Konu Başlığı: İslâmın Şartları Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 25 Ağustos 2012, 12:00:46 İslâm'ın Şartları İmandan sonra, bir müminin başarıya erişmesi için gerekli şartlar olan ibadetler gelmektedir. Müminin imanının hayatî bir gereği olarak imanını hayırlı amellerle (amel-i sâlih: bu dini terminolojide ibadet olarak tanımlanır) desteklemelidir. Bu ibadetler; beş vakit namaz, zekat, Ramazan orucu ve hayatta en az bir kez Kabe'yi ziyaret (hac) olmak üzere dörttür. Bu ibadet fiillerinin mahiyeti ve kapsamı İslâm'da uygulamanın önemini açıkça göstermektedir. Bu ibadetler, hem dar hem de geniş anlamları bakımından İslâm'ın uygulamalı yönünü vurgulamaktadırlar. Gerçekte her ibadet fiili, insanın imanını ve Allah katında derecesini kuvvetlendirmek İçin yaptığı sembolik hareketlerdir ve tümü de salt teorik faaliyetler değil uygulamalı işlerdir. Kur'ân-ı Kerîm, müminlere bu ibadetleri düzenli olarak yapmalarını şu âyette emretmektedir: "Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve ibadet edenlerle birlikte ibadet edin." (2: 43). Bakara sûresirim şu âyeti toplumun sosyal selameti projesinin bir parçasından başka bir şey olmayan bu ibadetlerin pratik önemine değinmektedir: "...Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, anne-babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere iyilik edin, insanlarla güzel güzel konuşun, namazı kılın, zekatı verin..." (2: 83). Yine aynı sûrede şunu okumaktayız: "Namazı kılın, zekatı verin, kendiniz için önden gönderdiğiniz her hayrı Allah katında bulacaksınız. Allah yaptıklarınızı şüphesiz görür." (2: 110). Müminlere ibadetlerinin karşılığı büyük mükafaat vadolunmuştur. "İman edip yararlı işler İşleyenlerin, namaz kılıp, zekat verenlerin Rableri katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir." (2: 277). Şüphesiz, ibadetin muhtelif şekilleri, insanı, toplumun genel yararına olan sosyal vazife ve diğer vazifelerini mümkün olan en iyi şekilde yapmak üzere terbiye eder. Bir anlamda, ibadetler insanın dünya ile ilgili meselelerle yüzyüze gelebilmesi ve onları en yeterli ve adil şekilde çözebilmesi İçin hazırlayıcı bir yoldur. Kur'ân'ın aşağıdaki âyeti ibadet ve diğer iyi işlerin aynı pratik yönünü ortaya koymuştur: "...Allah buyurmuştu ki: 'Ben şüphesiz sizinle beraberim! Namaz kılar, zekât verirseniz ve peygamberlerime inanırsanız, onlara yardım eder ve gönülden Allah'a borç verirseniz, muhakkak günahlarınızı örter ve sizi içinden ırmaklar akan cennetlere koyarım. Aranızdan bundan sonra da inkâr edene gelince, o artık dosdoğru yoldan büsbütün sapmıştır." (5: 12) Tevbe sûresinde şöyle buyurul-maktadır: "Allah'ın mescidleriniancak, Allah'a ve âhiret gününe iman edip, namazı kılan, zekât veren ve Allah'tan başka kimseden kormayanlar imar eder. İşte bunların doğru yola erişenlerden olmaları umulur." (9: 18). İnsanların iman gücü, onların, ağır şartlar altında bile ifa etmeyi ihmal etmedikleri pratik işler ve sosyal faaliyetlerle birlikte ibadette bulunmaları ile anlaşılır: "Bunları ne ticaret ve ne de alışveriş Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan, zekât vermekten alıkoyar. Bunlar gönüllerin ve gözlerin döneceği günden korkarlar. Allah onları işlediklerinin en güzeliyle mükafatlandırır ve lütfundan onlara fazlasıyla verir. Allah dilediğini hesapsız şekilde rızık-landırır." (24: 37-38). Bu insanlar kişilik ve iman gücü olarak öyle bir mükemmelliğe erişmişlerdir ki kendilerine yeryüzünde iktidar ve otorite verildiğinde hayırlı sosyal vazifeleri büyük bir şevkle yaparlar: "Onları biz yeryüzüne yerleştirirsek namaz kılarlar, zekâtı verirler, uygun olanı emrederler, fenalığı yasak ederler. İşlerin sonucu Allah'a aittir." (22: 41). İman ve ibadet, İslâm'ın iki temel ilkesidir ve İslâmda dini uygulamalar denen sahada pratik uygulamanın büyük önemini göstermektedir. Gerçekte, İslâm'da dini ve dini olmayan iş veya mesele ayrımı yoktur. Bu cildin diğer yerlerinde de açıklandığı gibi Allah'ın rızasını kazanmak için yapılan her iş şeriafa göre iyi ve faziletli kabul edilir. Esas Önemli olan Kur'ân'ın emirlerine ve Hz. Muhammed'in sünnetine muvafık uygulama ve işler yapmaktır. |