> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > İstişare Kavramı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İstişare Kavramı  (Okunma Sayısı 1920 defa)
03 Haziran 2012, 16:57:21
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 03 Haziran 2012, 16:57:21 »



İSTİŞARE KAVRAMI

İstişare kavramı, İslâm siyasî sisteminde bü­yük bir öneme sahiptir. Rasulullah'ın ken­disi idarî meselelerde sahabesiyle daima is­tişarede bulunmuş ve uygulamaları bu kav­ramın önemini geniş bir şekilde kabul ettir­mişti. Öncelikle, ilgili kavramın çeşitli yön­lerini incelemek yerinde olacaktır. Kur'an, Rasulullah'a şu şekilde öğüt vermektedir: "Allah'tan bir rahmet dolayısıyladır ki on­lara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yü­rekli olsaydın, çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için mağrifet di­le. Ve (yapacağın) işler konusunda onlarla müşavere et. Bir kez azmedersen de artık Al­lah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah kendisine tevekkül edenleri sever." (3: 159). Kur'an bu kavramı müslümanların Özelliklerinden biri olarak zikretmektedir. "Rabblerinin çağrısı­na icabet ederler, namazı dosdoğru kılarlar, işleri kendi aralarında şûra iledir." (42: 38). Aynı ilke Rasul tarafından, Hz. Ali'nin şu sorusu üzerine açıklanmıştır: "Ey Allah-ın Rasulü, senin irtihalinden sonra hakkın­da ne Kur'an'da ne de sende bir şey bulama­dığımız bir problemle karşılaşırsak ne yapa­lım?" Rasulullah şöyle cevaplandırmıştır: "Ümmetimden (Allah'a ve O'nun hükmü­ne) itaatkâr olanları bir araya toplayıp isti­şare için meseleyi onlara sor. Yalnızca bir fer­din görüşlerini esas alarak sakın karar ver­me." (Alûsî, Ruhu'l-Meânî, Avrupa İslâm Konsülü tarafından yayımlanan 'Concept Of The İslamic State', kitabından aktarılmıştır.)

Yine Rasulullah'dan rivayet olunur ki: "Doğru olmadığım iyice bildiği halde kar­deşine bununla nasihat eden kişi muhakkak onun güvenine ihanet etmiştir." (Ebu Da-vud).

Kur'an istişareden bahsetmiş, ancak uygu­lanmasında Özel bir yöntemi teklif ya da emret memiştir. Rasulullah nihaî kararı olma­dan önce daima hikmet ve bilgi sahibi saha­beleri ve iman etmiş kabilelerin temsilcileriyle istişarede bulunmuştur. Fakat ne Kur'an'da, ne de Rasulullah'ın Sünneti'nde, müşa­vere edileceklerin sayısı, seçim, görev süre­leri ile ilgili sıkı ve sabit kurallar vardır. Bu meseleler tamamıyla müslümanların takdi­rine bırakılmıştır. Bu da göstermektedir ki, temsilcilik şeklinin kendisi esas istişare kav­ramının yanında ne çok önemli, ne de vaz­geçilmezdir. İstişare herhangi bir şekilde ya da formda yapılabilir. Genel bir seçimle se­çilmiş özel temsilciler ya da seçim heyetleri vasıtasıyla direkt ya da indirekt yapılabilir; müşavere heyeti birkaç üyeden oluşabileceği gibi İslâm Devleti'nin her bilgesini temsil eden çok sayıda üyeye sahip bir ya da iki meclisten oluşabilir. (Muhammet Hamidul-lah, 'Introduction to islâm' sh. 93-105). Bü­tün bu meseleler, zaman ve konumun icap­larına göre tesbit edilebilmesi için topluma bırakılmıştır. (Concept Of The Islâmic Sta­te, Issued By The Islâmic Counsil Of Euro-pe). Önemli olan istişarenin İslâmî yöneti­min temelini oluşturmasıdır. Genelde halkın hayatını etkileyecek önemli ülke meselelerin­de istişare edebilmek için her yönetici ya da yönetimin, temsil ettikleri halkın güvenine sahip, karakterce dürüst danışmanlar her za­man bulunmalıdır.

