> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > İslâm Felsefesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İslâm Felsefesi  (Okunma Sayısı 555 defa)
05 Ağustos 2012, 12:25:17
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 05 Ağustos 2012, 12:25:17 »



İslâm Felsefesi

İslâm felsefecileri Arapça'da da feylesof ola­rak adlandırılırlardı. Çünkü onlar Yunanlıla­rın philosophia dedikleri şeyi elde etmeye çalışıyorlardı. İslâm felsefesi eski Yunan dü­şüncesinin eserlerini temel almıştı ve hepsin­den çok Aristocu ve yeni Eflatuncu zincirler­den etkilenmişlerdi. İmparator Justinien'in emriyle Atina'daki felsefe okulları kapatıldı­ğı sırada, Yunan felsefeciler doğuya göç etti­ler ve Aristo ve diğerlerinin Sami lehçesi olan Süryanice'ye tercüme edildi. Bu geçiş noktasından Yunan gelsefesi tedricen İslâm hayatına dahil oldu ve kâinatın rasyonelliğine ve hayata felsefî bir bakış getirmenin en yüce Allah vergisi bir iş olduğuna inanan feylesof­lar tarafından geliştirildi. Feylesofların Aristo hakkındaki derin bilgisi, meselâ, İbni Sina'nın (öl. 1037), Aristo'nun hemen hemen bütün eserlerini Buhara gibi Uzak Doğu'daki bir şehirde 18 yaşına basmadan önce bitirdiği gerçeğinde gözlenebilir.

Feylesofların karşılaştıkları en büyük güçlük İslâm dini ile Yunan felsefesini uzlaştırma konusunda olmuştur. Çünkü onlar -İslâmî dü­şüncenin zıddı olmasına rağmen- Yunan kay­naklarında geçen dünyanın ebedî olduğu ve her bîr ruhun ölümsüz olmadığı şeklindeki fi­kirlere sempati gösteriyorlardı. Bu meseleye değişik felsefeciler değişik tepkiler gösterdi­ler. En büyük üç felsefeciden, genel olarak Bağdat'ta yaşamış olan Fârâbî (öl. 950) bu meseleden en az rahatsızlık duyan kişiydi. Fârâbî aydınlanmış bir elit grubun kitleleri bağlayıcı ortak inançlardan rahatsız olmadan felsefe yapabileceğini düşünüyordu. Hatta, o bu düşüncelere hiç karışmamıştı ve onları toplumun bir arada tutulması için gerekli gö­rüyordu.

Fârâbî'nin zıddına, ondan daha doğuda faali­yet gösteren İbni Sînâ, pek çok bakımdan sufî mistisizmine yaklaşan daha az rasyona­list bir felsefeyi savmıyordu. (Daha sonraları anlatılan bir rivayete göre İbni Sînâ bir sufî hakkında "benim bütün bildiklerimi o görü­yor" demiş, buna cevap olarak sufî de "benim bütün gördüklerimi o biliyor" demiş). Niha­yet Kurtuba'h İbni Rüşd (1126-1198) İspan­ya'da tam bir Aristocu olarak iki hayat yaşa­dı. Biri özel hayatı ki, burada aşırı rasyonalist bir kişi idi. Diğeriyse, sosyal hayatında resmî inanca hürmetkar ve hatta resmî sansür uygu­layıcısı konumunda İdi. İbni Rüşd gerçekten mühim son İslâm felsefeci sidir. Ondan sonra rasyonalizm ya suflznûe. karışarak İbni Sînâ'nm yönüne kaydı veya müstakil varlığı­nı sürdüremeyecek kadar akaid kurallarının çerçevesine sıkıştı. Ancak 850-1200 yılları arasındaki parlak günlerinde İslâm felsefesi Bizans ve Batılı krallıklarda mevcut her fikir­den daha ileri ve sofistike idi.

Bu gerilemeden önce filozoflar, felsefî dü­şünce usûllerinde olduğu gibi fennî İlimler sahasında da önde gelmekteydiler. Genellikle aynı kişiler hem felsefeci hem de ilim adamı idiler. Çünkü Aristo hakkında şerhler ürete­rek geçimlerini sürdürmeleri hiçbir şekilde mümkün değildi. (Müderrislik yapabilecekle­ri bir üniversite yoktu). Fakat sadece astroloji ve tıp ile ilgili uygulamalar yaparak mülk ve makam kazanabilirlerdi. Astroloji bugün bize ilimden daha ziyade safsata gibi gelmektedir. Ancak Müslümanlar arasında kesin astrono­mi gözlemleri ile çok yakından ilgili bir "uy­gulamalı bilim"di. Müslüman müneccim gök cisimlerini dikkatle incelemiş, seyir ve hare­ket şekillerini önceden bildirmiş, daha sonra da bunları insanlarla ilgili olayların seyirleri­ne, özellikle de hanedanın talihlerine uyarla­mak istemiştir. Gök cisimlerinin hareketlerini gözlemleyen bazı Müslümanlar, dünyanın kendi ekseni ve güneş etrafında dönüyor ol­masını ihtimal dahilinde kabul etmişlerdir. Ancak bu teoriler gezegen yörüngelerinin dairevî olduğu gibi eski peşin hükümler yü­zünden kabul görmemiştir. Bu yüzden, Müs­lüman müneccimler Batı üzerinde bu teorileri nedeniyle etkili olamamış, daha ziyade Yu­nanlıların en özenli eserlerinin bile çok ileri­sinde bulunan çok gelişmiş rasatları ve uzay cisimlerinin hareketlerini değerlendiren tab­loları ile etkili olmuşlardır.



[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İslâm Felsefesi
« Posted on: 26 Nisan 2024, 00:25:44 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İslâm Felsefesi rüya tabiri,İslâm Felsefesi mekke canlı, İslâm Felsefesi kabe canlı yayın, İslâm Felsefesi Üç boyutlu kuran oku İslâm Felsefesi kuran ı kerim, İslâm Felsefesi peygamber kıssaları,İslâm Felsefesi ilitam ders soruları, İslâm Felsefesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes