๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 04 Haziran 2012, 14:18:26



Konu Başlığı: İslamın Devlet Sistemi
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 04 Haziran 2012, 14:18:26
İSLÂM'IN DEVLET SİSTEMİ

İslâm Devlet anlayışı, ülke olaylarını hallet­mek için tasarlanmış bağımsız kurallar dizi­si şeklinde olmayıp, Rasul Muhammed 'a vahyedüen ilâhî kanunlarla düzenlenen ha­yat sisteminin ayrılmaz bir parçasını oluştu­ran ilkelerden meydana gelir. İslâm'ın siya­set felsefesi, dünyanın çeşitli ülkelerinde uy­gulanan müphem siyasî sistemlerden büsbü­tün farklıdır. İnsan aktivitesinin değişik alan­larını —siyasî, ekonomik, sosyal ya da ah­lâkî olabilir— kapsayan engin hayat progra­mı, onun kabulü zorunlu temel esaslarından kaynaklanmaktadır. Bu yüzden, devlet sis­teminin yapısı ve ruhu hakkında gerçek bir tanım elde etmeden önce, İslâm ideolojisi­nin kökleri ve esasları olan ilk prensipleri in­celemek ve anlamak gereklidir. İslâm ideo­lojisinin ardındaki tüm felsefe 'Tevhid'dir; Allah ve O'nun ilâhî rehberliği... Allah'ın tüm peygamberleri, Âdem'dan Muham­med'a kadar, insanlık için aynı rehberliği getirmişlerdir: İnsanların yaratıcısı, Rabbî ve Hâkimi tek ilâh Allah'tır ve İnsanlar O'nun kanunlarına itaat etmeli, O'nun kanunların­da yol göstericilik aramalıdır.

Fakat insanoğlu şu ya da bu şekilde bu İlâhî Çağrı'ya direnmiş ve diğer insanlar üzerine kendi hâkimiyetini zorla kabul ettirmeye ça­lışmıştır {26: 29). Çeşitli şekillerde ortaya çı­kan insanın insan üzerindeki bu tahakkümü yeryüzündeki tüm kötülüklerin asıl sebebi­dir. Çeşitli formlar (2: 258), isimler (28: 38) ve yaftalar (45: 24) insanları yanlış yönlen­dirmek için icat edilmektedir, ancak tüm bu hilelerin altında yatan amaç diğer insanlar ve uluslar üzerinde üstünlük ve tahakküm kazanmaktır. İktidara susamış ve zeki insan­lar diğer insanlar üzerinde tahakküm kur­mak ve ilâhhk iddiasında bulunmak için za­man zaman kendi slogan ve planlarını uydurmaktadırlar. Bazıları tanrıymış gibi tavır takınmakta, diğerleri tanrının temsilcileriy-miş pozlarına bürünmekte ve hatta bazıları tanrıymış gibi ulus ya da tabiatı yaratmak id­diasıyla diktatörlük gücünü üzerine almak­tadır. Mamafih, tüm bu görünüşte farklı fel­sefelerin sonucu her zaman aynı olmaktadır: zulüm, istibdat, baskı, adaletsizlik, sömürü ve insanın insan üzerine tahakkümü. Rasul bu gerçeği şu kudsî hadisle belirtmiştir: "Rahim olan Allah buyurdu ki; 'İnsanı uy­sal bir tabiatta yarattım. Sonra şeytan yak­laştı ve onları inançlarından uzaklaştırıp kö­tü yola sevketmeyi başardı, onlar için neyi meşru kıldımsaonu yasakladı.' " İnsanlık ta­rihi birbiri ardınca kavimlerin sefaleti ve ız-dırap çekmesi ile sonuçlanan bu tür aykırı zihniyetler ve felsefelerle doludur. Gerekli an­larda, insanın insan üzerindeki tahakkümü­nü kırmak, hepsine eşitlik esasına uygun davranarak ilâhî kanunların güzelliği ve ada­leti altında toplamak için Allah rasulleri gön­dermektedir. Allah'ın tüm haberlerinin me­sajı aynı idi: "... Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, O'ndan başka ilâhınız yoktur." (11: 50, 7: 59). Allah'ın rasulleri değişik kavimlere, değişik zamanlarda geierek onları İlâhî Reh­berliğe davet etmişlerdir (16: 36, 28: 47, 35: 24 vb.)

Nihayet peygamberlerin sonuncusu Muham­med geldi ve dedi ki: "Gerçekten sizin Rabbiniz o Allah'tır ki gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arşa istiva etti. (O), ge­ceyi, durmadan kovalayan gündüzle bürüyüp örter; güneşi, ayı ve yıldızları buyruğuna bo­yun eğmiş vaziyette (yaratan O'dur). İyi bi­lin ki yaratmak da, emir de (yalnızca) O'nun-dur." (7: 54), "Oysa onlar yalnızca dini Al­lah'a has kılan hanifler olarak sadece Allah'a kulluk etmek, namazı dosdoğru kılmak ve zekâtı vermekten başkasıyla emrolunmadı-lar." (98: 5). Rasul, onları insana kölelik (kula kulluk) bağlarından, boyunduruğun­dan kurtaracak olan İlâhî Rehberliğe davet etti, İlâhî Adalet sistemi içerisinde onlara gerçek eşitlik ve özgürlüğü verdi: "O (Rasul) ki, kendilerine iyiliği emreder, kötülükten men eder; onlara güzel şeyleri helâl, çirkin şeyleri haram kılar, üzerlerindeki ağırlıkla­rı, zincirleri kaldırıp atar." (7: 157).