Konu Başlığı: İslam Devletinin Hedefi Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 03 Haziran 2012, 17:15:23 İSLÂM DEVLETİ'NİN HEDEFİ Kur'an ve Sünnet'e göre, İslâm Devleti'nin amacı ve hedefi Allah'ın hoşlandığı erdemleri (maruf), tebası arasında oluşturmak, devam ettirmek ve geliştirmek; O'nun hiç hoşlanmadığı kötülükleri (münker) önlemek ve kökünden sökerek yaşantılarından defetmek-dir. Böylece insanın refah ve ilerlemesine mani olan sömürü, zulüm, müstehcenlik ve kargaşanın toplumda mümkün olan her yöntemle önlenmesi, bastırılması ve men edilmesi gerekirken, Allah'ın hoşlandığı alçak gönüllülük, iyilik, fazilet, barış ve adalet meziyetleri Ümmet'in hayatında bütün anlamlarıyla değerlendirilmeli, geliştirilmesi ve teşvik edilmelidir. Bu yüce ideale ulaşmakta üyelerini kendi öz disiplini, öz kültürü ve öz temizliği içerisinde yetiştirmek ve eğitmek için kendi öz moral disiplinini kullanır. (Ebu'1-Alâ Mevdudî, 'Islamic Way Of Life', sh. 42-45). Allah'ın hoşlandığı ve 'iyi, erdemli ve başarılı bir toplumun temelleri' olan bu ahlâkî prensiplerin sürekli yapılmasına büyük Önem vermiştir. "Onlar ki kendilerini yeryüzünde iktidar sahibi kıldığımızda, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, marufu emrederler, münkerden sakındırırlar." (22: 41). "Ândol-sun, biz elçilerimizi apaçık delillerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye onlarla birlikte Kitab'ı ve Mîzan'ı indirdik." (57: 25). Rasulullah'da bu hususu şu sözleriyle açıklamıştır; "Allah, Kur'an'Ia yok etmediği şeye devlet (otorite) vasıtasıyla son verir". Bu da göstermektedir ki, İslâm Devleti'nin ana gayesi toplumun iyilik ve refahı için İslâm'ın tavsiye ettiği reformları etkili kılıp uygulamaktır. O'nun ayrıca özelliği iyilik ve erdemi, maruf hayat şeklini halka kazandırması; kötülük ve zararlı, münker hayat tarzını men etmesidir. (Dr. Said Ramazan, 'Theocracy Ruled Out' başlıklı makale, 'Concept Of The Islamic State', sh. 29-31). Aşağıdaki cümleler İslâm Devleti'nin gayesini ve bu sistemin mimarları olmaları beklenen yönetici ve idarecilerin temel karakterlerini bütünüyle ortaya koymaktadır. Yeryüzünde kendilerine iktidar ve güç verildiğinde şu şekilde davranırlar: a- Şahsî hayatlarında itaat ve takva yolunu benimserler. Karakterleri günah lekelerinden, Allah'a itaatsizlikten, kibir ve gururdan beridir. Davranışları naziktir, alçak gönüllülük ile hareket ederler, Rabblerine dua ederler ve insanların toplu hayatlarında salât sistemini oluştururlar. b- Mal varlık ve kaynakları, şehevî ve lüks şeylere boşu boşuna harcanmaz. Aksine, topluluğun servetinin eşit bir şekilde dağılması (59: 7) ve devletin refah fonksiyonunun tamamen yerine getirilebilmesi için 'zekât'ı oluşturur ve organize ederler. c- Devletin gücünü kötülük (münker) ve günahın yok edilmesi; iyilik (maruf) ve doğruluğun oluşturulması ve arttırılması için kullanırlar (Ebu'1-Alâ Mevdudî, 'The Islamic Law and Constitution' sh. 176-192). Aynı konu Kur'an'ın diğer bir ayetinde şu ifadelerle açıklanır; "Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz. Marufu emreder, münker olandan sakındırır ve Allah'a iman edersiniz." (3: 110). Âyetin de açıkça ortaya koyduğu gibi İslâm Devleti'nin amacı; toplumda marufu oluşturmak ve münkeri yok etmek; insanları bütün meseleleriyle birlikte Allah'a teslim olmaya ve