> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > İslami Diriliş Ve İslama Bağlılık
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İslami Diriliş Ve İslama Bağlılık  (Okunma Sayısı 744 defa)
24 Ağustos 2012, 11:45:17
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 24 Ağustos 2012, 11:45:17 »



İSLÂMÎ DİRİLİŞ VE İSLÂM'A BAĞLILIK

Milletlerin hayat sistemlerinde yüce değerleri koruyarak yükseldiklerine, onları ihmal ettik­lerinde ise düşüp parçalandıkları ve atâlete saplandıklarında şüphe yoktur. Bunun sebebi yüce insanî değerlere riayet etmenin ebediye­te ve sürekliliğe götürüyor olmasıdır. İnsa­noğlunun maddî ve manevî dünyasında bu evrensel hakikat gözlenebilmektedir. Whitehead'in sözleriyle "kalıcılık vadeden dünya değerler dünyasıdır. Değer, mahiyeti itibariy­le zamandışı, ezelî ve ebedîdir. Özü herhangi bir geçici şart ve durumdan kök almamakta­dır. Bazı manevi keyfiyetler sadece ezelî ve ebedî bazı değerlerle ortak noktaları paylaş­tıkları için değerlidirler."

İslâm'daki Allah kavramı değerler dünyasına böyle ezelî ve ebedî istikrar sağlar. Allah'ın değiştirilemez sünneti müslümanlarda değiş­tirilemez bir fıtrat oluşturur. Bu fıtratın zihnî planda gerçekleştirilmesi ve somutlaştırılma­sı hikmettir. Ve bu Kur'ân-ı Kerîm'de büyük bir hayır olarak nitelendirilmiştir: "Hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse şüp­hesiz ona çokça hayır verilmiştir..." (2: 269). Nisa sûresinde ise şu ayet mevcuttur: "... sabredin, Allah hoşlanmadığınız bir şeyi çok hayırlı kılmış olabilir." (4: 19).

Bütün peygamberlere ümmetlerini bu dünya­da maddî, manevî ve ahlâkî mükemmelliğe ve âhirette kurtuluşa ulaştırabilmeleri için çokça hikmet verilmiştir. Kur'ân Allah'ın Lokman'a bağışladığı nimetinden şöyle bah­setmektedir: "Lokman'a Allah'a şükretmesi için hikmet verdik." (31: 12). Ve aynı şey Davut peygamber için de geçerlidir: "... Al­lah Davud'a hükümranlık ve hikmet verdi..." (2: 251; ve Hz. İsa'ya "...nimetimi an... sana Kitab'ı, hikmeti... öğretmiştim..." (5: 113). Hz. Muhammed'e bu nimet şöyle hatırla­tılmaktadır: "Bunlar Rabbinin sana bildirdiği nimetlerdir..." (17: 39) ve "...Allah sana Kita­bı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğini öğretmiştir. Allah'ın sana olan lûtfu çok bü­yüktür." (4: 113).

Kur'ân'ın bu ayetleri, ümmetlerinin bütün ha­yatlarını ve toplumlarındaki hayat sistemleri­ni onlara hayır, iyilik ve refah getirecek şekil­de dönüştürebilmelerim sağlamak için pey­gamberlere bahşedilen büyük hayra (hayru'l-kesir) işaret etmektedir. Diğer bir ifadeyle, temiz hayat (hayat-ı tayyibe) hikmetin insan sistemlerine uygulanmasının sonuçlarındandır: "Erkek ve kadınlardan kim mümin olarak güzel iş ve davranışta bulunursa, muhakkak ona dünyada hoş bir hayat yaşatırız ve yap­tıklarını daha güzel bir karşılıkla değerlendi­ririz." (16: 97). Bu ayet bu dünyada ve âhiret­te, (Allah'ın) mutlak hakikatine inanan kim­selere başarı vadetmektedİr. Böylece "insan­ların, âdil, dürüst ve muttaki tavırlar benim­seyenlerin bu dünyada kesinlikle kayıpta ol­dukları, ancak âhirette belki kazançlı olabile­cekleri şeklindeki düşüncelerinin yanlışlığını ortaya koymaktadır. Allah bu yanlış anlayışı ortadan kaldırmakta ve adeta şöyle demekte­dir: Sizin bu zannınız yanlıştır. Dürüst davra­nışlar sadece âhirette mutlu bir hayat sağla­makla kalmaz, fakat Allah'ın inayetiyle bu dünyada da saf ve huzurlu bir hayatı garanti eder." (Ebul Ala Mevdudi, The Meaning of the Qur'an, c. VI, s. 97).