Bütün bunlar, istişarenin İslâm'ın siyasî ya­pısında çok önemli olduğunu gösterir. Mü­şaverede bulunmaksızın insanların meselele­rini yürüten herhangi bir kimse sadece ca-hiliyyeyi izlemekle kalmaz, aynı zamanda Al­lah'ın açık emirlerine karşı da gelmiş olur. İslâm'ın müşavereye niçin bu kadar önem verdiği aşağıda açıklanmıştır:

1- Bir kişinin, iki ya da daha fazla kişiyi il­gilendiren hususlarda, ilgili kişilere danış­maksızın sadece kendi muhakemesiyle karar vermesi kesinlikle yanlıştır, adaletsizliktir. Ortak yararlılığın olduğu meselelerde hiç kimse sadece kendi yargısını kullanma hak­kına sahip değildir. Adalet, kararın alınma-sında konuyla ilgili insanlara danışılmasını gerektirir ve mesele çok fazla orandaki in­sanlarla ilişkiliyse, o zaman karar alma me­kanizmasına bu insanların temsilcileri katıl­malıdır.

2- Bir parça düşünmek, ortak meselelerde insanların kendi yargılarını ya diğerlerinin haklarını gasbetmekte ya da diğerlerine gö­re kendilerini daha üstün saymakta kullan­maya çalıştıklarını gösterecektir. Bu yakla­şımların her ikisi de ahlaken serdir, inanan­ların bunlarla herhangi bir pay sahibi olması beklenemez. Mümin, ne diğer insanların haklarını haksız yere gasp edecek kadar ben­cildir, ne kendisini tüm bilgi ve hikmeti mu­hafaza ediyor sanacak kadar kibirli ve ken­dini beğenmiştir,

3- Diğer insanların hak ve refahlarını ilgi­lendiren bir meselede karar vermek şüphe­siz büyük bir sorumluluktur. Allah'tan kor­kup sakınan ve Adalet Günü'nde Rabbinin huzurundaki hesabının ne kadar korkunç olacağını bilen birisi, bu tür meselelerin yü­künü taşımaya asla cesaret edemez. Bu tür hareketler ancak Allah'tan ve Adalet Günü1 nden korkmayan kimseler tarafından yapı­labilir. Allah'tan korkan bir kişi umumî çı­karları ilgilendiren konularda tabiî olarak is­tişare vasıtasıyla karar vermeye çalışacaktır; öyle ki umumun iyiliği için en güzel ve en âdil karara ulaşabilsin ve eğer bilmeyerek bir hata yapılacak olursa hatanın yükü yalnız bir kişinin üzerine düşmesin.

Bu üç delil, istişarenin İslâm ahlâkî öğreti­sinin gerekli bir sonucunu oluşturduğunu ve müşavereden herhangi bir sapmanın İslâm'ın nefret ettiği büyük bir leke olduğunu belir­tir. İslâmî hayat şekli büyük ya da küçük umumî meselelerde müşavere prensibinin uy­gulanmasını gerektirir. Ev içi meselelerde ka­rı ve koca birlikte çaba gösterip problemle­rini karşılıklı danışma ile çözmelidirler; eriş­kin çocuklar varsa onlar da istişareye katıl­malıdırlar. Bir kabileyi ya da küçük bir yer­leşim merkezini ilgilendiren meselelerde kabilenin ya da yerleşim merkezinin tüm üye­leri birlikte karar vermelidirler. Ve eğer bu mümkün değilse genel menfaatleri temsil eden heyet ya da konsül tarafından mesele karara bağlanmalıdır. Ve bir ulusu ilgilendi­ren meselelerde, insanlar tarafından bir esas yönetici seçilmeli, bu lider yönetici de ilgili meseleleri halkın temsilcileri olarak seçilen kişilere ya da halkın tamamen güvenine maz-har olmuş insanlarla uygun bir şekilde isti­şarede bulunarak karara bağlamahdır. Lider yönetici, görevde halkın kendisim istediği, kendisine güven duyduğu müddetçe görev­de kalmalı, konsültasyon ile bu güvenin kay­bolduğu açıkça ortaya konur konmaz bu gö­revi hemen terk etmelidir. Gerçekte hiçbir gü­venilir kişi, insanların güveneni kaybettikten sonra bu makamda kalmak istemez; ne gö­revde kalmak için zor kullanır, ne de bu gö­revi işgal etmek için hilekâr ve gayri meşru yolları benimser. Ne de insanların kendi öz­gür istekleriyle temsilcilerini seçemeyecekleri, fakat kendi seçtiği kişileri zorla seçtireceği yöntemleri kullanmak ister. Ancak güvenil­mez ve kötü niyetli kişiler görüntüde istişa­reyi korurken bu tür adımlar atabilir ki, bun­lar ne Allah'tan, ne de Kıyamet Gümi'nden korkanlardır.