Allah'ın rehberliğine uygun hareket etmeye davet etmektir. Kendileri iyilik ve adaletin en güzel örneğini sunarlar, diğer insanların da Hakk ve Hayy olan Allah'a, İslâm Nizamı'na ve Kâinat Hükümrânı'nin sosyal reformlarına boyun eğmeleri için ellerinden gelen bütün gayreti sarfederler. Gerçekte, her insanın diğer insanlara yaklaşımında hem ferdî, hem de sosyal platformu kapsayan hayatın sistematiğinde eşitlik ve adaleti kurmak Allah rasullerinin görevleridir. Bu sistem, bir yönüyle birey açısından yaratıcısının, kendisinin ve hayat boyunca temasta bulunacağı diğer insanların haklarını bilmesini gerektirirken diğer yönüyle, toplumdan her türlü baskı ve ifratı kaldırmakta yardımcı olmak, aşırılığın sakıncalarından her yönüyle insan kültür ve medeniyetini korumak gibi prensibler üzerine kurulu sosyal bir sistem oluşturmayı amaçlar. Sosyal yaşantının her alanında âdil olan gerekli denge (mîzan) kurulmuştur; toplumun her parçası haklarını adalet çerçevesinde alırken en yoğun sorumluluk duygusuyla görevlerini yerine getirirler. Diğer bir deyişle, peygamberlerin hedefleri toplumda gerek ferdî, gerekse toplum düzeyinde adaleti gerçekleştirmektir. İnsanların karakterlerinde, hayat tarzlarında ve davranışlarında mîzanı oluşturmak için peygamberler her kişinin hayatında adaleti hâkim kılmak istemişlerdir. Diğer bir istekleri de insan hayatının sosyal cephesini bütünüyle adalet ilkesi etrafında toplamaktır; öyle ki ortak maddî, ahlâkî ve manevî menfaatleri için toplum ve fert birbiriyle yarışmasın, yardımlaşsın; çekişmesin, birlikte hareket etsin. (Ebu'1-Alâ Mevdudî, 'The Me-aning of The Qur'an, cild 5, sh. 322). Bütün bunlar göstermektedir ki, İslâm Devleti insanları doğruya kanalize etmekte negatif değil, pozitif bir rol oynar. Onları sadece hürriyetlerine yapılan dış müdahalelerden ve iç sömürüden korumaz; aynı zamanda Allah'ın Kİtab'ı ve Rasul'ün Sünneti'ne göre bütün yurttaşlarının menfaati için mükemmel bir sosyal adalet sistemi oluşturmayı amaçlar. Kur'an tarafından övüldüğü üzere, insanlar arasında kötülük ve fitnenin her türünü bertaraf etmek ve menetmek, iyilik ve doğruluğun her çeşidini geliştirmek ve teşvik etmek için çalışır. İslâm Siyaset Sistemi1 nin, İslâm Devleti'nin vazgeçilmez temellerinin ve hedeflerinin arkasında bu felsefe ve ideoloji yatar. (3: 104). Genel hatlarıyla İslâm Devleti'nin çağrısı ur'an'ın şu ifadeleriyle özetlenebilir: "Allah üe birlikte başka ilâhlar edinme, yoksa kınanmış ve kendi başına (yapayalnız ve yar-jıiTicısız) bırakılmış olursun. Senin Rabbin canları emretti: 1- Yalnız kendisine kulluk (ve itaat) etmeli-sin. 2- Anne-babaya iyilikle davran; ikisinden birisi ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağma ulaşırsa onlara 'öf bile deme ve onları azarlama. Onlara güzel söz söyle; onlara düşkünlükten dolayı alçak gönüllülük kanadını ger ve 'Rabbim, onlar beni küçükken nasıl (acıyıp) terbiye ettilerse, Sen de onları (acıyarak) esirge' de. Rabbiniz, içinîzdekini daha İyi bilir. Eğer siz salihler olursanız, şüphesiz O'da (kendisine) yönelip tövbe edenleri bağışlayıcıdır. 3- (Seninle) akrabalığı olanlara, yoksullara ve yolda kalmışa hakkını ver. 4- (Malını gereksiz yere) saçıp savurma. Çünkü saçıp savuranlar, şeytanın kardeşleri olmuşlardır; şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür. 5- Eğer (elin dar olduğu için) Rabbinden umduğun bir rahmeti bekleyerek onlardan yüz Çevirecek olursan, bari onlara yumuşak söz söyle. 6- El(ler)ini boynuna bağlamış yapma, büsbütün de açık tutma, sonunda kınanır, pişmanlık içinde kalırsın. Rabbin dilediğine rızkı açar, (dilediğine) kısar. Çünkü O, kullarından haberi olandır, görendir. 7- Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı Öldürmeyin; onlara da size de rızkı biz veririz. Şüphesiz onları öldürmek büyük bir günahtır. 8- Zinaya yaklaşmayın, çünkü o çirkin bir hayâsızlıktır, çok kötü bir yoldur. 9- Allah'ın haram kıldığı cam haksız yere öldürmeyin. Kim zulmen öldürürse, onun velisine yetki vermişizdir (öldürülenin hakkını arar; ancak o da) öldürmede aşırı gitmesin. Çünkü o, gerçekten yardım görmüştür. 10- Ergenlik çağına yaklaşıncaya kadar —o da en güzel tarzda olması— dışında yetimin malına yaklaşmayın. 11- Ahde vefa edin, çünkü (insana) ahd(in)den sorulacaktır. 12- Ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam yapın, dosdoğru bir teraziyle tartın. Bu daha hayırlıdır ve sonuç bakımından daha güzeldir. 13- Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. 14- Yeryüzünde kabara kabara (kibirle) yürüme, çünkü sen ne yeri yırtabilirsin, ne de dağlara (boyca) erişebilirsin. Bunların hepsi kötü olan, Rabbİnin katında hoş görülmeyen şeylerdir. Bunlar Rabbinin sana vahyet-tiği hikmetlerdendir..." (17: 22-39). 15- "... Rabbim ancak kötülükleri gerek açığını gerek gizlisini; 16- Günahı ve haksız yere (isyan ve) saldırıyı ... haram kılmıştır." (7: 33). 17- "Şüphesiz, Allah adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder. 18- Hayâsızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasak eder. 19- Tutasmız diye öğüt verir'' (16: 90). Bu maddeler sadece Allah'tan başkasına tapınmayı yasaklamakla kalmayıp, insanların hiçbir itirazda bulunmadan yalnızca Allah'a boyun eğmeleri, itaat ve hizmet etmeleri gerektiğini bildiren geniş kapsamlı emirleri oluştururlar. İslâm Devlet manifestosunun bu maddeleri yalnızca ahlâkî sınırlamalar getirmekle kalmayıp, tüm İslâmî sistemin temellerini oluşturur. Bu ilâhî rehberlik prensipleri, dereceli olarak üyeler arasında cömertlik, sempati ve yardımlaşma duygularını oluşturarak bütün İslâmî sistemi etkiler. Ve son tahlilde, bu maddeler İslâmî sistemin çok çeşitli şekillerde düzenleyicisi ve kanunların yol gösterici temelleri olurlar. Kişi için olduğu kadar, İslâm toplumunun ortak davranışlarına da rehberlik yaparlar. Bu rehberlik sebebiyledir ki, bu manifesto üzerine bina edilmiş İslâm Devleti'nin yöneticileri, idarecileri ve kumandanları tiranhğın,gaddarlı-ğın,kibirin,gururunvekendinibeğenmişliğin bütün izlerinden kurtulmuşlardır; o kadar ki, savaş meydanında bile bu boş niteliklerin birini en ufak bir şekilde gösterecek bir kelimeyi ağızlarına almazlar. Yürüyüşleri, giyimleri, oturdukları yer ve vasıtaları tevazuları-nı gösterir. Kısaca, onların tavırları 'müstekbirane' değil, kibirsiz sıradan insanların davranışlarıdır. (Ebu'1-Alâ Mevdudî, 'The Meaning Of The Qur'an, cilt 6, sh. 137-143). Özetlemek gerekirse, İslâm Devleti'nin gayesi, insanlar arasında dürüstlük, güvenirlik ve adalet prensiplerini yerleştirmek ve yüceltmek; kötülük ve fitneyi onların hayatlarından silip sakındırmaktır ki, sonuçta hepsi iffetli, mutlu ve huzur dolu bir Ömür sürdürebilsin. |