> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Sanayileşmenin İslâm İdaresinde Ortaya Çıkması
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sanayileşmenin İslâm İdaresinde Ortaya Çıkması  (Okunma Sayısı 645 defa)
20 Temmuz 2012, 18:52:39
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 20 Temmuz 2012, 18:52:39 »



Sanayileşme, İslâm İdaresinde Ortaya Çıkmış Olsaydı Geleceği Nasıl Olurdu?

Hiç şüphesiz islâm, sanayii, kârın işverenle çalışanlar arasında paylaşıldığı küçük işlet­melerle sınırlamayacaktı. Üretim artacaktı, ancak, işverenle işçiler arasındaki ilişkilerin şekli, Avrupa'da 19 ve 20. yüzyıllarda ortaya çıkmış kalıplardan çok farklı bir biçimde geli­şecekti. Bu gelişim, tıpkı yukarıda zikredilen kârın çalışanlarla işverenler arasında eşit pay­laşımı prensibinde olduğu gibi, temel İslâmî esaslara uygun bir şekilde olacaktı.

Böyle davranarak, İslâm, faiz ve tekelciliği vasıta olarak kullanmaktan kaçınacak, işçile­rin sömürüldükleri, yoksulluk ve sefalete ter-kedildikleri kapitalizm düzeninde maruz kal­dıkları haksızlıklara engel olacaktı.

Hiç kimse, acı tecrübeleri, sımf mücadeleleri­ni, kendi nizamını tâdile zorlayan ekonomik baskılara maruz kalmadan, bir hamlede İslâm'ın o dereceye ulaşmasının mümkün ola­mayacağını söyleyemez. Bütün şüphelerden uzak olarak şu husus ispatlanmıştır ki, İslâm, kölelik, feodalizm ve ilkel kapitalizm mesele­leriyle diğer ülkelerden çok daha fazla ilgi­lenmiştir. O, daha çok, kendi ebedî eşitlik ve adalet kavramlarına uygun olarak, yapısından ileri gelen bir saik ile hareket ediyordu. Diğer yandan, daha önce komünist bîr devlet mode­li kuran Rusya'nın ara aşama olan kapitalizmi yaşamadan, doğrudan doğruya feodalizmden komünizme, oradan da "serbest piyasa ekono­misi" adıyla kapitalist düzene geçmesi bir va­kıadır. Bu haliyle, Marx'ın her devletin yaşa­ması ve geçirmesi gerekir dediği gelişme dö­nemleriyle ilgili teorisi, uygulamada bütünüy­le tekzip edilmiştir.

Sömürgecilik, savaşlar ve halkların sömürü­süne gelince... Şu husus özellikle vurgulan­malıdır ki, İslâm, kapitalizmin ortaya çıkardı­ğı diğer bütün kötülüklere olduğu gibi, bunla­ra da kesinlikle karşıdır. Sömürü gayesiyle, diğer insanları sömürgeleştirmek veya başka­larıyla savaşmak İslâm'ın ilkelerinden değil­dir. İslâm, savaşı yalnızca saldırıya uğradığı durumlarda veya Allah'ın kelimesini yücelt­me ve yaymada barışçı yolların kullanılması imkânsız hale geldiğinde tasvip etmiştir.

Komünistler ve benzerleri, sömürgeciliğin in­sanlığın gelişiminde kaçınılmaz bir dönem ol­duğunu iddia ederler. Ve arkasından şunları eklerler: Sömürgecilik herhangi bir öğreti ve­ya ahlâkî ilke ile önlenemez, çünkü, o, öz olarak sanayileşmiş ülkelerin üretim fazlaları ile bu üretim fazlasını yabancı topraklarda pazar­lama ihtiyacından doğan ekonomik bir olgu­dur.

Sömürgeciliğin kaçınılmazlığı hakkındaki bu saçmalığı, İslâm'ın kabul etmediğini söyle­mek herhalde gereksizdir. Bunların yanısıra, komünistler, Rusya'nın bu üretim fazlası so­rununu hem çalışma saatlerini hem de üretim­de çalışanların rolünü azaltarak çözeceğini söylemişlerdir. Oysa komünizmin bulduğunu ileri sürdükleri bu çözüm, pekâlâ diğer dü­zenler tarafından da kullanılabilir.

Sömürgecilik, insanlığın eski bir eğilimidir. Buna tarih şahitlik eder. Tahrip edici modern silahlarıyla birlikte kapitalizm onu daha da vahşileştirdiği halde, sömürgecilik kapita­lizmde ortaya çıkmamıştır. Galibin mağlubu istismarı olan sömürgecilik Romalılar devrin­de modern Örneklerinden daha az zâlim ve cani değildi.