İstişare Kurumu bu yüzden şu beş şartı ge­rektirir. İlk olarak tartışılan konunun yaşan­tılarını ve haklarını etkileyeceği kişiler, ko­nuyla ilişkili görüşlerini tamamıyla açıkla­ma ve meselelerinin nasıl halledilmekte ol­duğundan bütünüyle haberdar edilme hak­kına sahip olmalıdırlar. Meseleleriyle ilgile­nen yönetici payına herhangi bir hata, eksik­lik ya da ihmalkârlık görürlerse hakl'annr korumak için bunu durdurma yetkisine sa­hip olmalıdırlar. Herhangi bir durumda ya­pılan hataları düzeltmek ya da ıslah etmek yolu bulamazlarsa devlet başkanlarını ve yö­neticilerini değiştirebilmelidirler. İnsanların protestosunu kuvvet kullanarak önlemek, onları ilgilendiren olaylarda onları karanlıkta tutmak, meselelerini tek yönlü yürütmek, sonra da ülke meselelerini istişareyle çözdük­lerini halka açıklamak samimiyet ve ciddiyetten uzak bir tutumdur.

İkincisi, İnsanları topluca ilgilendiren mese­lelere bakmakla kim görevlendirilirse görev­lendirilsin halkın rızası ile atanmış olmalı­dır; bu muvafakat ise özgürce açıklanan bir rıza olmalı; zorlamayla, şantajla korkutma veya terfi, kârlı bir mevkii vaadi ile elde edil­miş ya da hile ve desise ile kazanılmış — gerçekte hakiki bir rıza sağlamıyacağından— olmamalıdır. Devletin başı olmak için âdi ve yanlış her metodu deneyen kişi aslında hiç­bir göreve değmez. İnsanların içten rızaları ile seçilen kişi bu makama lâyıktır.

Üçüncüsü, sadece ümmetin tam güvenini ka­zanmış kişiler müşavere heyetine alınmalıdır. Açıktır ki parayla satın alınan ya da baskı, hile ve İnsanları yanlış yönlendirerek göreve getirilen kimseler temsilci olarak isimlendi-rilemezler.

Dördüncüsü, müşavere heyetinin üyeleri inançlarına ve bilgilerine uygun olarak fikir­lerini açıklayabilmeliler, ki bu amaçla da ta­mamıyla hür olmaları gerekir. Korku, zor­lama, kâr vaadi veya diğer baskılarla heyet üyelerinin görüşlerini açıklamaları önlenir­se artık buna istişare dışında bir ad bulmak gerekir. Cebir ve baskının hiçbir türüne ma­hal bırakmadan özgür, samimi, tarafsız mü­şavere esastır; aksi takdirde tüm işlem hü-kümsüzleşecek ve müşaverenin sadece ismi kalacaktır.

Beşincisi, müşavere heyetinin oy birliği ile ya da çoğunluğun oyuyla ulaşıp verdiği tavsi­ye, devlet başkanı tarafından kabul edilme­lidir. Çünkü bu yolla heyetçe kararlaştırılmış bir husus varken yönetici kişi ya da kişiler grubu ülke sorunlarım kendi görüşlerine göre halletmeye yetkili ise, yine tüm müşavere pro­sesi anlamsızlaşacak ve hepten önemini yi­tirecektir. Yukarıda anlatılan ayetle, Allah, "İşlerinde istişare edenler" dememekte, ak­sine "İşleri kendi aralarında şûra iledir" bu­yurmaktadır. Bu yüzden sadece istişare ama­cıyla danışmak bu emri yerine getirmez; hangi mesele olursa olsun emrin yerine getirilmesi için oy birliği ile ya da çoğunlukla alınan şura kararının devlet başkanı tarafından pratiğe aktarılması gereklidir. (Avrupa İslâm Kon­sülü tarafında...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İstişare Kavramı
« Posted on: 04 Mayıs 2024, 04:57:20 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İstişare Kavramı rüya tabiri,İstişare Kavramı mekke canlı, İstişare Kavramı kabe canlı yayın, İstişare Kavramı Üç boyutlu kuran oku İstişare Kavramı kuran ı kerim, İstişare Kavramı peygamber kıssaları,İstişare Kavramı ilitam ders soruları, İstişare Kavramıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes