Konu Başlığı: İslam Ekonomi Sisteminin Özellikleri Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 22 Haziran 2012, 17:39:47 İSLAM EKONOMİ SİSTEMİNİN ÖZELLİKLERİ Önceki sayfalarda kısaca açıklanmış olan İslâm ekonomik sisteminin dikkati çeken bazı özellikleri şunlardır: Şahsî Hürriyet Ve Toplum İslâm dünyada doğruluk ve Hakikat meşalesinin taşıyıcı sidir. Kur'an'ın şu ayetlerinde de açıklandığı gibi Müslümanlar iyiliği emreden, kötülüğü men eden insanlardır: "Onlar Allah'a ve ahiret gününe inanırlar; iyiliği emreder, kötülükten men ederler; hayır işlerine koşuşurlar. "(3:114). Daha sonra Kur'an-ı Kerîm, onlara daima aralarında bu vazifeleri ifâ eden bir topluluğun bulunmasını emreder: "İçinizden hayra çağıran, iyiliği buyurup kötülükten men eden bir topluluk olsun. "(3:104). Ve onlara dünyada doğruluğun ve Hakikatin öncüleri olarak anılan en hayırlı insanlar oldukları söylenir: "Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet oldunuz. İyiliği emreder, kötülükten men edersiniz ve Allah'a İnanırsınız. "(3:110). Bununla birlikte yukarıdaki ayette sözü edilen Müslümanların faziletinin, onların iyiliği emir ve kötülükten men etmelerine bağlı olduğu unutulmamalıdır. Eğer Müslümanlar bu temel özelliği kaybederlerse, aynı zamanda faziletlerini de yitirirler. Yine özellikle belirtilmelidir ki, iyiliği emr ve kötülükten men etme vazifesi, ancak tam bir fikir ve ifade ve faaliyet hürriyeti ortamında yerine getirilebilir. Bir başka deyişle, kişisel özgürlük ile iyiliği emir ve kötülüğü men etme birbirleriyle irtibatlıdır, daima birlikte mütalaa olunurlar. Konuşma özgürlüğünüz yoksa ne iyiliği emredebilir ne de kötülükten men edebilirsiniz. İslâm'ı diğer dinlerden ayıran bu özellik kişilere kendi vazifelerini yerine getirme özelliği vermiştir. İslâm, esasen fert ile toplum arasında öyle bir içten İlişki tesis etmiştir ve geliştirmiştir ki fert ve toplum beraber çalışır, aralarında bir ahenk vardır. İslâm, kişiyi bir anda iki sıfat sahibi bir yaratık olarak görür: Bağımsız bir fert olarak sahip olduğu sıfat ye toplumun bir üyesi olarak haiz olduğu sıfat. İslâm, açık bir şekilde bazen sıfatlardan herhangi birine ayrı ayrı cevap verir. Ancak sonunda her ikisini de birleştirir, her ikisine birden cevap verir. (Muhammed Ku-tub; islam, The Misunderstood Religion). Böyle bir inanç üzerine bina edilmiş sosyal görüş fert ile toplum arasını ayırmaz ve her iki tarafı birbirini alt etmek isteyen, birbiri ile çarpışan zıt kuvvetler haline koymaz. Bir fert bağımsız bir varlığa sahip ve aynı zamanda toplumun bir Üyesi olduğundan: fert ve toplumun istekleri arasında iyi bir ahenk sağlamak kanunlar gereğidir. Ancak böyle bîr ahenk bir başkasının hakkını, diğer birinin iyiliği için feda etmeden yerine getirilmelidir. Kanunlar, ne toplum yüzünden fertlere zulmedilmesini, ne de bir veya daha fazla ferdin hatırı için toplumun parçalara ayrılıp dağılmasını amaçlamamahdır." (Muhammed Kutub, a.g.e). Kapitalizm ve komünizm arasında en uygun bir sistem olan İslâm ekonomi sistemi, yukarıda bahsedilen ahenk ve itidal üzerine bina edilmiştir. Her ikisinin de sapıklıklarına düşmeden, onlardaki değerlerin en üstün olanlarını ortaya koyar. İslâm ekonomi sistemi hedefine daha önce belirtildiği gibi fertlerin ahlaken eğitilmesi ve yetiştirilmesi vasıtasıyla ve az da olsa sınırlamalarla ulaşır. İşte bu sebeple İslâmî sistemde toplum değil, fert esas değerdir. Fert, toplum için mevcut değil aksine, toplum fert için vardır. Kıyamet gününde Allah'a karşı sorumlu olacak toplum değil, bizatihi ferttir. Bütün ahlâki değerlerin ve sosyal telâkkilerin temeli işte ferdin bu kişisel sorumluluğudur. Toplumsal hayatın esas gayesi sosyal refah değil, tek tek her bir ferdin refahıdır. Ve sosyal sistemin iyi veya kötü olmasının ölçüsü; sosyal sistemin kendi fertlerinin ilerlemesinde ve kabiliyetlerin kullanılmasında nereye kadar yardımcı olacağı veya engel teşkil edeceğidir. Bu sebepledir ki İslâm kişileri sistematize ederek onlan bir kalıba koyup faaliyetlerine engel olan ve o suretle kişiliklerini tahrip eden veya onlara hakim olan hiçbir sosyal refah sistemine müsamaha göstermez. Kişiliğin gelişmesi ve büyümesi, düşünce ve hareket Özgürlüğü olmadan mümkün değildir. Ve kazanma özgürlüğü, konuşma özgürlüğü kadar önemlidir. Çalışma ve teşebbüs hürriyetine sahip olmayan bir kimse gerçekte özür değildir. Dolayasıyla insanların kendi hür iradeleri ile çalışıp kazanmaları İçin yeterli fırsatlara sahip olmaları gerekir. İslâm kişilere hiçbir özgürlük tanımayan ve mensuplarına kendi hayatlarını kazanmalan için eşit fırsatlar sağlamayan bütün sistemleri reddeder. Bundan dolayıdır ki kapitalizm ve komünizm İslâm nazarında reddedilmiş ve yerilmiştir. Birincisini bütün üyelerine kendi hayatlarım kazanmak ve diğer işlerinde zevk almak için eşit fırsat tanımadığı, Öbürünü de kişilerin özgürlükleri üzerindeki aşın baskılar İçin reddeder. Hakikatte İslâm özgürlüğü bütün insani değerlerin ve kıymetlerin temeli olarak dikkate alır. İnsanı diğer yaratıklardan ayıran şey özgürlüktür. Kur'an'ı Kerim Allah'ın kadir (herşeye gücü yeten) ve alim (herşeyi bilen) sıfatlarını temsil eder, ancak insana verilmiş olan seçme özgürlüğünü de öncelikle ifade eder. Faziletin esası kişi için yanlış olanı seçmesi mümkün iken doğrudan yana ihtiyarını kullanmasıdır. Özgürlüğün doğru kullanılışı sayesindedir ki, insan ilahi niteliklerle bağdaşmaya başlar. (Halife Abdülhakim; islam and Conv munism,sh. 221-222). Bİr fert İslâmî bir devlette tam bir düşünce hareket ve kendi geçimini temin etme Özgürlüğünden faydalanır. Kendi imkanları içinde her türlü yatırımlar yapmak, bunları organize etmek, yönetmek ve ona sahip olmak hürriyetine sahiptir. Yine o, niteliklerinin uygun olduğu durumlarında her çeşit meşru iş arama ve hoşuna giden her işe katılma hakkına sahiptir. İşçinin bir meslekten başka bir mesleğe geçmesinde hiçbir kısıtlama yoktur. Herkes gayri meşru vasıtaları kullanmadığı ve haram kazanç elde etmediği sürece geçimini sağlamak için her yere gitmekte ve istediği vasıtayı kullanmakta serbesttir. Bütün bunlarla birlikte ferdin Özgürlüğü sonsuz değildir. İki şeyle sınırlandırılmıştır. Birincisi, birey kendi ekonomik mücadalesinde serbesttir. Başkalarının hakkına tecavüz edemez. Zarar vöremez. Toplumun ortak menfatini tehlikeye atamaz. İkincisi, kişi geçimini temin etmek için Kur'ân-ı Kerîm'de belirtildiği üzere, helâli gözetmeli ve haramlardan kaçınımalı(kr: "Ey insanlar, yeryüzünde bulunan helâl ve temiz şeylerden yeyin, şeytanın adımlarını izlemeyin; çünkü o sizin apaçık düşmamnızdır. "(2:168). Ve yine A'raf suresinde Allah şöyle buyurmaktadır.".....O(Peygamber) ki, kendilerine iyiliği emreder, kendilerini kötülükten meneder; onlara güzel şeyleri helâl, çirkin şeyleri haram kılar... "(7:157). Yukarıdaki ayetler, gerçek bir mümine yol gösterir. Ki o mümin, kendine verilmiş hakları ve özgürlüğü kullanırken Kur'an-ı Kerim'in yukardaki ayetlerinde bildirilen temci prensibi kabul eder. Müslümanlar tüketim konusunda iyi (tayyibat) ve kötü (habais)nün sınırladığı alanı dikkate alarak birşeyi elde etmekte serbestir. "Şeytanın adımlarını izlemeyin" ibaresi kötü kişilerin başkalarının mallarını ele geçirmek için benimsedikleri bütün haramları İfade eder. İslâm; doğru, haklı iyi, ve hoş olmayan bütün metodlan yasaklar. İşte İslâmiyet, bu kısıtlamalarla birlikte bütün müslümanların geçimlerini temin etmek için her türlü vasıtayı kullanmalarına izin yermiştir |