Savaş söz konusu olduğunda bütün düzenlerin en mükemmeli İslâm'dır. Bu konuda bize en güzel delilleri tarih vermektedir. İslâm'ın savaşları başkalarım tahakkümü altına alma ve sömürü amaçlarından uzaktı. Bu sebeple, eğer sanayi devrimi müslüman ülkelerde meydana gelseydi, İslâm üretim fazlası mese­lesini savaşa ve sömürgeleştirmeye başvur­maksızın çözümleyebilecekti.

Diğer taraftan, üretim fazlası meselesinin sa­dece kapitalizmin bugünkü şeklinin bir sonu­cu olduğu da söylenebilir. Bir başka ifadeyle, kapitalizmin temel ilkeleri değiştirilseydi, bu problem varolmayacaktı.

Bütün bunlara karşılık, İslâm devletindeki yö­neticiler toplumun çoğunluğu yoksulluk ve sefaletten muzdarip iken, zenginliğin bir kaç kişinin elinde toplanması meselesine karşı ça­resiz ve kayıtsız kalmayacaktılar. Böylesi bir mal biriktirme, refahın sadece zenginlere mahsus olmaması için uygun bir şekilde bü­tün insanlar arasında dağıtılmasını emreden İslâmî esaslara muhaliftir. İslâm'da yönetici, emrindeki bütün vasıtalarla şeriat'ı adaletsiz­lik yapmadan, kimseye zarar vermeden uygu­lamakla mükelleftir. Bu noktada yönetici, sı­nırları Allah'ın hükümleri tarafından belirlen­miş tam ve sınırsız güçlerle donatılmıştır. İşte bu hükümler, servet biriktirmeyi önler.

Miras hukuku, her bir neslin miras olarak bı­raktığı malın usûlüne uygun olarak dağıtılma­sını sağlar. Zekat hukuku da, bir kişinin yılda bir kez sermaye ve kârının yüzde iki buçuğu­nu yoksullara ayırmasını emreder. Bunlara ek olarak, İslâm açık bir şekilde servet biriktiril-mesini yasaklar. Bunun gibi, sermaye biriktirilmesinde temel faktör olan faiz de yasaklan­mıştır. Bunların yanısıra, bir İslâm toplumun­daki fertler arasındaki ilişkiler sömürüden Çok, karşılıklı sorumluluğa dayanır.

Hz. Peygamber'in devlet memurlarına ga­ranti ettiği sosyal teminatlar, insana ait esas ihtiyaçları içine alır: "Bir kimse bizim bir işi­mizle görevli olur da, meskeni bulunmazsa bir mesken edinsin; hanımı yoksa evlensin, hizmetçisi yoksa bir hizmetçi edinsin; bineği yoksa kendine binek temin etsin!" (Müsned-i Ahmed, Ebû Davud).

Bu teminatlar yalnızca devlet memurlarıyla sınırlandırılmaz. Bunlar her bir kişinin ihtiyaç duyduğu temel ihtiyaçlardır ki, devlet hizme­tinde veya toplum istifadesine olan herhangi bir meslekte yapılan çalışmalar karşılığında elde edilebilir.

Eğer devlet memurlarının temel ihtiyaçlanm karşılıyorsa, o zaman ülke içinde çalışan her bir kişinin ihtiyaçlarını da aym şekilde karşı-lamahdır. Devlet hazinesi yaşlılık, hastalık ve çocukluktan dolayı çalışamayacak durumda olan kimseleri desteklemekle mükelleftir, imkânlarının yetersizliğinden dolayı temel ih­tiyaçlarını elde edemeyenlere bu ihtiyaçları temin etmek yine devlet hazinesinin görevi­dir.

Yukarıda zikredilen gerçeklerin hepsi, devle­tin imkânlarıyla, çalışanların temel ihtiyaçla­rını temin etmedeki sorumluluğunu belirtir. Çalışanların bu tür ihtiyaçlarının hangi vasıta­larla sağlandığının bir önemi yoktur. Burada sözkonusu olan, kâr ve zararın ümmetin bü­tün fertleri arasında eşit bir şekilde paylaştı­rılmasını garanti eden ilkedir. İslâm çalışanla­rın böylesi ihtiyaçlarım temin etmek suretiyle onları sömürüye karşı koruma altma alır; bu­nun yanısıra herkesin iffetli, nezih bir hayat sürmesini sağlar.

tslâm, kapitalizmin bugünkü "'medenî' batıda hâkim olan korkunç şekillerinin gelişmesine izin vermeyecektir. İslâm şeriatı aslen emret-mese de, kapitalizmin, çalışanları sömürmesi­ne müsaade etmeyecekti. Sömürgecilik, savaş ve insanların köleleştirilmesi de dahil olmak üzere kapitalizmin bütün kötülüklerine İslâm engel olacaktı.

