirir, onları böyle insanlardan müteşekkil bir cemiyet oluşturmaya teşvik eder. Bu tabi-atiyle insanlık kültürünü zenginleştirecek ve insanlığa fayda verecek bütün disiplinleri teşvik eder. Çıplaklık, hayvanı duygulara temayül, toplumda bozulmaya yol açacak ahlakdışı ve haksızlık gibi unsurlara karşı ise caydırıcı olur. İslâm medeniyetinin saflık ve iyilik imajını bozacak, zarar verecek ve ifsad edecek bütün unsurlar, mü'minlerin imanı güçlü olduğu sürece kabul görmemiştir. Ne zaman ki, bu iman bağı zayıflamış, özelde müslüman devletler ve genelde müslüman toplum diğer kültürlerin düşük ve ifsad edici unsurlarını kabul etmeye başlamışlardır. Tarihe kısa bir bakış resim, müzik ve mimarinin ifsad edici tarzlarının, ilk devirlerde Müslümanların İslâmî ruh ve Allah sevgisi ile dolu olduğu ve dünyanın dört bucağına dağılıp, ulaştıkları medeniyetlere hâkim oldukları devirlerde, İslâm kültürüne nüfuz edemediğini gösterir. Diğer insanlar onların üstün fen ve sanatlarını öğrenmekle kalmamışlar hayat tarzı ve âdetlerini taklit etmişlerdir. Kuzey Afrika, Doğu ülkeleri, Sicilya, Güney İtalya ve İspanya ile ilgili araştırmalar bu bölgelerin insanlarının İslâm'ın erken döneminde nasıl tamamen İslâm boyasıyla boyandığını göstermektedir. Müslümanların âdetlerini gönülden kabullenip, benimsediler. Çünkü onları daha üstün, faydalı ve pek çok yönden pratik buluyorlardı. Hıristiyanların, Budistlerin ve diğer din mensuplarının, kilise ve mabetlere resim ve heykel sokulmasına izin vererek bir nevi putçuluğa göz yummalarının aksine olarak İslâm, özellikle ibadet yerlerinde bunlara izin vermez. Çünkü İslâm inancının saflığını, kutsiyetini ve Tevhid anlayışını muhafaza etmek ister. Emir Ali'nin ifadesine göre, bu heykel ve tasvirlerin yasaklanması sebebiyle dünya arabesk sanatı İle tanışmıştır. "Bu sanat Doğu yapılarının süslenmesinde öylesine ilginç bir cazibe meydana getirmiştir ki, Batı'da da yaygın olarak benimsenmiştir. Müslümanlar diğer milletlerin sanatları ile yüzyüze geldikçe arabeske bitki, çiçek ve meyva motifleri dahil edilmiştir. Ancak canlı varlıkların figürleri ibadet yerlerinin tezyininde kullanılmamıştır. Üslûbun saflığı, hatların basitliği, plânın zerafeti ve simetrinin mükemmelliği, detayların ahengi, dış yüzeylere uygulanan işlemin güzelliği ve tasarımın üstünlüğü yönlerinden İslâm mimarisi dünyadaki bütün diğer mimarilere eştir. Birçok büyük âbidenin tezyîn edildiği süslemelerin cazibe ve zerafeti eski Yunan ve modern Avrupa amtlarındaki süslemeleri gölgede bırakan bir zevk ve kültür inceliğine işaret etmektedir." (The Spirit of islam, sn. 388). İslâm dünyasının endüstriyel sanatları da yüksek derecede bir mükemmeliyet ve incelik kazanmıştır. Mısır ve Suriye'de dokunan halılar ve dekore edilmiş ipek kumaşlar "Avrupa'da öyle değerliydi ki Haçlılar ve diğer Batılılar bunları bütün diğer tekstil ürünlerine tercih ediyorlardı. Yine, geometrik ve kitabelere ait figürler ya da hayvan ve bitki şekilleri ile süslenmiş çömlekler öylesine mükemmelliğe ulaşmıştır ki süsleme sanatı bütün diğer İslâm sanatlarını geride bırakmıştır." (Gaston Migeon, Les Arts Musulman, Paris 1925, sh. 36-37). Binaların içlerini ve dışlarını süslemek için metal işleri ve çinicilikte de çok husûsi eserler ortaya konmuştur. Hitti'nin ifadesi ile, "Louvre, British Museum, Kahire Arap Müzesi gibi müzelerin hazineleri arasında Şamara, Fustat gibi yerlerden tabaklar, vazolar, bardaklar, mükemmel ve parlak cilâlı ve devirler boyunca değişken gökkuşağı renklerine bürünmüş ev ve cami kandilleri gibi çok kıymetli parçalar vardır." (History ofthe Arabs, sh. 422-423). Hat sanatı Allah'ın kelâmı'm ebedî kılmak gayesinden ilham aldığı için (68: 1, 96: 4) islâm dünyasının sanat tarihinde eşsiz ve özgün bir öneme sahip olmuştur. Müslümanlara has bu sanatın bir başka kültürde benzeri yoktur. Müslümanlar, Yüceler Yücesi ve Hakim-i Mutlak'ın İsmi'ni yüceltmek İçin bu sanatın çok değişik şekillerini geliştirmek üzere ömürlerini vermişlerdir. Gayretlerini, kabiliyetlerini, zamanlarını ve kaynaklarını diğer putçu kültür ve sistemler gibi insan suretleri yapmaya değil, Doğu'daki ve Batı'daki bütün dekoratif heykel ve oyma sanatlarından daha üstün olan Kur'ânî yazı sanatına hasretmişlerdir. Gımata'daki Elhamra Sa-rayı'nda ve Kudüs'teki Mescid-i Aksa'da bulunan hat ve tezyinatın güzelliği, saflığı, zerafeti, sadeliği ve mükemmelliği antik Yunan'ı, Roma'yı ve Vatikan'ı süsleyen sayısız heykel ve âbidelerden çok daha üstündür. Yunan, Roma ve Vatikan eserleri ziyaretçilerine hiçbir asalet ve fazilet hissi ilham etmezler, yalnızca bedenin geçici nazlarını hatırlatırlar. Diğer yandan, yazı sanatı (hüsn-ü hat) İnsanlara takva, iyilik ve ahlâkî mükemmellik gibi yüksek ve-asîl duygular ilham eder. Hitti'ye göre, "Müslümanlar, canlı varlıkların temsilleri vasıtasıyla ortaya koyamayacakları estetik tabiatlarını açığa çıkarmaya yazı sanatı vasıtasıyla bir yol bulmuşlardır." (History of the Arabs, sh.423). Hat sanatı ebru, kitap süsleme ve ciltçilik ve benzeri ilgili sanatların ortaya çıkmasına da sebeb olmuştur. Kitap süsleme ve Kur'ân istinsah sanatı bu sayede müthiş bir patlama yapmış, müslümanlar bu sanat ve zenaatları sonraki asırlarda en yüksek noktasına getirerek insanlık kültürünü zenginleştirmişlerdir. Yine bunun gibi inüslümanlar, Kur'ân tilâveti çerçevesinde musikî sanatını geliştirmiş ve beslemiş ve onu zirveye çıkarmışlardır. Çalgılı müzik, müstehcen sözler barındıran ve güzel kadınların söylediği şiirler, İslâm Peygamberi tarafından, ahlâkî sapmaya ve zinaya yol açarak sosyal hayatı ifsad edeceği düşüncesiyle, yasak edilmiştir. Bu yüzden müslü-manlar Kur'ân kıraat sanatını geliştirmişlerdir. Kıraat, özellikle sabahın erken saatinde ve gecenin geç vaktinde insanı asîl, saf ve zarif söz ve ritimlerin deryasına çeker. Ruhî ve manevî yücelikler diyarına götürür. Hayatın şehvanî zevkleri ve safâsına boğulmaktan kurtarır. Zihin selameti verir. Bütün bu özellikleriyle kıraat, edebe aykırı ve nefsânî hislere hitab eden müzikten tamamen farklı ve üstün olduğunu açıkça ortaya koyar. Ancak müslümanlar uzun süre bu iman seviyesinde kalamadılar ve başkalarının meşgul olduğu süflî ve şehevî hislere hitab eden sanatlarla yeniden ilgilenmeye başladılar. Böylece tedricen, kültürlerine ithal edilen bu tarz müzik ve resmi benimsediler. Bu durum öncelikle idare kademeleri ve yönetici sınıflar seviyesinde başladı. Zenginler ve tüccarlar da bu akımın içine kapıldı. Tedricen, sıradan halk da böylesi işlerle ilgilenmeye başladı. Ancak bu durum çok zaman aldı. Gerçekte, Müslüman toplumu İslâmî hayat tarzım yönetici sınıflara rağmen yüzyıllar boyunca devam ettirmiştir. Bu konudaki çözülüş ancak İslâm dünyasının siyasî hâkimiyeti Batılı güçler tarafından tehdit edildiğinde ve İslâm dünyasının büyük kısmı istila edildiğinde gerçekleşmiştir. Ancak, o vakit bile, İslâm kültürüne bu tarz suflî sanatların yamanmasına karşı çıkan İslâm ümmetinin ve ulemânın bir kısmı, o günden beri İslâm dünyasının her köşesinde haram sanatların bu topluma girmesi karşısında mücadele etmektedirler. |