> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > İslâmda Zorlama Yoktur
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İslâmda Zorlama Yoktur  (Okunma Sayısı 914 defa)
21 Mayıs 2012, 18:32:01
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 21 Mayıs 2012, 18:32:01 »



İslâm'da Zorlama Yoktur

Rasulullah insanları etkili ve ikna edici bir tarzda, tartışma yoluyla Allah'ın Sözü'ne davet, etmiştir. O, insanlara "insan", "kâinat" ve "Allah" hakkında basit ve sa­rih gerçekleri yumuşak ve en inandırıcı bir şekilde anlatmıştır. Onun daveti sevgi, şef­kat ve merhamet doluydu ve o insanlara hik­metle, davranışların en güzeliyle ulaştırılmış­tı. Böylece çok kısa bir sürede bu davet in­sanların kalplerine nüfuz etti: "(Tarafımdan onlara) de ki: 'Ey nefislerine karşı aşın gi­den kullarım, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü o, çok bağışlayan, çok esirgeyendir. Size azap gelip çatmadan Rabbinize dönün, O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez. Ansızın ve hiç farkına varmadığınız bir sı­rada, size azap gelmezden önce Rabbinizden size indirilen en güzel söze, Kur'ana uyun. (O gün günahkâr) nefsin şöyle demesinden sakının: 'Allah'ın yanında (O'na kullukta) kusur edişimden dolayı vah (bana). Hakika­ten ben alay edenlerdendim.' Yahut şöyle de­mesinden: 'Allah bana hidayet etseydi, elbet ben de (Allah'ın azabından) korunanlardan olurdum.' Yahut azabı gördüğü zaman: 'Keş­ke benim için bir kez daha (dünyaya dönüş) olsaydı da güzel hareket edenlerden olsaydım' demesinden." (Allah şöyle buyu­rur): 'Evet ya, sana ayetlerim geldi de sen on­ları yalanladın, büyüklük tasladın ve inkar­cılardan oldun.' " (39: 53-59).

Görülüyor ki, insanların kendi yararlarına olan Hak Yol'a gelmeleri için şefkat ve mer­hamet dolu Peygamber tarafından, haki­kat onlara, baliğ ve sarih bir tarzda bildiril­miştir. İslâm'ın hakikatine ikna edildiklerin­de insanlar İslâm'a kendi arzulan ile girdi­ler. Bir peygamberin vazifesi insanların anıayabÜmeleri için mesajını mümkün olan en sarih ve en etkili bir tarzda tebliğ etmek idi. îste ondan sonrası insanlara kalıyordu, ister kabul ederler, İster etmezler: "Seninle tartış­maya girişirlerse de ki: 'Ben de kendimi Al­lah'a teslim ettim; bana uyanlar da.' Kendi­lerine Kitap verilenlere ve ümmilere de ki: 'Siz de İslâm oldunuz mu?' Eğer İslâm olur­larsa doğru yolu bulurlar. Yok eğer döner­lerse, sana düşen yalnız duyurmaktır. Allah kulları(nı hakkıyla) görmektedir." (3: 20). Aynı inanç özgürlüğü şu sözlerle de ifade edilmiştir: "De ki: 'Hak (bu Kur'an), Rab-binizdendir. Artık dileyen inansın, dileyen in­kâr etsin.'..." (18: 29).

Bu, inancın tüm felsefesini berrak bir şekil­de açıklamaktadır. İman insanlara teklif edi­lir ve onlar kabul etmek veya reddetmekte öz­gürdürler. İslâm'ı kabul etme olsun veya red­detme olsun, her ikisi de her şahıs için iste­ğinden ve düşünerek verdiği karardan kay­naklanır. O (kadın veya erkek) İslâm'ı kabul etmek veya reddetmek hususunda hiçbir zor­lama altında değüdir. Karar tamamıyla bi­reye aittir ve ciddî tetkiklerden sonra karara varılır; çünkü inanç bir ikna olma meselesi­dir ve hiç kimse zorla ikna edilemez. Eğer birey zihniyle imanın hakikatine tamamen ikna olursa, ancak, onu kabul eder; yok eğer öyle değilse onu reddedecektir. Birisini her­hangi bir inancı kabul etmeye zorlamak hiç­bir fayda vermez, çünkü inanmak kişinin kalbiyle ilgili bir konudur ve eğer bu kimse onun doğruluğuna inanmamışsa baskı ve zorlama, miktarı ne olursa olsun, ona bu inancı kabul ettiremeyecektir. Buna rağmen intikam alınma veya cezalandırılma korku­suyla bir kimse herhangi bir inancı sırf ha­yatını kurtarmak için— kabul etmiş görün­se bile bu işi gerçek bir inanan olarak kabul edilmeyecektir. Bunun da ötesinde böyle bir kimse zorlanma durumundan kurtulur kur­tulmaz, bu inancı reddedecektir.