İslâm, alışıldığı üzere yalnızca ekonomik ku­ral ve kanunlarla yetinmez. Hukuka ek ola­rak, ahlâkî ve manevî saiklerden de faydala­nır. Böylesi değerler Avrupa'da pratik bir önemi olmadığı gerekçesiyle, komünistler tarafından alaya alınır. Ancak, İslâm'da ahlâkî ve manevî değerler, uygulanacak düşünceler­den ayrı tutulmazlar. Hem ruhun tezkiyesi (saflaştırılması) hem de toplumun örgütlen­mesi, İslâm'da, bütünleştirici ve ahenkli tek bir tarzda yapılır. İnsan, pratikte ideali nasıl uzlaştıracağı konusunda kesinlikle tereddütte bırakılmaz. İslâm, yasamayı ahlâkî temel üze­rine Öyle bir tesis eder ki, ahlâkî değerlerle kanunlar daima birbiriyle uyum içinde olur­lar. Bu şekilde, her iki taraf, çatışma veya inkâra girmeksizin birbirlerini tamamlarlar.

İslâm ahlâkı, refahın bir kaç kişinin elinde toplanmasının kaçınılmaz sonuçları olan lüks ve sefahatin bütün şekillerini yasaklar. Bu­nunla birlikte İslâm, işçilere adaletsizlik ya­pılmasını veya onlara az ücret ödenmesini de yasaklar. Servetin bir kaç kişinin elinde top­lanması işçilere yapılan haksızlığın bir sonu­cu ise bu olayın aynı şekilde önlenmesi gere­kir.

İslâm insanları paralarını Allah yolunda -san­ki bütün malım elden çıkaracakmış gibi, har­camaya çağırır. Bunun sebebi şudur: Eğer zenginler servetlerini Allah yolundan çok kendileri için harcarlarsa, halkın çoğunluğu yoksulluk ve sefalet içinde yaşar.

İslâm'ın gerçekleştirdiği bu manevî yüceliş insanı Allah'a daha da yaklaştırır, Allah'ın rı­zasını kazanma ve ahirette O'nun karşılığını umma çabalarında kişiyi bütün dünyevî lez­zetler ve faydalardan feragat ettirir.

Allahu Teâlâ ile yaptığı ahdi koruyan, öte dünyaya, cennet ve cehenneme inanan bir in­san, mal yığmak için çılgınca koşuşturmaya­cak, kendi bencil amaçlarını gerçekleştirme uğrunda sömürüye veya adaletsizliğe başvur­mayacaktır. Bu hususta herhangi bir tereddüt olamaz. Bu şekildeki manevî ve ahlâkî bir ye­tiştirme, kapitalizmin kötülüklerine engel ola­cak bir iktisadî kuralları hazırlamıştır. Bun­dan dolayı, böyle bir kanun yapıldığında, bunlara itaat edileceğinden emin olabilirsiniz. Zira, bu itaat ceza korkusundan değil, daha çok insanların vicdanlarının sesine kulak ve­rerek hareket etmelerinden dolayıdır.

Sonuç olarak, şu husus iyice açıklığa kavuş­turulmalıdır: Günümüz İslâm dünyasmda hü­küm süren acımasız kapitalizm İslâm'ın bir parçası değildir. Bu nedenle, İslâm onun kö­tülüklerinden sorumlu tutulamaz. (M. Qutb, a.g.e., sh. 65-71).


 


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sanayileşmenin İslâm İdaresinde Ortaya Çıkması
« Posted on: 29 Mart 2024, 04:00:50 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sanayileşmenin İslâm İdaresinde Ortaya Çıkması rüya tabiri,Sanayileşmenin İslâm İdaresinde Ortaya Çıkması mekke canlı, Sanayileşmenin İslâm İdaresinde Ortaya Çıkması kabe canlı yayın, Sanayileşmenin İslâm İdaresinde Ortaya Çıkması Üç boyutlu kuran oku Sanayileşmenin İslâm İdaresinde Ortaya Çıkması kuran ı kerim, Sanayileşmenin İslâm İdaresinde Ortaya Çıkması peygamber kıssaları,Sanayileşmenin İslâm İdaresinde Ortaya Çıkması ilitam ders soruları, Sanayileşmenin İslâm İdaresinde Ortaya Çıkmasıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes