Konu Başlığı: İslâmî Görüş Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 30 Temmuz 2012, 18:02:40 İslâmî Görüş 1- Bütün bu anlayışların aksine İslâm Hukuku'nda zina, cezalandırılacak bir suç olarak ele alınır. Ve zina fiilinin evli (muhsan) bir kişi tarafından işlenmesi kanun önünde suçu daha fazla artırır. Bunun sebebi kadın ve eke-ğin ettikleri sadakat yeminini ihlâl etmiş olması veya diğerlerinin evliliğe ait haklarına el uzatılmış olması değil; suçlunun, arzularını tatmin için meşru bir yol varken gayri meşru yola başvurmuş olmasıdır. İslâm Hukuku zinayı, müsamaha edildiğinde insanoğlunun ve medeniyetin köklerine darbe vuracak bir fiil olarak görmektedir. Nesil emniyetinin sağlanması ve medeniyetin sağlam kalabilmesi için daha önce açıklandığı üzere, erkek ve ka-dm arasındaki ilişkilerin hukukî ve güvenilir usûllerle düzenlenmesi şarttır. Cinslerin serbestçe birbirlerine karışmasına fırsat verilecek olsa bu ilişkiyi tahdid etmek mümkün olmayacaktır. Çünkü cinsî arzularım aile hayatı olmadan da serbestçe tatmin etme fırsatına sahipse hiçbir erkek ve kadın aile hayatının ağır yükünü taşıma sorumluluğuna hazır olmayacaktır. Bu durumda; aile hayatı, insanlar biletsiz yolculuk edebilecekken yolculuk için bilet satın almaları kadar anlamsız olacaktır. Bilet yalnızca biletsiz yolculuk etmenin suç olduğu beyan edildiğinde şarttır. Eğer bir kimse bilet alacak parası olmadığından dolayı biletsiz yolculuk ediyorsa, daha az derecede de olsa suçludur. Fakat zengin bir kişi buna tevessül ederse, suçu daha da ağırdır. 2- İslâm insanlığı zina tehdidinden kurtarmak için sadece cezaî tedbirlere güvenmez. Daha geniş düzeyde yapıcı, düzeltici ve önleyici tedbirler alır. Cezayı sadece son çare olarak görür. İslâm insanların bu suçu irtikaba devam etmelerini ve gece-gündüz değnekle dövülmelerini istemez. Onun gerçek hedefi, insanların bu suçu hiç işlememesi ve nihai cezaya başvurulmayı gerektirecek durumların hiç ortaya çıkmamasıdır. Bu gayeyle, İslâm ilk olarak insanı tezkiye eder: Onu Kadir ve Âlim olan Allahm korkusuyla yoğurur. Ona her yaptığmdan dolayı ahirette hesaba çekileceği ve ölümün bile kendisini azâbdan kurtaramayacağı hassasiyetini telkin eder. Onu, kendini İlâhî Kamın'a itaate mecbur hissettirir. Sonra onu zina ve iffetsizliğin Allah'ın kendisini ağır sorguya çekeceği şer'î suçlardan olduğu konusunda defalarca uyarır. Üstelik İslâm bir insanın evlenmesi için mümkün olan bütün kolaylıkları sağlamıştır. Tek bir kadınla yetinemeyenler için, dört kadına kadar evlenmeye ruhsat verir. Şayet karı-koca dostça geçinemiyorlarsa, ayrılmak için şartlar vardır, ikisi arasındaki bir anlaşmazlık durumunda birleştirilmeleri için her iki tarafın aile fertlerinin müdahale etmesi söz konusudur. Bu yol, başarısızlığa uğrarsa mahkemeler aracılığıyla ya yeniden birleşirler, ya da ayrılırlar ve istedikleri zaman yeniden evlenirler. Bekâr veya dul kalmak iyi ve doğru bir hâl olarak kabul edilmez. 3- İslâm, insanları zinaya götürebilecek veya fırsat verecek bütün faktörlerin önüne sed çeker. Kadınlara dış elbiselerini üzerlerine almaları emredilmiştir (33: 59). Rasûlullah'in hanımlarına da evde oturmaları ve ziynetlerini göstermemeleri söylenmiştir (33: 33). Yine, kadın ve erkeğin serbestçe bir arada olması engellenmiş, kadınların ziynetleri ile ve süslenerek dışarı çıkması yasaklanmıştır (24: 31). Erkeklere ve kadınlara, serbestçe ve sınırsız bakmalarının sebep olacağı marazî sevginin oluşmasını önlemek için harama bakmaktan sakınmaları emredilmiştir. (24: 30-31). Ancak bütün bu ve benzeri tedbirler alındıktan sonra, zina cezalandırılacak bir suç olarak beyan edilmişve iffetsizliğin herhangi bir yolla yayılması da yasaklanmıştır. 4- Zina, aile müessesesine karşı sosyal bir suç ve cezalandırılacak bir cürüm olarak ele alınmıştr (24: 2). Fakat, bu cürümden suçlu olan kişileri cezalandırmadan evvel delil getirmek şarttır. Nisa Sûresi, bütün vakalarda dört kişinin şahitliğinin gerekli olduğunu açıkça belirtmektedir (4: 15). Âyette öngörülen ceza, bekârlar arasındaki cinsî münasebet ile ilgilidir. Bekârın Zina Fiili: Bu, İslâm'da ceza gerektiren bir suç olarak kabul edilmektedir. "Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüz değnek vurun. Allah'a ve ahiret gününe inanan(insan)lar iseniz Allah'ın dini(ni uygulama hususu)nda sizi, onlara karşı acıma duygusu tut(up engelle)mesin. Mü'minlerden bir grup da onlara yapılan azaba şâhid olsun." (24: 2). Evli cariyeler için ise: "...Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa onlara hür kadınlara edilen azabın yarısı (uygulanır)..." (4: 25). Evlilerin Zina Fiili: Ebû Hureyre ile Zeyd b. Hâlid-i Cühenî'den rivayet olunduğuna göre bedevilerden biri Rasûlullah'a gelerek: "Yâ Rasûlullah! Allah aşkına benden hakkımda ancak Allah'ın Kitabı ile hüküm vermeni dilerim" dedi. Ondan daha anlayışlı olan diğeri: "Evet, aramızda Allah'ın Kitabı ile hükmet ve bana müsaade buyur" dedi. Rasûlullah: "Buyur" dedi. Adam: "Gerçekten benim oğlum bu adamın yanında çalışıyordu. Ve onun karısı ile zina etti. Ben oğlumun recmedileceğini haber aldım da, onun adına yüz koyunla bir câriye fidye vejdim. Daha sonra bilenlere sordum; oğluma yüz değnek ile bir sene sürgün lâzım geldiğini, bunun karısına da recm icabettiğini bana haber verdiler" dedi. Bunun üzerine Rasûlullah: "Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, aranızda behemehal Allah'ın Kitabı ile hükmedeceğim; câriye ile koyunlar sana iade olunacak; oğluna da yüz değnek ve bir sene sürgünlük gerek. Ey Enescik, haydi şu adamın karısına git. Eğer itiraf ederse onu recmediver." buyurdular. (Buhari ve Müslim). gbu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: "Günün birisinde Mescide birisi gelerek: 'Ya Rasûlullah! Ben zina ettim; icâbını icra ediniz!' diye seslendi. Rasûlullah bundan yüzünü çevirip dinlemek istemedi. Fakat adamcağız dört defa ısrar etti. Bunun üzerine Rasûlullah vaziyeti kurtarmak için: 'Be adam, aklından rahatsız mısın?' diye bir kurtuluş yolu göstermek istedi. Adam 'Hayır!' dedi. 'Evli misin?' diye sordu. 'Evet' diye cevap alıncaAllah'm Rasûlü; 'Artık recmediniz!' dedi" (Buhari). İbni Abbas'dan rivayet olunmuştur. Demiştir ki: Maiz b. Mâlik, Rasûlullah'a geldiği vakit kendisine: "İhtimal öpmüş veya sıkmış yahut bakmışsmdır" buyurdular. Maiz: "Hayır ya Rasûlullah!" dedi. Bunun üzerine Rasûlullah: "Kılıcın kınına girmesi gibi onunla ilişkide bulundun mu?" diye sordu. Öyle olduğu şeklinde bir cevap alınca onun recmedilmesi için emir buyurdu (Buhari ve Müslim). Va'il b. Hucr rivayet etmiştir: "Rasûlullah'ın devrinde bir kadın isteği hilâfına zorlanmıştı. Rasûlullah kadından cezayı kaldırdı ve ona tecavüz edene ceza verdi. Evli olduğu için adamın Ölene dek recmedilmesini emretti." (Tirmizi ve Ebu Davud). Evli iken zina fiilini irtikap edenlerin recme-dilmesinin emredildiğini hiçbir şüpheye meydan vermeyecek şekilde ispatlayan pek çok hadîs-i şerif vardır. Yukarıda geçen beş çeşit suçun İslâm Huku-ku'nda ölümle cezalandırıldığına şüphe yoktur. Rasûlullah bir kez bir suç işlenip kendisine haber verildiğinde kat'i olarak cezanın tatbikini istemiştir. Bu sebeple de insanlara başkalarının hata ve günahlarını araştırmamalarını veya affetmelerini tavsiye etmiştir. Rasûlullah'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Aranızda olan suçlan karşılıklı olarak bağışlayın, haddi gerektiren suç bana ulaşırsa (haddi yerine getirmek) vacip olur." (Ebu Davud, Nesei). Hz. Aişe, Rasûlullah'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "İyi hâl sahiplerinin ayak sürçme kabilinden kusurlarını, haddi gerektiren suçları hâriç, bağışlayıverin." (Ebu Davud). Hz. Aişe'nin bu konudaki bir başka rivayeti de şöyledir: "Müslümanların cezalarını mümkün olabildiğince affedin; şayet bir yolu varsa onları serbest bırakın. Çünkü lider (imam) için affetmede yapacağı hata, cezalandırmada yapacağı hatadan hayırlıdır." (Tirmizi). Kazf Kanunu: Kazf, aşağıya alınan Kur'ân ayetlerinde de belirtildiği gibi zina ile suçlama fiilidir: "İffetli kadınlara zina isnad edip de, sonra dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun; ebediyen onların şahitliğini kabul etmeyin. İşte onlar yoldan çıkmış kimselerdir. Ancak bundan sonra tevbe edip usla-nanlar hâriç. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir." (24: 4-5). Âyetlerde kullanılan kelimeler açıkça göstermektedir ki kazfm delâlet ettiği mana genel bir iftira çeşidi değil, fakat hususen namuslu bir kadının iffetine karşı zina suçu ile iftirada bulunmaktır. Dört şahit bulma şartı bu görüşü kuvvetlendirmektedir. Alimler bu ayetin zina suçlaması ile ilgili hükmü açıkladığı konusunda ittifak halindedirler. Kazf kelimesi burada münasip olduğu için kullanılmıştır. Böylece bu hükmün; hırsızlık, içki içmek, faiz alıp-vermek gibi... suçlamaları kapsaması önlenmiştir. Âyet sadece iffetli kadınlardan (muhsenat) bahsetmesine rağmen, fıkıhçılar hükmün kadınlara yapılan iftira ile sınırlı kalmadığını, fakat erkeklerin iffetine karşı yapılan iftiraları da ihtiva ettiğini kabul etmişlerdir. Yine bunun gibi iftiracı için sadece müzekker isim kullanılmıştır, ancak müennes iftiracıları da kapsar. Suçun şenaati ve ağırlığı göz önünde tutulduğundan iftiracının erkek veya kadın olması farketmez. Dolayısıyla, her iki halde de faziletli bir erkek veya kadına, bir erkek veya kadının zina iftirasında bulunması aynı hükmün ilgi alanına girer. (The Meaning of the Qur'an, c. VIII, sh. 86-87). Li'ân Kanunu: Kazf kanunu bir başka erkek veya kadına zina iftirasında bulunan ve iddiasını delillendirecek şahit bulamayan kişilere verilecek cezayı tayin etmektedir. Ancak bunun sonucu olarak, şu soru tabiatı ile ortaya çıkmaktadır; "Bir adam kendi karısını zina fiili üzere yakalarsa ne yapmalıdır?" Aşağıya alınan âyet mealen bu nevi olayların nasıl halledileceğini göstermek üzere inzal olmuştur ki buna li'ân kanunu denir: "Eşlerine (zînâ suçu) atan ve kendilerinden başka şahitleri bulunmayan kimseler(e gelince): Onlardan herbirinin şahitliği, dört defa Allah'a yemin edip, kendisinin mutlaka doğru söyleyenlerden olduğuna şahitlik etmek(şeklinde)dir. Beşinci defa da: Eğer yalan söyleyenlerden ise Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını diler. Kadının da dört defa Allah'a yemin edip kocasının, mutlaka yalan söyleyenlerden olduğuna şahitlik etmesi, cezayı kendisinden kaldırır. Beşinci defa da: Eğer kocası, doğrulardan ise Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını diler." (24: 6-9). Bu muameleye İslâm hukuku'nda li'ân (lânetleşme) denir. Bir adam kendi karısının zina ettiğini söyler de kendisinden başka şahit bulamazsa, hâkimin huzurunda dört defa: "Billahi, ona attığım sözde doğru olduğuma şahitlik ederim" der. Beşincide de: "Eğer yalan söylüyorsam, Allah'ın laneti üzerime olsun." der. Kadın da buna karşılık dört defa: "Billahi kocam yalan söylüyor." dedikten sonra beşinci kez de: "Eğer kocam doğru ise Allah'ın laneti üzerime olsun." der. Böyle yemin etmesi, kadından zina cezasını kaldırır. Hâkim de bu karı-kocayı birbirinden ayırır, nikâhı fesheder. |