๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 03 Ağustos 2012, 10:21:59



Konu Başlığı: İsrailoğulları Sina Yarımadasında
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 03 Ağustos 2012, 10:21:59
İsrail Oğullar'nın Mısır'dan Çıktıktan Sonra Sina Yarımadasında, Evsiz Yurtsuz Dolaştıkları Yerler

Hz. Musa, İsrailoğulları'nı Mısır'dan çıkarıp, Sina Yarımadası'nda Elim, Marah ve Refidim yoluyla Sina dağına getirdi. Burada bir yıldan fazla kaldılar ve Tevrat'ın pekçok Emir'i bu­rada indirildi. Sonra, Musa peygamber onlara Filistin'e gitmelerini ve onlara miras bırakıl­mış olan bu toprakları fethetmelerini emretti. Böylece İsrailoğulları'nı Tabera ve Haze-ra'dan geçirip Faran çölüne geldi. Kavminden bazı ileri gelenleri casusluk için Filistin'e gönderdi. Oniki kişilik bu heyet kırk gün son­ra geri döndü ve Kadeş'te raporlarını sundu­lar. Yeşu ve Kalib'in yüreklendirici ifadeleri dışında diğer üyeler Filistin'e hareket etmeyi reddederek feryat ettiler. Bunun üzerine Al­lah, bu çölde kırk yıl kadar dolaşıp durmalanm irade etti ve eski kuşaktan Yeşu ve Kalib dışında kimse Filistin'i göremedi. Böylece İsrailoğulları, evsiz yurtsuz kırk yıl Faran, Şur ve Zin çöllerinde dolaşıp durdu. Amalekitler, Amoritler, Edomitler, Medyeliler ve Moabitlerle mücadele ettiler. Kırk yıllık süre sona ermek üzere iken, Harun Peygamber, Edom sınırı yakınındaki Hur dağında vefat etmiştir. Bu sıralarda, Musa Peygamber, İsrailoğulları-nın başında Moab'a girmiş ve Heşban ve Şittim'e kadar uzanan bütün bölgeyi fethetmiştir. Hz. Musa, burada Abarim dağlarında ve­fat etmiştir. Ondan sonra, onun ilk halefi, Ye­şu, doğudan Ürdün Nehrini geçerek ilk Filis­tin şehri Eriha'yı zaptetmiştir. Ardından, kısa bir süre içinde bütün Filistin İsrailoğulları ta­rafından ele geçirilmiştir.

Eyle (bugünkü Akabe) denilen yer, muhte­melen, Sebt gününün haramlılığına uymayan­ların yaşadığı yerdir. (Musevilerin haftanın yedinci gününü dinlenme günü olarak kabul etmeleri ve bu günün ilk kez Akabe denilen yerde bir kısım Yahudilerce bozulması olayı) Bu hâdise, Kur'ân-ı Kerîm'in Bakara sûresi (2) 65. âyet ve A'râf sûresi (7) 166. âyetle­rinde bahsolunmaktadır. (Ebu'l-A'la Mevdudi, The Meaning ofthe Qur'an, c. III).

Hz. Musa'nın ve taraftarlarının, Kenan'a yer­leşmelerinin ilk safhası olan Mısır'dan çıkış­larıyla, son derece önemli bir olayla karşı karşıya geliriz. Bunun sadece efsanevî oldu­ğunu benimsetmek üzere şurada burada öne sürülen iddialara rağmen, bilinen bir ortama yerleştirilebilen bu olay, tarihî bir hakikattir.

Eski Ahit'te "Çıkış" olayı, Mısır'dan çıktık­tan sonra çölde yürüyüş ve Sina dağında ALLAH'ın yaptığı ahit kıssalarıyla birlikte, Tevrat'ın ikinci kitabını oluşturur. Kur'ân'da bu olaya, özellikle çok önemli bir yer verir: Hz. Musa ile Hz. Harun'un Firavun ile müna­sebetlerinin ve bizzat Mısır'dan çıkış konusu­nun A'râf, Yûnus, Tâhâ ve Şuarâ sûrelerinde olduğu gibi uzunca anlatıldığı, yahut kısaca hikâye edildiği, hatta bazen sa­dece hatırlatıldığı görülür. O zamanki Mısır yönünden merkezî şahsiyet olan "Firavun" ismi yanlışımız yoksa, Kur'ân'ın yirmiyedi sûresinde, toplam olarak yetmişdört defa tek­rarlanır.

Kur'ân ve Tevrat anlatımının incelenmesi bu­rada özel bir fayda sağlamaktadır. Çünkü, meselâ, Tufan kıssasında, aralarında fark gö­rüldüğü halde, bu konuda her iki kıssa, esas itibariyle birbirine uygun gelmektedir. Elbet­te bazı farklar vardır, fakat -görüleceği üzere-Tevrat'taki anlatım, nazarı itibara alınması gereken tarihî bir değer taşır. Çünkü ilgili Fi­ravunun, daha doğrusu iki Firavunun kimlik­lerinin tesbit edilmesini sağlar. Bu iki kutsal kitap kaynağına Mısır ile İlgili araştırmaların çağdaş verileri de eklenir. Böylece Kur'ân'ı, Tevrat'ı ve zamanımızın bilgilerini karşılaştı­rarak, kutsal kitaplar'daki hâdiseyi tarihî bir muhteva içine yerleştirmek işi başanlır.