Fussilet sûresinde şöyle buyurulmaktadır: "Rabbimiz Allah'tır' deyip sonra da doğru­lukta devam edenlere, onlara, melekler, ölümleri ânında: 'Korkmayınız, üzülmeyiniz, size söz verilen cennetle sevinin, biz dünya hayatında da, âhirette de size dostuz...' diye­rek inerler." (41: 30).

Bu ayet iki temel şartı yerine getirenler için iyi bir hayat temin edileceğini açıkça belirt­miştir. İlk olarak Allah'a ve değerler dünyası­nın değişmez ve ebedi istikrarına çok kuvvet­le iman etmeleri gerekmektedir. İkinci ola­rak, imanlarında tereddütlü ve şüpheli değil, kararlı olmaları ve inançlarındaki bu kararlılığı İmanlarına uygun doğru hareket ve işlerle göstermeleri gerekmektedir. Böyle insanlar hem bu dünyadaki hem de ahiretteki hayatla­rında hep daha yüksek derecelere ilerlerler. Bu manevî ilerleme ve maddî refah ebedi Tevhid kavramının pratik hayatta gerçekleşti­rilmesinin tabii sonucudur. Bir müellif bu du­rumu şöyle ifade etmiştik: "İnsanoğlu mahlukatın geriye kalanından daha yüce bir mevkiye yükselmiştir; çünkü insanoğlu Allah'ın mahiyetini idrak konusunda büyük potansiye­le ve fıtrî kapasiteye sahiptir; zaten fitraten de buna uygun yaratılmıştır.

Kur'ân'a göre doğru din şu ezelî ve ebedî ha­kikatin gerçekleştirilmesi durumudur: Allah insanoğlunu Kendi fıtratına uygun yaratmış­tır. Allah'ın yaratış sünnetinde bu değişiklik bulunmaz. Bu doğru dindir." (Abdul Hakim, Islamic Ideology, Lahore, 1974).

İslâm'ın ezelî ve ebedî değerlerini hayata ak­taran kimselere, bu değerlere sahip çıktıkları ve hayatlarını onlar üzerine inşa ettikleri sü­rece kalıcı mutluluk vadedilmektedir: "Dün­ya hayatında da, ahirette de müjde onlaradır. Allah'ın sözlerinde hiç bir değişme yoktur. Bu büyük başarıdır." (10: 64).

Rum sûresi bu ilkeyi şu şekilde açıklamakta­dır: "Hakka yönelerek kendini Allah'ın insan­lara yaratılışta verdiği dine ver. Zira Allah'ın yaratışında değişme yoktur; işte dosdoğru din budur, fakat insanların çoğu bilmezler." (30: 30). Bu ayet, İnsanlık dahil, bütün bu kâinatın yaratıcısı ve Hakimi olanın, Allah olduğu gerçeği açıkça ortaya çıktıktan sonra, kişinin yüzünü Allah'tan başka bir yöne çevirmemesi gerektiğini, çünkü ibadet ve itaate ancak Al­lah'ın layık olduğunu vurgulamaktadır. Bu böyledir; çünkü, "Bütün İnsanlar, Allah'ın kendi Yaratıcıları ve Rableri olduklarını ka­bul fıtratı ile yaratılırlar. Bu fıtrat üzere kalm-malıdir. Eğer Allah'tan bağımsız bir tavır be­nimsemeye çalışılırsa, fıtrata aykırı bir yol tutturulmuş demektir ve Allah'tan başkalarına da kulluk ve ibadet edilirse kişi fıtratının aleyhine çalışıyor demektir."

Hz. Peygamber bu durumu şöyle açıkla­mıştır: "Her doğan İslâm fıtratı üzerine do­ğar; ana-babası onu Yahudi, yahut Hıristiyan yahut Mecusi yapar. Bu bir hayvanın tam ve sağlıklı bir yavru doğurup daha sonra müş­riklerin onların kulaklarını cehalet ve bâtıl inançlarından dolayı koparmalarına benzemektedir." (Buharı ve Müslim).

Bir diğer hadiste ise bazı Müslümanların bir savaşta yanlışlıkla düşmanların çocuklarını öldürdükleri bildirilmiştir. Hz. Peygamben bundan haberdar olunca çok kızmış ve "İn­sanlara ne oluyor ki sınırları çiğniyor ve ço­cukları dahi öldürüyorlar?" buyurmuştur. Bir sahabe "Ya Rasûlullah, onlar müşriklerin ço­cukları değiller miydi?" diye sorunca Hz. Peygamber "Sizin en hayırlılarınız da müşriklerin çocuklarıdırlar. Her canlı doğru fıtrat üzere doğar: Daha sonra konuşma çağı­na gelince, aileleri onları Yahudi ya da Hıris­tiyan yapar" buyurmuştur. (Müsned-i Ahmed ve Neseî).