işte bu yüzdendir ki, İslâm inancı kimseye . zorla benimsetilmez; ya da böyle zorla ka­bul ettirilmiş inanç Allah katında kabule şayan değildir, "Dinde zorlama yoktur. Doğ­ruluk, sapıklıktan seçilip belli olmuştur. Kim tağutu İnkâr edip, Allah'a inanırsa, muhak­kak ki o, kopmayan, sağlam bir kulpa yapış­mıştır. Allah İşitendir, bilendir'' (2: 56). Bu ayet, İslâm'daki inanç özgürlüğü kavramını açıkça izah etmektedir. İslâm inancı hiç kim­seye zorla giydirilemez, çünkü o zaman, o, inanç olmaz. Kişinin başkasına inancını onun isteği dışında zorla kabul ettirmesi doğ­ru bir olay olmadığı gibi, böyle bir olay pra­tik bir fayda da sağlamaz. İslâm böyle bir politikayı tasvip etmediği gibi, onu şiddetle mahkum da eder. Bir insanın inancı, o kişi kendi isteğiyle ve kalbiyle inancını kabul et­medikçe, ne hakiki bir inanç olur, ne de ka­bule şayandır. İslâm, ancak kendiliğinden ka­bul edilirse güvenilir ve hakiki bir hâl alır. İnsan, dünya hayatında, hak ve bâtıl arasın­da seçim yapma özgürlüğü verilerek imtihan edilir. Bu gerçeğe dayanan "mükellefiyet = sorurnlu olma" kavramını zorlama, bütü­nüyle ortadan kaldırmaktadır. İnsanın ebe­dî kurtuluşa ermesi onun dünyadaki yaptık­larına, yani o insanın kendiliğinden hakkı kabul ederek Allah yolunda gidip gitmediği veya bunları reddederek şeytanın yolunu ta­kip edip etmediğine bağlıdır. Kavramın özel­liği, bireyin iki farklı hayat yolu konusunda seçim yapma özgürlüğüne sahip olmasıdır. Ve bu konuda herhangi bir zorlama ve bas­kı, imtihana tâbi tutulma fikrini ortadan kal­dırır. Bu yüzden hangi şartlar altında olur­sa olsun İslâm, yayılmak için zorlamayı tav­siye etmez. Çünkü böyle bir şeyi yapmak, onun hayat felsefesinin en önde gelen gaye­sini, yani insanın kendi seçimiyle mutlulu­ğunu yakalaması gayesini yok edecektir.

İlâhî Mesaj insanlara sadece açık olarak ile­tildiğinde Peygamber'in vazifesi tamamlan­mış olur ve artık tebliğin ulaştığı insanların yaptıklarından Peygamber sorumlu olmaz. Hak ile bâtılı açıkça birbirinden ayırdıktan sonra insanları zorla İslâm'a getirmek onun görevi değildir: "(Ey Muhammed), sen öğüt ver, çünkü sen ancak öğüt verensin. Onların üzerinde zorlayıcı değilsin." (88: 21-22). Şurâ Suresi'nde de şunlar yazılıdır: "Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki, Biz seni onların üze­rine bekçi göndermedik, sana düşen, sadece tebliğdir." (42: 48).

Kur'an-ı Kerim'in tümü, mesajını tebliğ et­mekle "Peygamberlik vazifesinin" sona er­diğini işaret eden ve vurgulayan bu misallerle doludur, tşte bu vazifenin yapılmasıyla in­sanlar arzularına göre mesajı kabul etmekte veya reddetmekte muhayyer kalırlar. Seçme Özgürlükleri kaim olur ve inanç meselelerin­de hiç kimsenin kendi arzusunu onlar üzeri­ne empoze etme yetkisi ve hakkı olmaz. "Biz (bu) Kitab'ı, insanlar için, sana hak ile in­dirdik. Artık kim doğru yola gelirse kendi ya­rarınadır, kim de saparsa kendi zararına sap­mış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin." (39: 41). Bu ayet, Allah'ın peygamberlerinin (salât ve selâm üzerlerine olsun) insanoğlu­na Hakkı öğretmek için ellerinden geleni yaptığını, fakat onların insanları hiçbir şeye zorlayamayacağını, zorlamadığını göster­mektedir. Eğer kabul ederlerse, kendilerin­den başka hiç kimsenin bir kârı olmaz ve eğer bu öğretileri reddederlerse, kendilerin­den başka hiç kimse inkârın akıbetine ma­ruz kalmaz. Ve yaptıklarından dolayı İlâhî Mahkeme'de tamamıyla kendileri Allah'a karşı sorumlu olurlar, başkaları değil. Rasulullah'ın kendisi hem söz, hem de davra­nış olarak insanlara öğrettiği prensip üzere amel etmiştir. Sahabelerine de öyle yapma­larını söylemiştir. O, mesajını şefkatle tebliğ etmiş ve insanları İslâm'a döndürmek için hiçbir zorlama ve saldırganlığı tasvip ya da tavsiye etmemiştir. Kendisi hayatının 23 yılı boyunca bizzat mücadele etmişken, İnsanları İslâm'a yöneltmenin böyle kötü ve gayri ta­biî bir biçimini nasıl tasvip edebilirdi ki? Mekke'nin Kureyşlileri ve diğer müşrikler onu inancından zorla vazgeçirmek için elle­rinden geleni ardlarına koymamışlar ve hat­ta bunun için onu yurdunu terkederek Me­dine'ye sığınmaya zorlamışlardır; fakat o, as­la onların mütecaviz amellerine boyun eğme­miş ve inancını yaşamayı sürdürmüştür. Yi­ne Medine'de, davasını saldırganlıklara karşı müdafaa etmiş ve insanları İnançlarını uy­gulamaktan alıkoymanın veya başka bir inanca yöneltmenin tamamıyla yanlış ve hak­sız olduğunu insanlara böylece göstermiştir. Müşrikler tecavüzlerinden vazgeçmeyerek onu ve inancını yok etmeye uğraştıklarında, hayatını ve inancını korumak için mecburen savaşa başvurmuştur.

Rasulullah, kendi hayatı ve inancı tehdit edildiğinde, yani onları zor kullanarak mü­dafaa etmekten başka seçeneği kalmadığın­da savaşa girişmişti. Onun savaşçılığı düş­manları tarafından içine itildiği bir savunma stratejisinden ibaretti. İşte böylece Hz. Pey­gamber  azim ve kararlılıkla çarpışmaya başladı ve düşmanlarını bütün cephelerde ye­nilgiye uğrattı. O zamana kadar, İslâm'ın doğruluğuna tamamen inanmış fakat korku­larından bunu açığa vuramamış kişilerden zalim güçler uzaklaşır uzaklaşmaz, onlar kit­leler ve gruplar halinde İslâm halkasına da­hil oldular. Mekke galibiyetinden sonra in­sanlar, barış şartlarında, uygun bir perspek­tif altında İslâm'ın mânasını anlama ve onun hakkında düşünme imkânını elde ettiler. Do­layısıyla onu özgürce kabul ettiler ve İslâm'ın mesajını diğer insanlara ve başka ülkelere ta­şıdılar, "Allah'ın yardımı ve zafer günü ge­lip, insanların Allah'ın dinine akın akın gir­diklerini gördüğün zaman..." (110: 1-2).

Rasulullah @ insanlara cömert ve serbesti içinde muamele etti ve onlara çok geniş dü­şünme fırsatları tamdı. Çünkü cahil insan­lar olarak şu veya bu yolda karar kılmadan önce zamana ihtiyaçları vardı. "Ve eğer or­tak koşanlardan biri eman dileyip yanma gel­mek isterse, onu yanına al ki, Allah'ın sözü­nü işitsin; sonra onu güven içinde buluna­cağı yere ulaştır. Böyle (yap), çünkü onlar bilmez bir topluluktur." (9: 6). Bu, Peygam­ber @ ve sahabelerinin genel hareket tarzı idi. Belki Allah'ın kelâmını işitme ve anla­ma imkânı bulurlar diye insanlara, kendile­rine sığınmayı ve korumaları altına almayı teklif ettiler. Onların çoğu cahillerdi ve İs­lâm'ın ne mânaya geldiğini bilmiyorlardı. Bi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İslâmda Zorlama Yoktur
« Posted on: 29 Mart 2024, 10:45:00 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İslâmda Zorlama Yoktur rüya tabiri,İslâmda Zorlama Yoktur mekke canlı, İslâmda Zorlama Yoktur kabe canlı yayın, İslâmda Zorlama Yoktur Üç boyutlu kuran oku İslâmda Zorlama Yoktur kuran ı kerim, İslâmda Zorlama Yoktur peygamber kıssaları,İslâmda Zorlama Yoktur ilitam ders soruları, İslâmda Zorlama Yokturönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes