Konu Başlığı: İslam Devletinin Yapısı Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 03 Haziran 2012, 17:13:54 İSLÂM DEVLETİ'NİN YAPISI VE KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ İslâm Devleti, insan hayatının her yönünü kapsayan şümullü bir devlettir. İnsan akti-vitesinin hiçbir parçası onun sosyal reformları ve ahlâkî kuralları tarafından etkilenmemiş ya da dokunulmamış olarak bırakılmamıştır. O kişisel ya da özel olaylar arasında ayırım yapmaz ve her ikisini de benzer şekillerde düzenler. Bununla birlikte yapısı ve işleyişi bakımından komünist ve totaliter devletlere benzemez. Çünkü, birincisi, tüm bu düzenlemeler insanları kendi kontrolleri altında toplamak için herhangi bir temsilci insan tarafından düzenlenilmez; aksine bu tür kişisel motivlerden münezzeh olan kâinatın yaratıcısı (Halik), Rabbi ve hükümranı (Hakem) tarafından hükme bağlanır. İkinci olarak, bütün bu düzenlemelerin amacı insanların ferden ve topluca refahıdır, ki bu da insanların önceden görerek uygun ve etkili şekilde karar verebilecekleri bir husus değildir. Üçüncüsü, o, ülkelerinde hemen hemen diktatörlük yönetimi kuran komünist ve totaliter devletlerde yapıldığı gibi kişisel özgürlüğü kısıtlama ya da baskı altına alma yoluna gitmez. İnsanlar bu devlette, modern demokratik yönetim şekilleri altında olduğundan daha fazla özgürlüğe sahiptirler. Gerçekte, İslâm Devleti totaliter ve kapitalist devletler arasında orta bir yer işgal eder. O, ne kişilere yavan bir geçim karşılığı her şeyin bütünüyle sıkı disiplin veya denetim altına alınmasına inanan komünist devletler gibi diktatöryaldır, ne de toplumun genel zararı pahasına, özgürlük adına her tür sömürü ve sefahatin yapılmasına lisans çıkaran kapitalist devletler gibi ferdin sınırsız özgürlüğüne inanır. Kötülüklerinden arındırılmış şekliyle her sistemin en iyi yönlerini barınidare edilen halk kitlesi bakımından jdeal bir itidal örneği sunar. Gerçekten, toplumsal çıkarları tehlikeye almaksızın fertlere eksiksiz özgürlük veren, âdil ve yararlı kanunları kararlaştırıp yürütebilmesi için devlete kişisel özgürlükleri sınırlayıp baskı altına almayan yetkiler veren bir siyaset felsefesi ortaya koymuştur. Böylece kişisel ve toplumsal çıkarlar arasında mükemmel bir denge oluşturur, komünist ve kapitalist toplumlarda olduğu üzere birbirinin rakibi ve düşmanı kılmak yerine hoşgörüyü esas alarak birbirinin tamamlayıcısı olacak şekilde her ikisinin bütünleşmesini teşvik eder. Çünkü İslâm'ın siyaset felsefesi, bütünüyle adalet ve iyilik kavramları üzerine kurulmuştur; doğru ve yanlış, iyi ve kötü arasında ayırım yapar; yaratıklarını en iyi bilen Âlîm, Hakîm ve Kaadir olan Allah'ın vahyinden kaynaklanır. İslâm Devleti'nin diğer bir niteliği de ideolojik devlet olduğudur. Hizip, ırk ya da ulusal fikirler üzerine değil Kur'an ve Rasul Muhammed'in Sünneti'nden kaynak olduğu ideoloji üzerine kurulmuştur. Devlet kurumları, bu ideolojinin kaynağı ve temelleri olan İlâhî Kanun'u yürürlükte kılmak ve uygulamak için sadece bir vasıtadır. İnanç ve ideolojisinin temel prensiplerine inanan ve uygulayan kişiler tarafından idare edilmesinin ve yönetilmesinin gerekliliği, bu devletin diğer bir vazgeçilmez esasıdır. İdeolojinin temel esaslarına inanmayan ve uygulamayan kişilerin, o ideolojik kuralları ve reformları uygulamakla ilgilenmeleri beklenilmez; ideolojinin üzerinde çalışmalan,Öğrenmeleri,gaye ve ruhunu anlamaları ise hiç mi hiç ümit edilmez. Bu yüzden İslâm'a inanan, İslâm'ı bütünüyle anlayan ve prensiplerini uygulayan kişiler tarafından yürütülmesi tamamen rasyoneldir. Yapısından da anlaşılacağı üzere, İslâm Devleti ideolojisi herhangi bir coğrafi, sosyal ya da dil sınırı tanımaz, hayat manzumesini ve reformlarını bütün insanlığa sunar. Programını kabul eden kişiler sınıflarına, renklerine ve ırklarına bakılmaksızın onun üyeleri olur, onun uygulamalarına katılırlar. Onun temel siyasetinin formüle edilmesinde katılım hakkı açık olan sebeplerle İslâm'a inanmayan kimselere verilmez. İşte yine burada İslâm Devleti yapısı ve hedefi açısından da komünist devletlerden hayli farklıdır. Herhangi bir düzeyde devletin temel politikasını formüle etmekte katılım hakları yoksa da gayri müslim yurttaşlar yürütme (icra) fonksiyonuna katılırlar, bu alanda yüksek görevler alabilirler; devletin diğer yurttaşları gibi tüm sivil, siyasî ve sosyal haklardan faydalanırlar. İslâm inancını kabul etmeye zorlanmazlar, İslâm'ı kabul etmeseler de herhangi bir sosyal ya da sivil haktan mahrum edilmezler. İnanç özgürlüğü, konuşma özgürlüğü ve yerleşme özgürlüğüne bütünüyle sahiptirler. Ülkenin kanunlarını ihlâl etmedikçe, diğerlerinin haklarına el uzatmadıkça hoşlandıkları yerde yaşayabilirler. Canlan, malları ve haysiyetleri devlet kanunları ile korunmuş ve garanti edilmiştir. Kendi dini ve kültürel geleneklerini devam ettirebilir, keadi kültürel değerlerine ve dini normlarına göre yaşayabilirler. Allah'ın kanununa göre her-birine İslâm Devleti'nin yasaları Önünde kayırma ve aleyhte ayırım yapılmaksızın adaletle muamele edilir. Bu diğer devletler de hemen hemen hiç bulunmayan ayırt edici bir özelliktir. |