İmam Ahmed'in aktardığı hadise göre Hz. Muhammed bir hutbesi esnasında, "Rab-bin buyuruyor ki: 'Ben bütün kullarımı ger­çek iman üzere yarattım; sonra şeytan geldi ve onları imanlarından uzaklaştırdı; benim onlara helâl kıldığımı haram kıldı ve kendile­rine hiç otorite (meşruluk) vermediğim kim­seleri Bana ortak koşmalarını emretti."

"İnsanın Rabbine, yalnızca Rabbine kulluk ve itaat etmeye olan fıtrî eğiliminin değiştiril­mesi çok zordur, ancak bunu deneyecekler çıkabilir. Ne insan kulluk durumunda bir de­ğişiklik yapabilir, ve ne de Allah'tan başka bir varlık gerçek manada onun ilâhı olabilir. İnsan kendisi için istediği sayıda ilahlar üret­sin, yine de onun Allah'tan başkasının kulu olmadığı gerçeği bakidir. İnsan, cahilliği ve nankörlüğünden dolayı, bazı kimseleri ilahi sıfat ve güçlere haiz görebilir ve kaderini ta­yin edici olarak kabul edebilir, fakat mesele­nin gerçeği odur ki; Allah'tan başka hiçbir varlık İlâhî sıfatlara ve iktidara sahip değildir ve hiç kimsenin insanın kaderini tayine gücü yoktur." (The Meaning of the Qur'an, c. IX, ss. 211-219).

Kur'ân Hakiki Din için "İslâm" kelimesini kullanır. "İslâm" enfüsi ve âfâki (iç ve dış) barışı, Allah'a tamamen teslim olarak ve ha­yatını ebedî değenlerle uyumlu kılarak, ara­mak anlamına gelir. Kur'ân'a göre kâinatın iki yönü vardır: Aîemü'î-emr ve âlemü'l-halk (emir ve yaratma âlemleri). Kâinatın bu her iki yönü de Allah'ın mutlak hükmü altındadır: "Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan ve sonra arşa hükmeden -gündüzü- durmadan kovalayan- gece ile bürüyen; güneşi, ayı, yıl­dızları, hepsini buyruğuna baş eğdirerek var eden Allah'tır. Bilin ki yaratma da emir de O'nun hakkıdır. Alemlerin Rabbi olan Allah yücedir." (7: 54).

Râd sûresi bütün işlerin Allah'a ait olduğunu vurgulamaktadır (13: 31). Âlemü'l-emr, bü­tün ebedî değerlerin ana kaynağında, Ümmü'l-Kitap'ta yer almaktadır ve bu dünyadaki hayatla ilgili değer içeren bazı emirler bu Ki-tap'tan çıkarılmaktadır. Bu dünyada yaratılış gayelerine mütenasip olarak, olaylar ve eşya­lar bir evrim çizgisinde değişmektedirler. An­cak gerçekleştirilmeye çalışılan değerlerin esas ve ebedi tabiatı değişmez. Kur'ân bu ev­rensel ilkeye şöyle değinmektedir: "Herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya unutturursak, onun yerine daha hayırlısını ve­ya onun benzerim getiririz..." (2: 106).

Böylece Kur'ân'a göre, bir yanda tabiat yasa­larının ve ebedi değerlerin değişmezliğinde yansıtılan hakikatin özü ve diğer yanda evrim çizgisindeki sürekli değişkenlik. Kur'ân bunu Doğru Din (Dinü'l-kaime) olarak adlandır­maktadır; insanları, hayvanları ve kainatta iş­lemekte olan bütün fizik güçleri içeren bütün tabiatın dini.

Hayatın geçici gerçekleri değişmeye devam etmektedirler, ancak, ebedî tabiat kanunları­nı  ve  ebedî  değerleri  değiştirmeksizin.

Kur'ân Hz. Adem'den Hz. Muhammed'e bütün peygamberlerin tebliğ esasının değiş­mediğini ifade buyurmaktadır. Hepsi de aynı kardeşlik çatısı altında idiler, çünkü hepsi de yaratan ve hayır sahibi rablerinin tek oldu...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İslami Diriliş Ve İslama Bağlılık
« Posted on: 25 Nisan 2024, 03:39:31 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İslami Diriliş Ve İslama Bağlılık rüya tabiri,İslami Diriliş Ve İslama Bağlılık mekke canlı, İslami Diriliş Ve İslama Bağlılık kabe canlı yayın, İslami Diriliş Ve İslama Bağlılık Üç boyutlu kuran oku İslami Diriliş Ve İslama Bağlılık kuran ı kerim, İslami Diriliş Ve İslama Bağlılık peygamber kıssaları,İslami Diriliş Ve İslama Bağlılık ilitam ders soruları, İslami Diriliş Ve İslama Bağlılıkönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes